12 Temmuz 2024 04:15

Evrensel'in çağrısına yanıt | Ahmet Saltık’ın TTB eleştirisi üzerine değerlendirme

Medya ombudsmanı olarak bana inceleme çağrısında bulunan Evrensel Yazarı Dr. Zeki Gül’ün ve Prof. Dr. Ahmet Saltık ile Mine G. Kırıkkanat’ın yazılarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmaya çalıştım.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Faruk Bildirici

Türk Tabipleri Birliği (TTB), hayli çekişmeli bir kongre süreci geçirdi. Yönetimde olan “Etkin Demokratlar Grubu”, kongreye bir gün kala “Tabip Odaları İnisiyatifi” ile uzlaşarak, Çağdaş Hekimlik Grubunun seçimi kazanma olasılığını ortadan kaldırdı. İki grubun uzlaşmasıyla seçilen yeni Merkez Konsey de Prof. Dr. Alpay Azap’ı TTB Başkanı olarak belirledi.

TTB Kongresi öncesinde “Çağdaş Hekimlik Grubunu destekleyenlerden biri de Halk Sağlığı Uzmanı ve Cumhuriyet Yazarı Prof. Dr. Ahmet Saltık’tı. 23 Mayıs’ta, TTB’deki seçimler öncesinde kaleme aldığı yazısında başkan Şebnem Korur Fincancı’nın “Dosyasının kabarık olduğunu” ve “TSK’nin terörle savaşta kimyasal silah kullandığını ima eden, suçlayan demeç nedeniyle hapis cezası aldığını” ifade ediyordu.

Saltık, Cumhuriyet Yazarı Mine G. Kırıkkanat’ın “Düzmece rapor uzmanı, Fincancı” yazısındaki “U. Mumcu, A. Taner Kışlalı, B. Üçok ve M. Aksoy suikastlarının sanıklarını muayene bile etmeden yazdığı düzmece raporlarla koruyup azmettirenlerin ortaya çıkmasını engelleyen bir cumhuriyet düşmanı” suçlamasını alıntılıyor; bu satırların “yalanlanmadığını” vurguluyordu.

Saltık, 4 Temmuz’da kongre sonrasında yayımlanan “TTB-Türk Tabipleri Birliğinde yeni dönem” başlıklı son yazısında ise TTB’nin “Açmazlara sürüklendiğini” ve son 30 yıldır “İdeolojik savrulmalarla giderek etnik mikro milliyetçilik batağına saplandığını” savunuyordu. Ardından da son seçimler ve TTB’nin yeni yönetimini değerlendiriyor; yeni dönemde “Halk sağlığı ve hekim haklarının ana eksen olması” yönündeki görüşünü aktarıyordu.

YAZILARA ‘PARA ALMADIM’ NOTU

Evrensel Gazetesi Yazarı Dr. Zeki Gül, Ahmet Saltık’ın Cumhuriyet’te yayımlanan bu yazılarıyla ilgili olarak 8 Temmuz’da Evrensel gazetesinde yayımlanan “Medya ombudsmanlığı ve TTB” başlıklı yazısında beni göreve çağırdı. Gül, “Ahmet Saltık’ın yazı içeriklerini, üslubunu misal Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici’nin kaleminden bir okur olarak dinlemek isterim” diye yazdı. Saltık’ın “(TTB’nin) seçimli genel kurullarında otuz yıldır ‘ajitatif’ taraf olduğunu” savunarak, TTB hakkındaki yazılarının “Ne kadarının basın özgürlüğü dahlinde görülebileceği” eleştirisinde bulundu.

Gül, yazısında Sağlık Bakanlığının yayımladığı “Sağlık Reformunun Doğru Yapılması” adlı kitapta “Reformu destekleyen gruplara para, personel veya tesis vermek veya bunları ödünç vermek”ten söz edildiğine de atıfta bulundu. Gül, buradan hareketle TTB ve muhalif kurumları eleştiren yazılarda “Hükümetten, kamu kurumlarından bu yazı için örtülü ya da açıktan para almadım” notu konulması gerektiğini savunarak, dolaylı bir dille Ahmet Saltık’ı da iktidarın mali desteğini almakla suçladı.

SALTIK’IN GÜL’ÜN ELEŞTİRİSİNE YANITI

Evrensel Yazarı Gül’ün eleştirisini değerlendirmeden önce Ahmet Saltık’a yanıtını sordum. Saltık, TTB’nin “İdeolojik körlük içine çekildiği” eleştirilerine 26 yıl öncesinden başladığını belirterek, Gül’ün yazısının “Kafa karışıklığı ve düşünce kopukluğu içerdiği”ni savundu. Saltık, Gül’ün, “Yazılara para karşılığı yazmadığı notunu koyma” çağrısını ise “akıllara seza” diye nitelendirdi. Saltık, Gül’ün eleştirisine özetle şu yanıtı verdi:

“Son 22 yıldır AKP iktidarlarına karşı duruş (muhalefet) sergileyen bir insanım. Web sitem, sosyal medya hesaplarım, konferanslarım, makalelerim ortada. Adli ve disiplin soruşturmalarına uğradım, Kovid-19 salgını sırasında iktidarın salgın politikalarını eleştirdiğim için.Benim iktidar ya da uluslararası kimi emperyal kaynaklardan beslendiğim suçlaması deli saçmasıdır. Geriye dönük tüm banka hesaplarım, benim ve 1. derece yakınlarımın malvarlığı her an incelenebilir. Böylesi bir fonlamanın bana yapıldığı kanıtlanırsa hapse girmek dahil, tüm sonuçlarına katlanırım.Sorumsuzca, tüm etik değerleri ayaklar altına alarak, hiçbir belge ve kanıta dayanmadan çamur atılması ve bizlerin savunma durumunda kalması çok acı. Dr. Gül, benim para / çıkar karşılığı yazı yazdığıma ilişkin elinde ne belge- bilgi varsa derhal açıklamalı ve hakkımda suç duyurusunda bulunmalıdır.”

ELEŞTİRİNİN DEĞERLENDİRMESİ

Okurların dikkatine sunduğum, Zeki Gül’ün eleştirisini, Ahmet Saltık’ın yazıları ve Gül’e verdiği yanıtı inceledim. Sondan, en ağır ifadelerden başlayayım.

Zeki Gül’ün, Sağlık Bakanlığının yayımladığı bir kitaptaki ifadeleri, TTB ve muhalif kurumlara yönelik eleştirilerin tümünün iktidardan beslendiğinin kanıtı olarak kabul etmesi temelsiz bir varsayım. Tüm yazılar gibi TTB’yi eleştiren yazıların da düşünce özgürlüğü çerçevesinde yazıldığını kabul etmek tersi bir durum varsa onu kanıtlamak, kanıtlamadan da böyle bir iddiayı öne sürmemek gerekir.

Somut bir veri olmadan TTB yönetiminin iktidardan bağımsız eleştirilemeyeceği iddiasında bulunmak, fikir, ifade ve eleştiri özgürlüğünü yok saymak olacağı gibi, TTB ve muhalif kurumları eleştiren herkesi zan altında bırakır.

Hele ki Ahmet Saltık’a sırf TTB yönetimine karşı olduğu için bir kitabı dayanak alıp, iktidar tarafından yönlendirildiği, oradan para aldığı imasında bulunmak haksız, dayanaksız, ağır bir suçlama. Fikirlere fikirle yanıt vermek yerine iktidardan kaynak aldığını öne sürmek asıl konuya odaklanılmasını ve düşünce üretilmesini engeller.

Yazıların altına konulması gereken bir not varsa o da gazeteci olmayan yazarların, asıl meslekleri olmalı. Gazetelerde, haber sitelerinde yazı yazan ve asıl mesleği gazetecilik olmayan yazarların kimliklerini, asıl işlerini ve konumlarını bilmek tüm okurların hakkıdır.

Yazıların altında bir dipnot halinde yazarların asıl işleri ve kimlik bilgilerinin vurgulanması gerektiğini öteden beri dile getiriyorum. Çünkü böylece gazeteci olmayan yazarların ifade ettikleri fikirler ile varsa bağlantıları okur tarafından daha rahat anlaşılır hale gelir.

Tabii ki bu Ahmet Saltık ve Zeki Gül için de geçerli. Keşke Cumhuriyet ve Evrensel, okurların eksiksiz bilgilenmesini sağlayacak böyle bir uygulamaya başlasa.

FİNCANCI’YA SUÇLAMALAR VE YANITI

Zeki Gül’ün, Ahmet Saltık’ın “TTB hakkındaki yazılarının ne kadarının basın özgürlüğü dahilinde görülebileceği” sorusuna gelelim. Ahmet Saltık’ın, özellikle bir hekim olarak TTB yönetimi aleyhindeki görüş ve eleştirilerini dile getirmesi son derece doğal. Elbette bu yazılar, ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmek durumunda.

Ancak Ahmet Saltık, Mine G. Kırıkkanat’ın, Şebnem Korur Fincancı’yı Adli Tıp Uzmanı olarak “düzmece raporlar” hazırlamak ve “cumhuriyet düşmanı” olmakla suçladığı satırları alıntılarken, bunların “yalanlanmadığını” belirtiyor. Ama bu doğru değil.

Aslında Fincancı, Kırıkkanat’ın 5 Mayıs’taki yazısından çok önce 15 Şubat’ta Evrensel’de yayımlanan “Büyük kavga” yazısında bu suçlamalara yanıt vermiş, “sahte raporlar” ve “devlet düşmanlığı” suçlamalarına, daha önce çeşitli kişiler tarafından dile getirildiğinde de defalarca yanıt verdiğini belirtmişti. Fincancı, yazısında hakkındaki bütün suçlamaları reddediyordu.

Ben de bu suçlama ve eleştirileri kendisine sordum. Fincancı hem Saltık’ın TTB yönetiminin mesleki sorunlar dışına kaydığı eleştirisini hem de Kırıkkanat ile Saltık’ın yinelediği “sahte raporlar” suçlamasını yalanladı:

“Avukatım Kırıkkanat’ın o yazısı hakkında suç duyurusunda bulundu. 20 yıldan fazla zaman önce Ceyhan Mumcu’nun hakkımdaki asılsız suçlamaları nedeniyle üniversite ile Tabip Odasında soruşturma ve davalarım da oldu. Hepsinden aklandım.

Kırıkkanat’ın yazısında ‘alternatif rapor’ diye bir uygulama olmadığını söyleyen meslektaşım adına da üzgünüm. BM kılavuzlarından bihaber anlaşılan. Üstelik bunlardan İstanbul Protokolü -işkencenin etkili soruşturma ve tıbbi belgelemesi el kitabı- yazarlarından ve 2022’de yapılan yeni baskısında editörlerinden biri olduğum kılavuz.

TTB yönetiminde geçirdiğimiz son iki yılın 1864 sayfalık çalışma raporu sözcük taraması ile taransa dahi çalışmaların yüzde 85’inin hekimin özlük hakları mücadelesine dair olduğu görülecektir. Sorun kimsenin okumaması, kulaktan dolma bilgisizliğe itibar etmesi.”

Fincancı’nın eleştiri ve suçlamalara yanıtı da bu. Kırıkkanat ve dolayısıyla Saltık da yazılarını hazırlarken Fincancı’ya sormasalar bile daha önce suçlamalara yanıt verip vermediğini tarayabilir; soruşturma ve davalarda aklandığını belirttiği yazılarına ulaşabilirlerdi.

Yanıt alınmayıp, Fincancı’nın yazıları da taranmayınca Kırıkkanat gibi Saltık’ın yazısı da eksik ve tek yanlı olmuş. Belgeye, kanıta dayanmadan, yeterince sorgulamadan mesleki itibarını da zedeleyecek böylesine ağır suçlamalarda bulunmak etik bir yaklaşım olarak tanımlanamaz.

Üstelik Kırıkkanat’ın yazısı hakaret ve aşağılamalarla yüklü. Görüşleri ve yaptığı ne olursa olsun bir gazetecinin hiç kimseye hakaret etme hakkı olamaz.

Medya ombudsmanı olarak bana inceleme çağrısında bulunan Evrensel Yazarı Dr. Zeki Gül’ün ve Prof. Dr. Ahmet Saltık ile Mine G. Kırıkkanat’ın yazılarıyla ilgili serinkanlı değerlendirmelerde bulunmaya çalıştım.

Umarım gazeteciliğe ve hekimlerin mesleki tartışmalarına katkısı olur bu tartışmaların ve değerlendirmemin…

ÖNCEKİ HABER

Jeremy Corbyn: Hem Gazze hem sosyal adalet için çalışacağız

SONRAKİ HABER

NATO, Ürdün’de ilk kez irtibat ofisi açacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...