13 Temmuz 2024 05:07

"İnsanlar şükredecek durumu çoktan geçti"

Manisa’nın 4 büyük ilçesinde (Akhisar, Turgutlu, Yunusemre, Şehzadeler) oturan işçiler ile yaptığımız görüşmelerde işçiler pandemiden beri geçinme meselesinde nasıl kötüye gittiklerini paylaştı.

Kaynak: Manisa Organize Sanayi Bölgesi web sitesi

Paylaş

Baran ÖZBULUT
Manisa

Birçok semtinde işçilerin ikamet ettiği kentin ana caddelerinde de geceleri yüzlerce insana rastlanıyor. Manisa’yı bilmeyenler için bu, “Manisa’da geceleri de yaşamın sürdüğü” izlenimi yaratabilir; oysa gerçek, geçim derdini iliklerine kadar yaşayan, gece fabrikalara gitmek için duraklarda bekleyen işçilerin oluşturduğu kalabalıktan fazlası değil.

İŞÇİLERİN SINAVI: PANDEMİ

Kentte, kiraların her geçen gün artması, işçileri bulundukları eve hapsediyor. Daha iyi bir eve geçme, genç işçiler için aile evinden ayrılma veya evlenme çok gerçekçi değil. Zaten işçilerin çoğu da yaşamlarına dair birçok konuda hayal kurmayı, umut etmeyi bıraktığını söylüyor: “Değişim olursa hayal edebiliriz...”

Bir milat olmasa da işçilerin hafızalarında pandemi süreci önemli yer tutuyor. Zira içine girdikleri girdabın o zamandan bu yana daha da şiddetlendiğini söylüyorlar. Bir metal fabrikasında çalışan işçi, “Pandemi bizi çok zorladı. Fabrikaların birçoğu bizi kapı önüne koydu. Kapanma süreci ile insanlar evde aç kaldı. Kısa çalışma ödeneği veriyorlardı 1000 lira civarında. O parayla kirada bir işçi ihtiyaçlarını nasıl alsın?​” diyor.

Aynı soruna Akhisar’dan bir işçi de dikkat çekiyor: “Pandemide o kadar çaresiz kaldı ki işçiler, birçok fabrika ‘ben sizi çalıştırıyorum bu zor şartlarda, o yüzden artık yan hakları vermeyeceğim’ diyerek işçileri tavize zorladı ve başardı.”

MOTOSİKLET KENTİNE DÖNÜŞTÜ

Geçim sıkıntısı yaşamadıkları dönemin olmadığını ifade eden işçiler, son üç yılda yaşanan değişimleri ise çok keskin bulduklarını belirtiyor. Bir seramik işçisi, “Bundan 5 yıl önce evlendiğimde 2 bin 400 lira alıyordum, iki kredi ve kiramı ödeyip, çarşı pazara çıkıyordum. Cebime de 200 lira kalıyordu. Onu da dışarıda harcıyordum. Şimdi 25 bin lira alıyorum, 5 bin kira verdiğim için ay sonunu getirebiliyorum. Neyse ki gecekondu mahallesinde yaşıyorum. Yoksa Manisa’da kiralar 15 bin liralara dayandı” diyor.

İşçiler hükümetin uygulamalarında ve piyasanın her alanında gerçek enflasyonun sürekli karşılarına çıktığına, ama ücretlerinde reel olarak sürekli bir düşüş olduğuna dikkat çekiyor. Yüzde 15’lik vergi diliminin 110 bin lira olması, dolar ile artan köprü, otoyol ücretleri, yükselen mazot ve el yakan binek araç fiyatları... Bu konulardan şikayet eden işçiler, bunların etkilerini somut olarak kentte gördüklerini söylüyor: “Bugün desen İstanbul’a gideyim geleyim, 5 bin lira cebinden çıkar. Şimdi Doğan-Şahin’ler 250 bin liraya satılıyor. Manisa motosiklet kenti oldu adeta. Bundan 5 yıl önce böyle değildi, her sokak başından motosiklet çıkmazdı, ama artık kimse araba alamadığı için mecbur motosiklet ile geziyor kentte.”

"6 AYLIK ENFLASYON YÜZDE 100"

Bir fabrika işçisi enflasyonu özel hastaneden örnekle anlatıyor: “Eşim üç aylık hamileyken özel bir hastaneye kontrole gitmiştik. Doğum için o zaman bana 8 bin lira masraf çıkarmışlardı. Altı ay sonra doğum için gittiğimizde 14 bin lira talep ettiler. İşte gerçek enflasyon bu, 6 ayda yaklaşık yüzde 100.”

Turgutlu’dan bir işçi de “Ev kiram 5 bin lira. Elektrik, su, diğer faturaları da üzerine koyunca 7 bin lira elime değmeden gidiyor. Pazar, kırtasiye derken elde para kalmıyor. Ayın 1’inde aldığım maaş 5’inde bitiyor. İçtiğim sigaradan kısıyorum, günde bir paket içiyordum yarım pakete düştüm. Pazara gidiyorum 1000 liralık alışverişe ihtiyacım varken 300 liralık alışveriş yapıyorum. İki çocuğum var ilkokulda, beslenmelerine günlük 100 lira gidiyor. Kalem, kağıt, kırtasiye derken hesap yapmıyorum artık. Sadece birinci sınıfa giden çocuğum için 11 bin lira servis parası verdim” diyor.

Serel’den bir işçi de “Günlük yevmiyem 750 lira. Bugün dışarıda ailemle yemeğe çıksam 750 lira yetmez bana” diyor.

FAİZLER NEDENİYLE KREDİ DE ÇEKİLEMİYOR

Mevcut koşullar işçileri ek iş ve borçlanmaya sürüklüyor. Konuştuğumuz işçiler dönemsel olarak ek işler yaptıklarını, işçilerin birçoğunun ek iş yapmadan geçinemediğini anlatıyor. “Şu aşağıda Güney Kebap var, gidelim bakalım, çalışan komi garsonların 6-7’si bizim fabrikadan olur hep” diyen bir metal işçisi şunları söylüyor: “Kredi kartları üzerinden geçimimizi sürdürüyoruz. Ben hep eksideyim. Eskiden bir bankadan alır diğerini kapatırdık, 5 bin liraya 600 lira fark koyarlardı, şimdi 5 bin liranın iki katını ödetiyorlar. Tüm fabrika ekside. Tüm fabrika ek iş yapıyor.”

Sendikalaşma nedeniyle işten atılan Pilenpak işçisi Hüseyin ise içinde bulunduğu durumu şöyle anlatıyor: “6 yıl çalıştım Pilenpak’ta, 2022’de atıldım hâlâ süreç davam devam ediyor. İşveren tazminatı yatırmadı, dava yoluna gittik. 10 ay işsizlik ödeneği aldım. Başka işlerde çalıştım, kredi aldım. Ufak bir çocuğum var, anne babamdan destek aldım. Bu koşullar nedeniyle eşim de çalışmaya başladı. Genelde çok nadir mevsim geçişlerinde kendime ve çocuklara bir iki parça eşya alıyorum. Ekstra ikinci bir eşya almıyorum. Mont yoksa mont alıyorum, bot yoksa bot alıyorum. En son geçen yıl tatile gittim, o da günübirlik. Bayramda ne tatil ne alışveriş, sadece çocuğa alıyorum. İki kredi kartı vardı ikisi de doldu. Sonra ihtiyaç kredisi çektim. İşten çıktığım zaman çektiğim kredi geçen ay yeni bitti. Şu an ihtiyaç kredileri yüzde 5 oranlarında, o yüzden çekemiyorsun.”

"OSB’DEKİLERİN ÇOĞU İZMİR’E GİTMEMİŞTİR"

Manisa İzmir’in yanı başında. Yakınında Urla, Foça, Çeşme, Seferihisar gibi birçok tatil bölgesi var. Banvit’ten bir işçinin, “İşçiler olarak haftada bir gün denize gitmeyelim mi? Dünyaya gelmişiz bu güzellikleri görmeyelim mi?​” sorusuna Manisalı işçiler olumlu bir yanıt veremiyor. Mesela bugün Manisa İzmir yolu arasında ring sefer düzenleyen Manisa Seyahat servislerinin yetişkin ücreti 125, öğrenci ücreti ise 110 lira. Fiyatlar yanıltmasın, yol uzunluğu 25 km. İzmir’de birçok şehir içi hat bu hattan daha uzun.

Bir Daussan işçisi “Mazot 40 liraya çıktığında 60 km mesafeye gidip gelemeyen arkadaşlarımız oldu. Bu 60 km tatil de değil, köye, arazisine gidip gelme meselesi... İzmir’e 20 km mesafede bir yerde oturuyoruz, şu organize sanayinin yüzde 80’i 10 yıldır İzmir’e gitmemiştir” diyor.

En son tatile 3 yıl önce evlendiğinde gittiğini belirten bir metal işçisi, o zaman ücretinin yarısıyla (2 bin 400 lira) 4 gün 3 gece tatil yaptıklarını söylüyor. İnternette tatil olanaklarını araştırdığını belirten işçi, en kötü otelin bile 3 gece 4 gün için 17 bin liranın altında fiyat vermediğini belirtiyor. Bir başka işçi aile boyu bir hafta tatile 50 bin lira fiyat istendiğini vurguluyor, bir işçinin ailesi ile böyle bir tatile gitmesi için 24 ay ekmeğinden suyundan para artırması gerektiğini belirtiyor.

Serel işçisi ise en son tatile 6 yıl önce, bekarken gittiğini ifade ediyor. Sorduğumuz diğer tüm işçiler en son tatile bir-iki yıl önce günübirlik çıktıklarını söylüyor.


EN KRİTİK SORU: TEMMUZDA ZAM OLMAZSA NE OLUR?

Manisa Organize Sanayi Bölgesinde çoğu fabrikada işçiler asgari ücretle çalışıyor. Bir kısmının ücretleri ise yan haklar ve ikramiyelerle 25 bin lirayı buluyor. Büyük firmalar ve MESS kapsamındaki iş yerlerinde ise işçiler 35-40 bin lira civarında ücret alıyor. Ancak bunun azınlıkta olduğunu belirtmek gerek.

Pilenpak fabrikasından Hüseyin, “Hükümet temmuzda asgari ücrete zam olmayacağını defalarca söyledi. Emekli ve memur maaşlarına da refah payı verilmedi. Ülkede yürürken nefes almaya bile vergi vereceğiz neredeyse. Her şeyin kendiliğinden yükseldiği bir ortamda ücretlerin enflasyonu yükselteceğine inanmıyorum. En son elektriğe yüzde 38 zam geldi. Bunlar kemer sıkma programının yalanları” diyor.

Eski Daussan işçisi ise şunları söylüyor: “Temmuzda asgari ücrete zam olmazsa ya eylemler nedeniyle hükümet tuttuğu yoldan vazgeçer ya da iktidar değişimi olur. Yüzde 38 elektriğe zam yapacak ama ücrete zam yapmayacak. Yani bu ne demek, ben senin ayağından ayakkabıyı alacağım, elindeki ekmeği alacağım ama ses çıkarmayacaksın. Şükür mantığı ile ilerleyen bir toplumuz ama dayanılmaz noktaya gelindiğinde siyasal-ekonomik karşı çıkışlar oluyor. Eğer asgari ücrete zam yapılmazsa bu toplumun huzurunu bozar. Artık insanlar son kredileri tükettiler. Biraz daha devam ederse toplumun sağlığından olacağı bir ekonomik durum olacak. Eğer zam olmazsa sonbahar büyük sokak eylemleri olacak.”

“İşçiler kredi çekip ödemiyorlar bile” diyor eski Banvit işçisi: “Temmuzda asgari ücrete zam gelmesi gerekir. Günlük 5 ekmek alıyorum, 50 lira sadece ekmeğe gidiyor.”

Bir başka işçi, “Bu asgari ücret zamlanmazsa işçi ekim-kasımı göremez” diyor. Bütün işçiler bu gidişatın işçileri tepki göstermeye iteceğini söylüyor. Serel işçisi, bu ayda olmazsa dokuzuncu ayda, yani MESS sözleşmesi kapsamında iş yerlerinin ara zam aldığı dönemde ücret farklarının açılması nedeniyle sanayide birçok işçinin ciddi tepki vereceğini düşünüyor.

İşçiler çevrelerinde hükümete yönelik gelişen tepkiyi de paylaşıyorlar. Babasının ‘birinci derece’ AKP’li olduğunu belirten bir işçi son seçimde babasının CHP’ye oy verdiğini belirtiyor. İşçi emeklisi babası artık emekli aylığı ile geçinemediği için mermer işinde yevmiye usulü çalıştığını ifade ediyor. “Bu yaşta bir insan çalışmak zorunda mı?​” diye isyan ediyor.

Manisa’nın Bitlis ve Siirt’ten gelen emekçilerin yoğun olduğu Tabhane semtinde oturan işçi, “Eskiden düğünler cumartesi akşam başlar pazar sabah biterdi. Şimdi hafta içi bir akşam 3 saat yapıyorlar düğünleri. Benim 3 yıl önce 6 bin lira bando ile beraber 2 gün tuttuğum salon bugün sadece 3 saate 50 bin lira istiyor. Birçok kişi evlenemiyor” diyor.

Akhisarlı bir işçi ise CHP’nin Soma Belediyesini AKP’den aldığını hatırlatıyor: “Bunca sene CHP milletvekili düzeyinde en çok uğraşan örgüttü Soma’da. Fakat hep yüzde 25 oy alıyordu. Ta ki bu seçime kadar bu. Bu seçimde yüzde 50’yi aşmasında geçim koşulları etkili.”


‘BENİ FABRİKADA GÖRSEN HALİME ÜZÜLÜRSÜN’

Düşük ücretlerin yanı sıra kötü çalışma koşulları ve baskıda da dikkat çekiyor Manisa’daki fabrikalar. Bir Serel işçisi şunları anlatıyor: “Ben canımı çok seviyorum. Ama fabrikada iş kazası olunca mutlu oluyoruz, izin olduğu için. Arkadaşlarla birbirimizi arayıp kutluyoruz. Çok baskı var. Geçen bir amir, içeride çay alanında sigara içiyor diye gelip çalışanın boğazını sıktı. Sendika (Çimse-İş) hiçbir şey yapmadı yine. Fabrikada yerlerde çukurlar oluyor, biz kapatıyoruz çukurları, işimizi bozmasın diye. Yemekler çok kötü. Yemekler vakıf başkanının şirketine ait. Asla karışamazsın. Hep patates veriyorlar. Bir ayran alan bir ayran daha alamaz, hatta yoğurt da vermiyorlar bu yüzden. Geçen semiz otu çıkmış ana yemekte. Biz onu köyde ineğe veriyorduk. Bağın yanında hiçbir emek vermeden kendiliğinden olan bir ot yani ana yemek. Soğuk mezesi olur da ana yemek olur mu? Ben geçen hafta üç gün yemek yemedim. Benim fabrikadaki halimi görsen üzülürsün. Yeni gelen elemanı dayıbaşı bana ezdirmeye çalışıyor. Adam daha malı taşıyamıyor, bana ‘ona şu işi yaptır’ diyor. Ben diyorum ki ‘ben işçiyim kendi işimi yaparım’, adamı niye ezeyim?​”

Daussan işçisi de “İş güvenliği konusunda da bu iş tehlikeli ben kaçınıyorum diyebilecek işçi sayısı az. Ya ekonomik bir kurtarıcısı olmalı ya da o makinenin ustası olması lazım. Benim son çalıştığım makinede 6 defa parmak sıkışması oldu ama çözüm getirilmedi” diyor.


MÜCADELE VE EK GELİR TARTIŞMASI

Görüştüklerimizin çoğu ücret ve çalışma koşullarını iyileştirmek için adım atmış işçilerden oluşuyor. İşçiler arasında sendikalaşma mücadelesinin başarıya ulaşamaması konusunda çeşitli görüşler mevcut. Özellikle Kürt kentlerinden göçüp gelen, herhangi bir toprak mülkiyeti olmayan işçiler başarısızlığı, Manisalı işçilerin topraktan gelir elde etmesine bağlıyor. Üzüm bağı, kiraz bahçesi veya başka ekili alanı olan işçilerin yıllık 100-200 bin lira arası ek gelirleri olduğunu ve fabrikada daha edilgen yaklaştıklarını belirtiyorlar. Hatta bazı işçiler, toprağı olan işçilerin sadece sigorta gün sayısını doldurmak için geldiklerini düşünüyor.

Manisalı işçiler ise bu toprak ve ek gelir sahipliğinin etkisinin büyük olmadığı görüşünde. Hâlâ fabrikalarda böyle bir ek geliri olan yüzde 40 dolayında işçinin bulunduğunu söyleyen işçiler, fakat bu ek gelirle fabrikaya yabancı kalmanın pek mümkün olmadığına dikkat çekiyor. İşçiler, bazı Manisalı işçilerin tüm yıllık izinlerini üzüm kaldırmak için kullandıklarını belirtiyor. Bunun yanında kiraz bahçesi olan bir işçi bazen don vurduğunda hiçbir kazançları olmadığına hatta kayıpları olduğuna dikkat çekiyor.

Manisa’nın, işçileri ciddi baskı, sömürü ve yoksulluğun vurduğu bir kent olduğunu birçok kesitle göstermeye çalıştık. Serel işçisinin eklediği gibi, “Aslında kriz bizim için ıstırap, parası olan içinse fırsat.”

Daussan işçisi de “Aslında sol güçler halkın arasına daha iyi inebilse bu kriz bizim değil patronların krizi olacak. Yeterince örgütlenmemiz yok. Bunu örgütlemek gerekli” diyor.

ÖNCEKİ HABER

‘Sokak hayvanları sahipsiz değildir’

SONRAKİ HABER

Aydın'da kağıt fabrikasında yangın çıktı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...