Hayvanları koruma kanununa "ötanazi" yapıldı
AKP sokak hayvanlarının öldürülmesinin yolunu açan yasa teklifini Meclise sundu, Hayvanlara Adalet Derneği Başkanı Av. Hülya Yalçın "Bu bir hayvan koruma yasası değildir artık” dedi.
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Eylem NAZLIER
İstanbul
AKP iktidarı, 31 Mart'ta yapılan yerel seçimlerin ardından gündeme gelen ve sokak hayvanlarının öldürülmesinin yolunu açan yasa teklifini TBMM Başkanlığına sundu. 17 maddelik teklifle belediyelere; kuduz, bulaşıcı hastalık veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan hayvanlara "ötanazi" yapılması, yani öldürülmesi yetkisi veriliyor. Kanun teklifini Evrensel’e değerlendiren Hayvanlara Adalet Derneği Başkanı Av. Hülya Yalçın, “Gerçek hayvan yaşam hakkı savunucularının bu yasada kesinlikle dahli ve onayı yoktur. Bu bir hayvan koruma yasası değildir artık” dedi.
"BU ZAMANA KADAR HAYVANLAR İÇİN BİR ŞEY YAPILMADI"
2004 yılında Türkiye’de yürürlüğe giren 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nu hatırlatarak söze başlayan Yalçın, “Yine hepimizin bildiği gibi tam bir 'hayvan koruma' kanunu olmasa da en azından sokaklardaki evcil hayvanlarımızı korumamız için kullanabileceğimiz bir metindi. Kısırlaştırma ile sokaklarda nüfus kontrol altına alınacak, sahiplenmeler artacak, zaten doğal ömürleri kısa olan hayvanlar da ecellerine kadar güvende olacaktı. Öyle olmadı. Belediyeler görevlerini yapmadı; hayvanlara işkence, tecavüz, hunharca hisle saldırı yapanlar yasaya rağmen cezalandırılmadı. Hatta iyi hal indirimlerinden yararlandılar. Elbette vahşet arttıkça sağduyulu adaletli insanlar da sesini rahatsızlıkla yükseltmeye başladı. Nihayetinde 2021 yılında bu kanunda bir düzenleme yapılarak, çıkış amacına uygun olan 'kısırlaştır, aşılat, aldığın yere bırak' kuralı yinelendi; hayvanların mal statüsünden canlı statüsüne geçmesi ve eşyaya zarardan değil, canlıya zarardan hukuki işlem yapılması esas alındı. Ayrıca kısırlaştırma için yerel yönetimlere kesin süreler verilerek bakımevi açılması ve kesin nüfus kontrolünün sağlanması amaçlandı. Ne yazık ki bu güne kadar da bu amaç gerçekleşmedi” ifadelerini kullandı.
"HAYVANLARI KORUMA YASASI DEĞİLDİR"
Kamuoyunda hayvanlar için kara propaganda yapıldığını söyleyen Yalçın, “Aksine toplumda bir kesim ortaya çıkarak 'köpekler çocukları öldürüyor, şehitlerimizi mezarlarından çıkarıp yiyorlar, yaşlılara saldırıyorlar' gibi çoğu yalan ve yanlış haberleri sürekli dolaşıma sokarak garip tuhaf bir örgütlenmeye girdiler. Bu kişiler hepsi aynı cümleleri kuran, vizyonsuz, genellikle belli bir diyaloğu küfürsüz sürdüremeyen ama kesinlikle 'köpeklerin öldürülmesini' isteyen topluluklara dönüştü. Bunu da ayrıca not edelim ki bu kötücül örgütlenme köpekler üzerinden yapılmakla birlikte aynı kafa yapısına ve itaate hazır kişilerin niye bir araya hizalandığı başka açılardan da dikkatle izlenmeli ve düşünülmeli. Çünkü bu topluluklar bireysel silahlanma istiyor; sokaklardan çöpmüş gibi hayvanların kaldırılması yok edilmesini istiyor. Yani normal değil bu talepler. Günümüzde ise yalan haberler, yoğun manipülasyon ve yaratılan kaosla, hükümetin de arayıp bulamadığı ortam oluşunca köpekler için tehlike çanları yüksek sesle çalmaya başladı. Yıllarca 6 maddenin altını oymaya çalışıp 'halkın protestosuyla' kadük bırakan hükümet, şimdi başka bir kısım halkı yanına alarak sözde 'bizimle de görüşülmüş' gibi yasa hazırladı. Bizim, yani gerçek hayvan yaşam hakkı savunucularının bu yasada kesinlikle dahli ve onayı yoktur. Bu bir hayvan koruma yasası değildir artık. Korumaya ait hiçbir uygulama içermemekte, tamamen öldürme üzerine kurulmuş ve koruma yapmak isteyenleri de bertaraf edecek hükümlerle doludur. Örneğin Yerel Hayvan Koruma Gönüllüleri uygulaması kaldırılmış. Her şey hazır yani köpekleri tümden yok etmek için. Asla kabul edilemez. Bu bir çağ utancıdır, zulümdür. Daha ilk maddede bile hayvanı korumak esas amacından vazgeçilip 'insan sağlığı' başlığına geçildiği görülüyor. Hayvanların yaşamakta oldukları sokaklara bırakılmaması da aynı şekilde korkunç bir garabettir. Bunlar konuyu anlamadılar. Biz saksı gibi bank gibi her sokağa sarı tüylü köpek, kara başlı köpek buraya yakışır demişiz gibi davranıyorlar çünkü. Yaşama hakkından bihaberler ne yazık ki. O kadar da cüretkar yazmışlar ki, 'ben ne istersem onu yaparım' havasıyla kanun yazılamaz. Bu ülke bunu hazmetmeyecek” dedi.
"ÖTENAZİ KANUNU"
“Yasal sorumluluk ve sahiplenmeyi öne sürmüşler bir maddede (3.) ki biz bunu yıllardır yapıyoruz” diyerek sözlerine devam eden Yalçın, “Ama tüm köpekleri koruyamayacağımız aşikar. 'Sokaktaki hayvan nüfusunun kontrol edilemeyecek bir noktaya gelişi nedeniyle' diyerek savundukları ölüm yasası, zamanında bu nüfusu durdurmak için kendilerine verilen tanımlı görevleri yapmayan belediyelerden hiç bahsetmiyor nedense. Belediyeler yattı, suç işledi, kürekle köpek öldürdü, çamaşır suyuyla öldürdü, ayyuka çıktı ama ceza yok. Zaten bizim ülkemizin en büyük hukuki kamburu 'cezasızlık' ve yerli yersiz 'ceza indirimleri'dir. Kanunun 13. maddesindeki 'öldürmek' kelimesi yerine 'ötanazi' yazılınca ne değişiyor ki? Hepsi öldürmek. Bu düpedüz milletle dalga geçmektir. Avrupa Sözleşmesine atıf yaparak sırf 'sayıyı azaltmak için öldürmek' cani bir mantıktır, garabettir. Kim neye inanıyorsa ona göre günahtır, ahlaksızlıktır, zorbalıktır. Biz böyle bir ortamda nasıl yaşayabileceğiz? Şu ana kadar hayvan koruyucu aktivistlerle yüzyüze oldular hep. Henüz halk sözünü söylemedi. Adına hayvansever, aktivist veya başka bir sıfat ekli olmayan; sokakta kediyi, köpeği vicdanı ve sevgisiyle koruyup besleyen gerçek halk son sözünü söylemedi. Bize her türlü marjinalliği yapıştırıp, ağzına geleni söylüyorlar hadsiz de olsa ama bu halka bu katliam yasasını anlatamayacaklar. Ötanazi demiyoruz, diller alışmasın, gerçeğini bilelim 'sözde bilimsel isimle öldürme' yetkisi nasıl kullanılacak? Zaten bu fiilin kendisi suçken, yapan hakkında hangi nedenle ve nasıl yasal süreç başlatılabilir ki bir de açıklama yapmışlar. Ha A hekimi değil de B hekimi yaptı diye soruşturma mı isteyeceğiz, böyle mi sanıyorlar gerçekten. Tamamen saçma ve uydurma. Yerel yönetimlere ötanazi sorumluluğu yükleniyor ve bu kamu güvenliği ve sağlığı gerekçe gösteriliyorsa kanunun adı 'hayvanları koruma' olmasın, kamu güvenliği için hayvan bertaraf etme kanunu olsun. Gerçekten olan bu. Saldırgan olan, hasta olan, rehabilite olmayan hayvan nedir, nasıl tespit edilecek? Hangi kadrolarla? Bunların cevabı bizce malum. Yaklaşık 30 yıldır yaşadığımız gerçeklere dayanarak biliyoruz ki bu bahanelerle 'yasal sorumsuzluk' çerçevesinde köpekleri öldürmek. Tamamen ötanazi kanunu bu” dedi.
"SOKAKTA HAYVAN BIRAKMAYACAKLAR"
Sokağa hayvan bırakmayı kesinlikle yasaklayan ve bu yasanın belkemiği olan 6. maddeyi yok eden düzenlemenin, Türkiye’de hayvan haklarının sona erdiğini gösterdiğinin altını çizen Yalçın, “Madde 7'deki düzenleme ile İl Hayvan Koruma Kurulları bile 'insan refahını koruyan' oluşuma dönüşmüş. Adında hayvan koruma olmaması gereken bir kurum olmuş yani. Hayvanlar için ekipman, bütçe vs. artırılacak şeklindeki düzenleme de 'korunacak hayvan kalmayacağı' için gerek kalmadığından işe yaramayacaktır. Tek olumlu görünen madde düzenlemesi ise 'sahipli hayvanını terk edene 50 bin lira para cezası'dır ki bu da hayvanı korumaz. Para cezası zoruyla hayvanı tutan kimse zaten hayvana yaramaz. Yani bu da göstermelik ve boş bir madde. Bunun yerine hayvana tecavüz, işkence, kötü muamele, sürükleme, vurma vb. gibi ihlallerde ağır ceza öngörselerdi anlaşılabilirdi. Bunu yapamazlar çünkü sokakta hayvan bırakmayacaklar niyetleri bu yani. Bizim niyetimiz de kısacık ömürlerinde yaşadıkları yerde onları koruyabilmek. Ama şu an bu yazıyı yazarken makul ve yasal olan bu cümlem, metin yasalaştığında 'suç' haline gelecek, ne ilginç değil mi? Bu ötanazi kanunu diğer hayvanlardan hiç bahsetmiyor. Kuşlar, tavşanlar, kurt, inek kuzu.. Hayvan tanımından bihaber olunduğu nasıl da ortada. Sonuç olarak ülkemizde bu yasa çıktığı andan itibaren hep üzerinde tepinildi. Hayvanla doğayla iletişimi güçlendirip medeni ve huzurlu bir yaşam tesis etmeye çalışmak yerine anlamsız bir hayvan korkusu ve düşmanlığı beslendi. Avrupa uyum yasaları çerçevesinde çıkartılan bu kanun yine de biraz gelişmeye yaradı haklar konusunda. Ancak geldiğimiz noktada her kelimesi 'hayvan öldürmek, buna sebep bulmak, akademik kelimeler kullanarak önemli gibi göstermek' çabasıyla dolu tam bir 'ötenazi kanunu' olmuştur” değerlendirmesinde bulundu.
"İZİN VERMEYECEĞİZ"
Yalçın son olarak şunları söyledi: “Belki de aslında hayvan haklarını ve hayvanları koruma mücadelemiz tam da bu noktada en baştan başlıyor. Barınaklarda gözlerden uzak öldürülmelerini izleyecek değiliz tabi. Bir yandan çalışmalarımız sürerken bir yandan da bu konuda tamamen iyi niyetli ve gerçeği henüz tam anlamıyla anlamamış olan toplum kesimine her şeyi açık açık anlatmak için çalışacağız. Ne yazık ki 'hayvanlar' diye başlayan yasal süreç, 'kedi köpek öldürmek' noktasına kadar düşüp orada koca bir leke olmaya hazırlanıyor. Ve biz buna izin vermeyeceğiz. Başarabiliriz de aksi de olabilir; ama tarih hak mücadelelerinin ve buna sebep olan ihlalci kötülüğün sıralı adımlarıyla dolu değil mi zaten?”