15 Temmuz 2024 05:46
Son Güncellenme Tarihi: 15 Temmuz 2024 08:36

15 Temmuz’un üzerinden 8 yıl geçti | 'Tek adam hâlâ ittifaklara muhtaç’

Darbe girişiminin sivil darbeye nasıl çevrildiğini konuştuğumuz Siyaset Bilimci Doç. Dr. İsmet Akça: İktidar hem seçim kazanabilmek hem de devleti yönetebilmek için ittifaklar kurmak zorunda kalıyor.

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Paylaş

Birkan BULUT
Ankara

Erdoğan'ın "Allah'ın lütfu" sözleriyle karşıladığı 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 8 yıl geçti. Darbenin siyasi ayağı, iktidarın önceden haberdar olması, cemaatlerin devlette örgütlenmesinin boyutları gibi birçok soru tartışılıyor. Ancak 15 Temmuz'un en net çıktısı, iktidarın bu süreci fırsata çevirmesi oldu. Önce OHAL, ardından cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adıyla geçilen sistem, 15 Temmuz'un sisli atmosferinden faydalanılarak hayata geçirildi.

Darbe girişiminin nasıl sivil darbeye çevrildiğini konuştuğumuz Siyaset Bilimci Doç. Dr. İsmet Akça, tek adam iktidarı hayaliyle çıkan yolda gelinen noktayı şöyle özetliyor: "İktidar hem seçim kazanabilmek hem de devleti yönetebilmek için çok sayıda iktidar ağıyla ittifak kurmak zorunda kalıyor. Bu da tek adam rejiminin zayıflığına işaret ediyor."

15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 8 yıl geçti. Türkiye'nin yakın siyasi tarihinde kritik bir dönemeç olan bu darbe girişimini, o günlerde Erdoğan'ın "Allah'ın lütfu" diye karşılaması yıllardır tartışılıyor. Bu 8 yılda yaşananlara baktığımızda, tek adam rejiminin inşasında 15 Temmuz'un yarattığı koşullar nasıl etkili oldu?

 

Öncelikle Türkiye'nin Türk tipi başkanlık sistemine geçişi için yapılan referandumun Olağanüstü Hal altında gerçekleştiğini belirtmemiz gerekiyor. Bu referandumun son anında mühürsüz oyların geçerliliği gibi hukuka aykırı işler yapıldı ve kıl payı anayasa değişikliği gerçekleşti. Zamanı biraz daha geri sararsak; başkanlık sitemine geçiş aslında hem fiili hem yasal OHAL koşullarında yapıldı. AKP ve Gülencilerin arasında iplerin koptuğu yıllara baktığımızda, 2012'de MİT krizi olayıyla ayyuka çıkan çatışma 2013'te dershaneler, 2013 sonunda 17-25 Aralık operasyonları ve 2014 sonunda Gülen hareketinin terörist ilan edilmesi ve tasfiyelerle devam etti. Bu sürecin son perdesi de 15 Temmuz darbe girişimiydi.

Biz 2016'dan bir yıl önce de AKP'nin tek başına iktidar olamayacağı bir seçimle karşılaştık. 7 Haziran ve 1 Kasım arasındaki süreçte Kürt sorununun militarizasyonuna dayalı fiili bir olağanüstü hal süreci geçirdik. Türkiye'nin kentlerinde bombalı saldırıların olduğu, siyasi alanın tamamen boğulduğu bir dönemden geçerken darbe girişimi gerçekleşti.

Peki Erdoğan'ın "Allah'ın lütfu" sözleri neyi ifade ediyor? Birincisi; eski müttefik yeni düşman olarak Gülencilerin devlet içerisinde elde ettikleri yerlerden tasfiye edilmesi. İkincisi; tam da yerleştirilmeye çalışılan ama parlamenter sistemin yürürlükte olması nedeniyle gerçekleştirilemeyen başkanlık sisteminin hayata geçirilmesiydi. Benim "süper başkanlık" dediğim, bütün kontrol ve fren mekanizmalarının kaldırılmasını hedefleyen sürecin en kritik noktasıydı.

Öte yandan 15 Temmuz'da kim darbe girişimine kalkıştı, kimler bunu biliyordu ya da bir dönem ana muhalefet liderinin dediği gibi kontrollü bir darbe miydi gibi sorulara, Türkiye'nin siyasal koşulları demokratikleşirse birçok yanıt verilebilecektir.

Peki mevcut koşullara baktığımızda, iktidar arzu ettiği rejimi inşayı tamamladı diyebilir miyiz?

Hem hem evet hem hayır. Türkiye bir başkanlık  sistemine geçti ama bu nasıl bir dönemde oldu? AKP'nin ilk 10 yıllık dönemdeki gibi hegemonik kapasitesinin olmadığı ve daha da daraldığı bir süreçte oldu. Bu hegemonya krizi bir devlet krizine de tekabül ediyordu. AKP, Kemalist-Cumhuriyetçi bürokrasiyi tasfiye ettikten sonra Gülencileri tasfiye edip yeni ittifaklar kurmak zorunda kaldı. Siz Mehmet Ağarlarla Soylularla, ülkücülerle, tarikatlarla ve hatta bir dönem ulusalcılarla ittifak kurarak yönetmek zorundasınız.

Bir tek adam rejimi var ve yasama, yargı, yürütme üzerinde ciddi yol aldılar. Fakat devleti yönetebilmek için çeşitli iktidar ağlarıyla ittifak kurmak zorunda kalan bir rejim bu aslında. Bu da tek adam rejiminin zayıflığına işaret ediyor.

İttifaklara ihtiyaç duymasının yanı sıra seçim sonuçlarına ve çeşitli alanlardaki mücadelelere yansıyan bir direnç de var. Tek adam yönetimi bunu değiştiremiyor mu?

Toplum nezdinde bir güç kaybı var. Hem Erdoğan hem de Erdoğan'dan daha fazla AKP'de güç kaybı var.

Birincisi; bu destek kaybını ittifaklar kurarak gidermeye çalışıyor. İkincisi;  devletin aygıtlarını yönetebilmek için ittifaklar kuruyor. Çünkü Erdoğancı veya AKP'li diyebileceğimiz nitelikli kadrolar yok. Zaten Kemalist kadroları tasfiye ederken Gülencileri oraya yerleştirdiler. Gülenciler tasfiye edilirken bu kez çok sayıda ve devlet içinde de yeri olan iktidar ağlarıyla ittifak kuruldu.

Dolayısıyla iktidar hem seçim kazanabilmek hem de devleti yönetebilmek için çok sayıda iktidar ağıyla ittifak kurmak zorunda kalıyor. Gülen bitti ama şimdi ülkücülerin, Menzilcilerin hangi bakanlıkta olduğunu konuşuyoruz.

ÖNCEKİ HABER

"Çevre iklim haberciliği geleceğin en önemli alanı olacak"

SONRAKİ HABER

Darbenin siyasi ayağı hâlâ karanlıkta

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...