Mülteci işçiler: Kimse bizi beslemedi, köle gibi çalıştırdılar
İrili ufaklı çok sayıda tekstil atölyesinin yer aldığı İkitelli'deki atölyelerden birinde mülteci işçilerle Kayseri'deki saldırıları konuştuk.
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Eylem NAZLIER
İstanbul
Kayseri’de başlayan ve sonrasında diğer illere yayılan linç girişimleri nedeniyle pek çok ilde mülteciler sokaklara çıkmaya korkar hale geldi. Özellikle mültecilerin yoğunluklu yaşadığı, çalıştığı şehirlerde ciddi bir tedirginlik hakim.
İstanbul İkitelli de onlardan biri. İrili ufaklı çok sayıda tekstil atölyesinin yer aldığı mahallede, bir binanın bodrum katındaki tekstil atölyesine giriyoruz. Atölyenin camları tavana yakın. İçerisi oldukça havasız. Buna bir de ütü buharı, makine sesleri ekleniyor… Makine seslerinin arasında radyodan cılız bir müzik sesi duyuluyor: ‘90’lar pop…
İçeride 14 işçi var. 10’u Suriyeli, çoğu çocuk işçi. Suriyeli işçilerin hepsi akraba... Saat 08.30’da işe başlıyorlar; akşam 19.00’a kadar mesai. Sabah on beş dakika kahvaltı, öğlen bir saat yemek ve sonrasında on dakikalık çay molaları var.
Suriyeli işçiler Süleyman, Cemal, Ayşe ve Zehra ile maruz kaldıkları ayrımcılığı, emek sömürüsünü konuşuyoruz.
"BİZ SADECE YAŞAMAK İSTEDİK"
20 yaşındaki Süleyman 10 yıl önce ailesiyle Türkiye’ye geldi. Geldikleri günü unutmuyor: “Annem mecbur kaldı, bombalar atılıyordu. Benden küçük 3 kardeşimle gece yola çıktık. Nereye gittiğimizi görmüyoruz, sadece sesleri duyuyoruz. O sesleri takip ettik. Türkiye’ye gelirken sadece yaşamak istedik.”
10 yıldır İkitelli’de annesi ve 7 kardeşiyle yaşıyor. 9 yıldır tekstilde çalışıyor. ‘Ne iş olursa yaptım ama hep azarlandım’ diyor. Makineye geçince ücreti artmış, mesailerle birlikte 25 bin ediyor. Sigortası yok. Evde 4 kişi çalışıyor ancak geçinmeye yetmiyor.
"SADECE İYİ BİR HAYATIMIZ OLSUN İSTEDİK"
Süleyman çocuk yaşta maruz kaldığı ayrımcılıkları da anlatıyor: “İlk zamanlar sabah işe giderken çok zorlanırdım. Benim diğer çocuklardan ne farkım vardı? Onlar sokakta top oynarlarken ben niye tekstil atölyesinde toz yutuyordum. Her gün küfür duyuyordum, aşağılanıyordum. İlk zamanlar Suriyeli olduğumu anlamasınlar diye konuşmuyordum dışarıda. Burada kimse bizi beslemedi, köle gibi çalıştırdılar. Sadece iyi bir hayatımız olsun istedik. Ama hep bir tedirginlik, ne olacağımızı bilmiyoruz. Biz çıkarmadık savaşı, neden bize karşı bu kin?”
Türkiyeli arkadaşı hiç olmamış: “Hep istedim ama olmadı, sevmiyorlar bizi. Ne yaparsak yapalım sürekli aşağıladılar. Küçükken sokakta oyun oynadığım sırada bir kadın, çocuğuna ‘Bu Suriyeli, onunla oynama’ demişti. Bir saat yemek molasında parka oynamaya giderdik. Yaşıtlarımız bizi parkta oynatmazlardı. Ben de kardeşimi alıp çıkardım.”
10 YILDIR DENİZİ GÖRMEMİŞ
10 yıldır İstanbul’da ama İkitelli dışına çıkmamış, denizi görmemiş. Evden işe, işten eve geçmiş hayatı: “Nereye gidersek gidelim kimlik soruyorlar. ‘Gel gel, kimliğini çıkar’ diyorlar. Sanki suç işlemişiz gibi davranıyorlar.”
Kayseri’de yaşanan saldırılardan sonra evden çıkmaya korktuklarını söylüyor: “Kayseri’de olay oldu, burada bize de kötü davranmaya başladılar. Patron alıp işe getiriyor, işten alıp eve götürüyor. Bizim ne suçumuz var. Biri kötülük yaparsa hepimiz yapmışız gibi davranıyorlar.”
Atölyedeki ustabaşı Türkiyeli. O ise son yaşanan saldırılara dair şunları söylüyor: “Ara ara böyle olayları ortaya atıyorlar, bir iftira atılıyor, insanlar galeyana geliyor, saldırıyorlar. İftira olmasa da bir kişinin yaptığı herkesi nasıl bağlar? Kayseri’deki olaydan sonra sokaklarda kelle keser gibi bekliyorlardı.”
"KIZIMIN HAYATI DA BENİMKİ GİBİ OLACAK DİYE KORKUYORUM"
Cemal ise 12 yaşındayken Halep’ten Türkiye’ye gelmiş. Şimdi 24 yaşında. Suriye’de savaştan önce güzel bir hayat yaşıyormuş. Sonra savaş… “O günü hiç unutmam. Korkmuştum, sonra insanlar göç etmeye başladı. Halep’te okula gidiyordum, burada birkaç ay gittim sonra bıraktım. 13 yaşında çalışmaya başladım. O zamanlar sabah uyanmak o kadar zordu ki anlatamam. Sonra alıştım. Başka şansımız da yoktu zaten.”
İki yıl önce evlenmiş Cemal; 2 yaşında bir kızı var: “Savaş benim çocukluğumu elimden aldı. Korkuyorum kızımın hayatı da benim hayatım gibi olacak diye.”
Krizin Türkiyeli işçiler kadar Suriyeli işçileri de zor durumda bıraktığını ifade eden Cemal, “Maaş düşük olduğu için zorlanıyorum. Haftada 2-3 kere çocuğun masraflarını çıkarmak için 7’den 10’a kadar mesaiye kalıyorum” diyor.
Cemal’in Türkiyeli tek arkadaşı atölyeden: “Bir kafeye gidip oturmadık, onlar davet etmedi. Biz bir yere davet etsek bile onlar gelmedi. Çok isterdim onlarla dertleşmeyi. Suriye’de kalsak ölecektik; burada yaşıyoruz, yaşamak denirse... Sadece çalışıyoruz. Ekonominin kötü olmasının sorumlusu biz miyiz; bizim emeğimizi sömürenler mi” diye soruyor.
"ÇOCUĞU PARKA BİLE GÖTÜRMEDİM"
Cemal örneklerle maruz kaldıkları ayrımcılıkları da anlatıyor: “Ramazanda bir firma erzak gönderdi. Erzak dağıtılırken Türkiyeli bir işçi ‘Suriyelilere de mi aynı erzağı vereceksiniz?’ dedi. Bir keresinde de bir Türkiyeli işçi ‘Bana Suriyeli bir kiracı bul’ dedi. Ev 1+1, köpek bağlasan durmaz, 10 bin istiyor. Pahalı olduğunu söyledim; ‘Sizinkiler verir. Türkler bu eve bu parayı vermezler’ dedi. Ama bizi layık görüyor.”
Mültecilere dönük saldırıları sorduğumuzda “Korktuk. Olayların ardından işe gelmeyecektim, patron arabayla aldı. Kaç haftadır çocuğu parka bile götüremedim” diyor.
"KÜFÜRLERLE BÜYÜDÜK"
Ayşe Süleyman’ın kız kardeşi... 17 yaşında. İki yıl çıraklık yapmış, 5 yıldır makineci olarak çalışıyor. İnsan olarak görülmediklerini söyleyen Ayşe, “Küfürlerle büyüdük. Sürekli ‘Gönderin Suriyelileri’ diyorlar. Burada büyüdük, bizi nereye gönderecekler” diye soruyor.
Ayşe’nin bütün hayatı evle atölye arasında. Sinema, tiyatronun ne olduğunu bilmiyor. En sevdiği şey arkadaşlarıyla evde sohbet etmek. Doktor olmak istiyormuş çocukken: “Öyle bir şansım yok, hayalim elimden alındı.”
"OKULDA ÇOCUK HAKLARINI ÖĞRENİYORUZ AMA BİZİM HAKKIMIZ YOK"
14 yaşındaki Zehra, Ayşe’nin kuzeni ve en yakın arkadaşı. Türkiye’ye geleli 8 yıl olmuş. Zehra’nın şansı okuluna devam edebilmesi. Ama bu dönem annesinin hastalığından dolayı okula ara vermiş. Hayali okulu bitirip doktor olmak: Kız olduğum için babam okula gitmemi istemedi. Ama karşı çıktım, ‘Bir mesleğim olsun, atölyelerde sürekli dışlanacak mıyım?’ dedim. Okula gitmeme izin verdi.”
Net hatırlamıyor ama Suriye’deyken güneşli bir köyde yaşıyormuş. “Burada hep karanlık, güneş görmeyen yerlerde yaşadık. Mecbur kalmasaydık gelmezdik” diyor.
Savaşı sorduğumuzda Ayşe “Kimin suçu bilmiyorum ama bizim suçumuz yok” diyor. 10’lu yaşlarına geldiklerinde ‘Çalışmadan yaşanmaz’ denildiğini söyleyen Ayşe, “Yaşıtlarımızın eğlenmesi, gezmesi, oyun oynamaları iyi bir şey ama bizim de çocukluğumuzu yaşama hakkımız var. Okulda çocuk haklarına dair öğretmenlerimiz anlatıyor ama bizim haklarımız elimizden alındı” diyor.