19 Temmuz 2024 04:44

Fransa’daki sistem krizinin reformizme bile tahammülü yok

Fransa'daki parlamento seçimleri ardından yaşanan gelişmeleri Fransa İşçileri Komünist Partisi’nin (PCOF) yayın organı La Forge’un Yayın Direktörü Christian Pierrel ile konuştuk.

Fotoğraf: Christian Pierrel'in kişisel arşivinden

Paylaş

Elif GÖRGÜ
İstanbul

Fransa’da seçimlerin üzerinden 12 gün geçti ancak hükümetin nasıl kurulacağı konusunda belirsizlik halen sürüyor. Seçimlerde birinci olan sol ittifak Yeni Halk Cephesinin (NFP) meclis çoğunluğunu alamamış olması, ittifak içi siyasi farklılıkların hızla ortaya çıkması, başbakan adaylığı konusunda netlik sağlanmaması da Macron’un elini güçlendiriyor. Öte yandan oy kaybetse de aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) partisinin etkisi hâlâ yaygın.

Yeni bileşimiyle meclis ise dün açıldı. İşçi sendikalarının “Seçim sonuçlarına saygı duyulsun ve Halk Cephesi hükümeti kurulsun” çağrısıyla sokak eylemleri yaptı. Sendikalar ayrıca Fransa’da işçilerin yeni meclisten temel taleplerini de dile getirdiler.

Tüm bu gelişmeleri Fransa İşçileri Komünist Partisi’nin (PCOF) yayın organı La Forge’un Yayın Direktörü Christian Pierrel ile konuştuk.

HALKIN SEÇİM MESAJI "RN’YE HAYIR" OLDU

Seçim sonuçları Fransa’daki sınıf mücadelesinin son durumu hakkında bize ne söylüyor?

Son yıllarda sınıf mücadelesi, 2022-2023 yıllarında emeklilik reformuna karşı büyük harekette gördüğümüz gibi, eylem ve grev dalgalarıyla yoğun bir şekilde devam etti. Mücadele hareketleri uzun yıllardan beri seçim yarışlarından, hatta “siyasi hayatı” yapılandıran cumhurbaşkanlığı seçimlerinden çok az etkileniyor. Bu durumun sandıktaki ifadesi, yüksek çekimser oy oranıdır. Oy verenler çoğunlukla “lehte” değil “aleyhte” oy kullanmaktadır.

Bu açıdan bakıldığında, bu seçimler sınıf mücadelesi için ne bir meseleyi yansıttı ne de temsil etti diyebiliriz. Başka bir siyasi iddia, güçlü bir mesaj verdi. “Marine Le Pen’in aşırı sağ partisi Ulusal Birliğe (RN) hayır” mesajı, “Hükümette parti olarak yer almasına karşıyız” mesajını verdi. Bunun sonucunda RN, Yeni Halk Cephesinin (NFP) ve Macron’un partisinin (Ensemble) arkasında üçüncü parti olarak yer aldı.

Halk Cephesi parlamentodaki en büyük grup haline geldi ancak ne mutlak çoğunluğa ne de diğer grupları çekebilecek bir kapasiteye sahip. Parlamento üç büyük kutba bölünmüş durumda: Aşırı sağ, Macron ve sağ partiler ve “sol”.

"POZİSYONLAR KARIŞIMI" REFORMİST BİR PROGRAM

NFP, sendikaların temel taleplerini programına aldı. Bunlar emeklilik reformundan vazgeçilmesi, aylık asgari ücretin 1600 avro (artı 200 avro) olması, işsizlerin durumunu kötüleştiren son reformdan vazgeçilmesi, sosyal bütçelerin artırılması (eğitim, sağlık...) ve kamu sektörünün savunulması...

Ayrıca son göçmen karşıtı yasanın iptal edilmesi gibi demokratik önlemler ve Filistin ile halkın bağımsızlık için seferberliğinin hâlâ yüksek olduğu ve polisle ordunun militanlara yönelik baskısının çok sert olduğu Kanaky-Yeni Kaledonya konularında bazı ilerici yönleri de mevcut.

Dolayısıyla bu programı Macron’un neoliberal, gerici politikasına karşı çıkan reformist bir program olarak nitelendirebiliriz. Ancak diğer noktalarda, özellikle de Ukrayna’daki savaş gibi uluslararası konularda, bu program, Fransa’nın Ukrayna’ya verdiği askeri desteği savunuyor. Ayrıca bazı önemli konularda, örneğin antisemitizm sorununa vurgu yapan pozisyonda olduğu gibi, belirsizlik var. Ve aynı zamanda AB yanlısı. Bu, farklı pozisyonlara sahip siyasi güçler arasındaki uzlaşmanın meyvesi olan bir pozisyonlar karışımıdır.

Ancak daha önce de söylediğimiz gibi, seçmenlerin büyük çoğunluğu için asıl mesele, Macron’a ya da Halk Cephesine çoğunluk vermek değil, RN’ye karşı oy kullanmaktı. Ve bu seçimlerde bunu başarmanın yolu, RN’nin başarısını engelleyebilecek adaylara oy vermekti. Bu, partisini ya da programını dikkate almaksızın RN’nin adayını yenebilecek konumdaki adaya oy vermek anlamına geldi. Bu işe yaradı ancak RN ve müttefikleri ilk turda 11 milyon oy aldı (ikinci turda 8 milyondan fazla). Sol, ikinci turda 9.9 milyon ve Macron ve sağ ittifakı 10 milyon oy aldılar.

Bazı milletvekilleri grup değiştirebilir, bu nedenle durum stabil değil ama şu an meclisteki sandalye dağılımı şöyle: NFP 182, Macron ve ittifakı 168, RN ve ittifakı 143 ve Cumhuriyetçiler Partisi (LR-Sarkozy’nin partisi) 68 sandalye.

MACRON, HALK CEPHESİNİ BÖLMEYE ÇALIŞIYOR

Macron neden hükümet kurma yetkisini seçimin birincisi olan Yeni Halk Cephesine vermedi? Planı nedir?

Altıncı Cumhuriyet’in başkanlık rejiminin anayasası, cumhurbaşkanını -özellikle de bu koalisyon mutlak çoğunluğa sahip olmak için diğerlerinin desteğini alamıyorsa- ana parti ya da koalisyondan ihraç edilen bir başbakanı aday göstermeye zorlamamaktadır. Macron başından beri LFI (Mélenchon’un partisi Boyun Eğmeyen Fransa) ile herhangi bir hükümet olasılığına tamamen karşı olduğunu ortaya koydu. “Ne LFI ne de RN” şeklindeki pozisyonu, aslında her ikisi de ‘Cumhuriyet karşıtı’ olarak suçlanan LFI’ye karşıdır.

Macron ve diğer sağ partiler Halk Cephesini bölmek için LFI’yi izole etmek istiyorlar. Oligarşi için, büyük tekeller için, tüm sistemdeki derin kriz nedeniyle bugün radikal reformizme yer yok.

Fransız büyük sermayesinin seçim sonuçlarına ve seçim sonrası gelişmelere tepkisi nasıl oldu?

Temel kaygıları, farklı ulusal ve uluslararası sorunlarla yüzleşmek için belirli bir siyasi “istikrar” bulmak. Bu nedenle Macron, sağ ve Fransız emperyalizminin çıkarlarını savunmaya hazır olduğunu kanıtlamış olan sosyal demokratlar arasında bir tür ulusal birlikten yanalar. Maaşların arttırılması gibi kârları etkileyebilecek ekonomik önlemler ya da devletin borcunu derinleştirebilecek önlemler konusunda endişelerini dile getirdiler. Avrupa Birliği de aynı türden bir uyarı yayımladı.

BUGÜNKÜ HALİYLE BİR HALK CEPHESİ HÜKÜMETİ KURULMASI ZOR

Tüm bunlar ışığında Fransa’da Yeni Halk Cephesinin bir hükümet kurması mümkün görünüyor mu? Bunun olasılıkları nelerdir?

İlk engel, bir hükümeti dayatmak için “yasal” bir yollarının olmaması. İkincisi, programlarının ana meselelerini bırakmayı kabul etmedikleri sürece diğer güçleri çekme olasılıklarının çok az olması. Üçüncüsü, iş başbakanlık önerisini tartışmaya geldiğinde kendi içlerindeki bölünme hızla ortaya çıktı. Oportünizm ve vasatlık görüntüsü vererek var olabilecek beklentilerin bir kısmını kaybettiler. Büyük bir halk hareketinin gelişeceği ve kendilerini hükümete dayatacağı hayali ise 1936’da “Halk Cephesi”ne yapılan tamamen yanlış bir referansa dayanmaktadır.

Açıkladığımız gibi, işçilere, halka karşı gerici bir politika uygulamayı kabul etmedikleri sürece hükümet edemezler. Yapabilecekleri en iyi şey, işçilerin, gençlerin, kadınların, sömürge halklarının mücadelelerine yardım etmek ve desteklemek olacaktır.

Durum analizi, “faşistleşme” olarak nitelendirdiğimiz tehlikeli bir durumla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Bu durum tüm Avrupa ülkelerinde aynı!

Bugün kriz derin, gericilik daha güçlü ve emperyalizm daha saldırgan. Aynı zamanda, işçiler ve halk hareketi birkaç yıldan bu yana mücadelelerinde radikalleşme, yoksulluk, aşırı sömürü ve savaş anlamına gelen tüm sistemle mücadele etme gerekliliği konusunda daha yüksek bir bilinç gösteriyor. Çalışmalarımızı bu mücadeleci kesimleri örgütlemeye yoğunlaştırmalıyız. Devrimci bir perspektif açmak için yapılması gereken bu.

SENDİKALARIN ANTİFAŞİST DURUŞU ÖNEMLİ

Bu dönemde işçi sendikalarının duruşu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Emeklilik reformuna karşı hareket sırasında var olan birlik devam etti, bu da sendika üyeleri ve işçiler için “Sendikalar bazı konularda birleşebilir” anlamında bir referans olması açısından olumlu. CGT ve Solidaires sendikal konfederasyonları ilk turdan sonra hızla pozisyon alarak RN’nin zaferine karşı çağrıda bulundular.

Bu, sendikaların “pozisyon alması” ve aşırı sağın işçiler arasında geliştirdiği ırkçılık, bölücülük gibi pozisyonlarla mücadele etmesi ve aynı zamanda sosyal demagojisinin maskesini düşürmesi gerektiği anlamına geliyor.

Ayrıca önemli olan, bunu işyerlerinde nasıl yapacakları. Çünkü RN’ye oy veren pek çok işçi bunu “yönetenler”, “sağ ve sol” tarafından hor görüldüklerini hissettikleri için yapıyor, çünkü kendileri ve çocukları için bir sorun görmüyorlar. Pek çoğu “Belki bunları ‘deneyebiliriz’, çünkü bizim için daha kötü olamaz...” diyor. Önemli olan aşırı sağcı pozisyonların ve yalanların maskesini düşürmek ve işçileri işçi olarak çıkarlarını savunmak üzere örgütlemek.

Bu durumda önemli ve olumlu olan, pek çok sendika üyesinin hiçbir şeyin kendiliğinden “verilmeyeceğinin”, sermayeye karşı mücadelenin hayati olduğunun, devam etmesi ve örgütlenmesi gerektiğinin bilincinde olmasıdır.

FAŞİSTLEŞMEYE KARŞI MÜCADELE KAPİTALİST SİSTEMDEN KOPUŞ MÜCADELESİ OLMALI

PCOF olarak bu süreçte Macron’a, diğer siyasi bloklara ve genel olarak işçilere ve halka ne çağrısı yapıyorsunuz?

Macron zenginlerin, patronların, silah tüccarlarının cumhurbaşkanıdır. Aşırı sağın önünü açan tehlikeli bir provokatördür. Siyasi olarak yenilgiye uğramıştır. O, yıkılması gereken kapitalist emperyalist sistemin bir ürünüdür.

Gericiliğe karşı, aşırı sağa karşı, faşistleşmeye karşı mücadele, kapitalist emperyalist sistemden devrimci bir kopuş için mücadelenin bir parçası olmalıdır: Alternatif sosyalizmdir.

Kendilerini bu perspektifle özdeşleştiren işçiler, halk, kadınlar, gençler... partimize katılmalıdır.

ÖNCEKİ HABER

Ursula von der Leyen bir kez daha AB Komisyonu Başkanı seçildi

SONRAKİ HABER

Bergama'da orman yangınına müdahalede yaralanan Orman İşletme Müdürü hayatını kaybetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa