19 Temmuz 2024 04:36
Son Güncellenme Tarihi: 19 Temmuz 2024 07:52

Gölyayla devletten bir türlü "elektrik alamıyor"

Muş Varto’ya bağlı Gölyayla (Quzik) köyünde yaşayanların elektrikle yıldızı hiç barışmadı. VEDAŞ'ın elektriğini dağıttığı köyde gün içinde sürekli kesintiler yaşanıyor.

Fotoğraf: Şerif Karataş/Evrensel

Paylaş

Şerif KARATAŞ
Muş

Cumhuriyetin ikinci yüzyılına iktidar ve ana muhalefet farklı anlamlar atfediyor. Toz pembe bir tablo çizmeyi sürdüren iktidarın politikaları da geçen yüzyıllık zaman diliminde taşraya refah getirmedi. Muş Varto’ya bağlı Gölyayla (Quzik) köyünün hikayesi de aslında bir prototip.

Bu bölgedeki köylere Turgut Özal iktidarının olduğu ‘80’lerin ortasında elektrik geldi. Gelen hizmet bir lütuf gibi sunuldu, hak olduğu unutuldu ve bu algı hâlâ sürüyor.

YILLAR GEÇİYOR, SORUN DEĞİŞMİYOR

Elektriğin geldiği günden bu yana Anadolu’nun bu küçük köyünde yaşayanların elektrikle yıldızı hiç barışmadı. İlkokul yıllarımızda elektrik olmasına karşın dersleri hep gaz lambalarının ışığında çalışmaya mecbur kaldık. Soğuk ve fırtınalı günlerde -ki o zamanlar daha çok kar yağıyordu- neredeyse hiç elektriğin ışığını göremedik. Hele hele yılbaşı günlerinde gözler hep elektrik ışığındaydı. Ama nafile… Zaman geçiyordu. İlkokul bitince eğitim hayatı için her çocuk farklı kentlere gitmek zorunda kaldı. Bazıları -benim gibi- ağabey ve ablalarının yanına ya da akrabaların yanına gitti; bazıları da yatılı okullara. 12 Eylül Darbesi sonrasında gençlerin bir kısmı gurbete ya da cezaevlerine düşmüştü. Öte yandan Kürt sorununa “güvenlikçi anlayış”la yaklaşılması sonucu köyün mezrası boşaltıldı. Göç hep sürdü. Ardından yayla yasakları geldi. Hayvancılıkla uğraşanlar verdikleri emeğin karşılığını alamayınca ve tarımda neoliberal politikalar derinleşince durum giderek kötüleşti. Çocukluğumda köyde 4 koyun sürüsü, mezrada da 2 sürü vardı. Yine büyükbaş hayvan sürüleri vardı. Şimdi köyde sadece 2 koyun sürüsü var. Birkaç evde iki elin parmaklarını geçmeyen inekler dışında büyükbaş hayvan yok.

2000’li yılların başına kadar her gelen iktidarın köye yansıması olumsuz oldu. AKP’li yıllar ise bu olumsuzluğu daha da katmerlendirdi. Avrupa Birliği’nin ‘desteği’ ile köylüye açılan ‘fon’ tarımı bitirmekten başka bir şeye yaramadı. Arpa buğday ekiminin adeta sonunu getirdi. Köylü de işin kolayına kaçtı. Asıl geçim kaynağının hayvancılık olduğu bir coğrafya adeta kaderine terk edildi. Eskiden koyun ve kuzuların yünlerin kırpan ve neredeyse her yün parçasının ziyan olmaması için çırpınan köylüler şimdi hayvanlardan kırptıkları yünleri yakıyor! 3-4 yıldır durum böyle.

KÖYLERDE ARADIĞINIZ HİZMETE ULAŞILAMIYOR

Elektriğe dönecek olursak, Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ (TEDAŞ), 2013’te özelleştirme sürecinin tamamlanmasıyla birlikte Van Gölü Elektrik Dağıtım AŞ’nin (VEDAŞ) hisselerinin tamamını alarak bünyesine kattı. Böylece aralarında Muş’un olduğu Van, Hakkâri ve Bitlis’in elektriği VEDAŞ tarafından sağlanmaya başlandı. Elektriğin özelleştirilmesiyle birlikte özel firmanın aldığı elektrik ile ilgili sıkıntılar ise devam ediyor. Gün içerisinde yaşanan kesintiler, köylünün dişinden tırnağından artırarak aldığı -başta beyaz eşyalar olmak üzere- elektronik eşyalara zarar veriyor. Yetmiyor, buzdolaplarına konulan gıdaların bozuluyor.

Kışın ise ‘80’li yılların ortası ve ‘90’lı yıllar gibi yine kesintiler oluyor. Tek farkı eskiden aylarca elektrik olmazken şimdi ise saatler ve bazen de günlerce olmaması…

21. yüzyıl üzerinden vurgular yapıladursun temel insan hakkı olan elektrik, telefon ve günümüzün en önemli iletişimi olan internet kullanımı ne yazık ki cep telefonu şirketlerinin insafına kalmış durumda. Verilen taahhütlere, ödenen faturalara karşılık alınan hizmet oldukça sınırlı. Eksik verilen hizmete karşın faturalar zamanı gecikince faiz almakta beis yok!

Cumhuriyetin 100’üncü yılını geride bırakmışken, geride kalan yüzyıl neredeyse mağduriyet cumhuriyeti oldu. Böyle giderse yeni yüzyılda da sürecek, tabii mevcut anlayış devam ederse!

KÖYLER KRİZ GÜNLERİNDE NEFES ALMA ALANI

Kara düzen misali köylerde süren hayat son yıllarda özellikle büyükşehirlerde çalışıp emekli olanların ya da yurt dışında olup emekli onların köylerde evler yapmasıyla başka bir sürece evrildi. Yazın köydeki hane sayısı hızla artarken kışınsa iki elin parmaklarını geçmiyor. Ekonomik olarak hayatın giderek daha zorlaşması, köyleri sadece ‘nefes alma mekanı’ kıldı. En azından şimdilik su ve hava bedava! 

Bir yanda köyde kalanlar bir yanda ise şehirde yaşayıp 5 ya da 6 ayını köyde geçirenler arasında çok belirgin olmasa da bir gerilimden söz etmek mümkün. Farklı iki yaşantının çatışması olsa gerek. Ne köylü süreci ne de kentli...

ÖNCEKİ HABER

Erdoğan'dan Trump'a geçmiş olsun telefonu

SONRAKİ HABER

Zam talepleri ‘bekleyin’ diye karşılanan tersane işçileri: Acıkınca midemiz bizi beklemiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa