19 Temmuz 2024 16:35

Türkiye’nin ilk ve tek jeoparkı içinde jeotermal kuyusu açılacak!

Türkiye’nin ilk ve tek UNESCO Jeoparkı olan Kula-Salihli Jeoparkı’nda jeotermal kaynak arama amaçlı kuyular açılacak.

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

Reklam

Özer AKDEMİR
Manisa

Türkiye’nin ilk ve tek UNESCO Jeoparkı olan Kula-Salihli Jeoparkı’nda jeotermal kaynak arama amaçlı kuyular açılmak isteniyor. Sera amaçlı açılacağı ileri sürülen kuyular Kula Divlit Jeopark alanına 90 metre, Kula Peribacaları Doğal sit Alanına 740 metre uzaklıkta. Ruhsat alanı ayrıca arkeolojik sit ve Gediz Nehri ile de kesişiyor.

Jeopark sınırları içerisinde bulunan Türkiye’nin en son sönen volkanı olan Divlit Volkan konisi önünde yapılan basın açıklamasında para hırsının tarım ve turizm kenti olan Kula’yı kirletmesine izin verilmeyeceği dile getirildi.

AYNI PROJE MAHKEMECE İPTAL EDİLMİŞTİ

Manisa’nın, Kula İlçesi Sarnıçköy, Şehitlioğlu, Kalınharman, Dereköy Mahallesi sınırları içerisinde Ahmet Bozkurt adlı kişi tarafından 7 adet jeotermal kaynak arama sondajı açılmak isteniyor. Aynı kişinin, aynı bölgede 3 bin 538,48 hektarlık ruhsat alanında açmak istediği 7 adet sondaj ile jeotermal kaynak arama faaliyeti için 2020 yılında Manisa Valiliği’nce ÇED Gerekli Değildir kararı verilmişti.

Bu karara karşı Sarnıç Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, Kula Ziraat Odası ve 8 yurttaş tarafından projenin tarım alanlarına ve sulara zarar vereceği iddiası ile açılan davada projenin yürütmesinin durdurulması ve iptali istenmiş. Davaya bakan Manisa 2’inci İdare Mahkemesi önce yürütmeyi durdurmuş ardından da ÇED Gerekli Değildir kararını iptal etmişti.

TÜMÜLÜSÜN DİBİNDE SONDAJ

Bu kararın ardından proje revize edilerek yapılan ÇED raporu başvurusunda Bakanlıkta 23 Kasım 2023 tarihinde 2. İDK İnceleme Değerlendirme Toplantısı yapıldı. Bu toplantıda ÇED alanı daraltılarak bölgede bulunan 1. Derece Arkeolojik Sit tescili bulunan tümülüsle ÇED alanı arasında 310 metre bırakılarak yeni ÇED Raporu hazırlanması uygun bulundu.

ÇED başvuru dosyasında sondajların eş zamanlı olarak açılmayacağı, arama faaliyeti sondaj süresi 28 ay olacağı, sondaj işlemi tamamlanan kuyulardan gelecek verilerin diğer kuyuların açılıp açılmaması gerekliliğini de belirleyeceği ileri sürülerek, izni istenen tüm kuyuların açılacağına yönelik bir kesinlik olmadığı ifade edildi. ÇED dosyasına göre proje kapsamında herhangi bir Jeotermal Enerji Üretim Faaliyeti olmayacak, açılması planlanan kuyuların verimliliği belirlendikten sonra kaynağın sera amaçlı işletilmesi amaçlandığı dile getiriliyor. Kuyu açılmak istenen bölge çevre düzeni planında "tarım arazisi" ve "orman alanı" olarak tanımlanan bölge içerisine yer almakta.

ENDEMİK VE KORUMA ALTINDA TÜRLER VAR

Proje konusunda görüş bildiren İzmir 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun kuyu çalışması yapılacak alanda bir tümülüsün bulunduğu ve bu alanda jeotermal kuyusunun açılmasının uygun olmadığı dile getirildi. Kurul kararında bu alanın dışında kuyu açılmasında ise bir sakınca olmadığı belirtildi. ÇED dosyasında bölgede endemik flora ve fauna türlerinin de bulunduğu belirtiliyor.

KULA ÇEVRE GÖNÜLLÜLERİ BASIN AÇIKLAMASI YAPTI

Jeotermal kaynak arama projesi ile ilgili Divlit Volkan konisi önünde Kula Çevre Gönüllüleri Platformu olarak yapılan basın açıklamasında projeye karşı olunduğu dile getirildi. Basın açıklamasını okuyan Çevre Gönüllüleri Platformu üyesi Sabahattin Argaç, dünyanın en verimli tarım alanlarından birisi olan Gediz havzasındaki Kula ilçesinde yapılmaya çalışan düzenlemelerin kötü etkileri olacağını dile getirdi.

Argaç, “Kapitalist düzen, Türkiye’nin ilk ve tek Jeoparkı seçilen Kula’yı bir çöp alanına ve vahşi enerji jeotermal enerjinin etkilerini düşünmeden para hırsı ile tüm halkımızı rahatsız edecek hastalıklara yol açacak, tarımı bitirecek gelecekteki nesillere kötü bir miras bırakacak düzen kurmaya çalışmakta” dedi.

Jeotermal kuyu ve santrallerinin Aydın ve Alaşehir’de tarımı bitirdiği ve çok ciddi çevre sağlık sorunlarına yol açtığını belirten Argaç, “İlimizin tümünün su ihtiyacı Gediz Havzasının yeraltı sularından karşılanmaktadır. Bu tesisler açılırsa içme sularımız bozulacak Alaşehir, Kula, Salihli, Ahmetli ve Urganlı’daki kaplıca ve maden suyu kaynaklarının verimi düşecektir” diye konuştu. Proje sahibi kişinin daha önceki girişiminin mahkemece iptal edildiğini kaydeden Argaç, “Ancak ne yazık ki aynı şahıs koordinatların birkaç yüz metre ilerisinde aynı kuyuları ısrarla açmak istemektedir. Artık parası olan her istediğini yapmanın bir yolunu bulsun mu?” dedi.

ÇED DOSYASINDAN NOTLAR

Projenin ÇED dosyasındaki bilgilere göre ruhsat alanı: Jeolojik özellikleri nedeniyle korunacak alana 140 m, Doğal Sit alanı olan Kula Divlit Volkanik Park-Jeoparka 90, Kula Peribacaları Doğal sit Alanına 740 m uzaklıkta yer alacak. Ruhsat alanı ayrıca arkeolojik sit alanı, Gediz Nehri ve Gediz Taşkın alanı ile kesişmekte.

Sarnıç Kooperatif Binasında 29 Nisan 2021 tarihinde yapılan ÇED halkın katılımı toplantısına Bölgeden sadece 4 kişi katıldı, toplantıya katılan Sarnıç Köyü muhtarı projeye karşı olduklarını tutanağa geçirdi.

BİLİRKİŞİ RAPORUNDA NE DENİLİYOR?

İlk davada verilen bilirkişi raporundan; tarım açısından: “Dava konusu arazilerin çoğunluğunun Mutlak Tarım Arazileri oldukları, tarım arazilerinin korunması ve sürdürülebilir kullanımı, sadece bölgesel değil, ulusal açıdan oldukça önemli ve ulusal gıda egemenliği açısından kamu yararını oluşturduğu, jeotermal enerji ya da başka yatırımlar için ülkemiz topraklarının feda edilmemesi gerektiği, sondaj kuyusunda oluşacak bir arıza ile yüksek tuz ve bor gibi kirleticileri içeren suların dere ve yer altı sularına karışması ile bu suların kirlenmesi yanında, bu sular ile sulanan topraklarda tuzluluk ile birlikte bor kirliliğine neden olacağı,…"Çevresel Etkilerin Değerlendirilmesi Gerekli Değildir "kararının uygun olmadığı,”

Dava konusu işlem jeolojik ve hidrojeolojik açıdan incelendiğinde, “Hazırlanan PTD raporunda açılacak sondajlarda geçilecek jeolojik birimler ve özellikleri ile üretilecek jeotermal akışkanın kimyasal özellikleri belirtilmemiş ve kuyu testleri sırasında jeotermal akışkanın çevreyi kirletme tehlikesine karsı yetersiz yöntemlerin önerildiği, bu nedenlerden dolayı yüzey ve yeraltı sularının ve tarımsal toprakların kirletilme potansiyeli mevcut olduğundan “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararının Jeoloji Mühendisliği açısından uygun olmadığı kanaatine varıldı.

Reklam