24 Temmuz 2024 04:15

Suat Derviş'in 52. ölüm yıl dönümü | Masada değil, sokakta yazan bir yazar…

Devrimciliği, öykücülüğü, gazeteciliği, kendi zamanında görülmeyen sıra dışı bir kadın olarak Suat Derviş’i yazarlarla konuştuk.

Suat Derviş | Çizim: Hıdır Murat Doğan

Paylaş

Şeyma Akcan

Roman ve Öykü Yazarı Suat Derviş’in 52. ölüm yıl dönümü… Devrimciliği, öykücülüğü, gazeteciliği, kendi zamanında görünmeyen sıra dışı bir kadın olarak Suat Derviş’i yazarlarla konuştuk. Asuman Susam, Kadir Yüksel, Ayşegül Tözeren ve Nilüfer Altunkaya, Suat Derviş’i anlattı.

BİR İTİRAZ: BEN YAZAR SUAT DERVİŞ!

“Ben Yazar Suat Derviş!’ benim için bir yazar kadından okuduğum en değerli itiraz cümlelerindendir” ifadeleriyle Suat Derviş’in itirazını anlatan Şair ve Yazar Asuman Susam, şunları söyledi: “Eş gölgesinde zayıflatılmaya çalışılan yazar, gazeteci, sosyalist bir kadının varlık mücadelesi öğrendiğimiz gibi yalnızca baskıcı iktidara, toplumsal dogmalara karşı olmamıştır. Fikren bağlı olduğu siyasal düşüncenin hegemonik tutumundan da nasiplenmiştir. ‘Bu bizim memleket insan değirmeni gibidir.’ Elbette kendi istenci ve bilinciyle özgürlüğünden, nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşamaktan vazgeçmemiş bir kadını da öğütmek, incitmek, zayıflatmak istemiştir.”

‘YAŞARKEN HAKKI TESLİM EDİLMEDİ’

Suat Derviş’e yaşarken hakkının teslim edilmediğini vurgulayan Susam, “Yaşamı boyu gazeteci ve yazar olarak politik bilinciyle açtığı kendine özgü yolda hep eşitsizliği, adaletsizliği, haksızlığa uğramışları, toplumdan dışlanmış, görünmez, duyulmaz kılınmışları yazı evreninden gün yüzüne çıkarma uğraşı içindeydi” ifadelerini kullandı.

Derviş’in yaşamını yazarak kazanmış ender kişilerden olduğunu belirten Susam, “Bu özelliği ile de bir erkek olsaydı yaşadığı dönemde çoktan kahramanlaştırılmıştı. Yaşamını bir direnme sanatına dönüştüren yazar, sol düşünceye bağlı bir entelektüel olarak da hür düşüncesini kimseye, hiçbir yere bağımlı kılmamıştır. Kalıplar dışıdır ve her yerin dışarısında, uzağındadır” dedi.

Derviş’in ölümünden çok sonra tamamlanan külliyatıyla, hakkında çoğunluğu kadınlarca yapılan akademik ve edebi çalışmalarla değerinin teslim edildiğini ifade eden Susam, “Kadınlık ve yazarlık bilinci birlikte işleyen eşsiz Suat Derviş, kadınların yeni bir tarih yazma arzularının ilham kaynaklarındandır artık” yorumunda bulundu.

‘KADIN HAREKETİNİN ÖNCÜLERİNDEN’

Yazar Nilüfer Altunkaya, Suat Derviş’in tavrına ilişkin, “Bireyin ve toplumsal hayatın yeniden şekillendiği bir döneme şahit olmuş hem gazeteci hem de bir yazar olarak tavrını insanlığın mutluluğu açısından kaçınılmaz bulduğu eşitlik anlayışından yana koymuştur” vurgusunu yaptı.

Altunkaya, Derviş için “Bugün Suat Derviş gibi hem çok üretken hem de İstanbul ruhunu çok geniş yelpazeye yayılan konularla ele alan gerçek bir üslup sahibi yazarın yok sayılmasının ideolojik nedenlere dayandığını anlıyoruz. Onun yeniden okurla buluşması edebiyat çevrelerinin çabasıyla gerçekleşmiştir. Sadece yazarlığıyla değil ataerkil toplumun dayattığı sosyal normlara karşı duruşu ve siyasi mücadelesiyle de Türkiye’de sosyalist ideolojiye yaslanan kadın hareketinin en önemli temsilcilerinden biri olarak anılması ve geç de olsa hakkettiği ilgiyi görmesi için verilen çabalar mutluluk verici…” dedi.

‘TOPLUMUN GERÇEK YÜZÜNÜ YANSITIYOR’

Derviş için güçlü duyguları doğuran şeyin öfkeden öte sevgi ve şefkat olduğunu belirten Yazar Ayşegül Tözeren, “Derviş, metinlerini masada yazmayan, sokakta, mahallede, insanların ilişkilerinin içinde kuran bir yazar… Bu yüzden toplumun gerçek yüzü de hayatın akan nehrindeki dinamizm de kitaplarına yansıyor. Sıklıkla alıntılanan ‘Hayatı daima seveceğim, hiçbir güçlük ve felaket karşısında cesaretimi kaybetmeyeceğim’ sözünü feminizm için kaldırımın ya da asfaltın altındaki kumsal olarak görürüm hep… Cesaret hep itiraz ettiğimiz, karşı durduğumuz edimlere, bireylere karşı olarak kullanılır eril kahramanların yüceltildiği eserlerde, oysa Suat Derviş için cesaret, tutkularımız uğruna sarıldığımız dayanaklılığın sahilidir” dedi.

KESKİN BİR KALEM

Kadir Yüksel, Derviş’in duruşunu “Gazetecilik yaptığı dönemlerde kıyıda köşede kalmış insanları, yoksulları, işçileri, zorluklarla mücadele eden kadınları taşır röportajlarına. Giderek daha bilinçli bir biçimde o insanların yanında yer almaya başlayacaktır. Bu da rahatsız eder dönemin yazınsal çevrelerini. Keskin bir kalemdir, eleştiriler yazar, Rusya’ya gittikten sonra daha da bilinçlenir. İlk basın sendikasının kurucuları arasındadır, kadın derneklerinde çalışır” şeklinde anlattı.

Bugün Suat Derviş’in yeniden okunuyor olmasının edebiyatımız açısından önemli olduğunu belirten Yüksel, “Edebiyatımızın gelişimi savruktur biraz. Hâlâ kitaplaşmayan tefrikaların bulunması, iyi bir değerlendirme kurumumuzun olmaması, akademik bakışımızın, eleştiri kurumumuzun eksiklikleri yeni yeni tamamlanıyor, istenilen aşamada olamasa da… Suat Derviş gerçekçi edebiyatımız açısından önemli bir noktada duruyor artık. Gözlemin gücünü, anlatımdaki coşkunluğu, diyalog örgüsünü, kadın yazınının gelişimini görebiliriz Suat Derviş’le… Son kertede, iyi yazar elbet gün yüzüne çıkmayı başarıyor. Edebiyatımız için önemli bir kazançtır” değerlendirmesinde bulundu.

DERVİŞ’İN İKİ DÖNEMİ: TOPLUMSAL GERÇEKÇİLİĞE GEÇİŞ

Yazar Kadir Yüksel, Suat Derviş’in öykücülüğünü, işlediği konuları, edebiyatında benimsediği anlayışı şu şekilde anlattı:

“Suat Derviş sağlığında sadece üç öykü kitabı yayımlatır. İlk dönemine ait öykülerden oluşur bu kitaplar. Kendisinin ‘çocukluk bebekleri’ olarak gördüğü öykülerdir. 1920- 1930 yılları arasında yazılan, daha bireysel konuları, üst tabakanın insanlarını, köşklerdeki kadınları ele aldığı öykülerdir bunlar. İlk baskılarından sonra bir daha yayımlanmaz bu üç öykü kitabı. Doksan yıl sonra İthaki Yayınları arasında yeniden yayımlanır: ‘Ahmet Ferdi’, ‘Behire’nin Talipleri’ ve ‘Beni mi?​’ adlı kitaplar. Bu üç kitaptan sonra yazdığı öykülerini bir araya getirip kitaplaştırmaz. Bu nedenle öykülerine ulaşmak, öykülerine bütünlüklü bir bakış getirebilmek güçtür. Öykücülüğünün de bilinmediğini söyleyebiliriz. Oysaki yazarlığı boyunca öykü yazmış Suat Derviş. Yazdığı öyküler dergi ve gazete sayfalarında kalmış. Serdar Soydan’ın belirlemesine göre iki yüze yakın öykü yayımlanmayı bekliyor. Bu öykülerin ilk dönem öykücülüğünden farklı olarak daha gerçekçi öykülerden oluştuğunu söyleyebiliriz. Son dönemlerde yayımlanan iki derlemede yer alan elli civarındaki öyküsünde görebiliyoruz ikinci dönemin, gerçekçi, toplumcu bakışın izlerini. Çalışan kadınlar, şiddet gören kadınlar, yaşam zorlukları, işçiler, yoksulluklar var bu öykülerde. O dönemin yapısı içindeki ekonomik, toplumsal sorunlar var. Keskin bir gözlem gücü, toplumcu gerçekçi bir bakış var.

İlk dönemi daha çok içinden çıktığı toplumsal sınıfın yaşamını ele aldığı, bireysel konuların öne çıktığı, aşk acısı çekenleri ele aldığı yapıtlardır. İkinci dönem ise bambaşka bir Suat Derviş görürüz. Kendi deyimiyle çocukluk ürünlerini terk edecek, hatta unutmaya çalışacak ve gerçekçi bir yazar olarak çıkacaktır karşımıza. Bu dönüşümde gazeteciliğinin önemli bir katkısı var. Gazetelere yaptığı röportajlarda daha çok kıyıda köşede kalmış, yoksul insanları ele alması, yazılmaya pek cesaret edilmeyen konulara el atması Suat Derviş’in yazınsal yolculuğundaki değişimi başlatır. Sosyalist düşünceyle, çevreyle tanışması, Rusya’ya gitmesi önemli etkenler. Buna karşın yazınsal anlamda değişimi sağlayan asıl etkenin gerçekçi gözlem gücünü kullanış biçimi olduğunu düşünüyorum. İlk öykülerinde de aynı gözlem gücünü görebilirsiniz ama o öykülerde daha çok bireyin iç dünyasına yönelecektir. Sınıfsal bakışı oluşmamıştır. Aynı gözlem gücü salt duygusallıktan kurtulup bilinç düzeyine çıkınca keskin gözlem gücünün yönelimi değişecektir. Sınıfsal bir bakış oluşacak ve bu bütün bir yazınsal evrenini değiştirecektir. Kendi deyimiyle ‘realist’ bir yazardır Suat Derviş. Asıl yazınsal kimliğini taşıyacak olan toplumcu gerçekçiliğidir.”

ÖNCEKİ HABER

DİTAM’dan ‘Yerel Hizmetlerde Ortak Akıl’ toplantısı

SONRAKİ HABER

Suat Derviş kitapları ve mücadeleci kişiliği ile yaşıyor!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa