24 Temmuz 2024 00:26

Obezite sağlıksız beslenmenin, sağlıksız beslenme eşitsizliğin sonucu

Sağlıksız beslenmenin sebep olduğu bedensel ve ruhsal problemler, izlenen ekonomi politikaları sonucu sağlıklı beslenmenin bir lüks olduğu gerçekliğiyle doğrudan ilişkilidir.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

ODTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik öğrencisi

 

Obezite tüm dünyada hızla artan önemli bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’de ise TÜİK’in araştırma sonucu çıkardığı verilere göre, nüfusun %20’den fazlasının obez olduğu görülmekte. Obezite; proteinin az olduğu, karbonhidratın ise çoğunluğunun oluşturduğu bir diyetin sonucu olarak görülmektedir. Fakat bu beslenme şeklini sadece bireysel tercihlerin sonucu olarak düşünmek, indirgemeci bir yaklaşımdır. Bu sağlıksız beslenme şeklinin bir sebebi olan günümüz ekonomik şartlarını göz ardı etmemek gerekir. Bu yıl TÜİK’in yaptığı araştırmanın sonucuna göre; Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi ve buna uygun bir diyet yapması için gereken aylık besin harcamasının tutarı 17.172,5 lira. Bu harcama tutarının son iki ay itibariyle artış oranı ise %74,88 olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’de son belirlenen asgari ücret ise 17.000,2 lira ve bu da asgari ücret ile çalışan işçilerin ne kendi beslenmeleri ne de ailelerinin dengeli ve sağlıklı gıda takviyesi için yeterlidir. Bu dönemde, karbonhidrat ağırlıklı besinlerde fiyat artışı pek görülmezken; et, süt ve tavuk gibi protein ağırlıklı ve besin değerleri yüksek olan gıda ürünlerinin sürekli olarak zamlandığını gözlemleyebiliyoruz.

Türkiye’de çalışan nüfusun en az yarısının asgari ücret ve altına çalıştığını göz önünde bulundurursak asgari ücretin ne kişisel ihtiyaçlara ne ev kirasına ne de sağlıklı beslenemeye yetmediği gözümüzün önündeki bir gerçektir. Biz öğrenciler de aslında yaşamımızı sürdürebilmek için en ucuz şekilde beslenmeye çalışıyoruz. Bu durum da bizi karbonhidrat ağırlıklı besinler ile beslenmeye sürüklüyor. Gelir eşitsizliğinin artması, asgari ücretin açlık sınırının altında olması ve ekonomik krizin halkın omuzlarına yüklenmesinin obezite oranlarının artışıyla aynı döneme denk gelmesi bu bağlamda bir tesadüf değildir.

SAĞLIKSIZ BESLENME BEDEN GİBİ RUHU DA ETKİLER

Vücutta aşırı miktarda dengesiz yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan bir sağlık sorunu olan obezite aynı zamanda birçok ciddi sağlık problemini de beraberinde getirir. Damar tıkanıklığı, kalp hastalıkları, kolesterol artışı ve hipertansiyon obezitenin başlıca sebep olduğu problemlerden. Öte yandan obezite sadece fiziksel değil psikolojik olarak da insan hayatına zarar verir. Obezite, kişilerde oluşan benlik saygısının azalmasına sebep olur ve bu da kişinin toplum içerisindeki tavır ve davranışları etkiler. Bu süreç sonucunda kişilerde benlik algısının bozulmasına bağlı kaygı bozuklukları oluşur. Depresyon da benzer bir şekilde dengesiz beslenme ve obezitenin sebep olabileceği bir ruhsal sağlık sorunudur. Günümüzde sosyal medyanın da bu konuda tetikleyici bir etken olduğunu göz önünde bulundurmamız gerekir. Sosyal medya fenomenlerinin günümüzde sürekli sağlıklı yaşam adı altında ürettiği içeriklerin aslında halkın ulaşamadığı bir gerçeklik olduğunu unutmamalıyız. Toplumdaki birçok insanın özellikle de gençlerimizin sosyal medyada yayılan bu sağlıklı yaşam trendine maddi açıdan ayak uyduramaması sonucu da kişilerde suçluluk psikolojisinin oluşmasına ve benlik algısının bozulmasına sebep olmaktadır. Kaygı bozuklukları ve depresyonun yanında, yağ ve karbonhidrat ağırlıklı beslenmenin beyin kimyasındaki etkisi ile de psikolojik problemler ortaya çıkabilmekte. Seratonin ve dopamin reseptörlerindeki yapısal değişiklikler, damar emilimi gibi eksiklikler bu durumu daha da pekiştirmektedir.

Depresyon ve benlik algısının bozulması sadece bireysel bir sorun değildir, günümüzdeki sistemde toplumun ekonomik durumundan, yaşam standartlarımızın yeterli düzeyde olmamasından kaynaklandığı su götürmez bir gerçektir. Sağlıklı yaşam için gereken gıda ürünleri, spor salonları ve aktivitelerin sürekli fiyat artışına uğraması ve artan ekonomik krizin faturasının halktan kesilmesi, sağlıklı yaşamı bir tercih değil lüks haline getiriyor. Türk Tabipler Birliği’nin, 4 Mart Dünya Obezite Gününde yaptığı açıklamaya göre son 40 senedeki değişikliklerde dünya ve toplum düzeninin etkisini yadsımamak gerektiği belirtiliyor. Özellikle de “Obezite artık bir yoksulluk hastalığıdır” ifadesi oldukça çarpıcı. İçinde bulunduğumuz sınıfsal eşitsizlik hayatımızın her anında olduğu gibi fizyolojik olarak da kapitalist dünyada insanlık gerçeğini yüzümüze vurmaktadır.

ÖNCEKİ HABER

Öldürmek neyi çözer?

SONRAKİ HABER

Artan servet mi, enflasyon mu?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa