Çocuk işçi cinayetini karartma iddianamesi
Adana’da Dağ Tekstil'de çalışırken asansöre sıkışan 11 yaşındaki Ahmet Haskiro’nun ölümüne ilişkin hazırlanan iddianamede asıl patron aklandı. Sorumluyum diyene takipsizlik kararı verildi.
Fotoğraf: DHA
Av. Tugay BEK
Adana
“Yasalar örümcek ağına benzer, küçük sinekler ağa takılır, büyük sinekler ağı deler geçer” demişti günümüzden 1900 yıl önce yaşamış olan Marcus Aurelius.
O zamanın Roma’sında zaten kölelik vardı canım. Günümüz modern demokrasilerinde Anayasa var. Yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı gibi herkesin üzerinde mutabık olduğu ilkeler var. Seçimi var, basını var. Bu çağda illaki adalet yerini bulur, herkes hak ettiği cezayı alır, kanunlar tüm insanlara eşit uygulanır, demeyi çok arzu etsek de gerçek ne yazık ki öyle değil. Her alanda yaşadığımız adaletsizliğin en açık ve en son örneği Ahmet Haskiro davasıdır.
Ailesi ile birlikte Suriye’den ülkemize göç etmiş 11 yaşındaki Ahmet Haskiro, geçtiğimiz 11 Haziran’da çalışmış olduğu konfeksiyon atölyesinde asansöre sıkışarak yaşamını yitirmişti. Ahmet Haskiro annesi ve ablası ile birlikte, Adana’da bir konfeksiyon devi olan, AKP’li milletvekilleri ve siyasetçilerle de sıkı bağları olduğu herkesçe bilinen Dağ Tekstil’de çalışıyordu.
Adana Cumhuriyet Başsavcılığı basına da yansıyan bu iş cinayeti hakkında soruşturma başlatmıştı. İş cinayetinin yaşandığı Dağ Tekstil’e bağlı atölyede işçi olarak çalışan Çetin Çelikal, emniyet ve savcılık ifadesinde, kazanın meydan geldiği iş yerinin kendisi tarafından işletildiğini, yaşamının yitiren Ahmet’in yanında çalışan annesini ziyarete geldiği sırada kazanın meydana geldiğini söyledi. Bu topraklarda birçok kez olduğu gibi “Koskoca ağa mahpus damında yatamayacağı için, marabası cinayeti üstlenmiş” oldu. Ters sorular sormaları, kendilerine anlatılan hikayelere kuşku ile bakmaları gibi özellikleriyle tanıdığımız Cumhuriyet Savcılığı ve polis, bu soruşturmada ifadesini aldığı herkesin doğruyu söylemiş olduğu ön kabulüyle hareket etti. Cumhuriyet Savcısı, Çetin Çelikal’e o kadar itimat etti ki sahibi olduğunu ileri sürdüğü iş yerinin defter ve kayıtlarını sorma ve inceleme gereği dahi duymadı.
Ömer İnce ismindeki bir başka çalışansa iş hanının muhasebesine baktığını, binadaki asansörün bakımının da kendi sorumluluğunda olduğunu söyleyerek patronunun önünde ikinci bir koruma kalkanı oluşturdu. Nedense Cumhuriyet Savcısının aklına, “İş hanının muhasebesine bakmak ne menem bir iştir? Türkiye’de senin dışında iş hanı muhasebesi tutan bir başka kişi var mıdır? Sen kimin namına bu işi yaparsın, ücretini kimden alırsın?” gibi soruları sormak aklına gelmedi.
Kazanın meydan geldiği iş hanı ve çevresinde güvenlik kamerası kayıtlarını toplayıp, soruşturma dosyasına sunmakla görevlendirilen polisler, iş yeri sahiplerinin “Bizim kameralar, arızalı olduğu için kayıt yapmamaktadır” sözüne itimat edip geri döndü. Koskoca patronların, polise yalan söyleyecek halleri olamazdı.
Patronları tarafından her türlü ihtiyacının karşılandığı, maddi, manevi olarak bir tazminat talebi olmadığını söyleyen Ahmet’in annesi Sefa Haskiro’nun “Oğlum atölyede çalışmamaktadır. Beni ziyarete geldiği sırada kaza meydan geldi” şeklindeki beyanını da Cumhuriyet Savcısı doğru kabul etti. Sefa Haskiro’ya kendisine öğretilen şekilde beyanda bulunması karşılığında kan parası verilmiş olabileceğinden kuşku duyulmuş ise de taraflar karşılıklı olarak anlaşmışlar bize de sulh ile meseleyi çözmek düşer yaklaşımı sergilendi.
Dağ Tekstil iş hanında ifadesine başvurulan diğer işçiler de kopyala yapıştır bir şekilde Ahmet Haskiro’nun atölyede çalışmadığı şeklinde ifade verdi. Patronlarını hapse sokacak bir ifade verdikten sonra, değil aynı iş yerinde çalışmak, bir daha bu sektörde iş bulamayacak olan işçiler, ne anlatmış ise doğru kabul edildi. Soruşturma dosyasındaki bütün deliler, Ahmet Haskiro’nun burada çalışmadığını, Dağ Tekstil patronlarının bu dava ile ilgisinin ise iş hanının sahibi olmaktan ibaret olduğunu göstermekteydi.
Cumhuriyet Savcısı mevcut deliller ışığına Dağ Tekstil Patronu Özcan Dağ ve atölyenin işletmecisi olduğunu iddia eden Çetin Çelikal hakkında ‘kovuşturmaya yer olmadığı kararı’ (takipsizlik) verdi. İş hanının muhasebesine baktığını, asansörün bakımının da kendi sorumluluğunda olduğunu söyleyen Ömer İnce ile asansör bakımının üstlenen firma sorumlusu hakkında taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundan Asliye Ceza Mahkemesine dava açıldı. Cumhuriyet Savcılığı, çalışmış olduğu atölyede asansöre sıkışarak can veren Ahmet Haskiro cinayetini, basit bir asansör kazası olarak değerlendirmiş oldu. Asıl sorumlular hakkında dava açılmazken, patronu adına cinayeti üstlenen Ömer İnce’yi de yargılama sonunda 12 takside bölünecek bir para cezası bekliyor.
Ahmet Haskiro’nun çalışırken yaşamının yitirdiği atölyenin Dağ Tekstil tarafından işletildiğinin herkesçe biliniyor olması sonucu değiştiremedi. Çocuk emeği sömürüsü ile semirerek, kısa zaman içinde devasa servetler elde eden “büyük sinek” Dağ Tekstil patronları sahip oldukları paranın gücünü kullanarak, Ahmet Haskiro’nun ailesi de dahil olmak üzere herkesin ifadelerine şekil verebildiği için yargılanmaktan kurtuldu.
Çalıştırdığı çocuklar ölse bile hakkında dava açılmadığını gören patronlar, ucuz olduğu için bundan sonra da çocuk işçi çalıştırmaya devam edecek. Sorumlular, ceza almadıkları, paranın gücünü kullanarak yasalardan kaçabildikleri için başkaca Ahmetler iş cinayetlerinde yaşamını yitirecek.
Barolar, sendikalar, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, bu davayı katılıp, Ahmet Haskiro cinayetinin bir numaralı sanığı olması gereken Dağ Tekstil patronları hakkında verilen takipsizlik kararına itiraz etmelidir.
Tek başlarına adaleti sağlama imkanı bulunmayan emekçiler, birlikte mücadele ederek “büyük sinekler” karşısında güç olabilirler. Öncelikle insanca yaşamaya yetecek bir ücret ve insanca çalışma koşulları elde edebilmek için akla gelen sendikal örgütlenme, gerçek bir adalet için de elzemdir. Bertolt Brecht’in dediği gibi:
Halkın ekmeğidir adalet
Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl,
adalet de gerekli her gün,
hem o, günde birçok kez gerekli.