02 Ağustos 2024 04:32 Güncelleme: 02 Ağustos 2024 07:58

30 yıl çalışmanın bedeli yoksulluk sınırının yarısı

“Temmuzda zam” talebi karşılanmayan işçiler tepkili. İzmir’in Menemen ilçesinde işçi duraklarında görüştüğümüz işçiler, ücretlerinin eridiğini alım güçlerinin düştüğünü söylüyor.

GÜNCELLENDİ

Fotoğraf: Abhijit Kar Gupta/Flickr CC BY 2.0

Reklam

Eren SARAN
Emre GÖKMEN
İzmir

Türk-İş’in verilerine göre Türkiye’de açlık sınırı 19 bin 234 TL, yoksulluk sınırı ise 62 bin 652 TL. Ülkede milyonlarca işçi 17 bin liralık asgari ücret alırken, milyonlarca emekli ise 12 bin 500 lira ile geçinmeye çalışıyor. “Açlar ve yoksullar” yurduna dönen Türkiye’de “temmuzda zam” talebi karşılanmayan işçiler tepkili. İzmir’in Menemen ilçesinde işçi duraklarında görüştüğümüz işçiler, ücretlerin erimesinden alım gücünün düşmesine, artan vergi oranlarına kadar sırtlarındaki yükün daha da ağırlaştığını söylüyor. İşçiler ücretlerin artırılmasını, temel tüketim maddelerin yapılan zamların ise durdurulmasını istiyor.

30 yıldır çalışmasına, sendikalı olmasına rağmen ücretinin yoksulluk sınırının yarısını anca bulduğunu dile getiren bir işçi, “Her gün bir şeye zam geliyor. Sendikalıyım, ücretim asgari ücretten daha fazla ama anca yoksulluk sınırının yarısını buluyor. Sendikaların yaptıklarını da yeterli bulmuyorum. Sendikalıyız, sadece belli periyotlarda sözleşme imzalayıp zam alıyoruz, başka ne var derseniz, bir şey yok. İşten çıkarma oluyor, sendika sessiz. Geçen İzmir’de elektrik kazasında ölen iki kişi öldüğüyle kaldı. Soruşturma var diyorlar ama ne kadar doğru bilmiyorum” diyor.

"SÜREKLİ ÇALIŞIYORUZ AMA GEÇİNEMİYORUZ"

İki buçuk yıldır bir iş yerinde asgari ücret aldığını dile getiren başka bir işçi de asgari ücretin yetmemesinin yanı sıra temel tüketim maddelerin yapılan fahiş zamlardan yakınıyor. Kirada oturduğunu söyleyen işçi şöyle devam ediyor: “Kiram 15 bin TL. Nereye kadar böyle gidecek bilmiyorum, ev sahibi çıkarırsa yine ne yaparız bilmiyorum. Durum daha da kötüye gidiyor. Sabahtan akşama kadar çalışıyoruz ona rağmen geçinemiyoruz.”

Kendisinin asgari ücretin üzerinde aldığını, asgari ücrete yapılan zamdan kendisinin de etkileneceğini belirten bir işçi de “İş yerinde zam yapılmayacağı tartışılıyor. Patrona ‘Devletin yapmadığı yerde siz yapın’ diyoruz ama yapmıyorlar. Bize ‘Maliyetler ağır’ diyorlar ama olan bize oluyor. Asgari ücrete ara zam yapılmaması üzerine üç konfederasyon açıklama yaptı ama sonra bir şey yapmadılar. İşçiyi savunan bir şeylerini görmüyorum. Bize güven vermiyorlar, kime güveneceğimizi de bilmiyoruz” diyor. 

Yaşadıkları karşısında “Ne yapmalı” sorusuna verdiği yanıt ise bugün için binlerce işçinin düşünceleriyle benzer: “Kafamda bir çözüm de yok. Yoksulluk sınırı 65 bine geldi. Onun yanında aldığımız maaşa bakınca biz açın açıyız. İki çocuğum var. Oğlum üniversiteye gidecek, onu nasıl okutacağım diye düşünürüm. Ya çalışıp bir yandan okuyacak ya biz dişimizi sıkacağız ya da okuyamayacak...”

DEVLET YURDUNDA YER BULURSAM ÇOCUĞUMU OKUTABİLİRİM

Herkesin borcu olduğunu, alınan ücretin direkt borca yatırıldığını vurgulayan bir işçi de şunları söylüyor: “Bu sıkı para politikasının sadece halka uygulanması doğru değil. İlk önce bunu kendilerine uygulamaları lazım. Bugün cumhurbaşkanının 180 bin TL maaşı var. Dönüp bunu sorgulaması, 10-12 bin alan emekliler var demesi lazım. Milletvekili, bakan kim olursa olsun aldığı maaştan 35 bin TL’sini kendisine alsın, kalanını bağışlasın. Biz nasıl geçiniyorsak onlar da geçinebilir. Keşke böyle bir şey yapsalar.”

Ramazan isimli bir deri işçisi de iş yerlerinin sendikalı olduğunu, yıllık enflasyon oranında zam aldıklarını söylüyor. Ramazan, “Asgari ücrete zam yapıldığında bize de yansıtıyorlar. Çocuğum bu yıl üniversiteye gidecek. Devlet yurtlarında yer bulursa okutma şansım olacak ama diğer türlü nasıl okutacağımı kara kara düşünüyorum. Asgari ücrete bütçede yer olmadığı için zam yapılmayacağı söylendi ama 650 kişiyle milli maça gidildi. İşçi grev yapması lazım ama ülkede böyle bir şans da yok. Çünkü bunu yaptığın an terörist ilan ediliyorsun” diyor.

"HALKIN VERGİSİYLE LÜKS HAYAT YAŞIYORLAR"

Hak-İş’e bağlı Özçelik-İş’in örgütlü olduğu bir demir çelik fabrikasında çalışan bir işçi, “Millet ayaklananınca, yeter artık deyince bu sorunların çözüleceğini düşünüyorum. Yani bundan kurtulmak senin, benim elimde. Cumhurbaşkanımız kadar uyanık siyasetçi yok. Bugün çıksın ‘Memura yüzde 50 zam’ desin yarın yine cumhurbaşkanı yaparız. Bizim doğal gazımız, petrolümüz vardı, nerede hani? Şu an yüzde 20’lik vergi dilimindeyim. Vergi çalışandan alınıyor, zengine veriliyor” diyor.

Daha önce kendisinin AKP’ye oy verdiğini dile getiren işçi, şunları söylüyor: “Artık oy vermiyorum çünkü haksızlığı görüyorum. Geçim sıkıntısı çok. Bugün maaş alan arkadaşım benden yarın borç para istiyor. Bu kimin suçu? Eskiden AKP işçiyi, garibanı düşünür diye düşünüyordum ama son zamanlarda öyle olmadığını gördüm. Her gün ormanlarımız yanıyor. Sözde yanan ağaçlar yerine ağaç dikilecekti ama yeni binalar dikildi. Ben eğer bu ülke vatandaşıysam bir adım atmam gerekiyor. Vatanseverim diyen insanların hepsi vatanı bu duruma getirdi. Ülkede siyaset yapacak ve ülkeyi yönetecek bir insan yok. Muhalefeti de yönetecek bir durumda görmüyorum. Son yerel seçimlerde de oy kullanmadım. Bundan sonra olacak seçimlere de gitmeyi düşünmüyorum. Hepsi koltuk sevdalısı. Lüks hayat isteyenler parti kurup koltuğa sahip oluyor. Bu paralar da ceplerinden çıkmıyor. Halkın vergisiyle lüks hayat yaşıyorlar.”

"NEFES ALAMIYORUZ"

Bir iş yerinde çay molasında bir araya gelen işçilerin de gündemi asgari ücrete zam yapılmaması.  Güvenlik görevlisi olarak çalışan işçi, “Hiç şakaları yok, asgari ücrete zam yapmayı istemiyorlar. Emekliye memura yüzde 20 civarında yaptılar, asgari ücrete de yüzde 10 iyileştirme şart. Devlet ne kaybedecek ki zam yapılsa? Patronlar yine kâr edecek ama patronlar istemiyor. Bizim iş yerinde de herkes zam bekliyor. Bundan önceki maliye bakanı şaklabanlık yapıyordu, gözlerime bak falan diye ama yine zam oluyordu. Mehmet Şimşek döneminde zalimlik arttı” diyor.

İş yerindeki arkadaşlarını zam isteme konusunda sürekli telkin ettiğini belirten bir işçi de “Şirket, işler durgun diye, üretim az diye üzerimizde baskı yapıyor. Oysa iyileştirme yapılmalı. Aldığımız ücretler komik düzeyde. Arkadaşlara da söylüyorum, zam olmazsa çalışmayalım ya da yavaş çalışalım, tepkimizi görsünler diye. Herkes zam istesin ki kişisel olmasın. Çok değil, 3-4 bin lira iyileştirme bile nefes aldıracak. Şu an nefes alamıyoruz” diyor.

Bir başka işçi ise izlediği bir videoda gördüğü patrona sinirlendiğini söylüyor: “Bir yerde işçiler greve gitmiş, patron da bütün pisliğiyle işçileri karşısına almış hakaret ediyor. İşçi, patronun ağzının payını vermezse hakaret duymaya devam eder. Söyledikleri, konuşma ve davranış biçimi o kadar adice ki ‘Kapatır giderim, ben bir şey kaybetmem, siz kim oluyorsunuz da hak istiyorsunuz?’ falan diyor. Genel patron davranışı maalesef böyle. Ama işçiler olarak bu muameleyi hak etmesek de ses çıkaramıyoruz. Ama ses çıkarmamız gerekiyor.”

Reklam