Erdoğan'dan Instagram sansürüne "Dijital faşizm" savunması
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Instagram'ın kapatılmasının sansürcülük olmadığını iddia etti, "Bir dijital faşizmle karşı karşıyayız" dedi ve karara itiraz edenleri "ev zenciliği" ile suçladı.
Fotoğraf: Murat Kula/TCCB
Partisinin genel merkezinde "AK Parti İnsan Hakları Eğitim Programı" başlıklı etkinliğe katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medya platformu Instagram'a cuma günü (2 Ağustos) getirilen erişim engeli hakkında konuştu. Instagram'ın kapatılmasının sansürcülük olmadığını iddia eden Erdoğan, "Bir dijital faşizmle karşı karşıyayız" dedi ve karara itiraz edenleri "ev zenciliği" ile suçladı.
Sosyal medya şirketleri için "Filistinli şehitlerin fotoğraflarına bile tahammül edemeyip anında yasaklayan, bunu da özgürlük olarak pazarlayan bir dijital faşizmle karşı karşıyayız" diyen Erdoğan, "Sosyal medya platformlarının demokrasi ve toplumsal barış için arz ettiği tehlikelere işaret etmek asla sansürcülük değildir" sözlerini sarf etti.
"Hükümet olarak bizim kimsenin özgürlüğüyle, ifade hürriyetiyle, işiyle, aşıyla, ticaretiyle, hayat tarzıyla herhangi bir sorunumuz yok" iddiasını öne süren Erdoğan, bugüne kadar ne her şeyi "hukuk ve demokrasi zemininde" yaptıklarını iddia etti. Erdoğan, Instagram'a yönelik yasağın kalkması için "Türkiye'nin haklı talepleri karşılanır, hassasiyetlerine saygı gösterilirse mesele zaten kendiliğinden hal yoluna girecektir" dedi.
Instagram'ın kapatılmasına itiraz edenlere, tepki gösterenlere de "ev zencisi" suçlamasını yönelten Erdoğan, "Bu platformların ayyuka çıkan sansürcülüğün karşısında kağıttan kaplana dönüşenler, ülkemizi tenkit etme hususunda hemen aslan kesiliyorlar. Kimse kusura bakmasın ama özgürlükleri savunmak böyle olmaz. Bunun adı ifade hürriyetine sahip çıkmak da değildir" iddialarını öne sürdü.
Öte yandan Erdoğan, Haniye suikastının ardından 1 günlük milli yas ilan edilmesini eleştirenlere de "Cibilliyeti bozuk" sözlerini sarf etti. Erdoğan, "Bazı ekranlarda bazı cibilliyeti bozuk olanlar bizim ona gösterdiğimiz bu ilgiyi hazmedemedi. Ya biz sizden mi izin alıp da bunların kararını verecektik? Biz milletimizden gerekli izni aldık ve adımlarımızı da buna göre atıyoruz" dedi.
Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
NETANYAHU'NUN ABD KONGRESİNDE ALKIŞLANMASINA TEPKİ
"Gazze kriziyle beraber küresel sistem iflas bayrağını çekmiştir. Gazze tüm dünyada maskeleri indirmiş, on yıllardır bize örnek gösterilen kurumların içinin ne kadar kof olduğunu apaçık ortaya koymuştur. Gazze'de Filistin halkının maruz kaldığı soykırımı anlatmaya artık kelimeler yetmiyor. Soykırım başlayalı tam 10 ay oldu. Bu sürede 16 binden fazla çocuk öldü, 40 bin masum insan şehit edildi. 10 binden fazla şehidin naaşına ulaşılamıyor. Bir kısmı ağır 100 bine yakın yaralı var. İsrail Gazzelileri sadece bomba ve kurşunlarla öldürmüyor; aç, susuz bırakarak ölüme mahkum ediyor. Giderek zalimleşen, şımaran, azgınlaştıkça azgınlaşan bir haydut devlet, avuç içi kadar toprak parçasına sıkıştırdığı 2,3 milyon insana karşı 300 gündür barbarlığın her türlüsünü sergiliyor. Normalde insanlığı ayağa kaldırması gereken bu zulüm karşısında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden çıt yok. Batılı ülkeler zaten İsrail'in soykırım politikasının suç ortağı. Netanyahu yönetimine daha fazla çocuk öldürsün diye her türlü desteği sağlıyorlar. Bu desteklerini de gizleme gereği duymadan katilleri avuçları şişinceye kadar alkışlayarak alenen gösteriyorlar. Nasıl bundan 85 sene önce Hitler'in Nazi parlamentosunda yaptığı soykırım konuşmasını heyecanla alkışlayanlar tarihe isimlerini utançla yazdırdıysa, günümüz Hitler'i Netanyahu'nun yalanlarını ayakta alkışlayanlar da aynı şekilde ellerine yapışan o kara lekeyi ömür boyu temizleyemeyecek. Mazlumların özellikle acıları üzerinde sevinç çığlıkları atan vicdan fukaralarını tarih affetmeyecek."
"OLMASI GEREKEN YER MECLİS KÜRSÜLERİ DEĞİL MAHKEME SALONLARIDIR"
"Herkese yaptıkları gibi antisemitik yaftası vurarak belki bizi susturmaya çalışacaklar. Birilerine şirin görünme peşinde değiliz. Kim ne derse desin, soykırımcıların olması gereken yer meclis kürsüleri değil, işledikleri suçların hesabını verdikleri mahkeme salonlarıdır. 40 bin insanın ölümünden sorumlu olanlardan hesap sormayıp bir de onları kırmızı halıyla karşılamak, vicdansızlıktan öte basiretsizliktir."
"HANİYE'Yİ BURADA KONUŞTURALIM DEMİŞTİK"
"Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye kardeşimizin Tahran'da şehit edilmesini alkış sahnesinden bağımsız okuyamayız. O korkunç görüntüler Filistin halkını derinden yaralamakla kalmamış, dahası Netanyahu'yu şımartmıştır. Bütün dünya kamuoyu İsrail'in ateşkese ikna edilmesini beklerken, sonuç müzakerecinin kalleş bir suikastla şehit edilmesi olmuştur. Akıl ve izan sahibi hiçbir kimse böyle bir durumu normal karşılayamaz. Bundan bir kez daha İsmail Haniye'ye Allah'tan rahmet, ailesine ve Filistin halkına başsağlığı diliyorum. Bundan 3,5 ay önce Ramazan Bayramı'nın birinci günü çocukları ve torunları yine alçak bir saldırıda şehit edilmişti. Bu sefer şehitler kervanına bizzat kendisi katıldı. 50'yi 60'ı aşkın yakınları şehit oldu ama hiçbir zaman Haniye yüzündeki tebessümü kaybetmedi. Allah mekanını cennet, sevgili habibine inşallah komşu eylesin. Biz kendisinin gayretine, Filistin davasına olan sadakatine ve milletimize olan samimi muhabbetine yakinen şahittik. Biz ayın 15'inde Meclisimizde Mahmud Abbas'ı konuşturmanın planı içindeydik. Haniye kardeşimizi de aynen burada yine konuşturalım demiştik. Hatta Meclis mi olsun yoksa bu salonumuz mu olsun diye de Meclis Başkanımızla onun planlarını yapıyorduk. O planı yaparken hemen ertesi gün şehadet haberini duyduk."
MİLLİ YAS KARARINI ELEŞTİRENLERE "CİBİLLİYETİ BOZUKLAR" DEDİ
"Haniye’yi tanıyan herkes onun nasıl yiğit bir dava adamı olduğunu çok çok iyi bilirdi. Kendisi aynı zamanda Filistin’in son seçilmiş başbakanıydı. Merhum Haniye'nin Katar'daki cenaze merasimine geniş bir heyetle iştirak etmenin yanı sıra ülkemizde 1 günlük milli yas ilan ederek Filistin halkıyla dayanışmamızı gösterdik. Ama bazı ekranlarda bazı cibilliyeti bozuk olanlar bizim ona gösterdiğimiz bu ilgiyi hazmedemedi. Ya biz sizden mi izin alıp da bunların kararını verecektik? Biz milletimizden gerekli izni aldık ve adımlarımızı da buna göre atıyoruz. Rabbim Haniye kardeşimin şehadetini katında kabul buyursun diyorum. Meydanları dolduran tüm Filistin dostlarına gönülden teşekkür ediyorum."
"DİJİTAL FAŞİZM"
"Gazze bize küresel sistemin ikiyüzlülüğünü de gösterdi. Gazeteciler katledildi, uluslararası basın kuruluşları ses çıkarmadı. Çocuklar, kadınlar, bebekler öldürüldü, insan hak ve hürriyetlerinden dem vuranlardan kayda değer hiçbir itiraz yükselmedi. Mesele Türkiye olunca aslan kesilen ne kadar Batılı kurum ve kuruluş varsa, 40 bin insanı katleden İsrail karşısında süt dökmüş kediye döndü. Hiçbirisi ortalıkta görünmüyor. Meselenin daha vahim tarafı bu kurum ve şirketlerin Filistin konusundaki tavrının kayıtsızlığı dahi mumla aratmasıdır. Açıkça katliam destekçiliği yapmaya başladılar. Öyle ki İsrail vahşetini gizlemek ve Filistin halkının sesini kısmak için her yola başvuruyorlar. Bilhassa sosyal medya şirketleri adeta militanlaştılar. İsrail'i eleştiren basit bir cümleye bile hemen sansür uygulamayı kendileri için görev addediyorlar. Filistinli şehitlerin fotoğraflarına bile tahammül edemeyip anında yasaklayan, bunu da özgürlük olarak pazarlayan bir dijital faşizmle karşı karşıyayız."
"SOSYAL MEDYA ŞİRKETLERİYLE ARZU EDİLEN İŞ BİRLİĞİNİ TESİS EDEMEDİK"
"Haniye'nin şehadeti, bize düşünce ve ifade hürriyetinin sınırlarını Batılı ülkelerde İsrail'in kaprislerinin belirlediğini çok net göstermiştir. Her türlü ahlaksızlığı, fuhşiyatı ve terör örgütü destekçiliğini özgürlük parantezine alıp teşvik eden bu şirketler Filistin halkının şanlı direnişine ve kahraman evlatlarına sanal alemde açıkça savaş açmıştır. Gelinen noktada sosyal medya şirketlerinin çıkarlarına dokunan her hususta mafya gibi davrandıklarına bizzat şahit oluyoruz. Suç ve terör şebekeleri bu mecralarda istedikleri propagandayı yapıyorlar. Yalan, provokasyon ve kışkırtma bu platformların en belirgin özelliği haline geldi. İtibar suikastları sebebiyle şimdiye kadar binlerce insanın hayatı karardı, nice vatandaşımız mağdur oldu. Ama bu şirketler ellerinde her türlü imkan olduğu halde mağduriyetlerin önünü kesecek hiçbir adım atmadı. Bu konudaki isteksizlikleri halen devam ediyor. Amerika ve Avrupa'daki kurallara uyma noktasında gösterdikleri özeni, mesele Türkiye olunca, bizdeki katalog suçlarla mücadele olunca bilinçli şekilde maalesef esirgiyorlar. Bu husustaki rahatsızlığımızı daha önce pek çok kez dile getirdik. İlgili kurumlarımız vasıtasıyla diyalog hattı da kurmaya çalıştık ancak arzu edilen iş birliğini henüz tam manasıyla tesis edemedik."
"EV ZENCİSİ" SUÇLAMASI
"Burada şirketlerin tavrı kadar rahatsız edici bir diğer durum ülkemizdeki muhalefetin kaypak tutumudur. Bakınız Türkiye egemenlik hakları çerçevesinde bir adım atıyor, bir tedbir uyguluyor, ancak şirketlerden önce meselenin önüne arkasına bakmadan muhalefet partileri hemen ayağa kalkıyor. Sosyal medya platformlarının rezilliklerini bir kez olsun eleştirmeyenler, bu platformların sanal alemde estirdikleri faşizme bir çift laf etmeyenler, bakıyorsunuz nefes nefese klavye ve ekran başına geçip sosyal medya hesaplarından Türkiye'yi Batılılara şikayet sırasına giriyorlar. Bu platformların ayyuka çıkan sansürcülüğün karşısında kağıttan kaplana dönüşenler, ülkemizi tenkit etme hususunda hemen aslan kesiliyorlar. Kimse kusura bakmasın ama özgürlükleri savunmak böyle olmaz. Bunun adı ifade hürriyetine sahip çıkmak da değildir. Rahmetli Malik el Şahbaz'ın (Malcolm X) deyimiyle bunun adı 'ev zenciliği'dir. Batıdan çok batıcı, İsrail'den çok İsrail'ci, ezik olduğu kadar fırsatçı da olan bu ev zencilerinin hayattaki tek varlık gayesi sahiplerine şirinlik yapmaktır. Bizim onlarla işimiz yok. Bugüne kadar ev zencilerini muhatap kabul etmedik. Onlara sadece acıyarak baktık. Mücadelemizi onların efendilerine karşı yürüttük. Bugün de kuklalarla vakit harcamıyor, asıl onları oynatan kuklacılara odaklanıyoruz."
SANSÜRCÜLÜK DEĞİLMİŞ!
"Son haftalarda şunu bir kez daha gördük; sosyal medya şirketleri bu alandaki tekel konumlarını dünyada hak ve özgürlükleri desteklemek için değil bilakis siyaset ve toplum mühendisliği projelerini hayata geçirmek için kullanmaktadır. Sosyal medya platformlarının demokrasi ve toplumsal barış için arz ettiği tehlikelere işaret etmek asla sansürcülük değildir. Asıl sansürcülük bunlara gözlerini kapamak, şahsi menfaati uğruna bunlara ses çıkarmamaktadır. Biz böyle bir tutarsızlığın içerisinde yer almayacağız."
HUKUK VE DEMOKRASİ ZEMİNİNDEYMİŞ!
"Tabii burada şunun da altını özellikle çizmek istiyorum; hükümet olarak bizim kimsenin özgürlüğüyle, ifade hürriyetiyle, işiyle, aşıyla, ticaretiyle, hayat tarzıyla herhangi bir sorunumuz yok. Bugüne kadar da bu tarz yollara tevessül etmedik. Ne yaptıysak daima hukuk ve demokrasi zemininde yaptık. Şimdi de amacımız anayasamızın verdiği imkanlar dahilinde insanımızın hakkını korumaktır. Türkiye'nin haklı talepleri karşılanır, hassasiyetlerine saygı gösterilirse mesele zaten kendiliğinden hal yoluna girecektir." (HABER MERKEZİ)