07 Ağustos 2024 02:27

Kapitalizmde savaş ve bilim

Mevzubahis hiyerarşik yapı, bilim üretiminin meyvelerinin sadece piramidin en tepesindekiler yani burjuvazi tarafından ulaşılabilir olmasına sebebiyet veriyor.

Fotoğraf: Hassan Najjar

Paylaş

1800’lerin sonlarına gelindiğinde, bilim üretiminin kapitalizmin “himayesinde” profesyonelleşmesi, bilim-savaş ilişkilerinde yeni bir dönemin kapılarını araladı. Önceden bağışlar ve az sayıda elit öğrenciden aldığı ücretlerle var olan üniversiteler, artık devlet ve sermaye tarafından fonlanan, yine bu gruplarca tüketilmek üzere hızlıca bilim üretmesi üzerine şekillendirilen kurumlara dönüşmüştü. Bilimin fonlanmasının büyük bir kısmı dolaylı ya da dolaysız olarak savaş teknolojileri için yapıldı. Önceleri radar, meteoroloji, roket bilimi; sonraları nükleer savaş teknolojileri üzerine ayrılan devasa bütçeler, 1940’larda bilgisayar bilimi ve 1970-80’lerde mikroçip üzerine yapılan çalışmalar, savaşın ve burjuvazinin bilim üzerindeki hakimiyetini ortaya koyan birkaç örnektir.

Bilimin savaş sanayii ile içli dışlı yapısı, önemli bilimsel problemlerin savaş üretimi etrafında şekillenmesine sebep oldu. Kapitalist üretim ilişkisi içerisinde bilim, doğayı ve toplumu kapitalistlerin çıkarları doğrultusunda manipüle etmeye yarayan bir araca dönüştü. Özellikle dünya savaşları döneminde temelleri sağlamlaştırılmış modern bilim camiası, üniversitelerde, firmalarda ve devlet kademelerinde bürokratik yapının parçası haline gelmiş tam zamanlı profesyonellerden oluşuyor. Araştırmaların çok büyük bir kısmı da bu profesyonellerce oluşturulmuş gruplar tarafından gerçekleştiriliyor. Bu da modern bilimin “uzmanlıklar” üzerine kurulduğu bir yapı olarak karşımızda vücut buluyor.

Bilimin kapitalizmin elinde geçirdiği değişimin öncesinde bilimsel araştırmalar amatör, bağımsız düşünürler tarafından yapılıyordu. Bilimin profesyonelleşmiş, bürokratikleşmiş ve sermaye/devlet ilişkileri içinde fonlanmış oluşu, onu kapitalist üretim ilişkilerini örgütlemek için tekrar şekillendirilmiş yapısının hem sebebi hem de sonucudur. Sistem tarafından fonlanan bilim, bunun bedelini yapısının tamamen sistem tarafından örgütlenmesiyle ve hedeflerinin tamamen sistem tarafından belirlenmesiyle ödedi, ödemeye devam ediyor. Mevzubahis hiyerarşik yapı, bilim üretiminin meyvelerinin sadece piramidin en tepesindekiler yani burjuvazi tarafından ulaşılabilir olmasına sebebiyet veriyor. Ve yine aynı yapı, bir alanda uzmanlaşmış bilim insanının, ürettiği bilimin geniş çerçevede sonuçlarını görememesine, yani bilim üretirken yaptığı işe yabancılaşmasına yol açıyor. Yabancılaşma ise bilim emekçisinin yaptığı işin o günün politik koşullarındaki yerini görmesini engelleyerek yaptığı işi eleştirmeden devam etmesine sebep olur. Bilimin bürokratik örgütleniş biçimi, bir taraftan bilimin tarafsız olduğunu, bilim insanının da sonuca yabancılaşsa dahi görevinin sürekli araştırmak ve “bilim üretmek” olduğunu aşılarken, bir yandan çalışmasının çıktısının sorumluluğunu ondan alır. Bu sorumluluk, burjuvazinin eline bırakılmıştır. Bilim üretimindeki “büyük tablonun” da kayda değer kısmını savaş sanayisi oluşturur. Bu da bilim emekçisinin, genellikle farkında olmadan sermaye bazlı savaş sistemine vicdanı rahat bir şekilde hizmet etmesini sağlar.

KAPİTALİZM YARARLLI BİLİM ÜRETİMİNE KET VURUYOR

Günümüze gelindiğinde Filistin’in işgali, Ukrayna Savaşı ve Dünya genelinde kapitalist devletler arasındaki artan gerilimler, bu devletleri her geçen sene savaş bütçelerinde rekorlar kırmaya ittiriyor, bir “paradoks” gibi gerilimleri tetikliyor. Bugün insanlığın bilim üretimi kapitalist sistemin üretim biçimi içerisinde emperyalizmin çıkarları etrafında örgütlenerek devam etmektedir. Bundan dolayı sermayenin üniversiteler üzerindeki hakimiyeti garanti altına alınmak istenmekte, savaş sanayisinin bilim kurumları ile ilişkisi hızla gelişmektedir. Bu şartlar altında bilimin neyi, nasıl üreteceğine karar veren sermayenin kendisidir.

Burjuvazi, doğayı ve toplumu durağan, ilerlemekten uzak tek yönlü bir biçimde ele alır. Eğitimde ve çeşitli bilim camialarında örgütlediği tartışmalar da bu yönde ilerler. Aydın kesimleri toplumun yaşam koşullarını anlamaktan uzak tutarak bireyselliği örgütlemeyi hedefler. Örneğin paylaşım savaşlarında kullanılan teknoloji ve bilim, kapitalistlerin sömürdüğü toplumları bir taraftan “milliyetçilik” propagandası ile kendi tarafına çekmek, çekemediklerini ise yaşananların sebebini gelişen teknoloji ve bilim olarak göstermek üzere bir propaganda aracı olarak kullanılıyor. Aydın kesimlerin burada alacağı konum hem bu savaşların halklar nezdinde bir “kazanım” olmadığı ile birlikte onların sınıfsal konumunu göstermek hem de ilerleyen bilim ve teknolojinin sistemin birer aracı olduğu ve bu araçların kendilerine ait olduğu bir dünyanın farklı bir dünya olacağını tartışmaktır. Kapitalizmin insanlığın elinden aldığı hak ve özgürlükler, ancak işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesi ile burjuva sınıfının ortadan kaldırılması sonucunda kazanılabilir. Bu sebepten ötürü öğrenci kesimlerinin ve bilim emekçilerinin yaşanılabilir bir dünyayı inşa etmek için işçi sınıfının saflarında mücadele etmesi gerekir.

ÖNCEKİ HABER

Kıvılcımlardan kazanımlara giden yol: ÖTK

SONRAKİ HABER

Toplumsal değişim neden ve nasıl işçi sınıfının ürünü olacak?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa