07 Ağustos 2024 02:30

Faydalı bir staj mümkün mü?

Şirketlerin stajyer alırken tam zamanlı bir çalışan alıyormuşçasına tutumları, staj sürecini iş hayatı öncesi bir deneyim olmaktan çıkarıp iş hayatının kendisine dönüştürüyor.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Ayşe

Boğaziçi Üniversitesi

 

Günümüzde staj bir öğrencinin olmazsa olmazı konumunda. Bunun arkasında eğitimin içinin boşaltılmış ve üniversite diplomalarının değerinin düşmüş olması sebebiyle iş deneyiminin öne çıkması ve son olarak işsizlikle ve ortalama ücretlerin düşmesiyle birlikte gelen artan rekabet ortamı gibi sebepler yatıyor. Ben de İşletme 3. sınıf öğrencisi olarak gerek bölümümün akademik yetersizliği ve sermayeye eleman yetiştirme politikasından gerek de gelecek kaygısından dolayı 2. sınıftan beri staj yapıyorum. Benim gibi staj yapan üç Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi arkadaşımla staj süreçleriyle ilgili bir röportaj gerçekleştirdim. Onlara nerelerde staj yaptıklarını, staj yapmaktaki motivasyonlarının neler olduğunu, stajdan beklentilerini, stajlarının onları ileride yapmayı düşündükleri mesleklere hazırlayıp hazırlamadığını, aldıkları ücretleri ve bu ücretlerden tatmin olup olmadıklarını, staj sürecinde yaşadıkları zorlukları, staj konusundaki baskı ve rekabetten nasıl etkilendiklerini ve bu rekabetin kaynaklarının neler olduğunu sorarak izlenimlerimi bu yazıya aktardım.

STAJ YAPMAMAK BİR KAYGI SEBEBİ

Tüm arkadaşlarımın staj yapmaktaki motivasyonları iş deneyimi elde etmek, mezun olduktan sonra daha kolay iş bulabilmek için çeşitli ilişkiler geliştirebilmek ve aynı zamanda okurken bir gelir elde edebilmekti ancak staj beklentileri ve stajda buldukları konusunda farklılaşan cevapları vardı. Stajda beklentilerinin karşılandığını söyleyen arkadaşlarım, yine de çok fazla bilgi öğrenemediklerini ve mesleklerine hazırlanma konusunda stajlarının yetersiz kaldığını düşünüyorlardı. Ücret konusundaysa çoğu, aldıkları ücretlerin kendilerini tatmin etmediğini ve emeklerinin karşılığını almadıklarını düşündüklerini söylerken, staj başvuru süreçlerinin çok uzun ve yorucu olduğunu da eklediler.

Başvuru süreçlerinin zorluğu, şirketlerin stajyer alırken tam zamanlı bir çalışan alıyormuşçasına işlettikleri prosedürler, hatta stajyer adaylarından deneyim talep etmeleri; staj sürecini iş hayatı öncesi bir deneyim olmaktan çıkarıp iş hayatının kendisine dönüştürüyor.

STAJ KONUSUNDA SORUNLARIMIZ ORTAK

Herkesin stajı belli noktalarda birbirinden farklılık gösterse de aslında öğrenciler olarak staj konusunda ortaklaştığımız deneyimlerimiz var. Çoğumuz hak ettiğimizin çok altında ücretler alıyoruz. Kendi sosyal hayatımızdan, okulumuzdan feragat ederek gelecekte daha insani bir yaşam sürme umuduyla çırpınıyoruz. Şirketlerse bizim bu çaresizliğimizden ne kadar yararlanılabilirse o kadar yararlanıyor. Bazen sadece stajyer çalıştırmaları gerektiği için bizi işe alıp hiçbir şey öğretmeden vaktimizi çalıyorlar bazense tam zamanlı bir çalışanın sorumluluğunu öğrencinin üstüne yükleyip çeşitli baskılarla emeğimizin sömürüldüğünü görüyoruz.

Arkadaşarası konuşmalarda staj konusu çok fazla geçiyor, derslerde bile staj deneyimleri konuşuluyor; hâliyle henüz stajını yapmamış öğrenciler de arkadaşlarının çok fazla gerisinde kaldıklarını düşünerek kaygılanıyorlar.

Ancak günümüzde yaygın bir yanılgı, stajın bir fırsat olduğu ve bundan faydalananın biz olduğumuza dair olan. Buna oldukça uygun bir da ortam var: kariyer etkinlikleri, derslere gelen “başarılı iş insanları”, stajı olduğundan önemli gösteren söylemler… Bunların hepsi yalnızca şirketlerin sömürü düzenini daha da besliyor.

İŞ YAŞAMIMLA GERÇEK HAYAT ÇOK FARKLI

Tüm bunların yanında iş ortamımın kendisi de stajyerleri hayattan koparıyor ve bir yabancılaşma hissine sebep oluyor. Çünkü iş ortamımdaki insanlar “plaza tipi” çalışanlar olarak kendilerini farklı bir sınıftanmış gibi görüyor, sömürü düzeninin bir parçası değilmiş, patronlara değil de kendilerine çalışıyorlarmış gibi davranıyorlar.

Plazalarda çalışan insanlar kendi yaşamlarıyla patronlarının yaşamları arasında daha çok paydaşlık görseler de, gerçek olan Küçükçekmece’deki, Esenyurt’taki işçi gençlerle görmedikleri birçok ortaklığının olduğudur. Hepimiz insanca yaşamak için yoğun şartlar altında çalışmaya muhtacız ve Erdoğan-Şimşek ekonomi programının sonuçları altında günden güne eziliyoruz. Bu gerçek bize şunu hatırlatacak: iş günlerimiz ve “diğer” günlerimiz, haftaiçimiz ve hafta sonumuz, kendi şehrimizdeki yaşamımız ve kamptaki yaşamımız… Aslında iki farklı yaşam sürmüyoruz. Bunlar birbirini besleyen ve zorunda kılan iki alan: Yaşamak için çalışma zorunluluğu ve insanca yaşamak için kampta olduğu gibi hayatı birlikte örgütleme zorunluluğu.

ÖNCEKİ HABER

Toplumsal değişim neden ve nasıl işçi sınıfının ürünü olacak?

SONRAKİ HABER

Doğa felaketleri kapitalizmin doğasındadır

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa