Aynı sınıftaysak aynı saftayız
Genç bir işçi olarak sığınmacıların ucuz iş gücü olarak bir robot olarak görüldüğü fabrikalarda mücadele vermemiz gerektiğini düşünüyorum.
Emirhan
Esenyurt/İstanbul
Esenyurt sığınmacıların yoğun olarak yaşadığı bir bölge ve bu yazıda kendi hayatımdan çevremde gördüklerimden alıntı yaparak anlatmak istiyorum.
Yaklaşık 12 senedir yaşadığım ilçedeki gördüklerim üzerinden sığınmacıların halk tarafından pek sevilmediğini söyleyebilirim. Neden sevmedikleri sorusunaysa sığınmacıların suç işlediğine, içinde bulunduğumuz ekonomik zorluklar arasında onların “devletten aldıkları yardımlar”la benzer sorunlar yaşamadığına, tabiri caizse yediği önünde yemediği arkasında bir şekilde yaşadıklarını söyleyerek cevap veriyorlar.
Bir örnek üzerinden anlatmak gerekirse Esenyurt’ta da Kayseri’de Suriyelilerin mahallerine yapılan saldırılara benzer bir olayı anlatabiliriz. Bu olay göç meselesinin şiddetle çözüleceğini düşününen milliyetçiler tarafından 10 ay önce, bir cinayet sonrası sığınmacıların yaşadığı mahallere zorla girilerek taşkınlık yapılan, işyerlerinin taşlandığı ırkçı bir yürüyüştü.
Yaşadığımız dünyada emperyalist güçler tarafından petrol arayışı, sömürebileceği topraklar gibi sebeplerden birçok bölge işgal altında ve maalesef ki bunun acısını her zaman yani halklar çekiyor. Emperyalist güçlerin durmak bilmeyen güç ve kâr hırsı yüzünden ülkemize sığınmak zorunda kalan sığınmacılar ucuz iş gücü olarak iç çatışma malzemesi olarak kullanılıyor.
ASIL SUÇLULAR GÖRÜLMÜYOR
Sağ görüşün gençlerin zihinlerine kazıdığı göçmen-mülteci düşmanlığının asıl seyri bu gibi olaylarda ortaya çıkıyor. Kayseri'de yaşanan bu son olaylarda da bunun net bir örneğini görebiliyoruz.
Peki bir kişinin işlediği suç neden bir ırka dayatılıyor, neden bu suçu işleyenler hiçbir zaman suçlarının cezasını çekmiyor ve insanlar sorunların asıl hedefinden şaşırtılarak sorumlusu olmayanlara nefret körükleniyor?
Çünkü iktidar, bunların önüne geçecek sorumluluğu almıyor. Hatta bu bir iş bilmemezlik de değil, çıkarlarını korumak için planlı bir şekilde ve bilinçli politik tercihleriyle bu sorunları yaratan oluyor. Bu şekilde insanlar asıl suçluları görmektense mültecilere ve sığınmacılara yüzünü çeviriyor.
Kapitalizmin yarattığı gelir eşitsizliği, her geçen gün yaşamı zorlaştıran fahiş fiyatlar da sığınmacıların doğurduğu bir sorunmuş gibi gösteriliyor.
Peki gençlik olarak bu olaylar doğrultusunda neye ve nasıl bakmalıyız? Başta bu iç çatışmanın en çok kimin işine yaradığına bakmalıyız. Bunun da cevabı üstte verdiğimiz tartışmadan ortaya çıkıyor. Ne yapmalıyız diyecek olursanız da tek adam iktidarının Avrupa’ya barikat olarak gördüğü Geri Kabul Anlaşması’na karşı durmalıyız. Sağ görüşün mülteci nefretini, milliyetçi görüşün karşısında durarak halkların eşitlik ve barış taleplerini yükseltmeliyiz. Ve genç bir işçi olarak yazımı bununla bitirmek istiyorum: sığınmacıların ucuz iş gücü olarak bir robot olarak görüldüğü fabrika ve iş yerlerinde sınıfsal bir mücadele vermeliyiz.