07 Ağustos 2024 02:52

Mühendis | Sosyalist toplum mühendisliğinin öyküsü*

​​​​​​​Mühendis romanı, sosyalist inşanın sıkıntılarını ortaya koyuyor; ancak bunları bir yozlaşma değil, tersine, toplumun gelişmişlik düzeyinin yanında bir çelişki olarak anlatıyor.

Görsel: Soviet Artefacts/Unsplash 

Paylaş

Arben ÇITAK
Ankara

Sosyalizmin tarihsel pratiklerine karşı yapılan propagandaları kabaca bir tasnife tabi tutacak olursak, temelde iki türü olduğunu söylemek herhalde yanlış olmaz. Bunlardan ilki, daha duymaya alışkın olduğumuz, özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası SSCB’nin Hitler faşizmini tarihin çöplüğüne göndererek kazandığı prestije karşı olabildiğine örgütlü bir şekilde pompalanan, sosyalizmin bir sefalet düzeni olduğu veya totaliter bir diktatörlük rejimi olduğu şeklinde karşımıza çıkanıdır. Diğeri ise çoğunlukla iyi niyetli de olsa, kimi zaman verdiği hasar bakımından denk olan, sosyalizmin bütün sorunları ortadan kaldıracağını, devrim sonrası bir anda bir rüyaya ışınlanacağımızı, buradan doğru da SSCB’de hiçbir sorun yaşanmamış olduğunu anlatandır. Bunun sonucunda, tarihin pratik birikiminden doğan bilimsel bir öğretiyi ütopyacılığa, bunun pratikteki en büyük örneğini de yücelterek gerçeklikten koparmak suretiyle sekter bir anlatıma sıkıştırmış olurlar.

Sovyet yazar Yuri Krimov’un Mühendis adlı kitabı, bugün hala karşımıza çıkan bu küçük burjuva akımlara sosyalist gerçekçiliğin toplam bir cevabı niteliğinde. Yazar üretimin sosyalist karakterde yeniden yapılandırılması sürecinde yaşanan sıkıntıları, özellikle önceki toplumsal düzenin kalıntılarından olan memurculuğu ve bürokratizmi apaçık ortaya koyuyor ve sertçe eleştiriyor. Ancak bunlar, toplumsal ve iktisadi ilişkilerde egemen olan bir yozlaşma değil, tersine, toplumun geldiği gelişmişlik düzeyinin yanında bir çelişki olarak anlatılıyor. Ama beklenmeyen, öngörülmemiş ve çözümsüz bir çelişki değil. Tersine eski toplumun devrimci dönüşümünde, burjuva düşüncelerin kalıntıları olarak kaçınılmaz şekilde kendini gösteren ve karşısında verilecek mücadele uzun zaman önce işçi sınıfının büyük önderi tarafından formülize edilmiş bir çelişki: “Memurculuğu bir çırpıda, her yerde, tamamen yok etmek söz konusu olamaz. Bu bir ütopya olurdu. Ama eski memurlar mekanizmasını bir çırpıda parçalamak ve derhal yeni bir mekanizma, giderek her türlü memurculuğu gereksiz kılan ve ortadan kaldıran bir mekanizma kurmaya başlamak; işte bu bir ütopya değildir.”[1]

KARİYERİST MÜDÜRLER VE DEVRİMCİ İŞÇİLERLE BİR ÜLKE PORTRESİ

Yazar, yalnızca bu eğilimleri ve eğilimi temsil eden karakterleri değil, aynı zamanda bunları aşmak için girişilen mücadeleyi de ortaya koyuyor. Bu mücadelenin öncüleri emeğin bilimsel organizasyonunun denk düştüğü yeni insanın en ileri temsilcileri olan Stahanovcular[2] oluyor. Bir tröstteki kariyerist eğilimli müdürler ve burayı değiştirmeye girişen ileri unsurlar arasındaki çekişme, aslında Sovyetler Birliği’nin bütünsel bir portresini sunuyor. Merkezden denetime gelen halk komiseri de ilerleyen sayfalarda bu mücadeleye dahil oluyor ve buraya dahiliyeti de sosyalist inşa sürecinde burjuva mirasla girişilen mücadelede bütün kurumları ve kalıntılarıyla onu tasfiye etme perspektifini yeniden gösteriyor.

Halk komiserinin üretimdeki sorunları tespit etmek için bir işçiyle yaptığı konuşma, işçinin (ve/veya işçinin ağzından konuşan yazarın) gözünden bu karakterlerin ve onların temsiliyetinde toplam bir eğilimin tahlilini ustaca ortaya koyuyor: “Kim bu insanlar? Aptal mı? Düşman mı? Kariyerist mi?​”

“Elbette hayır, onlar bizim mühendis kardeşlerimiz ya da tröst müdürlerimiz, sadece bir kusurları var: Bugün için yaşarlar ve değişimden korkarlar. Şein’den[3] korkarlar ve ona yaltaklanırlar. Sizin gelişinizden korkarlar. Ve hepsinden önemlisi, her şeyi anında kavrarlar ama hiçbir şey yapmazlar.”

İş karşısında bilinçli sosyalist yeni tavrın yaygın olarak yerleşmesindeki açıklar gerçekliğe sadık kalınarak ifade edilirken, aynı sadakatle emek üretkenliğinin hiçbir kapitalist ülkede görülmediği ölçüde artışı da anlatılıyor: “Tek efendi halk, ekonomiyi farklı bir şekilde yönetti. (...) Toprağın altını Nobel’in bile hayal edemeyeceği şekilde değerlendiriyoruz. Kapitalistlerle birlikte onların uşakları olan muhafazakâr mühendisleri de attık. Artık madenlerde çalışan yeni bir nesil var.” İşçilerin üretimin tüm sürecinde söz sahibi oldukları, doğrudan kendi çıkar ve ihtiyaçlarına yönelik bir üretim tarzında, kendi emeklerine yabancılaşmadan hayatlarını örgütleme imkânı bulmalarının sonucudur bu.

Kendisi de bir mühendis olan Yuri Krimov, bu yazının sınırlarını aşmamak adına yer vermediğimiz teknik detaylar zenginliğiyle, Sovyet tekniğinin üstün yanlarını ve geniş ufkunu gözler önüne seriyor. Bununla birlikte, ülkenin kolektif anlamda gelişiminin esas sağlayıcısı, kuşkusuz bu tekniği layıkıyla uygulama yeteneğini gösterebilen Sovyet işçileri olmuştur. Bu işçilerin yetişmesi ve tarihsel sorumluluklarını yerine getirmeleri ise asla “kusursuz” olmamıştır. Ama esas olması gereken şekilde, çelişkileri yıkan ve onlarla uzlaşmaz bir mücadeleyi kararlılıkla uygulamalarıyla olmuştur.

Bunun böyle olacağını bilimsel sosyalizmin kurucuları yıllar öncesinden göstermişti. Onlar öğretiyor ki: [Sosyalizmin] “Görevi de artık olabildiğince kusursuz bir toplum sistemi yaratmak değil, sınıfların ve sınıf mücadelelerinin zorunlu olarak içinden çıktığı tarihsel ekonomik akışı incelemek ve oluşan ekonomik durum içindeki çelişkinin çözüm araçlarını bulmaktı.”[4]

 

*Toplum mühendisliği, bugünün kapitalist dünyasında kirli bir kavramdır. Burjuvazinin toplumu kendi ihtiyaçlarına göre manipüle etmesini ifade eder. Ancak burada, sosyalizmin inşa edildiği bir toplumda iktisadi kalkınmayla beraber toplumun bilinç düzeyi, kültürü gibi unsurların da beraberinde gelişmesini ifade etmek için kullanılmıştır.

 

KAYNAKÇA:

[1] Lenin, V. I. (1917), Devlet ve Devrim, Evrensel Basım Yayın, İkinci Basım, Ekim 2015, s. 57

[2] Stahanov hareketi, en yüksek üretkenliğe ulaşan öncü işçiler hareketidir ve nitelikli, dönüşmüş insanı simgelemesiyle anlam kazanır.

[3] Kitapta geçen Stahanovcu bir işçi.

[4] Engels, F. (1880), Ütopyadan Bilime Sosyalizm, Evrensel Basım Yayın, Dördüncü Basım, Ekim 2015, s.54

ÖNCEKİ HABER

Friedrich Engels’in “doğanın diyalektiği”nin tarihsel anlamı*

SONRAKİ HABER

Adana'da 4.6, 4.5 ve 4 büyüklüğünde depremler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa