Eski Çalışma Bakanı Ziya Halis: Grev yasağını imzalamadığım için Çiller beni tehdit etti
DYP-SHP koalisyonunda bir süre çalışma bakanı olarak görev yapan Ziya Halis, yaşadıklarını, “Anılarla Mücadele Dolu Yıllarım” kitabında anlattı.
Fotoğraf: Evrensel
Sultan ÖZER
DYP-SHP koalisyon hükümetinde önce devlet sonra çalışma bakanlığı yapan Ziya Halis, iktidarların sık sık başvurduğu grev yasaklamalarına çalışma bakanı olduğu dönemde karşı çıkıp, buna yönelik bir tezkereye imza atmamasıyla dikkatleri çekmişti. Halis, dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakanı Çiller, kendi partisinin lideri ve iktidarlarla kol kola iş tutan sendikacıların devreye girmesine, hatta Çiller’in açık tehditlerine rağmen, grev yasağını imzalamayı reddetmişti…
Ziya Halis, “Anılarla Mücadele Dolu Yıllarım” (Ütopya Yayınevi, 352 sayfa., 2024) adıyla yayımlanan anılarında, çocukluğundan başlayarak iş ve siyasi hayatını, bakanlık yaptığı dönemi anlatıyor. Bir dönemin çok konuşulan olaylarının perde arkasını aktarıyor. Halis ile kitabında da geniş yer tutan o dönemi konuştuk.
"DAVUL BİZİM BOYNUMUZDA, TOKMAK DYP’DEYDİ"
“Koalisyon dönemimiz ilginç bir dönem. 12 Eylül sonrası siyasi partiler açılınca koalisyonun çok iyi olacağını düşünüyorduk. Bunu düşündüren şeylerden biri de Süleyman Demirel’in biraz daha demokrasi ve özgürlükleri savunan bir izlenim veriyor olmasıydı. O çerçevede iyi ve son derece umut veren bir koalisyon protokolü imzalandı. 12 Eylül’ün kapattığı siyasi partilerin, STÖ’lerin, derneklerin açılacağı, demokratikleşme ve barış ortamı sağlanacağı düşüncesi gibi...
Türkiye’nin birçok sorunu vardı, fakat en yakıcı ve silahlı çatışmaya dönüşen Kürt sorunu Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisiydi. O dönem ‘Kürt realitesini tanıyorum’ diyen bir Demirel vardı. Yani bir umutla koalisyon protokolü oluşturuldu. Ama özetlemek gerekirse sonuç itibarıyla, insan hakları ihlallerini, faili meçhul cinayetleri, yakılan, göçertilen köyleri yaşadık. Madımak Katliamı’nı yaşadık. Bizi yani sosyal demokrat kanadı eriten kötü bir ortam yaşadık. Tabiri yerinde ise davul bizim boynumuzdaydı tokmak Doğru Yol Partisinin elindeydi. Ve bu protokolün uygulanmasına dönük hiç samimi olmadılar. Hatta öyle bir ortam hissediyor ve gözlemliyordum ki, ANAP ile RP çekişir gibi görünüyorlardı, hatta o zaman Deniz Baykal başkanlığında kurulan CHP’nin bile SHP karşıtlığı üzerinden yakın duruşu vardı DYP’ye.”
Böyle bir süreç içerisinde, davul bizim boynumuzda, tokmak DYP’deydi ve SHP aşırı yıpranmaya başlamıştı. DYP, MÇP, ANAP, RP bize karşı gizli bir ittifak oluşturmuştu. Biz SHP olarak hangi çıkışı koalisyon ortağımıza götürsek, bu partilerin de desteği ile bir şekilde taca atıyorlardı.”
GREV ERTELEMEK, GREVİ YASAKLAMAKTIR
“Çalışma bakanıyım. O zaman toplu sözleşmeler anlaşmazlıkla sonuçlanıyordu. Tarım-İş, Yol-İş, Şeker-İş sendikaları sözleşmelerinde anlaşma olmamış. Tabii grevler oldu. Yasaklama kararını imzalasaydım, onlar grevlerini yapamazlardı.
Bu grev yasaklamaya karşı çıktım, tezkereyi imzalamayan bir tek ben kaldım. Ben, çalışanın hakkını aldığı, sendikalaşmanın, grev haklarının sonuna kadar kullanıldığı, hatta bırak işçilerin grevli, sözleşmeli haklarını, memurların da grevli ve sözleşmeli hakka sahip olmasını isteyen biriyim.
Cumhurbaşkanı Demirel ‘Pancar tarlada çürüyor sayın bakan. Bu grevi ertele hiç olmazsa’ dedi. Ben de ‘Biz bir sosyal demokrat partiyiz. Kendimizle ters düşecek bir şey yapamayız. Dolayısıyla sayın cumhurbaşkanım kusura bakma, ben imzalayamam’ dedim. Sonra Milli Güvenlik Kurulundan aradı, toplantıya davet ettiler. Bu konudaki kanaatimi söyledim sekretere, ‘Gelir orada hayır dersem refüze olursunuz, durumunuz çok iyi olmaz’ dedim. Sonra çağırmaktan vazgeçtiler.
ÇİLLER TEHDİT ETTİ
Sonra Tansu Çiller de devreye girdi. Çiller beni tehdit etmeye başladı. Önce yumuşak yumuşak ‘imzala’ dedi. Sonra ‘İmzalamıyorsan da sen git yurt dışına’ dedi. O zaman da yurt dışında Avrupa çalışma bakanları toplantısı var. Ben de gidecektim aslında, ama Çiller böyle deyince ‘Gitmeyeceğim’ dedim. Çiller ‘Sen ne yapıyorsun, 60 milyonu senin kapına yığarım’ dedi. ‘Sen bu kadar parayı veremezsin falan filan’ bir sürü şeyden sonra telefon karşılıklı kapatıldı.
Sonra ulaştırma bakanı, Tokat milletvekili bir sendika başkanıyla beraber beni aradılar, ‘Grevleri ertele’ dediler. Ben de ‘Ne savaş var ne de bir salgın hastalık var. Yasa böyle yazıyor. Böyle bir şey yokken ben niye grevi erteleyeceğim’ dedim. Bakan da ‘sendika başkanı yanımda vereyim konuş’ dedi. Sendika başkanı dediği kişi, ‘Ertelesen iyi olur’ dedi. Ben de ‘O zaman sendika yönetimi olarak bana bir yazı yazın. Biz grevin ertelenmesini istiyoruz deyin, erteleyeyim’ dedim. O da ‘Biz bir düşünüp, değerlendirelim’ dedi. Demiryol-İş başkanıydı konuştuğum o kişi, bir daha aramadı.”
BAYKAL’A "GREVİ ERTELE DİYOR MUSUNUZ" DİYE SORDUM
Tam o arada Deniz Baykal 9 Eylül'de CHP'nin genel başkanı oldu. Ben de Baykal’ın listesini delen 5-6 kişiden biriydim. Listesine almadı beni, yani daha koalisyon bozulmamış, bakansınız ama listeye alınmıyorsunuz.
Ve PM üyesi olduğum ilk toplantı, daha genel başkan toplantıyı açar açmaz gündem dışı söz istedim. ‘Buyurun’ dedi söz verdi. Anlattım bunları. Esas anlattığım şey bizim bu grevleri erteleyip ertelemeyeceğimiz. Ertelemenin partimizi zayıflatacağını, zarar vereceğini, dolayısıyla bir karar vermek gerektiğini anlattım. ‘Yeni genel başkan oldun. Bu konuda kararını öğrenmek istiyorum’ dedim. Ondan öncekiler zaten görevini yapmamışlar belli. Baykal’a bir şans tanıdım. ‘Siz bana grev ertele diyor musunuz? Yoksa demiyor musunuz?’ diye sordum.
Eğer bana ‘Ertelemeyi imzala’ diyorsa ben imzalamayacağım ama istifa edeceğim bakanlıktan. Yerime kimi atarsa, ne yaparsa yapsın. Cevap vermedi, ‘Tamam teşekkür ederim’ dedi. Ama salon yıkıldı, alkışlarla. Çok memnun oldu PM açıklamamdan. Öyle bir baskı altında ki partililer, lider sultasında…
BAYKAL EL ALTINDAN "GREV ERTELEMEYİ İMZALASA İYİ OLUR" DEDİ
Ama ondan sonra baktım ki el altından ‘İmzalasa iyi olur’ diye haberler gönderiyor Baykal. Ben imzalamadım. Tansu Çiller koalisyonu bozdu.
Sonra yeniden koalisyon kuruldu, bakanlıkta yer almadım. Tansu Çiller neyse ama hiç kimse Baykal’a, ‘Kardeşim bu adam bizim haklarımızı korudu. Kabinede niye yok?’ demedi. Ne DİSK, ne Türk-İş içindeki demokrat sendikalar. Yani hükümeti ben bozdum. Grevden dolayı bozdum ama beni devre dışı bırakmak için tekrar buluştular, yeni bir hükümet kurdular, seçime de gittiler. Öyle bir süreç yaşadım.”
"BAYKAL CHP’Sİ KÜRTLERE SIRTINI DÖNDÜ"
Ziya Halis, Deniz Baykal’a yönelik şunları da anlatıyor: “Deniz Baykal SHP-CHP birleşmesinden sonra, (Önce CHP niye ayrıldı, niye geldi birleşti, onu kitabımda açıklıyorum) partide genel başkan olarak yerini sağlamlaştırmıştı. O tarihten itibaren Kürtlere sırtını döndü. Oysa Türkiye'nin en temel sorunu Kürt sorunuydu. Ve yanındaki kadroların çok önemli bir bölümünün, Kürtlere yaşatılan Koçgiri, Dersim İsyanı gibi konularda çok olumsuz, Kürtlerin canını yakan açıklamaları vardı. Tabiri yerinde ise kendi çiftliği gibi, şirketi gibi kullanıyordu partiyi.”
"KEMAL BEY'İN DOKUNULMAZLIK TUTUMU ÇOK YANLIŞ OLDU"
Söyleşimizde bugünü de değerlendiren Ziya Halis şunları söyledi: Kemal (Kılıçdaroğlu) Bey’in yanlışları çok. Bunu kesinlikle ifade etmek isterim. Çok hatalar oldu bu süreçte. Ben Eşitlik ve Demokrasi Partisi Genel Başkanlığı yaptım bir süre. O süreç bittikten sonra da aktif politika yerine insan hakları savunucusu sıfatımla geniş toplumsal kesimlerle buluşmam oldu. Türkiye'nin diyaloga ihtiyacı olduğunu düşünerek Diyalog grubu diye bir grup kurduk. Levent Tüzel, Hasip Kaplan, ben, Akın Birdal… Ama bu gruba Altan (Öymen) Bey'i mutlaka dahil etmemiz gerektiğini düşündük. Altan Bey kabul etti. Daha sonra Zülfü Livaneli, Tarhan Erdem şu an ismini sayamayacağım en az 10-15 kişi katıldı bu gruba. Ciddi bir gruptu. Tam bu grubun etkinlik sağladığı aşamada dokunulmazlıklarla ilgili mesele gündeme gelmişti. Biz çok uğraştık.
Selahattin Demirtaş ve diğer milletvekilleri… Hepsi, o dokunulmazlıkların Anayasa’ya aykırı olduğunu bile bile oy vereceğiz diyen Kemal Kılıçdaroğlu'nun eseridir. Hiçbir hakkı yoktur ama gidip Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etmiş.”