Abbas'ın Ankara ziyareti | Dr.Kuyumcuoğlu: İktidar Abbas'tan istediğini alamaz
Dr. Kuyumcuoğlu: “Türkiye doğrudan İsrail aleyhtarı bir politika izlemek istiyorsa mevcut ekonomi-politikasını kökünden değiştirmelidir.
Murat Çetinmühürdar/TCCB
Şerif KARATAŞ
İstanbul
İsrail ordusunun 7 Ekim 2023’ten bu yana Filistin’de Gazze Şeridi’ne yönelik havadan ve karadan saldırıları sürüyor. Tepkilere karşın İsrail soykırım politikasında ısrar ediyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Özür dilemeli” dediği Filistin Devlet Başkanı Abbas’ın Türkiye'ye gelerek TBMM Genel Kuruluna hitap edecek. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas 14-15 Ağustos tarihlerinde Türkiye'yi ziyaret ederek, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinin ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulunda konuşacağı belirtildi. Ankara’nın Filistin politikasını işareten eden Dr. Ozan Kuyumcuoğlu, “Abbas’ın Filistin’de yaşadığı meşruiyet sorunu ve Türkiye’nin Gazze meselesine yönelik etkili politikalar üretememesi, konuşmanın etkisini sınırlı tutacaktır” dedi. İktidarın İsrail aleyhtarı ve Filistin yanlısı söylemlerinin de iç politikaya dönük oluğuna vurgu yapan Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ozan Kuyumcuoğlu’nun sorularımıza yanıtları şöyle:
Filistin Devleti Başkanı Mahmud Abbas'ın 14-15 Ağustos tarihlerinde Türkiye'ye geleceği açıklandı. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Özür dilemesi” gerektiği yönündeki açıklamalarının ardından Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirecek olmasını nasıl yorumlarsınız?
Ankara’nın dünya kamuoyunda Hamas ile yakın ilişkisi ön plana çıktığı için Mahmud Abbas’ın TBMM’de konuşma konusunda tereddüt ettiğini söyleyebiliriz. Ancak Filistin yönetimi için Türkiye önemli bir destek kaynağı olmaya devam ediyor. Ayrıca Filistin kamuoyunda Erdoğan’a yönelik sempatinin devam ettiği görülüyor. Bu iki etkenin Mahmud Abbas’ın Mecliste konuşmaya karar vermesinde etkili olduğunu ileri sürebiliriz.
Suikast öncesi Haniye’nin Mecliste konuşabileceği söyleniyordu. Şimdi Abbas geliyor. Bu tutumun ABD ve İsrail’e cepheden karşı duruş olduğunu söylüyor iktidar. Bu değerlendirme için ne dersiniz?
Abbas’ın konuşmasının İsrail-ABD karşıtı bir duruş olarak okunabilmesi için dünya kamuoyunda ciddi bir etki yaratması gerekir. Abbas’ın Filistin’de yaşadığı meşruiyet sorunu ve Türkiye’nin Gazze meselesine yönelik etkili politikalar üretememesi, konuşmanın etkisini sınırlı tutacaktır. Eğer Meclis konuşmasını İsmail Haniye gerçekleştirebilseydi, Türkiye’nin İslam dünyasındaki popülaritesi artabilirdi. Ancak Abbas’ın böyle bir etki yaratabilmesi zor gözüküyor.
Abbas’ın Mecliste konuşması iktidar için ne anlama geliyor, Filistinliler için ne anlama geliyor? Filistin’de süren işgali engelleyebilir mi?
Abbas’ın Meclis konuşması Türkiye’nin Gazze meselesine yönelik aktif politika üretme çabasının bir ürünü. Gelgelelim hükümetin Hamas yanlısı söylemleri Türkiye’nin Mısır ve Katar gibi bölgesel aktörler kadar Gazze meselesine dahil olmasını engelliyor. Dolayısıyla Abbas’ın Meclis konuşmasının Filistin meselesinin çözümünde bir rol oynaması pek olası değil.
"İSRAİL ALEYHTARI SÖYLEMLER İÇ POLİTİKAYA YÖNELİK"
Bir yandan da Türkiye-İsrail ticareti tartışma konusu. İktidar sıfıra indiğini iddia ediyor ama hemen her gün tersi örnekler çıkıyor… Abbas’ın gelmesi, ticari ilişkiler ve NATO üzerinden bakarsak askeri ilişkiler sürüyor. Bunu nasıl değerlendirirsiniz? Filistin sorununun çözümü için nasıl bir yol izlenmeli?
Özellikle son on yılda pratik siyaset ile siyasi seçkinlerin söylemleri arasındaki büyük çelişkiler hem kamuoyunda hem de akademik dünyada en çok tartışılan konuların başında yer alıyor. Türkiye doğrudan İsrail aleyhtarı bir politika izlemek istiyorsa mevcut ekonomi-politikasını kökünden değiştirmelidir. Batı dünyası ile girift ekonomik ve siyasi ilişkilere sahip olan bir ülkenin İsrail ve ABD’yi doğrudan karşısına alması pek mümkün değil. Dolayısıyla İsrail aleyhtarı söylemlerin iç politikaya yönelik olduğunu düşünüyorum. Türkiye Filistin meselesinin çözümü için dünya kamuoyunun dikkatini Gazze trajedisine çekmeye devam ederken bir taraftan da ara buluculuk faaliyetlerine dahil olabilir.
İsrail, İran’ın etkisinin kırılması için bölgesel savaşa kapı aralayan hamlelerde bulunuyor. ABD, karşıyız dese de İsrail’e tam destek veriyor. Türkiye’de de iktidara yakın basın yayın organlarında İran’ı hedef alan haber ve yorumlar yapılıyor. Türkiye’nin Irak başta olmak üzere izlediği dış siyaset, ABD’nin ve dolayısıyla İsrail’in İran’ı çevreleme politikasının neresinde duruyor?
İktidar yanlısı medyanın İran aleyhtarlığının temelinde Suriye iç savaşı yer almaktadır. Bildiğiniz gibi bu savaş mezhepçiliğin yükselmesini sağlamış ve Sünni dünyadaki İran karşıtlığını pekiştirmiştir. Savaşa taraf olan Türkiye ise Sünni grupları desteklediği için İran ile Suriye üzerinden çatışmıştı. Bir diğer neden ise iki ülke arasındaki yüzyıllara yayılan ve hâlâ devam eden bölgesel üstünlük mücadelesidir. Bu iki etken İran karşıtlığının hükümet yanlısı çevrelerde artmasına neden oldu. Öyle ki bazı yorumlarda İran ile İsrail’in düşman kardeşlere benzetildiğini görüyoruz. Diğer taraftan Türkiye doksanlı yılların aksine İran’a yönelik çevreleme politikasına doğrudan katılmış değil. Bölgesel rekabet ve mezhepsel itiş kakışa rağmen iki ülkenin güçlü ticari bağları devam ediyor. Bunun yanı sıra Türkiye Batı ile ilişkilerinde İran ve Rusya ile diyaloğunu bir koz olarak kullanıyor. Dolayısıyla İran’ı çevreleme politikasında Türkiye’nin tutarlı bir yol izlediğini ileri sürmek güç.
"ERDOĞAN SEÇMENİ KAPTIRMAMAK İÇİN SERT SÖYLEM KULLANIYOR"
İzlenen bu politikaların Türkiye açısından sonuçları nelerdir, kim bu politikalardan kârlı çıkıyor? Bu politikaların halka yansıması ne olur?
Filistin yanlısı söylemlerin büyük ölçüde iç politikaya yönelik olduğunu düşünüyorum. Yerel seçimlerde gücü azalan Erdoğan seçmenlerini Yeniden Refah Partisine kaptırmamak için Filistin meselesindeki tonunu sertleştiriyor. Mahmud Abbas’ı Mecliste konuşturarak Türkiye’nin bölge siyasetindeki konumunu güçlendirmeye çalışıyor. Gelgelelim bu politikanın ne Filistin meselesinin çözümüne katkı sunacağını ne de halkın mevcut sorunlarının giderilmesini sağlayacağını düşünüyorum.
NE OLMUŞTU?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 27 Temmuz’da Rize’de “sivil toplum kuruluşları ve sektör temsilcileri buluşması” etkinliğinde konuştu. Abbas'ın Türkiye'nin ziyaret davetine icabet etmediğini söyleyen Erdoğan “Sayın Abbas, kusura bakmasın önce bizden ayrıca özür dilemesi lazım. Davet ettik gelmedi. Bekliyoruz bakalım gelebilecek mi?” demişti.
FİLİSTİN’DE DURUM NE?
Mahmud Abbas'ın başkanlığındaki El Fetih ağırlıklı Filistin yönetimi, işgal altındaki Batı Şeria'nın bir kısmını kontrol ediyor. 2006 yılında Hamas, genel seçimleri kazandıktan sonra, birlik hükümeti kurmak için Abbas ile müzakerelere başladı. İki taraf, Hamas’ı da içerecek şekilde bir birlik hükümeti altında, Filistin yönetiminin 1993'te İsrail ile yaptığı barış anlaşmalarına “Saygı gösterecekleri” konusunda anlaşmaya vardı. Ancak İsrail ve ABD, birlik hükümetini tanımayı reddetti ve ekonomik yaptırımlar uyguladı. Hükümet, Hamas ve Abbas’ın El Fetih grubunun arasındaki çatışmaların ardından hızla çöktü ve 2007'de Hamas’ın Gazze Şeridi’nin kontrolünü ele geçirmesiyle son buldu. El Fetih bölgeden tamamen çıkarıldı. Batı Şeria'da El Fetih Hamas yanlısı silahlı kişileri bölgeden çıkardı. Hamas, Gazze Şeridini yönetirken, El Fetih, Batı Şeria’yı yönetiyor. Ayrıca bölgedeki Filistin mülteci kamplarını da El Fetih yönetiyor.
FİLİSTİNLİ GRUPLAR PEKİN’DE ULUSAL BİRLİK ANLAŞMASI
Çin’in ara buluculuğuyla Filistin’de Hamas ve El Fetih arasında ulusal birlik hükümeti kurulması konusunda anlaşma sağlandığı açıklandı. 23 Temmuz’da Pekin’de yapılan görüşmelere ilişkin açıklamayı Çin Dışişleri Bakanlığı yapmıştı. Pekin deklarasyonunun 14 farklı Filistinli grup arasında iki gün süren görüşmeler üzerine imzalandığı kaydedildi. Anlaşma ile Hamas ve El Fetih, savaş sonunda Gazze’yi birlikte yönetecek. Çin’de sağlanan anlaşma öncesi benzer girişimler Mısır ve başka Arap ülkeleri tarafından da denenmişti. Pekin’de ilk toplantı nisan ayında yapılmıştı.