6 soruda tarım | Sermayeye nasıl teslim edildi, üretici köylü neden ayaklandı?
Tüm Köy Sen Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak tarıma ilişkin 6 temel soruya 6 yanıt verdi.
Sedat BAŞKAVAK
Ülke tarımı ve üretici köylünün içinde bulunduğu durum konuşulurken akla pek çok soru geliyor. Çay üreticileri ile başlayıp domates üreticileriyle devam eden çiftçi eylemleri bu dönemin en çok tartışılan konusu oldu. Neden bu kadar tepki gösterdiler sorusu ve bu eylemlerin sonuçları tartışılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve şürekası tarımın daralmadığını, Türkiye’nin ithalatçı değil ihracatçı olduğunu, et fiyatlarını düşüreceklerini, sözleşmeli tarımın ‘faydalarını’, tarım ihtisas organize sanayi bölgeleri ile başta hayvancılık olmak üzere tarımın şahlanacağını anlatıp durdu. Bu 6 başlığa dair soruları gazetenin fiziki sınırları dahilinde cevaplamaya çalıştık.
1- TARIM DARALIYOR MU ÜRETİM ARTIYOR MU?
Tarım alanlarımız gün geçtikçe daralıyor. Tekirdağ'da 274 hektarlık tarım alanında ısrarla Plastik Organize Sanayi Bölgesi kurma çalışmaları var. Urfa Halfeti'de fıstık, zeytin, üzüm, incir dikili tarım alanları TOKİ'ye tahsis edildi. Bingöl’de 50 futbol sahası büyüklüğünde (34 hektar) tarım alanı Özaltın Holding’in Güneş Enerji Santrali için imar değişikliğine uğradı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Ankara Polatlı'da mera ve tarım arazisinden oluşan 74 hektar alana YEO Enerji için Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu raporu verdi. 4 milyon hektarlık tarım alanı tam da böyle başta enerji, sanayi, maden, turizm ve inşaat şirketlerinin talanına açıldı, açılmaya devam ediyor.
2002 yılında, ekim ve dikim yapılan toplam tarım alanı miktarı 26.5 milyon hektardı. TÜİK verilerine göre 2022 yılında toplam tarım alanı 23.4 milyon hektara geriledi. 22 yılda neredeyse 4 milyon hektarlık tarım alanı tarım dışına çıkarıldı. AKP, “Tamam tarım alanları daralıyor ama birim alanda üretim artıyor” dese de ülke buğday üretim ortalaması 20 yıldır 20 milyon ton. Arpa 3.6 milyon hektar ekim alanından 3.2 milyon hektara kadar geriledi, üretim ise bazı yıllar 8 tonun üzerine çıksa da 20 yıllık üretim ortalaması 7.1 milyon ton oldu.
Orta Vadeli Program’da (OVP), “Tarım arazilerinin korunacak, sulanabilir alanların artırılması, gıda fiyat istikrarı ve gıda arz güvenliğinin sağlanacağı yazılsa da tarım alanları korunmuyor. Bırakalım yeni sulanabilir alanları, mevcut sulanabilir alanlarda üretici köylü suya ulaşamıyor. Devlet Su İşleri Sulama Birliği Adana’da “Güzlük ekim yapmayın su yok” dedi. OVP’de gıda fiyat istikrarından anlaşılan ithalatla terbiye ve aracı, tüccar, ihracatçının tek taraflı fiyat dayatmasıdır. Bunun nasıl olduğunun cevabını diğer sorularda bulacağız.
2- TARIMDA İHRACATÇI MIYIZ İTHALATÇI MI?
AKP cenahından tarımla ilgili kim konuşsa, “Tarımda ithalatçı olduğumuz yalan, ülkemiz AKP iktidarında net ihracatçı konuma gelmiştir” diyorlar. 2021-2022 sezonunda yaklaşık 3 milyon ton arpa ithalatına karşılık, 205 bin ton ihracat; 2022-2023 sezonunda ise yaklaşık 2.3 milyon tonluk ithalata karşılık 260 bin ton ihracat yapıldı.
Buğdayda ihracatın 10-15 katı ithalat yapılmış oldu. TÜİK verilerine göre son beş yılın buğday üretim ortalaması 19.4 milyon ton. Beş yılda 7.7 milyon ton ihracata karşılık yaklaşık olarak 9.5 milyon ton ithalat yapılmış. AKP, “İthal ediyoruz ama un, makarna, bisküvi yapıp dışarıya ihraç ediyoruz” diyor. Oysa geçtiğimiz 2022-2023 sezonunda 8 milyon tonluk buğday ihracatına karşılık 12.2 milyon ton ithalat yapılmış. Bu demektir ki 4.2 milyon ton buğday ülke içi tüketimde kullanılmış.
Mısırda 20 yıldır ithalatçıyız. Pirinçte de ithalatçı. Son beş yılın üretim ortalaması 584 bin ton ithalat ortalaması ise 417 bin ton. Kırmızı mercimekte son 10 yıldır, yeşil mercimekte 20 yıldır ithalatçıyız. Ayçiçeğinde neredeyse ürettiğimizin iki katını ithal ediyoruz. AKP cenahı “İthal ediyoruz, yağa çevirip dışarıya satıyoruz” diyor. 2022-2023 sezonunda 3.4 milyon tonluk ihracata karşılık 5.8 milyon ton ithalat var. Üstelik ayçiçeğini 2 yıldır savaşan Ukrayna'dan alıyoruz. Soyada yüzde 95 dışarıya bağımlıyız. Erdoğan'ın geçtiğimiz yıl tahıl koridoru için Rusya-Ukrayna arasında mekik dokunmasının sebebi olarak yoksul Afrika ülkelerinin gıdaya ihtiyacı gösterilse de asıl gerçek seçim önü artan Ayçiçek yağı fiyatlarını dengelemek ve ekmek fiyatlarını baskılamak için ihtiyaç duyulan ayçiçeği ve buğday ithalatı zorunluluğudur.
3- ET FİYATLARI NEDEN DÜŞMÜYOR?
İthalatçı politikalar devam ettiği sürece etin ucuzlama ihtimali yok. 2010 yılı başında, ‘aralık ayına kadar’ denilerek başlatılan; sonrasında sürekli hale getirilen izin ile et ve kasaplık hayvan ithalatı sarmala dönüştü. Et ithalatı her yıl artarak devam etti. O dönem aynı zamanda hayvancılığı geliştirmek adına sıfır faizli krediler dağıtıldı. Fakat kredi, işi bilene değil parası olana verildi. Köylünün alamadığı kredileri inek, koyun, keçi yetiştirmemiş kişiler kullandı, ahır kurdu. İşi bilmedikleri için çoğu battı. Yıllar içinde azalan hayvan varlığı ve artan et fiyatları karşısında çözüm hep et ve canlı hayvan ithalatından arandı.
2018'de Bekir Pakdemirli bakanlık koltuğuna oturur oturmaz 1.8 milyar dolar karşılığı 1 milyon 886 bin 70 hayvan ithalatı yapınca, süt inekleri kesime gitti. Vahit Kirişçi tarım bakanı olunca "ette normalleşme bekliyoruz" derken Bosna Hersek'ten bin ton et ithal edileceğini söyledi. İşin ilginci Bosna Hersek, et ihraç etmek şöyle dursun ithal eden bir ülkedir.
İbrahim Yumaklı'nın tarım bakanlığında (2024 yılında) 600 bin baş besilik sığır ithalatı planlandığını açıkladı. Kırmızı et fiyatları gerekçe gösterilen her ithalat sonrası fiyatlar düşmediği gibi besicilik yapan köylüler hayvanını ucuza satarken halk pahalıya tüketti. Bugüne kadar ithalata harcanan paralar üretimi artırmak için başta yem olmak üzere tüm girdilerde daha çok destek olarak kullanılsaydı, sattığı 1 litre sütle 1.5 kg yem alması gereken besicinin bunu yapabileceği koşullar oluşturulsaydı; limanlarda gemilerden inecek hayvanlara ve ete bel bağlanmazdı.
4- SÖZLEŞMELİ TARIM FİYAT GARANTİSİ SAĞLIYOR MU?
Evet fiyat garantisi sağlıyor, üretici köylüye değil; tarım ve gıda tekellerine. Domates üreticileri bunun en bariz örneğidir. 3.5 TL’den şirketlerle sözleşme imzaladıkları domatesin toplanması için 1 TL veriyorlar. Fidesi, ilacı, gübresi bir de bunlara verilen emeği eklediğinizde verilen fiyat maliyet sayılır. Şirketler kendi arasında anlaşıyor ve fiyat uygulaması açıklıyorlar. Bir fiyat taahhüdü veriliyor ama ürün çok olunca “fabrikada arıza var, piyasa durgun” denilerek ürün alınmıyor. Üretici köylü, boş senetleri (birbirine kefil olarak) imzalıyor ama şirketlerin hiçbir zorunluluğu yok. Gübre, ilaç, sulama ekipmanını da şirketten (piyasanın üzerinde fiyata) borçlanarak alıyorsunuz. Sözleşmeli üretim sadece domateste değil kanatlı hayvan üretiminde, pancar, kanola, aspir, tütün, makarna-buğday, patates ve pek çok üründe böyle işliyor. Sözleşmeli üretimde tarım ve gıda tekellerine ucuz hammadde garantisi oluşur tüm riskler üretici köylüye kalıyor.
5- TARIM İHTİSAS OSB’LER KİMİN İŞİNE YARIYOR?
“Bireysel güçleri bölgesel güç haline dönüştürüyoruz” denilerek oluşturulan Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgelerinin (TDİOSB) hedefi; “mücavir alan içindeki hayvancılığın şehir dışına çıkarılmasını sağlamak” olarak ifade ediliyor.
Hayvansal ve bitkisel üretim işletmelerinin ihtisas konusuna göre bir araya getirildiği bu OSB’lerden 15 tane kurulmuş durumda. Dokuzu besi sığırcılığı, 1'i süt sığırcılığı, 4'ü sera ve 1'i çiçekçilik üzerine... Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı 9 olan besi sığırcılığına ilişkin Organize Tarım Bölgesini (OTB) 31'e çıkarmayı hedeflediklerini söylerken, “Organize Tarım Bölgelerinin içinde besi işletmeleri, sera işletmeleri, soğuk hava deposu, et entegre tesisi, yem fabrikası, paketleme, biyogaz ve gübre üretim tesisleri, idari ve sosyal alanlar, yenilenebilir enerji tesisleri bulunuyor" dedi. “Yer tahsisi hazineden karşılanırken şahıs mülklerinin kamulaştırılması ve her türlü vergi indirimlerinin yanı sıra yüzde 1'e kadar faizli kredi desteği sağlanan TDİOSB'lerin kurucuları arasında sanayi ve ticaret odası, özel idare ve belediyenin üyeliği zorunlu. İstekte bulunmaları halinde ziraat odası, kooperatif ya da birlikte kurucu üye olabilir” deniliyor.
Bunun anlamı şudur: 2010 yılından itibaren sıfır faizli kredi dağıtarak yapamadıklarını artık TDİOSB'ler üzerinden yapacaklar. Mehdi Eker'in, “Ya köylüler şirketleşecek ya da şirketler tarım üretimi yapacak” sözleriyle başlayan süreç, “Çiftçiyle köylüyü ayırmak lazım, tarımın geleceği köylü ile değil çiftçi ile kurtulacaktır” sözleriyle devam etti. Tarıma Dayalı İhtisas OSB'lerle tarımsal üretim; köy yerleşkesi ve evi, tarım arazisi, ahır, ağıl, samanlıktan oluşan mekanda bitkisel ve hayvansal üretim yapan üretici köylü yerine OSB üzerinden kazanç elde etmeyi planlayan yatırımcılar tarafından yapılacak. Böylece şirketleşerek çiftçi-yatırımcı olan kişilerin, bireysel güçten bölgesel güce dönüştüğü süreç tamamlanmış olacak.
6- TARIMDA NE OLUYOR? KÖYLÜ EYLEMLERİ NEDEN ARTTI?
Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim Rize’de çay üreticilerinin protesto için çayına benzin döküp yakması da, Kınık'ta traktörlerle köylülerin yol kesmesi de, Karacabey'de domates üreticilerinin eylemi de, Nizip'te fıstık üreticilerinin protestosu da şunu gösteriyor: Türkiye tarımı ve üretici köylüler tarım ve gıda tekellerinin eline ve insafına terk edilmiş durumda. Önce böyle değil miydi, evet önce de böyleydi. Ama bugün artık üretici köylüler bir tarafta tarım ve gıda tekelleri bir tarafta, karşı karşıya gelmektedir.
Çay üreticisi 25 TL fiyat beklerken, önce ORÇAY patronu 19 TL'den yaş çay alacağını söyledi. Ardından Erdoğan iktidarı yaş çay alım fiyatını prim dahil 19 TL açıkladı fakat ÇAYKUR kontenjan, kota uygulamasıyla çay almıyor. Çay şirketleri çay alım fiyatını 9 TL'ye kadar düşürdü.
TÜİK enflasyonu bile yüzde 75. Maliyeti 11 TL olan buğdaya yüzde 12 zamla 9.25 TL fiyat açıklandı. Arpa alım fiyatı geçen yıla oranla (yüzde 3) 25 kuruş artırıldı. Salça fabrikaları köylüye, “Bu yıl üretim az olacak, ekin dikin” dedi. Şimdi 1.7 TL fiyat veriyorlar. Fındık için 132 TL fiyat açıklandı. Fındık üreticisi randevu vs. derken TMO'ya ürün veremeyeceği için tüccarın 100-110 TL fiyat dayatacağını tartışıyor. Nizip'te geçen yıl 115 TL'ye satılan fıstığa bu yıl 90-100 TL fiyat verildi.
En önemlisi; dünyada her şeyin fiyatını satan belirliyor. Örneğin telefonu imal edip satan fabrika, traktörü imal edip satan fabrika, gübreyi tarım ilacını imal edip satan fabrika fiyatını da belirliyor. Fakat gelin görün ki tarım ürünlerinde fiyatı onu üretip ve satan üretici köylü değil alan tüccar ihracatçı ya da şirketler belirliyor. ‘Senin domatesine şu kadar para veririm’ diyor. ‘Fındık şu kadar lira’ diyor. ‘Çayı şu fiyattan alırız’ diyorlar. Emek veren, üretim için girdi maliyetini karşılayıp üreten köylü ama üzerinden kâr sağlayan tarım ve gıda tekerleri, asıl bu durumun değişmesi lazım.
Toplama işçiliğinin bile 1 lira olduğu domatese 1 lira 70 kuruş fiyat dayatmak, fiyat istikrarını da ürün fiyatını baskılayarak gerçekleştirmeye çalışmak, dayatılmasına seyirci kalmak insafsızlık diyebiliriz. Ama yetmez. İçinde bulunduğumuz durumu insafla, vicdanla açıklamak saflık olur. Bu AKP iktidarının kimin iktidarı olduğunu göstermesi açısından önemli bir durumdur. AKP, emekçinin, üretici köylünün değil, tarım ve gıda tekellerinin, salça fabrikası patronlarının iktidarıdır. O nedenle de üretici köylü kazansın diye değil, salça fabrikası patronları kazansın diye çalışmaktadır.
Peki ne yapmak lazım? Tepkimizi gösterdik, bağırdık, hükümeti de istifaya çağırdık… Döndük evimize! Sorun çözülüyor mu? Hayır.
Birincisi; girdi maliyetlerinin düşürülmesi, desteklerin artırılması, yılında ve gününde verilmesi, tarımsal üretimde kullanılan tüm girdilerde ÖTV ve KDV'nin tamamen kaldırılması, geçimlik tarım üretimi yapan çiftçilerin borçlarının silinmesi, tarım ürünlerinde taban fiyat belirlenmesi ve bunun altında fiyat dayatmasının yasaklanması vb. talepler etrafında birleşilmeli. Üretici köylüler ürettiği üründen, memleketinden, milliyetinden, inancından kaynaklı bölünmüşlüklerine son vermek üzere bir mücadele örgütünde, yani üretici köylü sendikasında bir araya gelmeli. Bu durum ayrı ayrı duran üretici köylülerin birleşik bir güç haline gelmesini sağlarken, tekeller lehine hayata geçirilen tarım politikalarının üretici köylüler lehine çevrilmesi için de baskı oluşturma aygıtı olacaktır.
Evrensel'i Takip Et