11 Ağustos 2024 06:53

‘Ölmez ağacı’ zeytin ölüyor

Türkiye’de zeytin üreticileri, geçtiğimiz yılın dahi altında fiyat ile ürünlerini satıyor. Üreticilerin yeni sezon için açıklanacak fiyattan umudu yok.

Fotoğraf: Sevil Arıcı/Evrensel

Paylaş

Gözde TÜZER

Gemlik, Mudanya ve Trilye deyince akla tek şey geliyor: Zeytin… Üstelik Gemlik zeytini; Avrupa Birliği tarafından coğrafi işaretli ürün olarak resmen kabul edildi. Raf ömrü, kalitesi ve lezzeti ile sofraların vazgeçilmezi… Zeytin dünyada “var” yılında. Ancak Türkiye’de üretici için “yok” yılı demek yalan olmaz. “Ölmez ağacı” denilen zeytin ölürken, üreticiyi de yanında götürüyor.

Bir zeytin ağacı 10 yılda ortalama verime ulaşırken, 15 yılda maksimum verim sağlıyor. Bir dönümde 26-27 civarında ağaç bulunuyor. Ağaç başı ortalama çiğ zeytin ise 10 kiloya yakın. Bölgede hasat ekim- kasım aylarında yapılıyor. Zeytini vuran “halkalı leke” hastalığı nedeniyle zeytinlikte bakırlı ürünler kullanımı yaygın. 2022’de Marmara Birlikin havzasında 80 bin ton zeytin bulunuyordu. Bu yıl da ona yakın olması bekleniyor. Birlik kasım ortasında kaç ton ve ne kadar alacağını açıklıyor. 2023’te yağlık zeytinin alış fiyatı kilo başına 45 TL oldu. Üreticinin gözü Birlikin bu seneki açıklamasında… Birlik ise henüz rekolte taraması yapmadıklarını ancak geçtiğimiz yıllardan daha kötü olmayacağı görüşünde.

GİRDİLER YÜZDE YÜZ ARTTI

Sedat Kılıç ve Yaşar Kılıç; Mudanya’da yıllardır zeytin ve incir üretiyor. “Bu sene var yılı diyoruz ama biz pazarda markette zeytinin kilosunu çok yüksekten alıyoruz” derken, Yaşar Kılıç söze giriyor: “Biz de çok ucuza satıyoruz.” Peki neden böyle?

Zeytin ağacının olmazsa olmaz bakırlı besleme ürünlerin geçtiğimiz yılla bu sene arasındaki fiyat farkı 6-7 kat. Sedat Kılıç “Geçen yıl 350-450 liraya bakırlı vardı, bu sene 1200 -1300 lira” diyor. Üstelik bu bakırlı ürünler senede 10-12 kez zeytinlere verilmek zorunda.

Mudanya Ziraat Odası Yönetim Kurulu Üyesi Sercan Karpuz, “2023 yılının mayıs ayında 19 liraya mazot 600 liraya gübre, 2 bin 250 liraya bakırlık almışız. Bu bakırlık bu sene 4 bin 250 lira. Mazot 43 lira 60 kuruş. Bir tür gübre olan 3.15 de 750 lira” diyor ve ekliyor: “Şu an 1500 liraya yatılı işçi maliyeti var. Çünkü sabah toplanıyor, akşam zeytin seçiliyor. Aslında baktığımız zaman girdiler de yüzde yüz artış olmuş. Geçen sene kilo başı 45 liraysa bu sene 90 liradan başlaması lazım.”

Karpuz’un dediği gibi bir diğer maliyet de işçi maliyeti... Yaşar Kılıç anlatıyor: “Asgari ücretin günlük yevmiyesi 600-700 lira. Ben 1000 lira veriyorum ama sigorta yapamıyorum. Bu nedenle insanlar sigortalı işleri tercih ediyor.” Sedat Kılıç ekliyor: “Bir de bizim işimiz sezonluk. Örnek veriyorum 2 ay ama insanlar tüm yıl evini geçindirmek zorunda…” 

‘ALANI AZ GELER, VERENİ ÇOK GELER’

Tüm Üretici Köyü Sendikasının (Tüm Köy Sen) Kurucu Üyeleri arasında yer alan, Eşkel Köyü eski muhtarı ve kendisi de zeytin üreticisi olan Mehmet Eker işçi maliyetleri için şöyle diyor: “‘Alanı az geler, vereni çok geler’ diye bir söz vardır. Alan için bugün 1000 lira yevmiye çok ciddi bir para değil. Ama veren için o parayı bulması gerekiyor. Biz yardımcı emekçilerin yoksullaşmasıyla da ilgili.” Eker geçtiğimiz yıllardaki örnekleri şöyle anlatıyor: “Geçen sene 2023’te işçiler Karacabey’den gelmişti. 600 TL vermiştik. Bir önceki sene 2022’de 300 lira+25 lira da fark vermiştik. Ama bu sene bizim köyde 1200 lira incir yevmiyesine anlaşmışlar. Zeytin yevmiyesi de o civarlarda olur. 1500’e anlaşanlar da var. İşçilik gideri yüzde yüz artmış durumda.”

Mudanya Ziraat Odası Başkanı Zekai Samast, “Zeytin bir yere çıktı ama marketlerin rafında çıktı. Tarladan bedavaya alınıyor ama tüketicinin alacağı çok yüksek oluyor. Tüketici de mutlu değil, üretici de mutlu değil ama aradakiler çok mutlu” diyor. 

Sercan Karpuz şöyle diyor: “Girdi maliyetleri üzerine koyarak ilerliyor fakat fiyat istikrarı geri çekilmeye çalışılıyor. Raflardaki fiyatları sabitlesin diye yurt dışına zeytinyağını yasakladılar. Girdi maliyetleri yükseliyor alış tutarları aşağı iniyor. Şimdi zeytin tüccarı Gemlik’ten bizim zeytinin yüzüne bile bakmıyor.”

GÖZLER MARMARA BİRLİKİN AÇIKLAYACAĞI FİYATTA

Zeytin ağacı hasat verdi, işçi bulundu ve zeytinler toplandı. Her şey tamam mı? Tabii ki değil. Bu bölgede ürünler Marmara Birlike veriliyor. Marmara Birlike üye olurken üretici kaç tonu birliğe vereceğini beyan ediyor. Örneğin “Ben 20 ton zeytin verebilirim” diyor. Ancak buna rağmen birlik kota koyuyor ve piyasadaki zeytinin sadece yüzde 30’unu alıyor. Yüzde 70 dışarıda kalıyor. Dışarıda kalan ya tüccara satılıyor ya da “kaba” ve “mahzene” konuyor. Tüccar ise elbette piyasanın altında alma derdinde.

Mudanya Ziraat Odası Başkanı Zekai Samast bu sene rekolte ortaya çıkmadan fiyat söylemenin mümkün olmadığını söylüyor ve devam ediyor: “Ama şimdiye kadar bir önceki senenin altına düştüğü zaman olmadı. Ben geri çekilmeyeceği kanaatindeyim ama üzerine koyar mı, onun çabasını veriyoruz. Yüzde yüz bir beklentimiz yok. Çiftçinin kredileri var. Şu anda 100 liraya 90 liraya veriyor. ‘El aleme rezil olacağıma malım rezil olsun. Bankadan icra geleceğine zarar edeyim’ diyor.”  

Tüm Köy Sen Kurucu Üyesi Mehmet Eker ülkedeki ekonomi politikalarından bağımsız bir durum olmadığı görüşünde: “Emekli aylıkları, işçi aylıkları onların gelirleri çok iyi olsa herhangi bir tarım ürününün bu kadar kötü fiyatlandırması mümkün değil. 10 bin lira, 20 bin lira maaş alan insanlara ben nasıl 400 liraya zeytin satacağım?​”

Yaşar Kılıç, Marmara Birlikin dünyanın en büyük entegre tesisi olduğunu belirterek “Dünyada bir malın yüzde 30’una sahipsen orada en büyük söz sahibisindir” diyor ve ekliyor: “Parayı aracı kazanıyor. Girdiler yüzde 100 arttı ama Marmara Birlik bize yüzde kaç verecek? Enflasyonu yükseltmemek için en fazla yüzde 25 verecektir. Ama bu benim giderimi karşılamaz ki…” 

FİYAT DÜŞÜRMEK İÇİN BİNBİR ÇABA VAR

Mudanya’nın 36, Nilüfer’in 42, Kemalpaşa’nın 100 küsur köyü bulunuyor. Mudanya Ziraat Odası Yönetim Kurulu Üyesi Sercan Karpuz “Çiftçi diyor ki ‘Yağlık bu sene 20-25 lira olacakmış’. Bu sadece algı psikolojisi ve kahve ağzıyla konuşuyorlar. Benim geçen sene verdiğim 45 lira yağlık zeytine, sen ‘20-25 lira olabilir, bu sene zeytin çok senesi’ dersen olmaz. Ağaç aynı ağaç, zeytin gene zeytin” diyor.  

Mehmet Eker de köylerde algı oluşturulmaya çalışıldığını belirtiyor: “Birileri tarafından köylerde algı oluşturulmaya çalışılıyor. ‘Bu sene mal çok, ürün çok, bunu ne Birlik kaldırabilir ne yağhaneler kaldırabilir. Dua edin de kaldırsın Birlik’ Bu çok iğrenç bir algı.”

ŞUBATTA 135 TL, AĞUSTOSTA 100 TL

Yukarı da söylediğimiz “kaba koyma” ya da “mahzene atma” ne peki? Üretici ağaçtan topladığı zeytini kuyulara koyup tuzluyor ve yenebilir hale getiriyor. Bu seneki sorunların başında da bu geliyor. Zira tüccar hazır hale gelen zeytine, çiğ zeytinden bile daha az para veriyor.

Sedat Kılıç “Kooperatife verseydik ya da tüccara satsaydık, peşin ya da parça parça paramızı alacaktık, şu ana kadar paramız cebimizdeydi, bir şekilde değerlendirecektik, borca girmeyecektik. Kaba attık, biraz yüksek kazanalım diye. Bir de fiyatı düştü” diyor. 

Mehmet Eker ise bununla ilgili bir de kendi yaşadığı örneği veriyor: “Şubat ayında sattım zeytini. Mahzen çıkışı 260 olan zeytini 135 liraya, 300 olanı 85, 350 olanı 65 liraya satmıştım. Şubattan sonra kötüye gitmeye başladı. Geçen hafta bir arkadaşımız satmaya çalıştı tüccar almadı, ‘Fiyat yok’ dedi, zeytin bozulacak artık. 135 lira zeytine tahminen 97-100 lira, 85’e 75, ufaklara da 50 lira yazarlar. Şubattan bu yana enflasyon artmasına, üreticiler parasının yüzde 60’ını enflasyona kaptırmış olmasına rağmen, satmış olduğu üründe de geriye çekilme var. Markette Marmara Birlikin 380 birimlik 800 gramlık ambalajı 400 küsur liraya geliyor. O zeytini bizden 50-60 liraya aldılar. Birlik kendini fiyatlandırma anlamında koruyabiliyor.”

Türkiye, dünya üzerinde mineral bakımından en zengin yağa sahip. Ancak ihracat yasak… Gerekçe olarak iç piyasada fiyatların artması gösterilirken, dökme ve varil zeytinyağı ihracatı 1 Ağustos 2023'te yasaklandı. İrileşemeyip sofralık olamayan zeytin, yağhanelere “zeytinyağlık” olarak veriliyor. Ve bu yıl eğer yağmurlar yağmazsa zeytin irileşemeyecek ve zeytinin yüzde 80’i yağlık olacak. Sedat Kılıç “Bu sene yağlık zeytin aşırı olacak. Bu nedenle onlar da fiyatı geri çekti. Köylü onu da sıktıramayacak. Çünkü onun da bir maliyeti var. 1 kilo sıkım maliyeti 7 lira, 1 ton 7 bin lira” diyor.

BU SENEDEN BEKLENTİ: ÖNÜMÜZÜ GÖREMİYORUZ Kİ

Üreticinin gelecekten beklentisi zayıf. Üreticiye soruyoruz: “Bu seneden beklentiniz ne?​” Cevap aynı: “Önümüzü göremiyoruz ki”

Yaşar Kılıç anlatıyor: “Bu sene fiyatlar geçen senenin de gerisinde. Dünyada zeytinyağından dolayı fiyatlar yükselirken Türkiye’de geri geliyor. Eğer ihracat serbest kalırsa dünya pazarı yükseliyor. Dünyayı takip ederlerse para kazanırız.”

Zekai Samast geçmiş yıllarla yaptığı karşılaştırmada şunları aktarıyor: “80’li yıllarda bizim babalarımız gurbetçilik yaptı. ’90’lı yıllarda gurbetçilik bitmeye başlamıştı. 2015’ten beri tekrar başladı. Şu an benim çocuklarımın bir tanesine ‘Geç traktörün üzerine git şu bahçeyi ilaçla’ desem bilmiyor. Şimdiki çocuklar bu işten ekmek yiyemeyeceğinin farkında. Bu sadece zeytin için değil tüm tarım için geçerli.”

Bir yandan da bakanlar, yetkililer her televizyona çıktığında aynı cümleyi kuruyor. “Çiftçiye destek veriyoruz.”

Zekai Samast Meclis TV izlediğini anlatıyor: “Muhalefet çıkıyor ‘Üreticilerin sorunları var’ diyor. İktidar çıkıyor diyor ki ‘Üreticinin zirai ürünlerin ödenememe oranı yüzde 1.’ Verilere bakınca doğru. Ama üreticinin elindeki araziler parsel parsel satılıyor. Örneğin krediyi ödeyemeyeceğini anladığında mal satıyor. Krediyi ödemiş ama eksilmiş.”

Sedat Kılıç diyor ki: “Ben 113 dönüm yer işletiyorum. Yaşar abi Burgaz’ın en büyük üreticilerinden bir tanesi. Örnek veriyorum 100 dönüm yer işletiyorsun, mazot olarak aldığı para 10 bin lira yoktur.” Yaşar Kılıç “Aldığım mazot ile bir kere yerimi süremiyorum. İlk 2001’de çıktığında girdilerin bir kalemini görüyordu. Ama şimdi bir sürümünü karşılamıyor” diyor.

Türkiye’de tarımın 3 ayak üzerine oturduğunu belirten Yaşar Kılıç “Devlet, tüccar, üretici. 22 yıllık AKP hükümetinde her gelen tarım bakanı bir öncekinin yaptıklarının hepsini bozdu. Tüccar zaten ne öldürür ne güldürür. Arada biz olduk şamar oğlanı. Ama tek ayak üzerine oturması lazım o da üretici…”  Mehmet Eker muhtar olduğu 2015 yılında Eşkel’de 1 yıl içinde 242 parsel satış yapıldığını zaten hane sayısının 242 olduğunu ekliyor.

ZEYTİN NEDEN PARA YAPMIYOR?

Sorunlar sadece girdilerden ibaret değil. Tüm bunlar yaşanırken soruyoruz, “Zeytin neden para kazandırmıyor?​”

Mehmet Eker bunun pek çok sebebi olduğunu söyleyerek şöyle sıralıyor: “Örneğin ovalı arazilere zeytin ektiler. Tütün ekim alanları yasaklandı, şekerpancarı pamuk kotaları getirildi. Buğday, ayçiçeği fiyatlandırılmadı. 2000’lerde tarımla uğraşan insanlara 10 yıllık kredi verdiler. Başka bir örnek; aşırı ekim oldu, ürün çok oldu. Ayrıca Türkiye’deki ayçiçeği ve zeytinyağı markalarının hepsi satıldı ve bu ihracat yasakları konuşulurken onlara ucuz ham madde yapmak için de bu kısıtlamaları yapıyorlar. Dökme yağ yasak ama ambalajlı satmak serbest.”

Türkiye’de tarımla ilgili planlı bir plansızlık olduğunu söyleyen Yaşar Kılıç, “Zeytin, fakir toprağın zengin ağacıdır. Ovaya zeytin ekilmez. Manisa’da pamuk para yapmadı, zeytin ekildi. Tütün fabrikaları kapandı, zeytin ekildi. Zeytin ölümsüz ağaç. Zeytin ektiğinizde tütün, buğday, üzüm ekemiyorsunuz. Başka bir ürün ekemiyorsunuz. Ama planlama yapılmadı” diyerek plansızlığı anlatıyor.

Planlı programı ise şöyle açıklıyor: “Türkiye’deki tarım dünya sermayesi tekellerinin eline geçiyor. Çiftçiyi nasıl çıkaracak tarımdan, borçlandırarak. Ben kredi çekiyorum, ödeyemeyince yerimi satıyorum, karteller alıyor. Ve bunu da planlı olarak yapıyorlar.  Benim borç vadem 31 Aralık. O günden hemen sonra bana tebligat geliyor. Ben o borcu ödemek için arabamı satıyorum, traktörümü satıyorum, olmazsa yerimi satıyorum.” 

Sedat Kılıç ise “Kazanamıyoruz” diyor ve ekliyor: “Geçmişte çocuğunuza hem düğün yapıp hem ev alabiliyordunuz. Şimdi bırak ev almayı, yer satmadan düğün yapamıyorsunuz.”

Zekai Samast hükümetin şimdilerde planlama yaptığını aktararak “Planlı tarım diye bir şey gündeme getirdiler. Yüzde 6 meyil olmayan yere meyve bahçesi yapamıyorsun. Sonra onu yumuşattılar. Dönüm şartı koydular. Mudanya için 4 kalem üründen buğday, ayçiçeği, soğan ve mısır sayılıyor. Örneğin soya fasulyesi ektin. İlçe tarım gelip diyecek ki ‘Buraya ekemezsin’. 2. yıl benzer bir durumda ceza kesecek. 3. yıl ise cezai yaptırımı artıracak. Ama bunun şimdiye kadar yapılmış olması gerekirdi.”

Mehmet Eker ekliyor: “Planlama masa başında ve ülkenin gerçek ihtiyaçlarını karşılamayan bir tezden giderse uçuk kaçık oluyor. Eğer ihtiyaçtan hareketle planlama yapılırsa hiçbir aksaklık olacağını düşünmüyorum ben. Bürokratların para bulmak için Katar’a gitmesine de gerek kalmaz. Ne ona ihtiyaç olur, ne Ukrayna’nın, Kanada’nın, Hindistan’ın bir ürününe ihtiyacın kalır ne de tarımsal üretimde yaşayan insanlar mutsuz ve umutsuz olur.”

BELEDİYELERE ÇAĞRI VAR

Zekai Samast, devletin enflasyonu dengelemek için üreticiyi tırpanladığını hatırlatarak yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor: “Devlet bizim girdi maliyetlerimizi dengeleyecek ya da düşürecek. Enflasyonu düşürmek istiyorsan benim maliyetlerimi düşüreceksin. Yatçılara RORO’culara verdiği mazotta olduğu gibi, ben de daha uyguna alacağım. Gübremi ilacımı daha uyguna alacağım. Üretici de kendi iradesiyle kooperatif kuracak.” 

Memet Eker ise “Alınan kararlar tarımsal üretimden uzaklaştırmaya doğru gidiyor” diyor ve anlaşmaları örnek gösteriyor: “Ukrayna’ya Rusya’yla savaşı sürdürebilmesi için ‘Buğday alacağız’ dediler. Orada Ukrayna köylüsünü desteklemek için bir politika da yoktu. Alınan kararların hepsi bizim çıkarlarımızla tezat oluşturuyor. Mesela Suriye’ye girdiler. İlk taahhüt oradan zeytin ve zeytinyağı almak oldu. Alınan kararların, dış politikanın malzemelerinden birine dönüştürülmesini ve köylünün ilk kurban edilmesini doğru bulmuyorum. Oysa tersi olmalı. Ülkenin bir ürüne yıllık ihtiyacı olabilir. İhracata da ihtiyacı olabilir ama planlama yapılırsa eksiklik olmaz. Türkiye de alınan hiçbir karar üreticiye sorulmuyor.”

AKP’den ümidi kesen üretici CHP’li belediyelere de çağrı yapıyor: “Belediyeler her mahallede bir pazar açabilir. Her mahallede bir kooparatif açabilir.” Yaşar Kılıç ve Sedat Kılıç özellikle mahallelerde açılacak pazarlar ya da marketlerle yerel üreticilerin güçlenebileceğini söylüyor. Mehmet Eker ise Bursa genelinde BESAŞ’ın ekmekte yaptığı gibi ürünleri satabileceğini aktarıyor. Belediyelerin 50 yıl önceki belediyecilikten farklı bir anlayış benimsemesi gerektiğine dikkat çekiyor.

MALİYET KATLANIYOR

Marmara Birlikin Marmara Bölgesi’nde 8 kooperatifi var ve bu ortaklarından sofralık ve yağlık zeytin alıyor. Mudanya bölgesinde ise 7 bine yakın ortak, 5 ilçe ve 76 mahalleye bağlı.

Mudanya Marmara Birlik Zeytin Tarım Satış Kooperatifi Başkanı Sayın Cüneyt Soylu, Marmara Birlikin zirai ilaç, gübre ve mazot destekleri verdiğini ve üretim sezonunda da üreticinin ürün vererek geri ödediğini söylüyor.

Soylu, herkesin kooperatife olan ortaklığının farklı olduğunu kiminin 500 kilo ile kiminin 10 tonla ortak olduğunu söyleyerek, “Zeytin üreticisinin en büyük ilaç girdisi bakırlı ilaçlar. Nisan ayı gibi dağıtmaya başlıyoruz zeytin üretimi başlamasına yakın da durduruyoruz. Ekim ayının sonunu buluyor. Ve üretici bizden bu ürünü alırken sezonda kaç para ödeyeceğini bilerek alıyor. Geçen sene bakırlının 10 kilo fiyatı 2 bin TL. Bu seneki fiyat da 2 bin 980 TL. Buradaki hesabı yaparsak bakırlı ilaca yüzde 50 zam gelmiş oluyor. Serbest piyasada ürünleri isteyen istediği fiyata satıyor. Üreticiden çıktıktan sonra son tüketiciye gelene kadar aradaki aracıların da kazancı var. Ama onlara sorunca da kiralar, işçilik ücretleri devreye giriyor” diyor.

2023’TE YAĞLIK ZEYTİN 45 TL

Marmara Birlikin imkanlarını ortakların menfaatleri için kullandıklarını aktaran Soylu “2022 - 2023 yılında ülkemizde açıklanan tarım ürünleri fiyatlarının içerisinde en yüksek zeytindi. 54-56 liradan olan başfiyat 110 lira sonradan 120 lira oldu. Yağlık fiyatı küresel sebeplerle 16 lira 50 kuruştan 45 liraya yükseldi” Ancak Soylu serbest piyasada durumun değişkenlik gösterdiğini söylüyor: “Yaklaşık 1 aydan beri köye tüccar uğramıyor. Tüccara sorduğumuzda parasının faizde olduğunu, kendi deposunda bulunan stoku havuzdan çekip paketleyip ihtiyaç olduğu kadar sattıklarını söylediler. Onun için serbest piyasada böyle bir yavaşlama var” ifadelerini kullanıyor.

KÜRESEL SORUN ZEYTİNYAĞI

Yağlık zeytinle ilgili küresel boyutta bir sorun olduğu görüşünde olan Cüneyt Soylu durumu şu sözlerle anlattı: “Geçen sene haziran ayında zeytinyağının fiyatının yükseldiği söylenmeye başlandı. Bir anda havuzdaki zeytin fiyatları 18-22 TL bandından 25-30 TL’ye çıktı. Sebebi İspanya’da son 40 yılın en büyük kuraklığının yaşanmasıydı. İspanya tüm dünyaya zeytinyağını satan bir ülke konumunda. Bizden de dökme olarak alıp kendi ülkelerinde paketleyip satıyorlar. O ara Ticaret Bakanlığı zeytinyağı fiyatının yükseldiğini tespit ediyor. Bu sefer dökme olarak ihraç edilmesi durduruldu. Ülkemizde 450 bin ton gibi bir zeytinyağı üretimi gerçekleşti geçen sene. Ve ihracat yasağı kaldırılmadı. Bu sırada aracı kişilerin elinde 8-10 bin tonluk zeytinyağı stoku oldu. Ülkemizde de kayıtlı 200 bin ton kadar zeytinyağı oluştu.”

BU SENEDEN BEKLENTİ NE?

Soruyoruz: “Peki bu seneden beklenti ne? Üstelik zeytin üreticisi Birlike de tepki gösteriyor…”

Soylu anlatıyor: “Çiftçi haklı. 8 liraydı zeytin, sonra 16 buçuk oldu, oradan 45 lira oldu. 3-4 yıldır yüzde 100 olunca… Şimdi tam bir rekolte tahminimiz yok. Biz de eylül ayında sahaya çıkıyoruz. Rekolte meydana geliyor ve Türkiye’de ne kadar ürün olduğu bizim de önümüze geliyor. Bu seneki beklenti açısından bir şey söylemek hiç doğru değil. Kötü olacağını hiç tahmin etmiyorum. Marmara Birlikin bize her zaman lazım olduğu bilinciyle hareket ederek bu fiyatları hem çantamıza hem de kalbimize koyup öyle gidiyoruz.”

Bazı marketlerde Marmara Birlikin ürünlerinin 400 lira civarında satıldığını ancak üreticiden çok daha ucuza çıktığını sorduğumuz Cüneyt Soylu şöyle cevaplıyor: “Geçen sezon birkaç kişi bana ulusal büyük marketlerden ‘Zeytin burada 300-320 lira’ diye resim attı. Ben hemen Birlikteki ticaret müdürümüzü aradım. ‘Marmara Birlikin kapısından çıkış fiyatı 150 TL’ dedi. Ancak 320 lira raf etiketi var. Biz de bundan muzdaribiz ama ortada bir serbest piyasa var.”

İNCİR 100 LİRANIN ALTINDA OLMAMALI AMA BUGÜN 50 TL’YE VERDİK

İhracatta önemli bir yeri olan incir Ege bölgesinin en önemli ürünlerinden biri. Ancak Bursa Siyahı’nın yeri ise ayrı. İzmir ve Aydın’dan sonra Balıkesir ve Bursa’da da üretimi devam eden incir ihracatı yapılan tarımsal ürünler arasında 5. ve 6. sırayı alıyor. İncir en hassas meyvelerden. Günü geldiğinde mutlaka ağaçtan toplamak gerekiyor. Yoksa düşüyor ve satılamaz hale geliyor. Ekim alanı ülke genelinde çok az. Üretimi devasa değil. Zamanı da kısıtlı.

Kendisi de hem zeytin hem de incir yetiştiricisi olan Mudanya Ziraat Odası Başkanı Zekai Samast, incirle ilgili örneği şöyle veriyor: “Geçen sene 2023’te ortalama incir fiyatları 60 lira civarındaydı. İsviçre’de de taneyle alınıyor. Bir arkadaşımız baktı o yıl. 1 İsviçre Frangı idi fiyatı orada yani 39 Türk lirası. Bugün yani 2024’te hâlâ 1 İsviçre Frangı. O incir 60 gram civarındadır yani 1 kiloda 15 incir olur. 15 İsviçre Frangı. Ama bizde beklenti 3 avro. 120’den açılabilir belki ama aklımızdaki 100 TL bile değil. Bugün 60 liraya satılan incir 100 liranın altında olmamalı ama üretici 80 liraya bile razı olmuş durumda. Hiçbir üründe fiyatlandırma olmadı.”

2 YILDIR TOPLANTI YAPMAYAN İHRACATÇI

İncir özel bir ihracat ürünü olarak yer alıyor. Ancak 2 yıldır Uludağ İhracatçılar Birliği toplantı yapmıyor. Samast son toplantıda konuşulanları şu sözlerle aktarıyor: “2 yıl önceki toplantıda bazı firmalar çekildi ya da sadece bir iki köye kantar açtı. ‘Biz yurt dışından sipariş alamıyoruz’ dediler. Sorduk: ‘Niye alamıyorsunuz?​’ O zaman şöyle demişlerdi bize: ‘Sizin ülkenizdekiler enflasyona alışkın olduğu için bizim Zekai’nin algıladığı gibi değil Hans’ın yüzde 5’lik enflasyonu algılaması. İncir bizim için lüks tüketim artık, vatandaşımız ana gıdaya yöneldi. Ben bu işten zarar etmek istemiyorum, o yüzden almıyorum.”

İncir dökümünün bu yıl çok fazla olduğunu söyleyen Zekai Samast şöyle diyor: “Fiyat düşecek gibi olacak ama ay sonuna doğru yükselecek. İhracatçı incir bulamayacak gibi. Üretici iç piyasaya 50-60 TL bandında satıyor. Benim kendi mahallemde kabzımal gelip alıyor. Bugün (6 Ağustos 2024) 50 lira idi kilo başı. İhracatta da sipariş almışlarsa malı bulmak için her türlü taklayı atar tüccar. Ama sipariş almışlarsa...”

İNCİRDE ÖRGÜTLÜLÜK YOK

İncir üreticilerinin örgütsüz olduğunu ve üretici köylünün örgütlülüğe uzak durduğunu söyleyen Zekai Samast “Biz muhtarlar derneğinde muhtarları çağırıp ‘Ön plandaki üreticinizi getirin, her köyün katılım sağlayacağı bir birlik kuralım’ dedik. Ama oradan netice alamadık” dedi. Kamunun içinde olduğu bir kooparatif ya da yerel belediyelerin öncülüğünde örgütlenen bir ticari işletme de olabileceğini söyleyen Samast “İncirde zeytin gibi fındık ya da fıstıktaki gibi bir örgütlülük yok” diyor.  

ÖNCEKİ HABER

6 soruda tarım | Sermayeye nasıl teslim edildi, üretici köylü neden ayaklandı?

SONRAKİ HABER

İngiltere'de anti faşistler 50 kentte sokağa çıktı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa