12 Ağustos 2024 04:32

SUTR Yöneticisi Gary McFarlene: Bu daha başlangıç, daha çok örgütlenmeliyiz

İngiltere'de antifaşist eylemleri örgütleyen Irkçılığa Karşı Ayağa Kalk (SUTR) Kampanyası Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Gary McFarlane, Evrensel’in sorularını yanıtladı.

Gary McFarlene | Fotoğraf: Arif Bektaş/Evrensel

Paylaş

Arif BEKTAŞ
Londra

Yaklaşık iki haftadır İngiltere sokakları ırkçı-faşist ve antifaşist gösterilere sahne oluyor. Polis ve güvenlik güçlerinin yetersiz kalması sonucu etrafa saldıran, göçmen yakmaya çalışan faşistleri, antifaşistler sokağa çıkarak dağıttı. Birçok yerde çatışmalar olsa da asıl olarak kitlesel karşı eylemler faşistlerin geri çekilmesine neden oldu. Bu kitlesel karşı eylemleri sendikalar, kitle örgütleri, göçmen dernekleri, çeşitli siyasi partiler örgütlerken, en büyük rolü ise Irkçılığa Karşı Ayağa Kalk (SUTR) kampanyası oynadı. SUTR Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Gary McFarlane, Evrensel’in sorularını yanıtladı.

İŞİN CİDDİYETİ ANLAŞILINCA ANTİFAŞİST EYLEMLER BÜYÜDÜ

Irkçılığa ve faşizme karşı ciddi bir tepkiyi sokaklarda görüyoruz. İnsanların kitleler halinde sokağa çıkmasını neye bağlıyorsunuz?

Temmuz ayının sonuna doğru Tommy Robinson (EDL Lideri) Trafalgar Meydanı’nda binlerce ırkçı ve faşistin katıldığı bir miting yaptı. Biz de yaklaşık 5 bin kişiyle karşı bir eylem yaptık. Onlar bizden daha fazlaydı. Bunun sebebi; insanlar henüz tehlikeyi çok net olarak görememişlerdi. Fakat son 10 gün içinde şu gerçek açık bir şekilde ortaya çıktı: Bir kısım insan, renklerinden, din ve dillerinden dolayı öldürülmeyle karşı karşıya kalıyordu. Bu durum insanları şok etti ve insanlar işin ciddiyetini anladı ve sokaklara binlerle çıkmaya başladı.

Birkaç gün önce yaptığımız çağrıyla yine binlerce insan anında çağrı yaptığımız alanlara akın etti. Bu da hem ırkçılığın nasıl bir tehlike olduğunu ve hem de buna karşı mücadele etmek isteyen insanların çok daha fazla olduğunu gösteriyor. Burada halkın verdiği bir mesaj var: “Onlar Britanya halklarını temsil etmiyorlar ve onları durduracağız.”

30 Temmuz’dan başlayarak birkaç gün faşistler ülkede terör estirdiler. Fakat geçtiğimiz çarşamba günü her şey tersine döndü. Yaklaşık bir hafta etrafa saldıran, yakan, yıkan faşistler, on binlerin sokaklara çıkmasıyla ortalıktan kayboldular. Kaybolmalarının nedeni ne polis ne hükümet ne politikacılar ve ne de devletti. Tamamen antifaşist ve antiırkçı halkın sokakta gösterdiği tepkiydi.

İNGİLTERE SAVAŞLARI ORGANİZE ETMESEYDİ BU KADAR GÖÇMEN OLMAYACAKTI

Robinson ve Farage’ın ırkçıların sokağa çıkmasında önemli rol oynadıkları bir gerçek. Hükümetlerin de bir rolü var mı sizce?

Elbette. İzlediği politikalarla daha büyük rol oynuyor. Göçmenlere karşı nefret söylemleri ve hedef göstermeler sürekli yaşandı. Müslümanlara karşı da nefret söylemleri sürekli oldu. Bunu, Ortadoğu’da sebep oldukları savaşlar ve katlettikleri milyonlar konusunda kendilerini haklı çıkarmak için yapıyorlar.

Tony Blair (Eski İşçi Partisi Lideri ve Başbakan) gibi bir politikacı, yalan üzerine kurduğu senaryo sonucunda Irak’ta bir milyon insanın ölümüne neden oldu. Savaş sonrası da milyoner oldu. Ülke içinde sürekli ayırımlar yaparak, insanları çeşitli şekillerde tarif ederek, başta Müslümanlar olmak üzere kültürel yapılarını tartıştırarak emekçi halkı bölmeye ve ön yargılı hareket ettirmeye çalıştılar.

Göçmenler ve mülteciler için de benzer bir uygulama içindeler. Eğer İngiltere, başta Ortadoğu olmak üzere, dünyanın çeşitli ülkelerinde savaşları organize etmemiş olsa, bu kadar göçmen ve mülteci de olmazdı. Dünya, bunların politikalarıyla daha güvensiz bir gezegen oldu.

BİRLİKTE MÜCADELE ETME REFLEKSİ ETKİLİ OLDU

Avrupa’daki birçok ülkeden farklı olarak, İngiltere’de ırkçı ve faşistlerin, antifaşistler sokaklardan çekilmelerini sağladı. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Birlikte mücadele etme stratejisinden kaynaklanıyor. İngiltere’de Filistin meselesine bakış, kimlere oy verme ile ilgili yaklaşım ve toplumun bölünmesinin zararları daha net olarak ortaya çıkmış durumda. “Siyah Hayatlar Önemlidir” eylemlerinde de gördük. Birlikte mücadele, halkın bir şekilde bilincine yerleşmiş durumda. Çünkü halk, bölündükçe zararlı çıkıyor. Tabii ki bunda çeşitli kampanya gruplarının, bazı sendikalar ve bazı sol partilerin de önemli rolü var.

Öncelikle çoğunluk olduğumuzun farkında olmamız lazım. Büyük sayılarla sokağa çıktığımızda sokaklarımızı faşistlerden temizlemiş oluruz. Eğer korkar ve evlerimizden dışarı çıkmazsak, o zaman faşistlerin sokaklarımıza çıkmasına neden oluruz.

İNGİLTERE’DE KAMU HİZMETLERİ GÖÇMEN EMEĞİYLE AYAKTA

Sağcı kesimler, göçmenleri hedef alırken ülkedeki çeşitli hizmetlerden söz ediyorlar. Sağlık, eğitim, konut gibi alanları kullanıp ülke ekonomisine zarar verdiklerini iddia ediyorlar. Bu iddia konusunda ne düşünüyorsunuz?

Bunu delice bir yorum olarak görüyorum. Örneğin sağlık servisimiz (NHS) verilen emeklerle ayakta duruyor. NHS’de oldukça fazla göçmen işçi çalışıyor. Onlarsız sağlık hiçmeti paramparça olur. Zaten NHS kurulduğu zaman, Karayipler ve Afrika’dan sözde “ana vatan”a getirilen sağlık emekçilerinin katkıları alınmıştı. Göçmenlerin, şu anda İngiliz halkının aldığı sağlık hizmetinde çok büyük emekleri var. Hastaneler, Londra Metrosu, posta ofisleri ve başka birçok hizmet alanı, göçmen işçilerin büyük emekleriyle ortaya çıktı.

Bu sistem iki yüzlü bir politika izliyor. Hem, “göçmenler sorun” diyor ve hem de patronların gazetesi Financial Times “Daha fazla göçmene ihtiyacımız var” diyor. Çünkü göçmenleri ucuz iş gücü olarak kullanmaya devam etmek istiyorlar. Bir de bazı işlerde yerliler çalışmadığı için göçmenlerin gelip bu işlerde çalışmalarını istiyorlar.

FAŞİZM SADECE GÖÇMENLER DEĞİL HERKES İÇİN TEHDİT

Gösterilerde genç beyaz İngilizlerin ezici çoğunluğu oluşturması dikkat çekiyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Bu bize bir gerçeği gösteriyor. Irkçılık ve faşizm herkes için bir tehdittir. Sadece Müslüman, siyah ya da başka göçmenler için değil. Bir arada yaşamak isteyen herkesi tehdit ediyor. Asya, Afrika ve Müslüman bazı kesimler, saldırılardan dolayı tedirgin olup sokağa ve eylemlere çıkmada tereddüt ediyor. Son birkaç gündür bu biraz değişti ama hâlâ çok etkili katılmıyorlar. Ama İngiliz gençliği başından beri “Sokaklarımızda faşist istemiyoruz” diyerek büyük bir duyarlılık gösterdi. Çünkü ırkçılık ve faşizm, bana olduğu kadar onlara da zarar veren bir hastalıktır.

Bir de önemli olan bir gerçek var. Örgütlülüğümüzün gücü. Örgütümüzü ne kadar güçlendirirsek o kadar başarılı olacağız. Başta sendikalar olmak üzere, tüm kurumlarla ortak hareketi güçlendirerek bu sorunun üstesinden geleceğiz. Özellikle işçiler olarak hep birlikte olmaya devam edeceğiz. Bunun için bizim sürekli attığımız bir slogan var: Siyah beyaz birlikte savaş, birlikte dinamit gibiyiz.

MÜCADELE UZUN SOLUKLU OLACAK

Bundan sonraki plan nedir? Irkçılığa Karşı Ayağa Kalk kampanyası neler yapacak?

Bu daha başlangıç. Bu mücadele yılları alacaktır. Öyle bir sistemde yaşıyoruz ki, çok farklı derin krizleri içinde barındırıyor. Ekonomik kriz, çevre krizi, politik krizler, açlık krizi, eşitsizlik bu sistemin önemli sorunları. Ve bu sorunlar hemen çözülmeyecektir. Bu süreçte sistem sürekli faşistleri kullanacak ve toplumu, işçi ve emekçileri bölmeye çalışacaktır.

Bu oyunları boşa çıkarmak, daha iyi bir sistemde ortakça yaşayabilmek için örgütlü gücümüzü daha da büyütmek zorundayız. Kampanyamız da bu örgütlülüğü ve halkın bir arada duruşunu güçlendirmek için çalışmalarına devam edecektir. Bunun için 17 Ağustos’ta büyük bir konferans çağrısı yaptık. Eminim orada çok daha kapsamlı kararlar alıp, ırkçılığa ve faşizme karşı daha etkili bir mücadele hattına gireceğiz. Yerel örgütlerimizi güçlendirmek en büyük hedefimiz. Her mahalle ve sokakta SUTR grupları yaratmaya çalışacağız.

ÖNCEKİ HABER

Paris 2024: Bol hamaset ve Türkiye’nin kayıp altını

SONRAKİ HABER

CHP'li İlgezdi: İktidar çocukların hayallerini de mahvetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa