İşçi direnişleri mecliste: Mevzi, mücadeleler birleşmek zorunda
Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca son üç ayın işçi mücadelelerini, ücret zammı ve sendikalaşma mücadelesinin öne çıktığı işçi direnişlerini meclise taşıdı.
Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca Antep’te Son üç ayda yaşanan ücret zammı taleplerini sendikalaşma mücadelelerini ve direnişleri meclis gündemine taşıdı. Yüzlerce işçiyle gerçekleştirilen görüşmelerin ardından ortaya çıkan tabloyu anlatan Karaca Şimşek programın işçilere dayattığı yaşam koşullarına öfkenin arttığını ve direnişleri çoğalttığını, patronların bu talepler karşısında işten çıkarmaları arttırdığını ve bunu bir tehdit unsuru olarak kullandığını belirtti. Karaca, Antep’in Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu arasında yer alan işletmelerinde patronların iktidardan aldığı teşviklerle elde ettiği vergi indirimlerini ve imtiyazları değerlendirirken, “Ne istedilerse vermiş Erdoğan onlara” ifadelerini kullandı.
Karaca, emekçiler arasında biriken tüm öfkeye rağmen örgütlü ve birleşik bir mücadele gerçekleştirilemediği için iktidarın, halkın boğazını sıkan Şimşek programını kararlılıkla uyguladığını, Temmuz ayında emekçilerin hayatını zorlaştıracak düzenlemeler meclisten geçerken, ücretlerdeki erimenin tam gaz sürdüğünü dile getirdi. “İşçi ve emekçilerin karşılanmamış talepleri bütün yakıcılığıyla ortada duruyor. İşçilerin öfkeleri sendikaları da zorluyor. Türk-İş Başkanlar Kurulunun aldığı illerde miting kararı, Hak İş’in 3 kentte açıklama kararı da bunun bir göstergesi. Sermaye ve hükümet cephesi milyonlarca insanın yaşamını doğrudan etkileyen bu çetrefil sorunu şimdilik kayıpsız atlatmış olmanın rahatlığıyla hareket ediyor” diyen Karaca, bunun nedenlerine de işaret etti. “Asgari ücretin açlık sınırının altına düştüğü, çalışma ve yaşam koşullarının gün gün daha da ağırlaştığı, vergi dilimi sonucu ciddi ücret kayıplarının yaşandığı bir dönemde emek cephesi gerekli örgütlülüğü, gerekli hareketliliği gösteremedi. Sendikal bürokrasi bir şeyler yapıyor gibi gözükerek ama gerçekte bir şey yapmayarak -çok kere olduğu üzere- işçileri oyaladı. Tekstil başta olmak üzere kimi sektörlerdeki üretim daralmasına bağlı olarak gündeme gelen işten atmalar, işçilerde “işini kaybetme korkusu” olarak yansıdı.”
İŞÇİLER İŞSİZLİKLE KORKUTULUYOR
Mayıs, Haziran ve Temmuz ayı boyunca Antep’te ve ülkenin en önemli sanayi havzalarında yüzlerce işçiyle görüştüklerini ve buluşmalar yaptıklarını aktaran Karaca “İşçiler arasında tartışmalar büyük. İşten atma, ücret meselesi, baskılar, fazla çalıştırma, ek zammı bırakalım mevcut ücretlerde gecikmeler işçilerin en temel gündemleri. Bu ücretlerle yılın sonunu nasıl getireceğiz kaygısı işçi sınıfının ortak kaygısı. Tepki yayılıyor, ama herkes genel olarak büyük fabrikalara bakıyor, herkes bir kıvılcım bekliyor, ama kıvılcımın kendisi, mesai arkadaşı, bant arkadaşı olabileceğine güvenmiyor. Patronlar da bu durumdan sınırsızca yararlanma yoluna gidiyor. Bazı işletmelerde patronla sendika arasında kaç işçinin işten çıkarılacağı, kimin işten çıkarılacağı ile ilgili hayasız pazarlıklar dönüyor.” dedi
İŞÇİ DİRENİŞLERİ ŞİMŞEK PROGRAMINA ÖFKEYİ GÖSTERİYOR
Temmuzda ücretlere zam mücadelesinin kazanılamamış olmasının, işçi sınıfının sermaye, tek adam iktidarı ve sendikal bürokrasi karşısında sindiği, bütünüyle geri çekildiği anlamına gelmediğini ifade eden Karaca, Hatay’da Yolbulan Metal, İskenderun’da Befesa, İzmir’de Kristal Yağ, İzmir’de, Purmo, Çankırı’da Sumitomo, Gebze’de Mersen, İzmir’de Lezita, Kocaeli’de Novares, İstanbul Esenyurt’ta CarrefourSA işçilerinin mücadelelerini örnek gösterdi. “İşçilerin örgütlenme mücadelesi karşısında devlet, sermaye, patron kol kola seferberlik ilan etmiş durumda.” diyen Karaca İzmir KLS’de, Hugo Boss’ta, Cengiz’e ait Eti Bakır’ın Şirvan’daki ocağında, İstanbul Polonez fabrikasında, Zonguldak’taki Dinarsu fabrikasında, Manisa’da Bitron fabrikasında, Bursa’da Borusan Port’ta, Denizli’de Filidea Tekstil’de, Diyarbakır’da fırın işçileri arasındaki sendikalaşma mücadelelerine değindi. “İşçiler insanca bir yaşam ve çalışma koşulları için sendikalaşma mücadelesi veriyorlar, işten atmalarla, polis şiddetiyle karşı karşıya kalıyor. Işte Polonez fabrikasındaki insanlık dışı koşullar… İşçiler soğuk etten değersiz görülen bedenlerinin acısıyla direniyor, karşılarında polis dikiliyor. Sendikalı oldukları için işten çıkarılan 146 işçi Ürdün merkezli şirketin önünde eylem yaparken yine polis saldırısıyla karşı karşıya kaldı.. İşçiler, 28 gündür Çatalca’da bulunan fabrika önünde direnirken patron emekçilerin gölgesi altında beklediği ağaçları kökünden söktürdü. Patron örgütlenmek ve insanca yaşamak isteyen işçiye ağaç gölgesini bile çok görüyor” dedi.
“BELEDİYELER YANDAŞ KAYIRMA ALANLARI DEĞİLDİR”
Yerel seçimlerin ardından AKP’nin, CHP’nin, MHP’nin yönettiği, Ceyhan, İzmir, Menemen, Tepebaşı, Dikili, Çankırı, Altındağ, Çiğli, İpsala, Şehitkamil belediyelerindeki işten atmalara dair konuşan Karaca, Emek Partisi olarak belediyelerde taşeron ve sözleşmeli çalıştırmaya karşı olduklarını, belediyelerin yandaş kayırma, istihdam vaatleri ile oy depolama alanları haline getirilmesinin en çok emekçilerin haklarının gasp edilmesine neden olduğunu dile getirdi. Şunları söyledi. “İşçilerin mağdur edilmesinde CHP yönetimi kadar önceki dönem AKP yönetimi de sorumlu. Şehitkamil Belediyesi’nde seçim öncesinde AKP Şehitkamil İlçe Teşkilatı tarafından, muhtarlar kullanılarak işe alınacak kişilere ‘Biz seçilince size kadroya alacağız’ vaatleriyle, ilçe binasında işe alımlar yapılmış durumda. İşe, ekmeğe ihtiyaç duyan insanların böyle kandırılması kabul edilemez. Kütüphanelerde 10 yılı aşkındır çalışan öğretmenlerin de işe alım süreçlerinde nesnel kriterler uygulanmamış. Yapılması gereken açık ilana çıkarak, kriterler belirtilerek, liyakat ve mesleki yeterlilikler gözetilerek işe alımların yapılmasıyken AKP’li Şehitkamil Belediyesi çeşitli vakıf ve dernekler aracılığıyla, bazı durumlarda da tanıdığın tanıdığı şeklinde işe alımlar yapmış. Yeni yönetim AKP döneminde bu biçimde işe alınıp, uzun yıllardır bu kurumlarda çalışan öğretmenlerle yola devam etmek istemeyebilir. Ama öğretmenleri park bahçe işlerine sürgün ederek, mobbing uygulayarak işten ayrılmaya zorlamak hak gaspıdır. Öğretmenlerin haklarının verilmesi gerekir.”
“MÜCADELELER BİRLEŞMEZSE KIŞ DAHA ZOR GEÇECEK”
İşçilerin, kamu emekçilerinin, çiftçilerin, öğretmenlerin, çeşitli meslek gruplarının hak mücadelelerinin deneyimlerini aktaran Karaca “Emekçiler, bu süreçte Şimşek programını durduracak, hak gasplarını engelleyecek güçte neden olamadığımız konusunda gerekli dersleri çıkararak patronların ve iktidarın, elbette onlarla iş birliği içinde olan sendika bürokratlarının oyunlarına karşı uyanık olmak zorunda. Artık kaybedecek zaman kalmadı. Önümüzdeki günler daha çetrefilli gelecek. İşsizliğin yıkıcı etkileri eklenecek. Eğer gerekeni yapmazsak, ücretlerin daha da erimesi, yeni zamlar ve vergiler, özelleştirmeler, işsizliğin artarak devam etmesi kaçınılmaz. Eğer işçiler öne çıkmazsa, eğer emek cephesi derlenip toparlanmazsa, eğer patronların bizi aşımızla, işimizle tehdit etmesine boyun eğersek, eğer yanımızdaki işçiye güvenmez, birlik olmaz ve ses çıkarmazsak olacaklar bunlar. Büyük bir saldırı planıyla karşı karşıyayız. Bütün bu mevzi mücadeleler ayrı ayrı olmaktan kurtulmalı, birleşmeli, yan yana gelmeli.” diyerek birleşik mücadele çağrısı yaptı.
ANTEP’TE PATRONLARA KIYAK, İŞÇİLERE TEHDİT
Karaca, gazetemizin manşetine taşıdığı, Antep’in en büyük beş tekstil şirketinin ödediği vergilerin işçilerin ödediklerinin kat kat altında olduğu haberini de gündeme getirdi. “Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu arasında yer alan Zeki Mensucat, Merinos, Karafiber Selçuk İplik, Melike Tekstil ve Şireci Tekstil patronları, işçilerinin ödediği verginin yanında devede kulak kalan miktarlarda vergi ödemiş. Ne istedilerse vermiş Erdoğan onlara… KDV istisnası ve gümrük vergisi muafiyeti, sigorta primi işveren hissesi, yüzde 80’e varan vergi indirimi, yüzde 40 yatırım katkı oranı (YKO), gümrük vergisi muafiyeti, KDV istisnası, faiz desteği, istihdam desteği, yatırım teşviki… Ne ararsanız var.” diye konuştu. Patronlara bu kıyaklar yapılırken işçilerin işsizlikle terbiye edilmek istendiğini vurgulayan Karaca “Bu şirketlerde son 6 ayda küçülme vs gerekçesiyle yüzlerce işçi işten atıldı. Merinos'ta işten atmalar devam ediyor. Şireci'de bazı bölümlerin kapatılacağı gerekçesiyle yüzlerce işçi işten atıldı. Karafiber Selçuk İplik’te de benzer gerekçeyle işçiler işten atıldı. Zafer Tekstil’de yüzlerce işçi işten çıkarıldı. Melike Tekstil’de ağustos ayı başından itibaren işçiler yıllık izne gönderildi. Üretim, izne gönderilmeyen işçilerle aynı şekilde devam ettirilmek isteniyor. Yakın dönemde temmuz ayında işçi hareketinin en hareketli olduğu grev ve direnişlerle anılan Antep’te patronların yaydığı işsizlik korkusu her şeyin önüne geçti. İşten atmalar, kapanmalar, konkordato ilanları işçilerin taleplerini baskıladı… Sektörde belirleyici olan işyerlerinde fazla mesailer kalktı, hafta sonu tatilleri iki güne çıktı. Patronlar hükümetin asgari ücrete zam yapmamasının nedeni onların çıkarı yüzünden değilmiş gibi, ‘Devlet vermedi, biz ne yapalım’ argümanını kullandı. İşçiler buna direnemedi” dedi. Başpınar işçilerinin ve Başpınar patronlarının yaşadıkları ülkenin dört bir tarafında işçi sınıfı ve sermaye sınıfı arasında yaşanan savaşın açık bir örneği olduğunu söyleyen Karaca, “Büyük bir saldırı planıyla karşı karşıyayız. Bütün bu mevzi mücadeleler ayrı ayrı olmaktan kurtulmalı, birleşmeli, yan yana gelmeli” diye konuştu.(İşçi-Sendika Servisi)