Zam talep eden tersane işçileri: Bugüne kadar hep sabrettik, artık sabır kalmadı
Tuzla tersanelerinde çalışan yevmiyelerine zam talep eden işçiler, sabredebilecekleri kadar ettiklerini ancak patronların yevmiyelere zam yapmadığını söylüyor.
Fotoğraf: Tersane işçileri
Eren YÜCEBOY
İstanbul
Tuzla tersanelerinde çalışan işçiler yevmiyelerine zam talep ederken, tersane patronları ise işçileri ‘sabredin’ söylemleriyle oyalıyor. Tersane işçileri sabredebilecekleri kadar ettiklerini ancak hâlâ yevmiyelerine zam yapılmadığını söylüyor. Tersanelerde işlerin de azalmasıyla patronların tavrının değiştiğini söyleyen işçiler, patronların zam talep eden işçilere kapı önünü göstermeye başladığını anlatıyor.
Sene başında asgari ücrete yüzde 49 oranında zam yapılırken tersanelerde işçilerin yevmiyelerine yüzde 25 civarında zam yapıldı. Asgari ücret zammı ile yevmiye zamları arasındaki bu oransal uçurum daha o günden itibaren ek zam talebini tersane işçilerinin gündemi haline getirdi. Yaz aylarının henüz başından itibaren bu talebin önünü almaya çalışan tersane patronları; tersane işçilerinden sabır isteyerek onları sağduyuya çağırmış, işaret ettikleri güne kadar sabredebilirlerse yevmiyelerde iyileştirme olacağını ilan etmişti. İşaret ettikleri gün geldi geçti. Bugünse tersane patronlarının ortak tutumu: “Beğenmeyenin kalan alacaklarını verelim, sonra işini sonlandıralım” şeklinde oluyor.
"İŞLER AZALDI, PATRON İŞTEN ATMAKLA TEHDİT EDİYOR"
Tersane patronlarının yevmiyeyi beğenmeyen işçilere kapıyı gösterebilmesini işlerin durgunluğuyla açıklayan 20 yaşındaki Tersane İşçisi Mustafa “Ellerinde zaten bir iki aylık işleri vardı. ‘Sabredin, bu işler bitsin’ dediler. Biz sabrettik. Ellerindeki iş bitti. Şimdi işleri azalmaya başladı diye rahat rahat ‘kovarız’ diyorlar. Dün olsa bunu diyemezlerdi” diyor. Ancak tersane patronlarının bu tehditlerinin işçiler açısından dünkü kadar korkuya yol açmadığını da söyleyen Mustafa, “Eskisinden daha az kovulmaktan korkanların sayısı. Tersaneler kaynayan bir kazana dönmüş durumda. Her yerinden bir haber geliyor. Her gün bir yerlerde işçiler iş bırakıyor” diye anlatıyor.
Mahmut da genç bir tersane işçisi. Üç ay olmuş tersanelerde çalışmaya başlayalı. Mustafa, “İnsanlarda sabredecek hal kalmadı. Ne kadar sabredin dedilerse sabrettik” diyor. Süreç boyunca işçilerin daha çok karşı karşıya geldikleri kişiler tersane şirketlerinin patronları değil, alt taşeronların patronları oluyor. Taşeronlar da bu sıralar aynı dili konuşuyor: “Şirketler zam yaparsa, biz de size yaparız. Biz de mağduruz”
"KAZANDIĞIMIZ PARAYI VERMİYORLAR YEVMİYEYE ZAM MI YAPACAKLAR?"
Bu ortak beyan inandırıcı gelmiyor birçok işçiye. Mustafa inanmama gerekçesini şu şekilde belirtiyor: “Bırak zammı, geçtiğimiz ayki maaşımızı vermediler hâlâ. Normalde en geç ayın yedisinde alırdık maaşımızı. Ayın ortasını geçtik hâlâ maaş yok. Banka hesaplarında tutuyorlar maaşlarımızı. Dünya kadar işçi çalışıyor burada. Hepsinin maaşı epey bir para eder. Günlük faizden bir dünya para eder. Önceden yoktu böyle maaşları geç yatırmalar falan. Faizler yükseldiğinden beri gecikmeli yatıyor maaşlar”
-Burada insanın binbir türlüsü çalışır. Hiçbirine güven olmaz.
-Güvenmeyip ne yapacağız? Mecbur güveneceğiz.
Daha deneyimli iki işçinin diyaloğu bu şekilde. İşçilerin mücadeleye atılma konusunda önlerinde duran en temel engellerden biri olan güvensizlik eğilimi de yeniden sınanıyor bu süreçte tersane işçileri tarafından. Güvensizlik eğilimi ortadan kalkmıyor belki ama talep ettikleri yevmiye zammını kazanabilmeleri için birbirlerinden başka güvenecekleri kimsenin olmadığı fikri de gelişiyor bir yandan.
"BİRBİRİMİZE GÜVENMEKTEN BAŞKA ÇAREMİZ Mİ VAR?"
Yaşını sorduğumda “50’den fazla” diye cevaplıyor Haluk. Tersanede geçirdiği yıl sayısını sorunca cevapta muallak yok, çok daha net: “On sekiz yıl oldu”
Tersanelerin evvelinin daha başka olduğunu söylüyor, işçilerin eskiden birbirine daha çok sahip çıktığını söyleyen Haluk, “Eskiden böyle değildi. Ortak bir karar mı alındı? Kimse başka türlü davranmazdı. Eylem mi yapılacak? Tamam mı dedin bir defa? Artık o eyleme katılmak zorundaydın. Namus borcuydu bir yerde.” İtiraz Vedat’tan geliyor. O da on beş yılı aşkın süredir çalışıyor tersanede: “O ona güvenmez, bu buna güvenmez. E kime güveneceğiz? Elin taşeronuna rahat rahat güveniyoruz, bizle birlikte iş yapan adama güvenmiyoruz. Olur mu öyle şey? Mecbur güveneceğiz birbirimize. Başka çaremiz mi var?”
Son zamanlarda yaşanan iş bırakma eylemlerinin önemli olduğunu belirtiyor Vedat: “Artması lazım. Bir yerde, iki yerde değil; her yerde olması lazım. Bunlar maaşını beğenmeyene kapıyı gösteriyorlar ama yalan dolan. Yirmi binden fazla adam çalışıyor burada. Kaçını koyacak kapının önüne? Yalandan yere üçünü beşini koyarlar kapının önüne. İbretialem olsun diye. Onlar da zaten en işine yaramayan adamlar olur. Bir ayın on günü işe gelen adamı kovarlar. Derler ki ‘İtiraz ederseniz sizi de kovarız’ Ama korkmamak lazım. Biz iş bıraktık mı, nasıl alacak bu herifler öyle arabaları altlarına? Nasıl yaşayacaklar zenginlik içinde?”