Olimpiyatlar doğa katliamını meşrulaştıracak
Yaşasın!!! İstanbul 2020 Olimpiyatları kapıda…Nasıl ama heyecanlanıyor insan değil mi? 4 senede bir TV’de izlediğimiz mega etkinliğin şehrimize gelmesi, İstanbul’un adının ve güzelliğinin bütün dünyaya duyurulması…Yeni spor yapılarının inşası, takip ettiğimiz dünyaca ünlü sporcuları canlı izleme imkanı&he
Yeni spor yapılarının inşası, takip ettiğimiz dünyaca ünlü sporcuları canlı izleme imkanı…
Büyük bir dostluk, barış, ‘fair play’ şöleni!
Peki başka?
Olimpiyatların farklı anlamlarından bazıları yukarıda sıralananlar olabilir elbet. Ancak bütün bunlar bir kenara, Olimpiyat ancak ‘zamanın ruhu’ ile birlikte ele alındığında gerçekten anlaşılır olabilir. Olimpiyat oyunlarının bırakın kendisi, uzak ümidi bile koca bir mahalleyi, Ayazma’yı kentsel dönüşüm projesi ile yok etmeye yetmişti örneğin. Herkesin bildiği gibi mahallenin yerinde şimdi Ağaoğlu My World Europe blokları yükselmiş vaziyette. Aradan geçen 4, 5 yıllık zaman içinde artık çok daha konsolide olmuş bir kentsel dönüşüm lobimiz var. Ve altına hücum misali arazi rantı arayışı fütursuzlaşmış bir halde.
Olimpiyatlar İstanbul’u küresel şehir yapmak ve yatırımcıları ülkeye çekmek için bir araç olarak kullanılacak mı?
Kesinlikle evet!
Bunun ne kötülüğü olabilir?
Çünkü sınıfsal kırım yaşanıyor, yaşanmaya devam edecek. Hadi sosyal adalet ve hakkaniyeti (becerebiliyorsanız) bir kenara koydunuz , dolar milyarderi değilseniz, pragmatik açıdan bile bu pek hayırlı bir şey olmasa gerek.
Nereden mi biliyoruz?
Allah için yapmayın! Önce içinden geçtiğimiz dönüşüme bir bakın sonra da kentsel sermaye birikim sürecini belki İstanbul kadar vahşi yaşamayan son 20 yılın diğer Olimpiyat kentlerine. %99 garanti veriyorum.
Başka?
İstanbul’un yeni arazi rant genişlemesi sürdürülebilirlik açısından kritik öneme sahip kuzey ormanları ve su havzaları doğrultusunda. Çevre Düzeni Planı’nda ‘sakın ha buraları imara açmayın’ denen yerler yani.
İşte TOKİ’nin Olimpiyatlar için yaptığı sunumdan bir kare ve NASA’nın uydu görüntüleri birlikte aşağıda yer alıyor.
İstanbul’un uzaydan daha fazla göz kamaştırması kulağa ve göze hoş gelse de bu, burada yaşayan insan ve diğer canlı türleri için iyi olacağı anlamına gelmiyor.
‘İNŞAAT YA RESULULLAH’ÇILARA GÜN DOĞDU
3. Köprü, yeni havaalanı, yeni şehir derken Olimpiyatlar kuzey doğa katliamının meşrulaştırıcı sebebi, çok sevilen tabir ile ‘pastanın çileği’ olacak.
‘İnşaat ya resullullah’ diye saldıracak bir türlü doyamayan projeciler, yatırımcılar.
Hatta şimdiden başladılar, Orman kıtlama çalışmalarına. Bakınız, Ağa’nın ormanda at koşturduğu Maslak 1453 ve ‘önünüzde masmavi bir dere, arkanızda Belgrad Ormanları’nın bulunduğu’ Vadi İstanbul projelerinin fotoğrafları da aşağıda.
Çok yakında Olimpiyat konseptli site ve AVM reklamları izleyeceğiz, hem de hepimizin olan önemli ekolojik alanlarında yükselen. İstanbul’un çok önemli kamusal ve ortak mekanlarının kapatılması süreçleri yaşanacak muhtemelen. Çok değerli kamu kaynakları ve sonu gelmeyen (ve hesap sorulamayacak) kamu parası bu projeye aktarılacak.
İşte bu yüzden, gerçekten ‘fair play’ ve Olimpiyat ruhunu yaşatmak için İstanbul 2020’ye HAYIR demek meşrudur…
Çünkü ne yazık ki ‘Başka bir Olimpiyat Mümkün’ değil.
İSTANBUL’U YIKICI BİR SÜREÇ BEKLİYOR
‘Acaba Olimpiyatlar daha demokratik, daha yaşanabilir, daha ekolojik, daha insani bir İstanbul için araç olabilir mi?’ sorusunu naifçe sorsak, bu soruya olumlu bir cevap bulmaya inanmak istesek de, Olimpiyat etkinliğinin günümüzde aldığı şekil ve içinden geçtiğimiz kentsel dönüşüm sürecinin özü itibariyle sorunun kendisi manalı değil.
Tabii bu soruları sormaya devam edenlerimiz olacak, etsinler de! En azından Olimpiyat yolunda bazılarının sınırsız at koşturmasının önüne geçilir belki. Her halükarda, eğer Olimpiyat ‘kabusu’ kesinleşirse, o vakit de sıkı bir izleme, gözleme, görünür kılma faaliyeti kaçınılmaz olacak. Kamu ve özel sektör aktörlerinden sürekli bir uyanıklık halinde ‘hesap’ sormak gerekecek. Bu süreç İstanbul için yıkıcı olacak ama yine de umut edelim, belki bir ihtimal demokratikleşme taleplerinin olgunlaşmasına vesile olur.Artık Olimpiyat mevzusunu, görünen ‘festival’ maskesinin altındaki anlamlarıyla birlikte ve dünya örnekleriyle karşılaştırmalı bir şekilde tartışarak kamusal gündemin bir parçası yapmanın vakti geldi de geçiyor.
(*) Yazı mutlukent.wordpress.com’dan alınmıştır.
HALKA SÜRGÜN*
Büyük organizasyonlar çokuluslu şirketlere sportif altyapı, stadyum, otel, yol, hava alanı, köprü, otoyol, metro, vb. yapma ve tabii milyarca kâr sağlama yolunu açıyor. Yeni trend olan ‘kentsel dönüşüme’ vesile oluyor...
Güney Afrika, futbol şampiyonası için 6 yeni stadyum inşa etti veya yeniledi. Küçük esnaflar ve seyyar satıcılar güvenlik gerekçesi ve görüntü güzelliği için stadyum çevresinden kovuldu.
Aynı şeyleri, 2014 Dünya Kupasının ev sahibi Brezilya’nın Rio De Janeiro kentinde görüyoruz. Başkan Lula, şehirdeki favelalara (Gecekondu mahalleleri) karşı askeri bir operasyon başlattı.
Birilerini yerlerinden yurtlarından eden mega spor organizasyonlarının “kârlı olduğu” söylemi de sadece bir efsanedir. Bu organizasyonlarda FIFA, sponsorlar ve sermayedarlar kâr ederken ev sahibi ülkelerin nadiren kâr ettikleri görülür. 1976 olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapan Kanada, olimpiyatların neden olduğu borcun ödenmesini ancak 2009 yılında bitirebildi. 2004 olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapan Yunanistan büyük zarar etti.
COHRE’nin raporuna göre 1988 Seul Olimpiyatlarından bu yana Olimpiyatlar sebebiyle 2 milyondan fazla kişi yerlerinden edildi.
(*) Gazetemiz köşe yazarı Bülent Falakoğlu’nun 2011-05-15 tarihli ‘Mersin’deki tehcir projesi adlı
yazısından alınmıştır.