Bugünümüz kamp, peki yarınımız?
Kampın herhangi bir izole cennetten şöyle bir farkı vardı: Biz bu cennette, bizi sarmalayan bu sistemi nasıl yenebileceğimizi bulmak için bulunuyorduk.
Fotoğraf: Freepik
Asya
Emre
Baran
ODTÜ
Sosyalizmin lafı ne zaman açılsa ortaya atılan bazı söylemler vardır: “ya aslında teoride iyi ama pratikte mümkün değil”, “herkesin el ele tutuşmasını ben de isterim ancak bu sadece bir hayal”, “sadece bir ütopya”... Yarını barışla geleceği birlikte kuruyoruz şiarıyla yola çıktığımız ve gerçekleştirdiğimiz 21. Gençlik Yaz Kampı ise bu söylemlerin karşısında durdu. Peki nasıl durdu, kamp bize neyi nasıl anlattı?
Birçoğumuz daha önce o ya da bu şekliyle toplu bir iş ortaya koymuştur. Bir öğrenci topluluğunda etkinlik çıkarmıştır, arkadaşlarıyla yemek pişirmiştir, grup ödevi yapmıştır… Aslında bunlar bile bize zor gelir, o ödevde kimin ne kadar katkısının olacağı, istekler farklılaştığında nasıl hareket edileceği kavga konusu olur. Yedi gün boyunca tüm hayatımızı birlikte kurguladığımız kampa baktığımızda bunları görmememizin, belki o yemeği beraber yaparken bile zorlandığımız arkadaşımızla beraber tuvalet temizlerken gülümsememizin sebebi kurduğumuz alternatif dünyadaydı. Kapitalizmin bizi her gün bireyselliğimizde çürümeye örgütlediği, temel ihtiyaçlarımızın karşılanmasını bile bir rekabete çevirdiği dünyasında, beraber ya da ayrı, yaptığımız her eylemde kendimizi düşünmek zorunda olmamızdan doğal ne olabilir? Ancak kampın dünyasında başkasını düşünmeden kendimizi düşünmek mümkün değildi: Çünkü o temizlediğimiz tuvaleti biz kullanıyorduk. Herhangi birimizin artısı bir diğerimizin eksisi anlamına gelmiyordu, o noktada bencillik bir kavram olarak anlamını yitirmişti ve giriştiğimiz her işe bu sahiplenmişlikle girişmiştik.
Sabah kalktığımızda “Bugün öğle yemeğinde ne yiyeceğim? Bu bana kaç liraya mal olacak, o kadar param kaldı mı ki? Akşam dışarıda oturmak istiyorum ama mahallem çok ışıksız, güvenli eve dönebilir miyim” düşünceleriyle sarmalanmadan, kendimizi nasıl gerçekleştirebileceğimiz, nasıl ilerletebileceğimiz üzerine günümüzü kurguladığımız bir dünyaydı. Ama herhangi bir izole cennetten şöyle bir farkı vardı: Biz bu cennette, bizi sarmalayan bu sistemi nasıl yenebileceğimizi bulmak için bulunuyorduk.
Pratikte bu beraberliğin nasıl mümkün olduğunu görmek, kampın bize kazandırmayı hedeflediği tek şey değil. Aksine, bu birlikteliğimizi gücümüzü aldığımız dayanak olarak sunuyor bize. Bulunduğumuz her alanda bir şekliyle bir mücadele vermenin, bu dünyayı sağlamak için uğraşmanın zorunluluğunu bize gösteriyor. Bu mücadelenin şeklini ve içeriğini tartışabilmemiz, belirleyebilmemiz için de bize sınırsız alan sunuyor.
GENÇLER BULUNDUKLARI HER ALANDA MÜCADELE ETSE YARINLAR NASIL OLUR?
Türkiye’nin dört bir yanından gençler olarak forumlarda bir araya gelip bulunduğumuz alanlarda edindiğimiz tecrübeleri irdeledik mesela, bunun sonucunda mücadelemizde belirlediğimiz ortak hatları ilerletmek için neler yapabileceğimizi önümüze koyduk. Atölyelerimizde evrimleri ve devrimleri anlattık, mücadelemizin kılavuzu olan Marksizm/diyalektik materyalizmle tanıştık ve onları nasıl kullanabileceğimizi gördük. Aynı zamanda şunu da gördük: Bugün bizim bir araya gelmemizin önünde engel ne varsa konumuz, bizi derinden ilgilendiriyor. Bu engeller hakkında hem bilgilendiğimiz hem de nasıl aşabileceğimiz üzerine beraber kafa yürüttüğümüz bu alanlar atölyeler ve forumlardan beslenmekle beraber bunlarla sınırlı değildi. Eksik gördüğümüz her yerde kendimizi geliştirebilmek adına eğitimler, oturmalar düzenleyebiliyorduk. Birer birer düşünce ve deneyimlerimizin ortak akılda birleştiğinde ve tek başımıza buğusunu kaldıramadığımız tabloyu net şekilde ortaya koyabildiği, sanıyoruz ki hepimizin tartışmasız çıkardığı sonuçlardan biriydi. Tek başımıza umutsuz gözüken yarınlar, tek başımıza olduğumuz için mi umutsuz gözüküyordu yoksa?
Savaşlar dünyasında barış şiarıyla bir arada gelmiş, bu yedi günü geçirmiş bini aşkın genç akıllara şu soruyu getirmiyor mu: Bu gençler bulundukları her alanda bu barış şiarını taşısa, örgütlü bir şekilde istedikleri hayatı kurmak için mücadele etse yarınımız nasıl olur? Kesinlikle bugün gibi olmaz. Bir şey daha biliyoruz: Yarınımızın bizlerin olması da kesinlikle bu mücadelemizden geçer. Gençlik kesimleri olarak kamptan aldığımız gücü bulunduğumuz alanlara taşımak, kurtuluşumuz için örgütlenmek ve örgütlenmeye tüm arkadaşlarımızı davet etmek yarın başka bir dünyada buluşmamızın tek yoludur!