Köpek sorunu değil, iktidar sorunu
Sürekli sosyal medyadan nefret söylemleriyle sanki toplum köpeklerle yaşamak istemiyor algısı yaratılıyor. Ancak anket sonuçlarında da gördük ki durum böyle değil.
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Ümran
Nazlıcan
Sincan/Ankara
Tek adam iktidarının 30 Temmuz tarihinde meclisten geçirdiği kanlı yasanın su yüzüne çıkan ilk eylemleri Altındağ ve Edirne'de onlarca hayvanın cansız bedeninin bulunması oldu. Katliam yasasının verdiği cesaretle her geçen gün öldürülen köpek sayısı artmakta Bergama ve Altındağ'da zehirlenerek öldürülen 12 köpek bunun göstergesi. Biz de Sincan'da 15-25 yaş aralığındaki yüz gence katliam yasasına dair bir anket yönelttik. Anket sonuçları bize gösteriyor ki 100 gencin 71'i evcil hayvan besliyor veya beslemiş. Son üç ayda on üç genç köpekler tarafından saldırıya uğramış ancak bu saldırıların hiçbirinde yaralanma yaşanmamış. Saldırıya maruz kalan on üç genç olmasına rağmen köpeklerin uyutulmasını isteyen genç sayısı sadece üç ve bu üç genç saldırıya maruz kalmamış gençler. Yasayı destekleyen bu azınlık itlaf dışında bir çözüm olduğu fikrine katılıyor ancak iktidarın bütçesi olmasına rağmen buna bütçe ayırmayacağını düşünüyor. Altı genç kararsızken doksan bir genç köpeklerin uyutulmaması gerektiğini söylüyor. Uyutulmamaları fikrini destekleyenlerin başlıca gerekçeleri “Onların da birer canlı olduğu ve yaşam haklarının bizim tarafımızdan belirlenmemesi gerektiği”. Ankete katılan 10 gençten 9'u ise daha önce vadedilen barınakların ve aşılamalar yapılmadığını düşünüyor. Mevcut sorunun sorumlusunu sorduğumuzdaysa gençlerin %61’i sorumluyu iktidar olarak belirledi.
KADINI, GENÇLİĞİ VE HAYVANI YAŞATMAYAN YASALAR
Tek adam iktidarı ve belediyelerinin her seçim döneminde dillerine pelesenk ettikleri aşılama ve barınak vaatlerinin hiçbirini yerine getirmediklerini sorunun bugün ki duruma gelmesiyle rahatça görmekteyiz. Kadını güldürmeyen, gençliği okutmayan, hayvanı yaşatmayan yasalarına devam eden iktidar kendi yarattığı sorunu “Yaparsak biz yaparız” naraları atarak çözdüğünü iddia edecek. Aşılama ve barınaklar için kaynak finanse edilemeyeceğini söyleyen iktidar ve yandaşları bu yıl 2.2 trilyon lira tutarında vergi toplamayacak. Söz konusu verginin yaklaşık 1.6 trilyonluk kısmı ise patronlardan toplanmayacak vergiler ve verilecek teşviklerden oluşmakta. Yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Strateji Ve Bütçe Başkanlığı'nın açıkladığı 2024 yılı Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi tamı tamına 91.824.805.000 TL. Eğitime ve sokak hayvanlarının yaşam hakkına ayrılmayan bütçenin nerelere aktarıldığı ve bunun bir tercih olduğu ortada.
Hayvanların yaşam hakkının iktidar tarafından alınamayacağını savunanlara karşı yandaş medya düzenli olarak “Pahalı semtlerde yaşıyorsunuz, bu sorun oralarda görünmüyor zaten.” algısını yaratıyor ancak görüyoruz ki Sincan gibi gelir düzeyi düşük bir işçi kentinde gençlik itlaf yanlısı değil. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı “Başıboş sokak köpekleri sorununun temelinde, bu hayvanların sorumluluklarını yasal olarak üstlenen sahip bir kişi veya kurumun olmaması yatmaktadır.” diyor. 22 yıldır iktidarda olan hükümetin bakanı söylüyor bunları. 2019 yılında 1 milyon köpeğin varlığından söz ediliyordu şu ansa bu sayının 4 milyona yakın olduğu dillendiriliyor. Dünya Sağlık Örgütü sokakta yaşayan hayvanların sayısının azalması için %70'inin bir sene içinde kısırlaştırılması gerektiğini söylüyor. Veriler gösteriyor ki yapılması gereken aşılamalar yapılmamış. Soruyoruz düzenli aşılamalar neden yapılmadı? Silinen vergi borçları yerine aşılamalar yapılsaydı, buraya bir bütçe aktarılsaydı, halkın vergisi halkın talepleri doğrultusunda kullanılsaydı, öldürmek için harcayacağı bütçeyi yaşatmak için harcasaydı bugün bu sorundan söz ediyor olur muyduk? Belediye barınaklarında sürekli vahşet haberleri izliyoruz. Belediyeler kanuna uymadığı, devlet de bunları denetlemediği için bugün sorun bu seviyeye kadar geldi.
Şiddet ortamını körükleyen ve toplumdaki kutuplaşmadan beslenen iktidarın amacı gündemi manipüle ederek sorumluluğu üstünden atmak. İşsizliğin hızla arttığı, emek sömürüsünün yoğunlaştığı, zengin-fakir arasındaki makasın iyice açıldığı bir ortamda toplumun birbirine düşürerek gündemi değiştirmeyi hedefliyorlar.
“KISIRLAŞTIR, AŞILAT, YERİNDE YAŞAT”
Düzenli aşılamalar yapılırsa, agresyonlu ve travmalı köpekler sivil toplum kuruluşları ve gönüllülerle birlikte rehabilitasyon sürecine alınırsa, rehabilitasyon merkezlerinin sayısı ve niteliği arttırılırsa, barınakların sayısı ve denetimleri arttırılırsa bu sorunu katliam yapmadan da çözebiliriz. Şunu unutmayalım ki bu yaklaşımın sonu olmayacaktır bugün köpekleri öldüren zihniyet yarın kediler için elini kana bulayabilir veya kaplumbağaları, tavşanları hedef alabilir. Birlikte yaşamayı öğrenmemiz ve bunun önlemini almamız gerekir. Sürekli sosyal medyadan nefret söylemleriyle sanki toplum köpeklerle yaşamak istemiyor algısı yaratılıyor. Ancak anket sonuçlarında da gördük ki durum böyle değil. Sorunun köpek sorunu değil iktidar sorunu olduğu açıkça ortada, yasanın geri çekilmesi ve sorunun katliam yapılmadan çözüme kavuşması için gençliğin sürekli ve birlikte bir mücadele örmesi gerekir, yalnızca merkezi eylemlere katılım veya sosyal medya platformları üzerinden paylaşım yapmanın yeterli olmayacağı bariz bir şekilde ortada. Ne yazık ki merkezi eylemler ve sosyal medya paylaşımlarından çözüm beklemek Sincan’daki gençlik kesimleri içinde yaygın bir şekilde görünen bir eğilim bunlar dışında bir şey yapılamayacağını söyleyen genç sayısı epey fazla. Ancak durum böyle değil hepimiz kendi çevremizden başlayarak, semtimizde, mahallemizde, okulumuzda, sınıfımızda bu birlikteliği örgütlersek, ısrarlı bir sesleniş içinde olursak hedeflediğimiz çözüme ulaşabilir ve yasanın geri çekilmesini sağlayabiliriz. "Kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat" hep beraber gençliğin ortak seslenişi olarak yaşamın her alanında yükselmeli, aksi taktirde katliam yasasının geri çekileceğine inanmak gerçekçi bir yaklaşım değildir. Biliyoruz ki birlik olmadığımız taktirde artarak devam eden katliamlarla karşı karşıya kalacağız, bu yüzden birlik olmalı ve gençliğin ortak mücadelesini hep birlikte örmeliyiz.