İşçi toplantısından yankılar: Denetleme ne kadar güvenilirse bizde o kadar güvendeyiz
Uzun çalışma saatleri, güvencesiz çalışma ortamları, ücretlerin geçinemeyecek düzeyde olması tüm işçi gençlerin yaşadığı en önemli sorunların başında geliyor.
Fotoğraf: DHA
Mahmut SEREM
Antep
Geçtiğimiz haftalarda İzmir’de Gençlik Yaz Kampı düzenlenmişti. Türkiye’nin birçok şehrinden 15-25 yaş arasında işçi, liseli ve üniversiteli gençlerin katıldığı kamp çeşitli etkinliklerle geçti. Bende Antep’ten dahil olmuştum, konserlerin panellerin atölyelerin olduğu kampta muazzam çeşitli deneyimler edindik. Toplam bir hafta da hem eğlendiğimiz hem de atölyelerin, panellerin sayesinde çeşitli tartışmalar sürdürdüğümüz o tartışmalardan çeşitli deneyimler öğrenmiştik, aynı zamanda normal hayatımızda yaşadığımız sorunların kaynaklarının neresi olduğunu ve nasıl çözebileceğimizi de konuştuğumuz çeşitli forumlar gerçekleştirdik.
Üniversite, lise ve işçi gençlerin düzenlediği formlar bana göre kampın en özgün yanlarını oluşturuyor. Gençlerin liselerinde, üniversitelerinde veya çalıştıkları iş yerlerinde bir araya gelebilecekleri alanların gün geçtikçe kısıtlanması yanı başımızdaki arkadaşımızla olan kader birliğimiz üzerinden bir araya gelmemizin imkanlarını yok ediliyorken kampta böyle bir fırsatımız olması bizler için önemliydi.
Kampta gerçekleşen üç forumun üçünü de izleme fırsatı buldum, özellikle lise ve işçi gençlerin bir araya gelebilme olanakları ve örnekleri üniversitelilere göre çok kısıtlıydı. Bunun çeşitli sebepleri var elbette, o kısmı liseli ve üniversiteli arkadaşlar genç hayatın diğer sayfalarında zaten değerlendirmiştir. Ben esas olarak işçi forumuna dair çeşitli gözlemlerimi aktarmak ve bir genç işçi olarak diğer işçi gençlerle tartışmalarımızda öne çıkan söylemlerimiz, sorunlarımız nelerdi onlardan bahsetmek isterim. Öncelikle Türkiye'nin dört bir yanından gelen işçi gençlerin yaşadığı sorunlar çeşitlilik gösterse de aslında hepsinin ortak noktalarımız olduğunu söylemek mümkün. Uzun çalışma saatleri, güvencesiz çalışma ortamları, ücretlerin geçinemeyecek düzeyde olması tüm işçi gençlerin yaşadığı en önemli sorunların başında geliyor.
MESEM’LİLERİN ÖLÜM SEBEPLERİNİ RAHATLIKLA GÖREBİLİYORUZ
Forumda bulunan MESEM öğrencilerine özellikle değinmek gerektiğini düşünüyorum. Özellikle son dönemde ölümlerle adını çok defa duymaya başladık. Son bir yıl içerisinde dokuz MESEM öğrencisi çalışırken yaşamını yitirdi, MESEM öğrencilerinin anlattıklarından bu ölümlerin sebeplerini rahatlıkla görüyoruz, denetlenmeyen iş yerleri alınmayan önlemler ve uzun çalışma saatleri çocuk işçilerin yaşamlarını tehdit eden ilk sebepler. Asgari ücretin üçte biri ücrete çalışan çocuk işçiler patronların ucuz iş gücü ihtiyacını tamamlıyor. Forumda MESEM'li öğrencilerin tartıştığı başlıca konulardan biri de MESEM'in, AKP iktidarının yıllardır sürdürdüğü gençleri eğitimden koparıp işçileştirme politikası çocuk işçilerin çalıştırılabilmesi açısından yasallaşmış bir program olmasıydı, MESEM öğrencileri bu programın tamamen patronlar adına üretildiğini, bu programın yerine nitelikli mesleki eğitim merkezleri kurulması gerektiğini ve amacının sermayeye ucuz iş gücü yaratmak için değil ülkenin geleceğini bir bakıma garantilemek olduğunu ve atölyelerine, okullarına gittiklerinde bu taleplerle çalışma yürütmeleri sonucunda birleştiler.
ANTEP’TE İŞ KAZASI GEÇİRMEYEN İŞÇİ KALMADI!
Tartışmaların bir diğeri de yaşanan iş kazaları ve iş cinayetleri oldu. Yaşanan kazaların büyük bir bölümü alınmayan önlemler, denetlenmeyen işletmeler, uzun ve zorlu çalışma koşulları kazaların başlıca sebeplerini oluşturuyor. Bir diğer sebep olarak da işçi sağlığı güvenliği uzmanlarının patronlar tarafından işe alınması olarak öne çıkmıştı bir işçi arkadaşın bu meseleye dair söyledikleri dikkat çeken noktalar arasında “işçi sağlığı güvenliği uzmanları patronlar tarafından işe alınıyor, maaşları patron tarafından veriliyor. O kişi fabrikadaki sorunları sorumlu ekibe yönlendirse dahi çözülmeyebiliyor ne de olsa hesabını soran yok. Bence esas bu uzmanların devlet tarafından işe alınması gerekiyor, denetleme mekanizması ne kadar iyi olursa bizler o kadar güvenilir alanlarda çalışırız” diye eklemişti. Forumda söz alan Antep'te fabrika işçisi olan bir arkadaşımız kendisinin de iş kazası yaşadığını ve gördüğü iş kazalarının büyük bir bölümünün işçileri bilmedikleri makinalarda çalıştırmalarından kaynaklandığını ve Antep’te bazı fabrikalarda neredeyse iş kazası geçirmeyen işçi olmadığını söyleyerek, kendi çalışma ortamlarımızın güvenilir olup olmadığını denetlemek bir nevi de işçilerin sorumluluğunda eğer güvenli değilse gerekirse çalışmamamız gerekir diyerek işçilerin çalışma koşullarını denetler pozisyonda olması gerektiğini vurgulamıştı.
HANİ BİZE HANİ BİZE!
AKP'nin Şimşek müdahalesi ekonomide işçi emekçilerin tepesine çöken ve kamp boyunca her tartışmanın başını çeken konulardan. Ekonomi bakanı olduğundan bu yana hem iktidar hem muhalefet cenahı tarafından ekonomide yaptığı büyük müdahaleleri konuşulan Mehmet Şimşek'in programları işçi, liseli, üniversiteli gençlerinde ilk gündemi haline geldi. Halkın, boğazındaki kemeri her geçen gün bir düğüm daha fazla sıkan bu ekonomik modeller iktidarın sermayesinin can suyu oluyor. Patronların sürekli vergi borçları siliniyor (mesela İstanbul sanayi odası başkanı Erdal Bahçıvan üç yıldır 1 lira vergi ödememiş, Ankara sanayi odası Başkanı Seyit Ardıç iki yıldır hiç vergi vermemiş, Bursa sanayi odası Başkanı İbrahim Burkay son üç yılda sadece 135 bin TL vergi ödemiş) çeşitli teşvikler veriliyor özellikle de bölge illerinde yeni kurulmaya başlanan fabrikalara verilen teşvikler göz kamaştırıcı kimisinin arsasını alıyor, kimisinin tüm inşaatının masrafını üstleniyor, kimisinin de yanında çalıştıracağı işçisinin sigortasını veya direkt maaşının bir kısmını karşılıyor ama işçi emekçi ailelere veya işçi gençler hani bize deyince payına düşen ucuz işçilik, uzun ve yoğun çalışma koşulları hatta alınmayan önlemlerden ötürü ölüm oluyor.
Şüphesiz bu sorunların sınıf mücadelesinin gerilemesiyle paralel olduğunu söyleyebiliriz. Yıllardır sınıfın birlikte hareket edememesi hem ücretlerinin çok fazla erimesine hem de zamanında kazandığı hakları da kaybetmesine neden olduğu çok açık ama sadece işçilerden kaynaklanan bir mesele olmadığını da söylemek gerekir elbette. İşçilerin ilk elden birleşebilecekleri sendikaların bugün bu halde olması iktidarın yürüttüğü politikanın bir ürünüdür. Yıllardır sınıf mücadelesine çeşitli saldırılarda bulunan AKP iktidarı cumhuriyet tarihi boyunca en fazla grev yasaklayan iktidarların başında geliyor, sendikaların tutumlarını değiştirip sendikayı sendikacılığı bir meslek haline getirdi. Çoğu sözde işçi sendikasının başkanları bir işçinin hayatı boyunca binemeyeceği arabalara oturamayacağı evlere sahip olduğunu düşününce böyle bir sendika başkanının ve sendika yöneticilerinin işçilerin haklarını savunabileceği ihtimali komik oluyor.
Tüm bu tartışmaların karşısında çeşitli çözüm önerileri çıkmakla birlikte; ücretlere zam, insani düzeyde çalışma saatleri ve iş güvenliğinin sağlandığı bir çalışma ortamı gibi temel talepler etrafında şekillenen pek çok başlık etrafında birlikte mücadele etmenin önemi, her geçen gün daha fazla artmakta.