23 Ağustos 2024 16:24

Suçlunun bilgisayar olmadığını hepimiz biliyoruz

Bugün tarikat-cemaatler, aşırı sağcı partiler “toplum içi düşmanlar” yaratarak, Eskişehir’deki saldırgana o bıçağı faile veren ellerdir.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Berivan ÖZKARA

Eskişehir

 

12 Ağustos’ta Eskişehir'de kendini “nasyonal sosyalist” olarak tanımlayan 18 yaşındaki saldırgan, Nazilerin “Kara Güneş” amblemini göğsüne yapıştırıp sosyal medyada canlı yayın açarak sivilleri bıçaklaması üzerine gözaltına alınıp tutuklanmıştı. O günkü televizyon haberlerinde, bir sonraki günün gazete manşetlerinde ve daha pek çok yerde bu saldırıdan (saldırganın kendi ifadelerinin dahi aksine) neonazi akımları, ırkçılığı ve bir bütün olarak aşırı-sağ politikalar değil; video oyunu bağımlılığı suçlu bulundu. “Dijital bağımlılıkla mücadele etmeye kararlıyız” vb. cümleler kurularak sorunlarıyla mücadele etme arayışında gençliğin hedefini şaşırtmayı temel görevi aşırı sağa dair pek bir şey söylemeden gün bitti. Ertesi günlerdeyse reddedilemez ırkçı bağlantılara dair bilginin yaygınlaşması karşısında iktidar kanallarınca Arda Küçükyetim’in dijital platformlarda bu fikirlerle tanıştığı veya bu ırkçılığın İslamofobi, Nazizm vb. “kökü dışarıda” siyaset biçimlerine ait olduğu ifade edilerek ülkemizdeki aşırı sağ politikalar ve uygulamalar hızlıca aklandı.

FAİLDE TÜRKİYE SİYASETİNİN VE AŞIRI SAĞININ İZLERİ

Bugün tarikat-cemaatler, MHP, Zafer Partisi, HÜDA PAR gibi yerli aşırı sağcı partilerse “toplum içi düşmanlar” yaratarak, bunu kendi politikalarını yaygınlaştırmak için fırsata çevirirken elinden geleni ardına koymuyor. En başta söylenmeli ki, kendinden olmayan her kesimi terörist ilan eden bu yapılar, o bıçağı faile veren eldir. Üstelik bu yapılar, olayın bir anlamda azlettiricileri oldukları gibi, siyaset sulunu bulanıklaştırarak ve şiddet eylemlerini normalleştirerek sürdürdükleri görevlerinin arkasında kendi ürettikleri ön yargıları da bu eylemleri maskelemek için kullanmaya çalıştılar. Buna, sosyal medyada failin açıkça Kürt düşmanı ve ırkçı bir saldırgan olduğu durumda bile, saldırgan hakkındaki bilgilerin yetersiz olduğu ilk saatlerde saldırının PKK tarafından yapıldığı iddiasının ortaya atılması veya 6 Şubat depreminde halkın örgütlü gücü depremzedeleri ayakta tutarken, devletin deprem bölgesinde olmayışına yükselen tepkilere karşı, Ümit Özdağ’ın mültecileri hedef gösteren açıklamaları tepkileri yönlendirmek açısından aşırı sağın misyonunun “ayyuka çıktığı” aşamalardır.

Öyleki günlük programında yer alan görev listesi, hiç vergi ödemeyen şirketlerin, işsizliğin, ekonomik krizin sebebini lafı hiç uzatmadan göçmenlerin Türkiye’deki varlığıyla doğrudan ve tek başına ilgili olduğunu söylerken bir de Kürt sorununun çözümünde savaş politikalarının artmasının çığırtkanlığıyla biten propagandası, sorunların kaynağını silikleştirerek öfkeyi asıl hedeften uzaklaştırmayı pekiştirecek görevlerini tamamlıyor.

Aşırı sağ; olayın sorumlusunu bilgisayar oyunları ilan eden, dikkatleri yalnızca buraya yöneltip kimi aileler için ikna edici bir kılıf bulmaya çalışan bir diğer araç olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’yla aynı şeyi yapıyor aslında. Türkiye sermayesi tarafından arzulanan baskı politikalarını farklı yollarla uygulamaya ve bu politikaları meşrulaştırmaya farklı araçlarla gayret eden iki yapı olarak aşırı sağ partiler ve devlet kurumları, “neye inanırsan inan ama şiddet eylemlerinin ve ayrımcılığın sebebinin biz olduğumuza inanma” demeyi aralarındaki ikili ve karşıt görünen ilişki sayesinde başarıyor.

Aşırı sağ, dünyada ve Türkiye’de kapitalizmin ürettiği çelişki ve çatışmalarının görünür etkinlik alanlarının sınırlarını değiştirerek, burjuvazinin çıkarlarının önündeki engelleri aşmasında burjuva devletinin taktik programında yokmuş gibi görünen planlara kendisi aracılığıyla yer vermesini sağlıyor.

Bu yüzden Nazi miğferi ve gamalı haçlı hücum yeleğiyle insanlara saldıranları yaratan salt savaş oyunlarının etkileri değil, aşırı sağın ve onun etkisiyle sivriliyormuş gibi görünen sermaye temsilcilerinin ajandalarının sonucudur. Bilmeliyiz ki asıl sebep, ülkeyi bir savaş oyunu haline getiren politikalar, burjuvazinin ihtiyaçlarıdır. 10 Ekim Ankara Gar katliamı sonrası “oylarımız arttı” diyen zihniyettir kendisidir saldırgana bıçağı uzatan el; gençliği zehirleyen, Kürt sorununun açmazlarını derinleştirecek ve emperyalist çıkarlarını pekiştirecek sınır dışı operasyonlar ile militarizmin yükseltilmesi, ölümü günlerdir çeşitli kılıflarla gözümüze sokan katliam yasasıdır.

GÜNEŞE SIVANMAYA ÇALIŞAN BALÇIĞI KİM ERİTECEK?

Yalnızca Türkiye’de değil, dünya ülkelerinde de aşırı sağın yükselişi ve bu yükseliş karşısında halkların tepkileri bir süredir tartışılıyor. 21. Gençlik Yaz Kampı’nda da Almanya'dan gelip söz alan gençlerin bahsettiği Potsdam’daki aşırı sağcı parti AfD’nin yöneticilerinin de bulunduğu, göçmenlerin nasıl sınır dışı edileceğini planlayan gizli toplantılar sonrası binlerce insanın sokağa çıkıp eylemler yapması antifaşist tepkilerin de örgütlenebileceğini gösteriyor. Yine Londra’da aşırı sağcı Reform UK taraftarlarının “yabancı avı”na çıktığı eylemlere antifaşistler de sokağa çıkarak karşılık verdi. Bugün halklara savaş, kan ve ölümden başka bir şeyi reva görmeyen emperyalist devletleri durduracak olan tek şeyin, enternasyonalist bir mücadele olduğu aşikâr.

Bununla beraber Eskişehir'de yapılmış olan bu faşist saldırı Türkiye halkının barış içinde, eşit haklara sahip, insanca yasam mücadelesine yapılmış bir saldırıdır. Eskişehir’de yaşanan saldırıya Türkiye’nin dört bir yanından antifaşist bir mücadele örgütlenemez ise yarın bu grupların hareket alanının genişleyeceğini söylemek abartı olmayacaktır.

Bizler bu eylemlerin bizleri korkutmaya sindirmeye yönelik yapıldığını biliyoruz ancak biz Eskişehir’de dün olduğu gibi bugün de parasız, bilimsel, demokratik anadilde eğitim ve eşit yurttaşlık talebini, LGBTİ’lerin sağlık, eğitim, barınma ve çalışma haklarına erişimlerini tesis etmek için mücadelemizi sürdürmek bu eylemlerin önüne geçecek tek yoldur. Çünkü işçi sınıfının siyaseti ekseninde kurulan bir mücadele, sorunlarımızın gerçek neden-sonuç ilişkilerini kuran ve mağdurları değil, sorumluları yargılayarak bunları çözebilecek tek ilişki kurma ve değiştirme metodudur.

ÖNCEKİ HABER

Aydın Kuyucak’taki orman yangını kontrol altına alındı: 1 hektar alan zarar gördü

SONRAKİ HABER

Bir hafta komünal hayatın bıraktığı tat

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa