Yaşamak için ekmek ruhumuz içinse gül istiyoruz!
Kız kardeşlerimizden miras aldığımız mücadeleyi bulunduğumuz her alana taşımaya birbirimize sımsıkı sarılarak taleplerimizi haykırmaya devam ediyoruz.
Fotoğraf: Onur Kavak/Evrensel
Gizem SERT
Boğaziçi Üniversitesi
“Geleceği barışla yarını birlikte kuruyoruz!” şiarıyla yola çıktığımız 21. Gençlik Yaz Kampı’nda bizler Kadın Çalışmaları Atölyesi’nde bir araya geldik.
Biz kadınların bugün gittikçe artan eşitsiz uygulamalarla ezilmesi, sınıflı toplumun ortaya çıkmasıyla başladı. Evlerimizde, okullarımızda, sokaklarda ve meclislerde uygulamalarını gördüğümüz cinsiyet eşitsizliği kapitalizmle daha da derinleşti. Biz toplumdaki konumlarımızın üretim tarzıyla ilişkili olduğunu ve yaşadığımız sorunların temelinde kapitalizmin tek eşli ve çekirdek aileyi sermayenin garantörü haline getirmesi olduğunu biliyoruz. Kadının doğurganlığı ve cinselliğini tahakküm altına alan ve hem çocuklarımızı ailenin özel mülkü hem de bizleri sermayenin ucuz ve yedek iş gücü haline getiren kapitalizm, eşitsizliği ve sömürüyü derinleştirerek kendisini sürdürmeye devam ediyor.
Kapitalizm, kendinden önceki sınıflı toplumlardan devraldığı ataerkiyi ve sebep olduğu eşitsizliği sürdürürken elbette kitlesel bir sınıf hareketinin doğuşuna da sahne olmuştur. Kadınlar 15-16 saat süren mesailerini 8 saate düşürmekten ücretli doğum izni hakkına, eşit işe eşit ücret talebinden kreş ve bakımevi taleplerine kadar kapitalizmin ilk aşamalarından itibaren mücadelelerini büyüttüler. Kadının ikincil konumundan çıkması düşüncesi bile kapitalizme tehdit oluşturduğundan kapitalistler kitlesel kadın mücadelesinin önünü kesmeye, kadınları siyasal alanlar başta olmak üzere siyasi alanlar başta olmak üzere sosyal yaşamdan, eğitimden, hayattan uzaklaştırmaya yönelik politikalar sergilemekte ve sergilemeye de devam ediyor. Ancak kadınlar kapitalizmin ilk dönemlerinden itibaren siyasette daha çok söz hakkına sahip olabilmek adına sokaklara dökülmüş ortak talepleri olan oy hakkı için mücadele etmişlerdir. Mücadelenin önü kesilmeye çalışılsa da kadınlar oy kullanma hakkını kazanmışlardır.
Biz de kız kardeşlerimizden miras aldığımız mücadeleyi bulunduğumuz her alana taşımaya birbirimize sımsıkı sarılarak taleplerimizi haykırmaya devam ediyoruz. Günümüzde liselerimizde üniversitelerimizde çalıştığımız iş yerlerimizde de büyütmeye devam ediyor ve aynı onlar gibi haykırıyoruz. Yaşamak için ekmek ruhumuz içinse gül istiyoruz.
YAŞASIN KADINLARIN ENTERNASYONEL DAYANIŞMASI
Günümüzde hız kesmeden devam eden emperyalist savaşların kadınlar üzerinde etkisinin daha can yakıcı olduğu bir gerçek. Savaşlarda kadın ganimet olarak nitelendiriliyor. Kadın savaşlardan kaynaklı göç etmek zorunda kalıyor. Ve gittikleri ülkelerde de ırkçı saldırıların hedefi haline geliyor. Güvensiz ağır yaşam koşullarına maruz bırakılıyor. Ve ucuz işgücünün garantörü haline geliyor. Tüm bunlara rağmen göçmen ve mülteci kadınlar örgütlenen milliyetçi ideoloji sebebiyle sınıf kardeşimiz, ortak taleplerimizi paylaştığımız kız kardeşlerimiz olmalarına rağmen dışlanıyor.
Ekim ayından beri İsrail Devleti’nin Filistin’e düzenlediği insanlık dışı saldırılar hala devam etmekte. Filistin halkının yardım çağrıları kadın özgürlüğünü ve hümanizmi savunduğunu iddia eden emperyalist devletler tarafından cevapsız bırakılıyor. ABD ve Avrupa ülkeleri kadın dostu maskelerini söz konusu Ortadoğu olunca çıkarıyor, sermaye uğruna savunduğunu iddia ettiği kadın ve çocukların kanını ellerine buluyor.
Emperyalist devletlerin işbirlikçisi tek adam iktidarı sermayedarların kârını gözetmek için senelerdir kadın düşmanı politikalar izlemekte. Özellikle son zamanlarda duyduğumuz en az 3 çocuk söylemleri, uygulanan ekonomik politikalarda esnek çalışma, evden çalışma uygulamaları 2019 yılında mücadelemizin eseri İstanbul Sözleşmesi’nin tek gecede feshedilmesi, hane içi şiddete, tacize maruz kalan kadınların korunmaması ve faillerin aklanması, ekonomik politikalar yüzünden ihtiyaçlarımıza erişimin kısıtlanması, halkta gericilik örgütlenerek kadınların cinselliğinin bedeninin baskı altında tutulması, üniversitelerimizde aile baskısını aratmayan yurt yönetmeliği gibi birçok şey tek adam iktidarının politikalarının bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Yurt örneğinde gösterdiğimiz gibi, hayatımızdaki birçok şey iktidarın bizi baskı altında tutabilmesi için bir araç olarak kullanılıyor. Sırtını sermayedarlara dayayan AKP iktidarı da kadınların özgürleşmesinden en az kapitalistler kadar korkuyor.
Sınıflı toplumların en vahşisi olan kapitalizmle beraber ortaya çıkan, yine sermayeyi garantileyen homofobi de her gün ama her gün LGBTİ’lerin insanca yaşam hakkına saldırıyor. AKP iktidarı ve ortakları da kutsal aile yapısı söylemleriyle nefreti körüklüyor. Geçtiğimiz iki seçimde de mitinglerden, televizyonlardan yükselen kadın düşmanı ve homofobik seslere karşı, biz diyoruz ki hayatlarımızdan, alanlarımızdan, haklarımızdan vazgeçmiyoruz. Tüm kadınlar ve LGBTİ’ler olarak bulunduğumuz her alanda dayanışıyor ve örgütlü mücadeleyi büyütüyoruz.
MÜCADELEMİZİ DAHA ÇOK BİR ARAYA GELEREK GÜÇLENDİRECEĞİZ
Atölyemizde buraya kadar bahsettiğimiz güncel politikaların tarihselliğini de ve elbette çözüme giden yolları ve alternatifini de konuştuk. Şimdi, atölyemiz sonunda katılımcılarımızla aldığımız forumumuzdan çıkan taleplerimizi sıralıyoruz:
İşyerlerimizde, üniversite ve liselerimizde, mobbing, taciz ve şiddete karşı mücadele edeceğiz. Cinsel Tacizi Önleme birimlerinin kurulması ve gerektiği gibi işlemesi için tüm gücümüzü birleştireceğiz. İşyerlerimizde insanca yaşam için, eşit işe eşit ücret talebini yükselteceğiz. Çalışma hayatına katılan kız kardeşlerimizin yaşadıkları patron tacizi ve mobbing sarmalına sıkışmalarına izin vermeyeceğiz. Çalışma ve yaşam koşullarımıza saldırıları durdurmak için örgütlü mücadeleyi büyüteceğiz. Kamuda Tasarruf Paketi gibi Erdoğan-Şimşek ekonomik programının yaşamımıza etkilerini, büyüttüğü yoksulluğu, kampüslerimizden, yurtlarımızdan tanıyoruz. Temel ihtiyaçlarımızdan, yani, kampüslerimizde ışıklandırmadan yurtlarımızın nitelik ve güvenliğine, regl ürünlerinin ulaşılabilirliğinden HPV-HIV aşısının maliyetine, yaşamlarımız için oldukça kritik bütçelerden kesintileri kabul etmiyoruz. Emekten ve kadından yana bir bütçe için bulunduğumuz her yerde bütçe taleplerimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Türkiye’nin Ortadoğu’da düzenlediği askeri operasyonların ve emperyalist paylaşım savaşlarının son bulması için barış talebini yükselteceğiz. Akademide, bilimde ve sanattaki cinsiyetçiliğe karşı eşitlik mücadelesini büyüteceğiz. Üniversite ve liselerde LGBTİ’lere yönelik heteroseksist, homofobik ve transfobik baskılara karşı dayanışmayı büyüteceğiz. Özellikle liselerde kız öğrencilere yönelik kılık kıyafete ilişkin baskılara karşı mücadele ederken parasız, bilimsel, demokratik ve eşitlikçi bir eğitim talebimizi yaygınlaştıracağız. Karma eğitimi ortadan kaldırmaya çalışanlara teslim olmayacağız. Üniversitelerde ve liselerde mücadele araçlarımız olan kol ve kulüpleri daha çok kız kardeşimizle bir araya gelecek güçlendireceğiz.
Biz, bu kampta bir araya gelen kadınlar, herkesi, kolektif ve eşitlikçi bir yaşam sürdürdüğümüz bu kampı her yere kurmaya çağırıyoruz. Bizi yaşamın her alanında eşitsizliğe mahkûm eden, her türlü ayrımcılığa ve şiddete maruz bırakan bu dünyanın değişmezliğini reddediyoruz. Eşitsizlikten, sömürüden, homofobi ve transfobiden başka kaybedeceğimiz bir şey yok! Oysa bir dünya var kazanacağımız! Geleceği barışla, yarını kadın dayanışmasıyla kuruyoruz! Kadınlar gelecek, gelecek sosyalizm!