Kutsal Örümcek: Suç toplumdan ayrıştırılabilir mi?
Suçu oluşturan etkenleri göz ardı etmek, suçu bireyselleştirmek, suça sebep olan toplumsal etkenleri incelememize ve onları değiştirmemize engel olur.
Görsel Kutsal Örümcek filminin afişinden alınmıştır.
Ziyad AHMED
Yıldız Teknik Üniversitesi
“Buradan filmi izleyen insanlara söylemek istiyorum. Eğer polisler bu kadınlarla ilgilenirse o zaman çok iyi, diğer türlü, dünyada Saeed Hanaei’lerin sayı artacak. Tutuklandığındın bu yana neredeyse 10-20 kişi babamın yaptıklarını devam ettirmemi söyledi. Ben de onlara ‘bekleyelim ve görelim’ dedim” diyor gülümseyerek Saeed Hanaei’nin tahmini 15 yaşlarında olan oğlu. Peki kim bu “halk kahramanı” Saeed Hanaei, oğlu ve halk tarafından böyle “sevgi” görmesinin sebebi ne?
2000-2001 yılları arasında farklı zamanlarda İran’ın Meşhed şehrinde fahişelik yaptığı iddia edilen 16 kadın öldürülüyor. Bu cinayetlerden sorumlu olan Hanaei, kutsal şehri kendi ifadesiyle örümceklerden temizlediğini iddia ediyor. Basın tarafından “örümcek katili” olarak adlandırılan Hanaei’nin cinayetleri baya ses getiriyor. Bu dönem öğrenci olan ve olayları yakından inceleyen Ali Abbasi hikâyeyi 2022 yılında beyaz perdeye taşıyor. Cannes Film Festivali’nde büyük ödül yarışmasına katılan film Zar Amir Ebrahimi’ye En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandırıyor.
Film gerçek olayların akışını bozmayacak bir şekilde küçük birkaç eklemeyle çekiliyor. Genel anlamıyla belgesel niteliğinde diyebiliriz. Hikâyeyi açmamız gerekirse Hanaei isimli karakterimiz savaş zamanı cephede görev yapmış, şehit olmamanın verdiği yükle yaşayan birisi. “İyi” bir şeyler yapma isteğiyle Meşhed’i “kötülüklerden” temizlemeye karar veriyor. Bu kısımda kötülük dediğimiz şey uyuşturucu kullanan ve fuhuş yapan kadınlar. Bu sırada da gazeteci olan Zehra Rahimi olayları araştırmak amacıyla Meşhed’e geliyor. Sonrasında polis teşkilatının ve rejim yargı sisteminin bu başarısının üzerine çökmesine rağmen Rahimi polisin eksik kaldığını hissedince kendisini riske atarak adamın yakalanmasını sağlıyor. Bu noktada Hanaei’nin motivasyonuna ve olayların geneline bakmak bizim için bir şeyler ortaya çıkarır.
KATİL İRAN REJİMİNİN BİR KOLU
Filmde yer almasa da bir gün bir taksi şoförünün eşini fahişe zannetmesi üzerine Hanaei sinirlenir ve bir şeyler yapmaya karar verir. Rejim yasalarına göre zaten idamla cezalandırılan fuhuşu ortadan kaldırmak için Hanaei öncelikle bu kadınlarla buluşan erkekleri yollarından çevirmeye çalışır. Sonrasında bunun pek başarılı olmadığını fark ettiğinde uyuşturucu ve gördükleri şiddetin etkisiyle güçsüz durumda olan kadınları hedef alır. Onlarla görüşüyormuş gibi yapıp evine götürdükten sonra başörtüleriyle onları boğup şehir dışında bir yol kenarına atıyor. Daha sonrasında polisi arayıp cesetlerin yerini söyleyen ve basında kendisi için katil lafını kullanmamaları yönünde onları tembihleyen Hanaei bir türlü yakalanamıyor. Artık buna o dönemin teknolojik yetersizliği mi dersiniz, polis teşkilatının olayı ciddiye almaması mı size kalmış. Hatta polisin işine mi geliyor bu kişinin yaptıkları o da tartışılır.
Kendisini dinin buyurduğu bir şeyi yapan biri olarak gördüğünden herhangi bir noktada pişmanlık hissettiğini görmüyoruz. Hatta gerçek olayları anlatan ve kendisiyle akrabalarının da röportajlarını içeren 2002 yapımı “And Along Came a Spider” belgeselinde konuşma şekline ve söylediklerine bakarsanız amacına kalpten inanmış ve farklı bir sorgulamaya girmeyen birini görürsünüz.
Filmin bir noktasında gazetecimiz Zehra Rahimi yargıçla konuşmak için görüşme ayarlıyor. Rejimi eleştiren ve bunu yazılarında açıkça yansıtan gazetecimiz de hükümet tarafından pek seviliyor diyemeyiz. Bu konuşmada yargıç, fuhuşun ekonomik sebeplerden kaynaklı olduğunu, dinen Allah karşısında herkesin eşit olduğunu ve katilin motivasyonunun kabul edilemez olduğunu vurguluyor. Rejimin temsilcileri rejim tarafından yaratılanın karşısında duruyormuş gibi gözükse de ikiyüzlülüklerini filmin birkaç noktasında açıkça görüyoruz. Artı olarak yargıcın suçu en ham haliyle katilin üzerine atması, bireysel bir suç olarak göstermesi de bir diğer nokta. Çünkü filmin sonlarına doğru da gördüğümüz gibi çekirdek ailesinden tutalım da yakın çevresine, bazı devlet memurları dahil çoğu kişi Hanaei’nin yaptığını suç olarak görmüyor, bunun yapılması gerekilen bir şey olduğunu söylüyor. Sonda idam ve 100 kırbaçla cezalandırılan Hanaei’nin göstermelik kırbaçlanması, destekçilerinin mahkeme önünde eylem yapması, eşi ve annesinin öldürülen kadınlar hakkında söyledikleri, oğlunun arkadaşları tarafından ne şekilde “eğitildiği” bize açıkça sistemin ve İran’daki uzantısı olan rejimin nasıl bir insan profili oluşturduğunu, ilk kısımda oğlunun röportajından alıntıladığım söylemler de bize bir katilin nasıl toplum tarafından şekillenebildiğini gösteriyor.
SUÇ TOPLUMDAN BAĞIMSIZ MIDIR?
Günümüzde de herhangi bir suçu bireysel açıdan ele almamız, onu etkileyen faktörleri göz ardı etmemiz bize suçla başa çıkmak konusunda pek de sağlıklı bir yol haritası çizmez. Suçu suçludan ayırmak ve kişi üzerinden bir şey yürütmemek değil, olayı ekonomik ve toplumsal ilişkilerden koparmadan yorumlamak ve sorunun temelini belirlemek gereklidir. Filmdeki olay üzerinden katilin idamla cezalandırılması ekonomik ve diğer sebeplerden dolayı fuhuş yapmak zorunda kalan insanların hayatına dokunmuyor ya da sistemin o zamanki durumu sebebiyle başka böyle katillerin ortaya çıkıp çıkmayacağını garantileyemiyor.
Günümüz Türkiye’si üzerinden örnek vermemiz gerekirse çok eskiye gitmemize gerek yok. İktidarın yükselen aşırı sağ ve milliyetçi politikaları sebebiyle genç kesim arasında artan ırkçı-şoven eğilimleri gözlemlemek çok da zor olmasa gerek. İktidar eliyle Kürt illerindeki yaya geçitlerindeki yazıların silinmesi, savaş sanayii yatırımları ve sınır dışı operasyonlarıyla milli güvenliğin sağlanma çabaları, körüklenen göçmen karşıtlığıyla gençlerin bu yönde şekillendiğini görebiliyoruz. En basitinden geçtiğimiz hafta Eskişehir’de bir gencin nazi amblemli yeleğiyle sokağa inip 5 kişiyi yaralaması ve öncesinde yayınladığı manifestoda hem aşağılık gördüğü ırkları ve cinsiyetleri sıralaması, hem de örnek aldığı kişileri belirtmesi durumun kötülüğünü gözler önüne seriyor. Yukarıda bahsettiğim üzere bu olayı sadece bir gencin bireysel olarak verdiği karar üzerinden yorumlarsak ve kararın verilmesine kadar olan toplumsal etkenleri göz ardı edersek gencin tutuklanması tüm sorunlarımızı çözer gibi algılanır. Ama insanın bir sosyal varlık olduğunu ve bilincinin sosyal yaşantısı tarafından belirlendiğini bildiğimize göre sorunun çözümüne ilişkin incelemeleri bireysel açıdan yapmamız doğru olmaz, tüm ilişkileriyle değerlendirmeye almamız gerekir.