23 Ağustos 2024 16:54

Faşizme karşı savaşın isviçre çakısı: İlya Ehrenburg

Bir yazar olarak sosyalizm mücadelesi kâğıt üzerinde bırakmayarak sürdüren Ehrenburg, bir işçi sınıfının aydınının nasıl olabileceğini gösteren bir örnektir.

Paylaş

Dağlar TEKŞEN

Boğaziçi Üniversitesi

 

Tiyatrodan şiire, romandan öyküye 100’ü aşkın eser üreten yazar, muhabir ve devrimci Ehrenburg, en kapsayıcı tanımla bir “kalem.”

Sovyetler Birliği’nin kuruluşunu, sosyalizmin bebek adımlarını, kralcılara karşı sürdürülen İspanya İç Savaşı’nı, Nazi işgali altındaki Avrupa’yı, İkinci Dünya Savaşı’nın en kanlı ve en büyük cephesi Doğu’yu ve Stalin sonrası sosyalizmi yazılarına taşıyan Ehrenburg’un eserleri, günümüze kalan birer tarihi belge niteliğinde olmalarının yanı sıra, kendi döneminde yaşamları için savaşan insanlara dünyadan haber alma ve birbirinden güç alma imkanını da tanımıştı. Ehrenburg, sadece bir katip misali tarihe tanık olmamış, eserlerinin o güne etki ederek tarihe yön verdiğinin de bilincinde olmuştur.

BOLŞEVİKLERLE TANIŞMASI VE ERKEN DÖNEMİ

İlya Ehrenburg, 1891’de Kiev’de bir Yahudi bir aileye dünyaya geldi. Moskova’da büyüyen İlya, okulda devrimci bir gençle, Nikolay Buharin ile tanıştı. 1905 devrimi sonrasında eğitimini de geride bırakarak Buharin’le birlikte Bolşevik harekete katıldı. 1908 yılındaysa Çar polisi tarafından yakalandı ve beş ay boyunca kötü muamelelerle cezaevinde tutuldu. Bu sürenin sonunda serbest bırakılıp yurtdışına çıkmasına da izin verilince de maddi durumu uygun olan ailesi onu tıp eğitimi alması üzerine Paris’e gönderdi. İlya siyasi faaliyetlerine Avrupa’da da devam etti. Avrupa’da Lenin, Kamenev, Zinovyev ve Lunaçarski ile tanışıp, onlarla birlikte hareket etti. Ne var ki, kısa süre sonra Lenin’le ters düşerek o gruptan ayrıldı. Hemen ardından Paris Montparnasse’ta tam bir Bohem hayatı yaşamaya başladı. Burada Avrupa'nın büyük sanatçılarıyla karşılaşarak onlarla dostluk kurdu. İlk şiirleri 1910 yılında Prag’da yayınlandı. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla mali sıkıntılardan dolayı Petersburg gazetesi için savaş muhabirliği yapmaya başladı. 1917’den sonra Moskova’ya dönse de Sovyet iktidarına muhalif kaldı. Ancak Beyaz Ordu’nun Rusya’daki Yahudilere yönelik pogrom girişimleri sonucu sıklıkla yer değiştirdi, en son 1924’te Moskova’ya dönerek Bolşeviklere tekrar katıldı.

Kısa süre Moskova’da kaldıktan sonra resmi görevle Avrupa’da yayınlanan Sovyet gazetelerinin editörü olarak Avrupa’ya gönderildi, İlya artık Avrupa’da Sovyetler Birliği’ni kültürel alanda temsil ediyordu. 1936’da çıkan İspanya İç Savaşı’na İzvestiya gazetesinin muhabiri olarak fakat sadece gazeteci kimliğiyle değil; Sovyetler Birliği yanlısı bir askeri propagandist olarak da katıldı. 1940 yılı geldiğinde, Avrupa baştan başa değişmiş bulunuyordu. 1941 yılında faşist Alman ordularının Sovyetler Birliği'ne saldırısının hemen ardından Moskova’ya döndü. Kendisine Savunma Bakanlığının resmi yayın organı Krasnaya Zvezda (Kızıl Yıldız) gazetesinde köşe yazarlığı verildi.

SAVAŞIN EDEBİYAT CEPHESİ

Bu gazeteler başta cephedeki askerlere, ayrıca cephe arkasında faşizme karşı savaşan, Sovyetler Birliği için üretim yapan milyonlara ulaşıyordu. Ehrenburg, 7 Nisan 1942’de Kızıl Yıldız için yazdığı Ölümün Esirleri makalesinde insanlığın nasıl bir tehditle karşı karşıya olduğunu, ölümü kutsayan faşizmin, kapitalizmin en gerici, en barbar hali olduğuna dikkat çekiyordu. Üstün ırk anlatısına karşı Sovyet halklarının eşitlik ve yaşam mücadelesinin bayrağını cephede nasıl yükselttiğini, bunu sadece savaşın yaşandığı bölge halklarının değil, faşizmin tehdit ettiği tüm insanlığın, tüm dünya emekçi halklarının davası olduğunu ve dünya halkların umutlarının Sovyetler Birliği’ne bağlı olduğunu hatırlatıyordu. Ehrenburg istisna değildir. Dönemin Sovyet yazar ve sanatçılarında halkın moralini yüksek tutacak, savaşta gösterilen kahramanlıkları ve Nazi işgalindeki halkın acılarını anlatan eserler karakteristiktir. Sovyet Yazarlar Birliği’nin toplantılarında alınan kararlar ışığında Sovyet yazarları tüm yetenekleri, güçleri ve deneyimlerini faşizme karşı savaşta seferber ederek önemli bir rol üstlendiler.

Savaş esnasında yayımlanan Paris Düşerken de Nazi işgali altındaki hikayelere odaklanarak yazarın tanınırlığında ve edebi hayatında önemli bir yer tutan nehir romanın başlangıcı oldu.

Dilimize Buzlar Çözülürken diye çevrilen ilk basımı 1954’te yapılan romanıysa yazar için bir dönüm noktasıdır. Kitap, Kruşçev döneminin ve Destalinizasyon hareketinin âdeta simgesi durumuna gelmiş, üstelik İngilizce’de kullanılan ve Stalin döneminin baskıcı olduğu imasında bulunacak şekilde Kruşçev dönemi için kullanılan “yumuşama” (thaw) ifadesini de ortaya çıkaran eser olmuştur. Sovyet Yazarlar Birliği kongresinde Konstantin Simonov'un ve Mihail Şolohov’un sert eleştirilerine maruz kalan Ehrenburg’sa eleştirileri çoğunlukla kabul ederek özeleştiri vermiştir. Yaşamının son yıllarında Vasily Grossman’la birlikte kaleme aldıkları Kara Kitap da benzer bir konumda durmaktadır. Kitap faşizmin Yahudi halkına uyguladığı zulmü gösterirken Sovyet Yahudilerini ayrıştıran ve Sovyet halkının bir parçası olarak görülmemelerine yol açabilecek içerikleri ve dili sebebiyle 1980’e kadar yayınlanamamıştır.

İlya Ehrenburg’u, hayatının büyük bir bölümünü, yeteneklerini ve azmini, faşizme karşı savaşta ve Sovyet halklarının sosyalist ilkelerine adamış devrimci bir sanatçı olarak anmamız mümkün. Her ne kadar yaşamında kendi çelişkileri ve savrulmaları olmuşsa da dünya halklarının sosyalizm mücadelesinde, Sovyetler Birliği’nin savunulmasında ve faşizme karşı mücadelenin büyütülmesinde göstermiş olduğu üstün özverisi aktif savaş alanlarında muhabirlik, propagandacılık ve yazarlık gibi pek çok biçim almıştır. Ehrenburg, bugün de işçi sınıfının aydınının nasıl olabileceğini gösteren bir örnek olarak günümüze ışık tutuyor.

ÖNCEKİ HABER

“Limak Holding kendini sanat ile aklayamaz!”

SONRAKİ HABER

30 Ağustos’u nasıl görmeli?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa