25 Ağustos 2024 04:38

Direttiğiniz, gerçeğimiz olmayacak: Kadın emeği ve esnek çalışma

Esnek çalışma kadın emekçiler üzerindeki şiddeti dört yandan derinleştirmektedir: Piyasa şiddeti, iş yerinin şiddeti, yeniden üretim alanının şiddeti ve gerici şiddet. Yakından bakalım bu şiddete…

Fotoğraf: AA

Paylaş

Gamze YÜCESAN ÖZDEMİR
yucesangamze@gmail.com

Ülke derin bir iktisadi kriz içinde, ekonomik göstergeler krizin daha da derinleşeceğine, sınıfsal eşitsizliklerin artacağına işaret ediyor. Kadın emekçiler hem sömürünün hem de kadının bireysel ve toplumsal varoluşuna karşı saldırı politikalarının kıskacındalar. Ülkenin içine girdiği girdabı en acımasız, en sert ve şiddetli deneyimleyenler de onlardır. Dolayısıyla, son günlerde gündeme getirilen esnek çalışmayı da kapsayan iş kanunu hazırlıklarını kadın emekçiler açısından ele almak oldukça önemlidir.

Esneklik ve esnek çalışma neoliberalizmin alametifarikasıdır. Geçen kırk senenin çalışma ilişkilerinin özetidir sanki. Bu nedenle, bazen sıklıkla bazen belli aralıklarla ama sürekli dillendiriliyor. Sermaye ne zaman “artan dijital teknolojik imkanlar…” ya da “değişen koşullardan…” bahsederek başlasa esnek çalışmayla bitiriyor. Sermaye çevreleri tarafından iş kanunu denildiğinde aklımıza “yeni yine yeniden” geliyor. Bu öyle bir kanun ki sürekli yenileniyor. Kısa bir süre sonra eskiyecek olan en yeni iş kanunu daha da esneklik getirmeyi hedefliyor. Bahsi geçen kanunun hazırlıklarında ücretler, çalışma saatleri, haftalık izin, yıllık izin gibi birçok başlık var. Çalışma saatlerinin azaltılacağı ve “uzaktan”, kısmi”, “platform” gibi esnek çalışma modellerinin getirileceği iddia ediliyor. Ülkedeki tüm emekçileri ilgilendiren bu kadar önemli ve radikal değişikliklerden yalnızca kamuoyuna sızan söylentiler ve kulis bilgileriyle haberdar oluyoruz.

Esneklik anlatısıyla, tüm emekçiler ama özellikle de kadın emekçiler için olumlu “söylenceler” üretildi hep, bugün de üretiliyor: Çalışma saatlerinin azalması, yolda geçecek zamanın kısalması, biyolojik ritme uygun çalışılabilmesi, birden çok iş yapılabilmesi gibi. Özellikle kadın emekçiler için hem çocukların bakımını hem ev işlerini üstlenip hem de çalışma yaşamına katılabilmek bir lütuf gibi sunuluyor. Hani neredeyse bu en yeni yasanın sömürü oranlarını artırmayı değil de işçileri rahatlatmayı hedeflediğine inanmamızı ister gibiler. Çalışmayı daha da esnekleştirmeyi hedefleyen bu “söylenceleri” güçlü bir şekilde reddetmek ve sağlam bir mücadele hattı kurmak gerekiyor. Aynı zamanda “Nasıl çalışıyoruz, nasıl çalışabiliriz?​” sorusuna emekten yana cevap ve siyaset üretmek de önemli.

Esnek çalışma kadın emekçiler üzerindeki şiddeti dört yandan derinleştirmektedir: Piyasa şiddeti, iş yerinin şiddeti, yeniden üretim alanının şiddeti ve gerici şiddet. Yakından bakalım bu şiddete. Esnek çalışma kadın emekçileri doğrudan emek piyasasının şiddetine “fırlatma” politikasıdır. Esnek çalışmanın güncel formu eşit işe farklı ücretle sonuçlanabilecek düzenlemeler içerecek gibi. Kadın emekçilerin emek piyasasına eklemlenme biçimlerine dikkat etmek gerekecek. Emek sürecine evden başlamak evi üretim alanına dahil etmek anlamına geleceği gibi ev işine daha az ödeme yapmayı da beraberinde getirebilecektir. Emek piyasasına “fırlatılan” kadınların, taşeron çalışma, sözleşmeli çalışma, kısmi çalışma ve benzeri güvencesiz istihdamda yer almaları bu hedefe yürümeyi kolaylaştıracaktır.

Esnek çalışmanın belirli süreli iş sözleşmelerini daha hakim hale getireceği de unutulmamalıdır. Bu sözleşme türünün emekçi için daha fazla hak kaybı ortaya çıkardığını biliyoruz. Belirli süreli iş sözleşmesi belirli bir tarih aralığı için imzalanır ve sözleşme bitiminde iş ilişkisi sona erer. Bu da kıdem, ihbar tazminatı ve iş güvencesinden vazgeçmek gibi sonuçlar doğurur. Belirli süreli iş sözleşmeleri, düşük ücretler ve uzun çalışma saatleri kadın emekçilerin güvencesizliği ve geleceksizliği tüm şiddetiyle yaşamalarıdır. Daha çok çalışıp daha az kazanmakla kadın olmak eş anlamlı hale gelmektedir.

Esnekliğin artışıyla kadın emeğinin metalaşma süreci daha da derinleşebilecektir. Derinleşme emekçilerin ve kadın emekçilerin yıllar içinde kazandığı hakların erozyonunu artıracaktır. Ücret hakkının, çalışma hakkının, örgütlenme hakkının, sosyal güvenlik hakkının daha da fazla aşınmasından bahsediyoruz.

Esnek çalışmanın iş yerinde yaratacağı şiddeti ise kadın emeğinin vasıfsızlaşması ve ikame edilebilirliğin artması olarak gözlemleyebiliriz. Farklı istihdam biçimleri, kadın emekçilerin dayanışmasını mümkün kılacak zaman ve mekan örgütlenmesini zayıflatıyor. İş yerinde farklı sözleşmelerin bulunması işçiler arası rekabeti de artırıyor.

Esnek çalışma kadın emekçilerin yeniden üretim alanındaki yükünü ve bu yükün şiddetini de artırmaktadır. Kadınlar hem evin bakım işlerini hem de ücretli çalışmanın gerekliliklerini aynı anda yerine getirmek zorunda kalıyor. Bu süreçte, ev içindeki emeğin eşitsiz bölüşümü, toplumdaki eşitsiz iş bölümüyle katmerleniyor. Kadınlar hem piyasaya dönük üretim yapıyor, para kazanıyor hem ev işlerini yürütüyor hem çocuk bakıyor hem de yaşlı bakıyor. Sağlık ve sosyal güvenliğin kolektif hak olarak ele alınmaması ya da bu hakkın zayıflatılmasıyla kadının ve ailenin toplumsal işlevleri de olumsuz bir şekilde dönüşüyor. Dolayısıyla insanlar işe gitmek için uyanırken, kadınlar işe uyanıyorlar.

Kadın üzerindeki gericiliğin de etkisini artırıyor esnek çalışma. Esneklik anlatısı bir yandan kadınları emek piyasasına katılmaya çağırırken, bir yandan da ailenin ve evin kutsallığını vurgulayan dini değerleri yüksek sesle dillendiriyor. Kadınların çalışmasını ancak evdeki “esas görevlerini” yerine getirmesi şartına bağlıyor. Ve tüm bunlar, kadın emekçilerin toplumsal yaşamda söz sahibi olabilme ve bu deneyim içinde kendi niteliklerini kaybetmeden var olabilme imkanını yok ediyor.

Sermayenin esneklik talebine karşı “Nasıl çalışıyoruz ve nasıl çalışabiliriz?​” sorusunun cevabı emekten yana bilim ve siyasettedir. Teknolojinin verdiği imkanları, emek üretkenliğinin ulaştığı noktayı değerlendirerek, çalışmanın ve çalışma saatlerinin nasıl olması gerektiği üzerine emek cephesinin sözü olmalıdır. Kadın emekçilerin mücadelesi, bugün üretimin özel mülkiyet dışında kolektif olarak örgütlenip yönetilebileceği; çalışmanın, eğitimin, sağlığın bir hak olarak düzenlenebileceği; herkesten gücüne göre ve herkese gereksinimine göre zenginlik dağıtımı yapılabileceği yeni bir toplumun kurulması içinden düşünülmelidir. Buradan bakınca dışsal gelişmeler değil, kadın emekçilerin deneyim birikimleri ve mücadeleleri yol gösterici olacaktır.

Koyu karanlık sağlam kararlılık getirir. Kadını prangalayan çalışma düzeni ne kadar şiddetlenirse, mücadele de o kadar kadınlaşır. Kadınlar gösterdikleri direnç ve inatla, hayata inancı, umudu ve kararlılığı armağan ediyorlar. Onların sesi, sözü, iradesi ve eylemliliğiyle mücadele sürüyor. Bitmemiştir. Dünde kalmaz, şimdiyi kurar ve yarınsızlığa direnir.

ÖNCEKİ HABER

CarrefourSA işçilerinin direnişi 13’üncü gününde sürüyor

SONRAKİ HABER

İşte patronların yerleşik hale getirmek istediği sistem

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa