25 Ağustos 2024 04:22

İşte patronların yerleşik hale getirmek istediği sistem

Özgür Müftüoğlu: Türkiye’de emek zaten ucuz ama daha da ucuz yapmak, sermaye için Türkiye’yi cennet haline getirmek. Bugün sermayeyle siyasi iktidarın birlikteliği tamamen bunun üzerine dayanıyor.

Fotoğraf: Pexels

Paylaş

Andaç Aydın ARIDURU
Murat UYSAL
İstanbul

Sos ya bir yemeği hazırlarken ya da servis ederken kullanılır. Tek başına tüketilmez, yemek değildir, asıl yenecek olana görsel güzellik katmaya, yeme işini kolaylaştırmaya, biraz da gerçek görüntünün üstüne perde çekmeye yarar. Ne makarnalar vardır ki usta aşçıların ellerinde türlü soslarla bezenip nefis yemeklere dönüşür, bir lokmada yutarsınız.

Bu yazının konusu iktidarın ve patronların türlü soslarla bezediği güvencesizliği, işsizliği, sendikasızlaştırmayı, kıdem tazminatı gasbını işçi sınıfına bir lokmada yutturma girişimlerinin adı olan yeni iş kanunu hazırlığı.

12. kalkınma planı, iki yıllık orta vadeli program ve Çalışma Bakanlığının strateji planında karşılaştığımız “güvenceli esneklik”, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın başkanlığında toplanan Yatırım Ortamını İyileştirme Kurulunun (YOİKK) toplantısının ardından medyaya yeniden servis edildi. Yılmaz toplantıya dair şu mesajı verdi: “Uzaktan, kısmi ve geçici süreli çalışma ile platform çalışması gibi yeni nesil esnek çalışma modellerine dair mevzuat değişikliği ihtiyaçlarının iş dünyası gerçekleri ve iş yaşam dengesi gözetilerek belirlenmesi kararı alındı.”

Toplantının ardından çıkan haberlerin başlıklarıysa “Çalışma saatleri kısalıyor”, “Yeni nesil çalışma”, “Bilgisayar başındaki gençlik çalışma hayatına kazandırılacak”, “İş-yaşam dengesi” vs… Böylelikle YOİKK toplantısından hazır sosuyla gelen esnek çalışma, işçilere sunulmadan önce ana akım medya tarafından soslanmış oldu.

Peki iktidarın türlü soslarla, süslü cümlelerle gizlemeye çalıştığı “yeni iş kanunu”nda ne var? YOİKK toplantısının ardından Hürriyet’te çıkan habere göre iktidarın ilk hedefi belirsiz süreli sözleşmelerin sayısını azaltmak. Başka bir deyişle belirli süreli sözleşmelerin sayısını artırmak. Peki nedir belirli süreli sözleşme?

Mevcut İş Kanunu’na göre patronun işçiyle belirli bir süre için sözleşme yapması kimi şartlara bağlı. Öncelikle devamlılık arz eden işlerde belirli süreli iş sözleşmesi yapılamaz, yani sürekli bir iş için patronun işçileri belirli iş sözleşmesiyle çalıştırması yasak ancak denetleyenin olmadığı yerde patronlar çok rahat bir şekilde belirli süreli iş sözleşmesiyle işçi çalıştırabiliyor. Tıpkı belirli süreli sözleşmede olduğu gibi İş Kanunu’na göre iş yerinde asıl iş taşerona da yaptırılamaz. Ancak patronlar, işin bir bölümünü, fiilen asıl iş-yardımcı iş ayrımı dahi yapmaksızın taşeronlara yaptırabiliyor. Üstelik büyük patron küçük patron demeden her biri günlük yevmiyeli işçi çalıştırabiliyor.

PLAN ZATEN UYGULANIYOR

Aslında yeni iş kanunu hazırlığında bahsedilen, sıralanan maddeler bugün patronların başvurduğu uygulamalar.

Esnek çalışmanın en yaygın uygulandığı alanlardan biri çağrı merkezleri. Bir çağrı merkezi çalışanı çalışma koşullarını şöyle anlatıyor: “Uzaktan, yani evden çalıştığımız için elektrik, internet, yakacak gibi masraflarımız bize ait oluyor. Ücretse asgari. Yeni vardiyalarımızı yöneticiler keyfi olarak belirliyor, ve son dakikada öğreniyoruz hangi vardiyada olduğumuzu. Resmi tatillerde çalışıyoruz. Gündüzleri molalarımı ev işlerine yardım ederek geçiriyorum. İki kez 15’er dakikalık çay molaları ve 30 dakika yemek molamız oluyor.  Özellikle kadın çağrı merkezi çalışanlarından ev işlerini de yapması bekleniyor. Molalar uzadığında baskı ve mobbinge maruz kalıyoruz.”

İşe girerken “Hem çocuklarıma bakarım hem yemek yaparım, bir yandan da çalışırım” diye düşünen arkadaşları olduğunu anlatan işçi “Durumun öyle olmadığını, şirketlerin her dakikamızı hesap ettiğini anladık. Hem bu baskılar hem de ücretlerdeki düşüklük bizleri sendikalı olmaya itti. DİSK/İletişim-İş Sendikasında örgütlenmeye çalışıyoruz. Yöneticiler ve patronların tutumu ise kesinlikle sendikada örgütlenmemize karşı. Sendikaya üye olan arkadaşlarımızı teker teker toplantılara çağırarak korkutmaya ve yıldırmaya çalışıyorlar. Biz ise sendikal örgütlenmemizi gizli yürütüyoruz” dedi.

İADE DAVASI AÇAMIYORSUN, KIDEM HAKKIN YOK

Trendyol deposunda çalışan işçiler depodaki asıl işi yapmalarına rağmen belirli süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılımış ve sözleşme süresi bitince işten atılmıştı. Direnişe geçen işçilerden biri anlatıyor: “Beş aylık sözleşmelerle alınan işçilerin, örneğin 100 kişi işe alınıyorsa 90'ı işten çıkarılıyor. 10'u işe devam ediyor. İşten çıkarılan işçiler ise altı ayı dolduramadığı için bir işe iade imkanı bulunmuyor, kıdem tazminatı gibi hakları olmuyor.”

Akcanlar Tekstil işçileri ise esnek çalışma sisteminin çarpıcı örneklerinden biri olan yedili vardiya sistemini anlatıyor: “Yedili sistem, işçinin sabit olan pazar günü tatilinin gasbı anlamına gelirken bu durum pazar mesaisinin de kalkması, işçilerin hafta tatilinin belli aralıklarla değişmesi demek oluyor.”

Dondurulmuş sebze ve meyve üretiminin yapıldığı Memur Gıda’da çalışan işçiler ise işe geldiklerinde “İş yok gidin” denilerek fabrikaya alınmamıştı. İşçiler, patronun ihtiyacı olduğunda işe çağrıldıklarını anlatmıştı. İşçilerden biri şunları söylüyor: “Gel diyorlar geliyoruz, git diyorlar gidiyoruz. Ne bir kağıt ne bir belge veriyorlar. Bazen günde 2-3 saat bazen ayda 7-8 gün çalıştırdıkları oluyor. Aldığımız ücret de bu kadar oluyor.”

Belirli süreli iş sözleşmeleri EYT yasası çıktıktan sonra sık sık kullanıldı. EYT’li Ravago işçileri “Emekli olduktan sonra Ravago patronu bize bir yıllık belirli süreli iş sözleşmesi imzalattı. Bir yıl dolunca kapı önüne koydu” diye anlatmıştı yaşadıkları süreci.

Patronlar belirli süreli iş sözleşmesini hangi amaçla kullanıyorsa İŞKUR teşvikli deneme süreli çalıştırmayı da öyle kullanıyor. Bu sistemin mağduru LC Waikiki işçileri anlatıyor: “6 aylık deneme süresi kapsamında olan işçiler işten atılmamak için ölümüne çalışıyor. Üstelik patron bu 6 ayda ölümüne çalıştırdığı işçileri hiçbir gerekçe göstermeden işten atabiliyor.”

‘SERMAYE NE İSTİYORSA İKTİDAR MİSLİYLE VERİYOR’

Akademisyen Özgür Müftüoğlu, iktidarın düzenlemeyle zaten uygulanan sistemi hem yasal güvenceye almak hem de yaygınlaştırmak istediğini söylüyor. Müftüoğlu, “Türkiye'de zaten patronlar esnek çalıştırıyorlar, kayıt dışı da çalıştırıyorlar, sigorta da yapmıyorlar, sigorta primini de ödemiyorlar. Sonra işçinin ücretini de ödemiyorlar. Sermaye bir taraftan emeklilik hakkını ortadan kaldırmak, öbür taraftan da zaten var olan esnek çalışmayı yaygınlaştırmak istiyor. Kalıcı hale getirecek düzenlemeler yapılmasını istiyor” diyor.

Çalışma Genel Müdürlüğünün 8 Mayıs'ta yaptığı duyuru ile esnek çalışma modeli için bakanlığın TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB ve TİSK ile birlikte önerileri değerlendirdiğini hatırlatan Müftüoğlu, “Buradaki temel niyet bugün hükümetin uyguladığı ekonomik programın temeli. Türkiye'de yatırım iklimini oluşturmak… Türkiye’de emek zaten ucuz ama daha da ucuz yapmak, sermaye için Türkiye’yi cennet haline getirmek. Bugün sermayeyle siyasi iktidarın birlikteliği tamamen bunun üzerine dayanıyor. Sermaye ne istiyorsa siyasi iktidar misliyle veriyor. İşverenlere yönelik teşvikler, vergi afları… Öbür taraftan kamu arazilerinin sermaye için kullanıma açılması ucuz ham madde ve ucuz makine teçhizatı teşvikleri, yerler temin edilmesi madenlerin istendiği gibi istenilen yerden çıkartılması bunların hepsi aslında Türkiye'nin ucuz ham madde ve gücü olarak sermayeye AKP iktidarı eliyle sunulması aslında” diyor.

‘MESEM’LERDEKİ GÜVENCESİZLİĞİ ÜNİVERSİTELERE TAŞIMAK İSTİYORLAR’

Müftüoğlu “akademik eğitim amaçlı çalışma modeli” adı altında planlanan düzenlemenin MESEM’lerde olduğu gibi güvencesiz, ucuz çalışmanın üniversite gençliğine de taşınması olarak değerlendirmek gerektiğini belirtiyor. Sermayenin ucuz iş gücü arayışının genişlediğini belirten Müftüoğlu, “Üniversiteli gençlerin birçoğu zaten çok düşük ücretlerle güvencesiz ve sigortasız şekilde çalışmakta. Bu düzenlemeyle birlikte hedeflenen şey bu durumu da yasallaştırmak. Masa başı veya evden çalışma gibi kılıflar altında sömürü düzenine ucuz iş gücü olarak yeni bir nüfus bulmak” şeklinde yorumluyor.

AKP iktidarının esnek çalışma düzenlemesini zaman zaman ‘müjdeleyerek’ gündeme getirmesinin tepkileri ölçme amaçlı olduğunu ifade eden ve bu tepkiler üzerinden harekete geçileceğini belirten Müftüoğlu, “Asıl ‘Bizi esnek çalışmanın tartışıldığı toplantılara neden almıyorsunuz demeyen sendikalara hesap sormak lazım. Yasa Meclise geldiği zaman bir göstermelik Meclis önünde yaptıkları basın açıklamasıyla dağılıp gidiyorlar. Dolayısıyla bizim burayı çok ciddi sorgulamamız lazım” diyor.

KONFEDERASYONLAR NE DİYOR?

Türk-İş Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar esnek çalışma düzenlemesinin çalışma saatleriyle alakalı olmadığının farkında olduklarını söyleyerek “İş yasasının düzenleneceği yer bakanlar kurulundan önce sendikalarla kurulacak masa olmalıdır. Düzensiz çalışmayı arttıracak, işçilerin kıdem ve ihbar tazminatına göz koyacak hiçbir düzenlemeye olur demeyiz. Türk-İş olarak esnek çalışmanın karşısında olmaya devam edeceğiz” dedi.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ise değişikliklerle alakalı kendilerine ulaşan herhangi bir taslağın olmadığını ifade etti. Çerkezoğlu “Evet çalışma saatleri Türkiye'de kısaltılmalıdır ama hiçbir gelir kaybı olmaksızın haftalık çalışma saati 37.5 saate düşmelidir. Bütün çalışanlar kalıcı ve güvenceli istihdamda olmalıdır. Yoksa bu tür yarı zamanlı, kısmi zamanlı esnek çalışma modelleri kazanılmış bütün hakları, kıdem tazminatı ve sendikal haklar başta olmak üzere ortadan kaldırır. Biz vergide adalet için bir yeni bir mücadele süreci başlatıyoruz ama bu konuda hükümetin girişimleri somutluk kazanırsa da bu kanun teklifinin geri çekilmesi için önümüzdeki mücadele sürecinin gündemlerinin başında bu konu gelir” ifadelerini kullandı.

ÖNCEKİ HABER

Direttiğiniz, gerçeğimiz olmayacak: Kadın emeği ve esnek çalışma

SONRAKİ HABER

Bangladeş'te seller nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı 18'e çıktı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa