25 Ağustos 2024 11:30

Bedo’nun ardından…

Gerçekten bir dağ türküsü söyler gibi yaşadın. Dağlar da türküleri de zordur ama güzeldir. Senin türkünü dinlemekten zevk aldık ve çok şey öğrendik!

Fotoğraf: Bedahat Tosun'un kişisel arşivinden

Paylaş

Dinçer METE*

Bugün Bedo’yu da son yolculuğuna uğurluyoruz. Doğa hükmünü uyguluyor; an geliyor, her şeyi geride bırakarak “geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan” geçip gidiyoruz. Giden arkadaşlarımızın ardından sıranın bizlere geldiğini biliyorduk ama bunu Bedo’ya hiç kondurmuyor, hiç yakıştırmıyorduk. O 69 yaşındaydı ama hala en delikanlımız, en koşturanımızdı. Hayat böyledir; Bedo hiç beklemediğimiz bir anda bizi arkada bırakarak o kapıdan geçiverdi. 

Uğurlar olsun Bedo! Artık yıldızlara emanetsin! Onlar da sana yoldaşlık etsin. 

Kimdi Bedo? 

Bedo ya da adıyla sanıyla Bedahet Tosun; 15 Mayıs 1955 doğumludur ve 78’liler ya da Devrimciler Kuşağının hissiyat yapısını yani, haksızlığa, zulme karşı haklı bir davaya adanmışlık, devrim beklentisi ve umudu ve dayanışma, paylaşım, güven gibi hislerle yoğrulmuş yoldaşlık ve diğerkâmlık hissiyatını yoğunlaştırılmış olarak taşıyordu. O bu hissiyat yapısını, yaşamı boyunca an be an süzerek kendi benliğinin mayasına dönüştürmüştü. Sadece gençliğinde değil, yaş alırken de bu hissiyat yapısına uygun davrandı. 

Bu yüzden onu her tanıyan sevdi, dost oldu. 

Bu yüzden tüm dostları, gözü peklik, inanç, direnç ve aynı zamanda mütevazilik ve çalışkanlık gibi nitelemeleri sıkça kullandı. İşkencecilerini de bir değil birkaç kez yendi. 

Bu yüzden Kaan Arslanoğlu, 2009’da Bedo ile yaptığı “Kapitalizm Dünyayı Bitirmeden Biz Onu Bitirelim” başlıklı söyleşide “Bedahet Tosun 80 Darbesi öncesi ve sonrasındaki sıcak dönemden yakın arkadaşım. Zihnimde yücelttiklerimden biridir. Zor zamanlarda örnek tavırlar göstermiştir. “Devrimciler” romanımdaki en olumlu karakter Bedri tipi üç kişinin karışımıdır. İşkencede kaybettiğimiz Ekrem Ekşi’dir teki. İsim Bedahet’ten esinlenilmiştir.”

Gerçekten Bedo, zihinlerde yüceltilecek bir yaşam sürdü ve romanlara, öykülere esin oldu. 

Ben Bedo ile 1978’de tanıştım. Öncesinin şahidi olmadım. Ama hem hemşerisi hem lise arkadaşı Ahmet Sefa ölümünden sonra başsağlığı mesajında şunları yazar: “1974’te Ceyhan Sarıbahçe köylülerinin ektikleri araziye o çevrenin ağasının el koyma girişiminde Fikret Ertan’la hendeklerde bekliyoruz günlerdir. Köyün yoksulları en önde. Tam karşıda ağanın traktörleri çalışıp tarlalara girmek üzere. Jandarmalar var traktörleri koruyan. Eller tetikte. Çatışma başladı başlayacak. O anda Bedo görünüyor yolun kenarında. Yanında Caynaklı Paşo, ilçe kaymakamını ikna etmişler, birkaç avukatı da örgütlemiş, getirmişler. 

Rahatlıyoruz. İş mahkemede artık.

Yine aynı yılın ilkbaharı, Devrimci Toprak İş Sendikası’nın faaliyeti olarak Caynaklı Aziz, Bedo, Fikret, Urfa’dayız. Yaz’ın oralardan gelecek ırgatları bilgilendirip, Adana’da sendika örgütlenmesine katmak amacımız. Viranşehir, Ceylanpınar geziyoruz, toplantılara katılıp bildiri dağıtıyoruz. Urfa’da Eyüp Gökoğlu’nda kalıyoruz. Son gün Islahiye’ye öğretmenler sendikasına uğrayıp, dönüyoruz. Hepsinde Bedo’nun tavırlarını sevgiyle saygıyla izliyorum.

Sonrası, Ankara gecekondularındaki faaliyetlerimizde, Site işçilerinin, çırak gençliğin korsan eylemlerinin çoğuna konuşmacı olarak katılırken, İncirli Piyangotepe’deki gençlik toplantısına polisle birlikte jandarma baskınından sakinliğiyle, zekasıyla kurtulan, o sakin görünümüyle çoğumuzu kurtaran oluyor.

Ceyhan’ın Doruk’lusu, Ankara’nın ODTÜ’lüsü, özverili, paylaşımcı Bedo... 

1978’den sonrasının şahidiyim: O Ankara’daki Halkın Kurtuluşu yolunda gençlik mücadelesinin hem önderlerinden hem örgütleyicilerinden hem de neferlerinden biridir. Önderlik etmek ve örgütlemekle yetinmez, gerekli olan, eksik kalan her işi yapar. 

1980’de Ankara’da tutunamaz hale gelince “Devrimcilik işi”ne İstanbul’da devam eder. Yakalanır ve hem Ankara’da hem İstanbul’da işkencecilerini alt eder. 8 yıl ceza alır. Mamak, Bursa, Gaziantep cezaevleri, ardından askerlik ve sonrası İstanbul... 

Ondaki ısrarcılığı, inadı ve öğrenme azmini vurgulamak için bir anıyı anlatmalıyım. Sevinçle buluşuruz ve ihtiyacı olup olmadığını sorarız. Onun çok acil bir işe ihtiyacı vardır. Ve hatta işin kendisinin ne olduğunun bir önemi yoktur. Hamallık ise hamallık, seyyar satıcılık ise seyyar satıcılık! ODTÜ’lü bir arkadaşımızın kurduğu ve ben dahil yine ODTÜ’lü arkadaşlarımızın çalıştığı bir yazılımevi vardır. Acilen kurucu arkadaşımız ile konuşuruz ve “Tereddütsüz evet!” cevabını alırız. Bedo gelir ve hem Apple dünyası ile tanışır hem çalışmaya başlar. Ve zaman geçer Bedo, Apple dünyasının Teknik Servis Müdürlüğü’ne kadar yükselir. Rekabetin ve taliplilerinin çok olduğu bu dünyada bunu başarmak her babayiğidin harcı değildir. 

Artık yıl 1996’dır. Ne yapmalı? Sorusunun cevabını ararız ve bu arayış sürecinin sonrasında Sosyal Araştırmalar Vakfı doğar. Bu soruyu ilk soranlardan biri yine Bedo’dur. Ve Bedo 2002 – 2006 yılları arasında SAV YK Başkanlığı, 2016 – 2020 yılları arasında SAV YK Sekreterliği, 2020 – 2022 yılları arasında da yine SAV YK Başkanlığı yapar. 

Son dönem çalışmaları, Bedo’nun emeklilik dönemine rastlar. Artık daha fazla zamanı vardır; SAV’ı temsilen katıldığı Demokrasi için Birlik platformunda koordinasyon kurulunda yer alır ve DİB’lilerin Bedocan’ına dönüşür. 

Son dönemde kapsamlı bir program olan 100. yıl etkinliklerinin organizasyonunda yer alır ve bu ses getiren çalışmaya büyük bir katkı yapar. 

Tıpkı siyasette olduğu gibi SAV’da da o hem yönetici hem neferdir. Eksik gediği o tamamlar. 

Peki insan Bedo! 

Öleyim unutayım! 17 Ağustos depremi olmuştur. Daha ben bizim evi aramadan evdekileri arar ve bir şeyleri olup olmadığını öğrenir. Ev halkı yeri her geldiğinde “Sen aramadan Bedo aradı!” diye bana hatırlatır durur! Ve Bedo’yu minnetle anar. 

Olmadı be Bedo! Zamansız gittin! 

Ama gerçekten bir dağ türküsü söyler gibi yaşadın. 

Dağlar da türküleri de zordur ama güzeldir. Senin türkünü dinlemekten zevk aldık ve çok şey öğrendik! 

Kim bilir, zamanı gelir belki de bu türkünün - kolektif - kitabını yazarız. 

Şimdi önce üzüleceğiz. Elbette en çok aile (Salime Ana, Okşan, Deniz, Pelin ve ailenin diğer fertleri) üzülecek. 

Zor olacak ama yokluğuna alışmaya çalışacağız. 

Sonra, söz olsun; biz var oldukça seni anmaya ve bizimle birlikte yaşatmaya çabalayacağız. 

Yıldızlar yoldaşın olsun! 

Dostumuz, arkadaşımız, yoldaşımız.

*Arkadaşı- Sosyal Araştırmalar Vakfı kurucusu

ÖNCEKİ HABER

Furkan Apartmanı davasında karara tepki: 3 sanığa beraati kabul etmiyoruz

SONRAKİ HABER

Diyarbakır'da kayıp Narin'in evinin yakınında kan lekeleri tespit edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa