29 Ağustos 2024 14:06

Tarım Bakanlığının desteği üreticiyi değil piyasayı güçlendiriyor

Fazla bir şey değişmemiş gibi görünen tarım destekleri aslında ülke tarımında tarım ve gıda tekellerinin hakimiyetini güçlendirmeyi sağlamak üzere devreye sokulmaktadır.

Fotoğraf: Volkan Pekal/Evrensel

Paylaş

Sedat BAŞKAVAK
Tüm Köy Sen Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı

2025-2027 yıllarını kapsamak üzere Tarım desteklemelerine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararı Resmi Gazete'de yayımlandı. 2025 ve sonrası yıllar için gübre, mazot ve prim desteği kaldırılıyor ve onun yerine dekara 244 TL kat sayı değeri ile destek planlaması yapılıyor.

22 yıllık AKP iktidarında “tarım reformu”, “üretime planlama”, “havza bazlı tarım üretimi”, “tarıma havza bazlı destek” gibi pek çok model ve uygulama yapıldı. Şimdi yeniden “tarım havzası bazında bitkisel üretim destekleme” uygulaması ilan edildi. 2009’da "Havza Modeli" kapsamında iklim, topoğrafya ve toprak verileri dikkate alınarak önce 190 tarım havzası belirlendi. Sonra ekolojik benzerlik, ürün çeşitleri, yönetilebilirlik kriterleri üzerinden 190 havza 30 temel havzada birleştirildi. "Üretim havza bazlı planlanacak" diyerek duyurulan havza modeli 7 yıl sonra yeniden ve bu sefer de "Milli Tarım Projesi" ile “Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli” olarak ilan edildi. Dönemin başbakanı Binali Yıldırım, “Milli Tarım projesi ile çiftçinin kullandığı mazotun yarısı devletten olacak, 180 ova sit alanı ilan edilecek. Piyasadaki dalgalanmaları, değişimleri engellemek ve piyasa düzenini sağlamak için Toprak Mahsulleri Ofisi etkin bir şekilde kullanılacak. Destekler yılda bir ekim zamanı bir de hasat zamanı 2 kez verilecek” diyerek bolca alkış almıştı ama ne mazotun yarısını devlet verdi ne ovalar korundu ne de TMO piyasaya etkin müdahale etti. Desteklerin yılda iki defa verilmesi şöyle dursun zamanında bile verildiği görülmedi.

2017 yılında başlatılan "Havza Bazlı Destekleme Modeli" kapsamında, ülkemizde arz açığı bulunan, stratejik öneme haiz, bölgesel önem arz eden, insan beslenmesi - sağlığı ve hayvansal üretim açısından önemli olan başta buğday, arpa, çeltik, ayçiçeği, mısır olmak üzere 21 üründe mazot-gübre, sertifikalı tohumluk kullanım, fark ödemesi destekleme uygulamaları başlatıldı. 7 yıldır devam eden bu model sonucunda değişen bir şey olmadı. Şimdi ise 81 il ve 900’e yakın ilçede tarım havzası bazında bitkisel üretim planlaması yapılacağı desteklerin de bu planlama dahilinde verileceği ilan edilmektedir.

Tarımsal üretim planlaması kurulu tarafından arpa, ispir, yağlık ayçiçeği, buğday, kanola, kuru fasulye, mercimek, tane mısır, nohut, pamuk, patates, kuru soğan, soya ve yem bitkileri planlama kapsamına alınmış. Planlama kapsamına alınan ürünlerin Tarımsal Üretim Planlaması Kurulunun belirlediği tarım havzalarında destekleneceği belirtiliyor.

DESTEKLENEN HAVZALARA DA DESTEKLENMEYENE DE AYNI MİKTAR

AKP iktidarı 2025 yılı için iki türlü destek planlaması yapıyor bunun birincisi planlama kapsamına alınan ürünlere desteklenen tarım havzalarında yapılacak destekler. İkincisi ise planlama kapsamına alınan ürünlerin desteklenmeyen tarım havzalarında üretildiği takdirde yapılacak destekler.

Resmi Gazete'de yayınlanan tabloya baktığınızda desteklenen tarım havzalarında da desteklenmeyen tarım arazilerinde de aynı miktar katsayı ve desteğin verileceği belirtiliyor. Şöyle anlatalım örneğin desteklenmeyen tarım havzalarındaki ürünler için temel destek kategorisi demiş; aspir, mercimek, tane mısır, nohut, patates, soğan, yem bitkileri ve benzeri ürünler için dekara 1.0 destek katsayısı yani 244 lira verileceğini söylüyor. Bu rakam destek kapsamında belirlenen tarım havzalarındaki ürünler için verilecek desteklerle aynı.

Örneğin; arpa, buğday, çavdar, tritikale yulaf 2 grup yem bitkileri için 1.3 destek katsayısı karşılığı 317 lira verileceğini söylüyor bu da yine desteklenen tarım arazilerindeki miktarla aynı.

Yağlık ayçiçeği, kanola, kuru fasulye ve soya için destek katsayısını bir buçuk desteklenen tarım havzaları ve desteklenmeyen tarım arazilerindeki da aynı miktarı vereceğini söylüyor ve bu da 366 lira yapıyor. Pamuk için ise desteklenen ve desteklenmeyen tarım arazilerindeki 2,25 katsayısı karşılığı 549 lira verileceğini ifade etmiş oluyor.

SADECE AKP'NİN BELİRLEDİĞİ ALANLARDA DESTEK VERİLECEK

Bunun anlamı bu yıl (desteklenme alanlarda kesilen desteklemelere nedeniyle) çiftçilerin tepkisi olmasın diye her bölgedeki üretime aynı miktarda destek verilecek, önümüzdeki yıldan itibaren sadece AKP'nin belirlediği tarım havzalarındaki üretimi destek verilecek demektir.

Tarımsal Üretimin Planlaması Kurulunun süt havzası olarak belirlediği Amasya, Bingöl, Bitlis, Çorum, Elazığ, Erzincan, Eerzurum, Muş, Tokat ve Dersim illerinde yem bitkisi üreten çiftçilere mevcut sayılan desteklerin %50 daha fazlası ilave olarak ödenir diyor.

ÜRETİCİ ÜRETMİŞ KARŞILIĞINI ALAMAMIŞ

Cumhurbaşkanlığı kararına baktığımızda, her zamanki gibi tarımla ilgili her konunun başında kurulan süslü laflar burada da kurulmuş ve “Tarımsal üretiminin planlanması ve gıda arz güvencesinin sağlanması” gerekçesiyle bu düzenlemenin yapıldığı belirtilmektedir. Bir yanıyla baktığınızda desteklemeler, tarımsal üretimin planlanması ve gıda arz güvencesinin sağlanmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Fakat bugün ülke tarımının içinde bulunduğu durum; buğdaydan arpaya, domatesten incire, çaydan fındığa hangi ürüne baksanız üretici üretmiş, karşılığını alamamış, ürettiğine bin pişman olmuş ve gelecek yıl üretmeyeceğini söylüyor.

"PLANLI ÜRETİM" ANCAK LAFTA

20 yıldır ortalama 20 mlyon ton buğday üretip 8-10 milyon ithalat yapıyorsunuz ve girdi maliyetlerinin katlı katlı arttığı bu yılda buğdaya %12 zam yaparak 8,25 TL’den 9,25 TL’ye çıkardılar. Çaya 17 TL alım fiyatı açıklanırken Çaykur çay almadı, özel çay şirketleri de fiyatı 9 TL’ye kadar düşürdü.

Bİzim “sözleşmeli kölelik” dediğimiz sözleşmeli üretimi “ne üreteceğin ve ne kadara satacağın belli” diye öve öve göklere çıkardılar. Bursa’da domates üreticisi köylülerin 3,5 TL sözleşme imzaladığı şirketler, domatese 1,70 kuruş fiyat dayattılar. Ortada sözleşme var ama uyan şirket yok. Köylünün geçen 115 TL’ye sattığı fıstığa bu yıl 90-100 TL fiyat veriliyor. Fındık, kayısı desen benzer durumda. Ayçiçeği kuraklıktan zarar gördü, hasad masrafı karşılamıyor fiyat desen köylünün beklentisi 25-27 TL iken Trakya birlik 20 TL fiyat açıkladı. Hayvancılık deseniz gemi gemi limanlara gelen ithal et ve hayvanlar nedeniyle bitme noktasında. Hal böyleyken planlı üretim ve arz güvencesi sözleri ancak hoş bir seda olmaktadır.

PEK ÇOK ÜRETİCİ DESTEKLERDEN FAYDALANAMIYOR

"Desteklemelerden yararlanmak için ilgili üretim yılında Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından belirlenen kayıt sistemlerine kayıtlı olma şartı aranır" denilmektedir. Tarım destekelemelerine ilişkin bu şart Türkiye gibi hâlâ miras hukuku nedeniyle tarım arazilerinin hisseli olması ve bu nedenle de ÇKS kaydı çıkarılamaması nedeniyle önemli bir sorundur. Bu nedenle de pek çok tarım alanı hem üretimin içinde görülmemektedir hem de bu arazilerde yapılan üretime tarım destekleri alınmamaktadır. Bu da özellikle geçimlik tarım üretimi yapan küçük üreticilerin önemli problemidir. Ayrıca başta fındık ve belirlenen havza dışında yeni tesis edilen meyve bahçelerinin desteklemelerden yararlanamayacağı belirtilmektedir.

"Tarım kanunundaki tarım desteklerine ayrılan pay milli gelirin %1’inden aşağı olamaz" hükmü fiilen ve resmen ortadan kaldırılmış oluyor. Çünkü perşembe günü gece yarısı yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararının finansman ve ödemeler başlığı altındaki 5. maddesinde birim destek tutarları ve destek katsayı değeri Orta Vadeli Program (OVP) hedefleri dikkate alınarak bütçe imkanları dahilinde her yıl yeniden değerlendirilir demektedir. Böylece tarıma ilişkin desteklemelerin miktarını Orta Vadeli Program hedeflerine göre belirleneceği ilan edilmektedir. OVP sermayenin ihtiyaçlarını gözeterek hazırlanan bir program olduğu için geçimlik tarım üretimi yapan köylüler OVP’nin kapsama alanına girmemektedir. O nedenle de sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim çok fazla bir şey değişmemiş gibi görünen tarım destekleri aslında ülke tarımında tarım ve gıda tekellerinin hakimiyetini güçlendirmeyi sağlamak üzere devreye sokulmaktadır.

Fark ödemesi ise “her yıl fark ödemesi kapsamına alınacak ürünler ve ödeme miktarı Tarım ve Orman Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı tarafından teklif edilir" denilerek OVP hedefleri doğrultusunda ya hiç ödenmeyeceği yada çok az üründe ve kısmi olarak ödenceği ortaya çıkmaktadır.

En önemli sorunlarda birisi bu yılın desteklemeleri gelecek yılın bütçe kalemine yazılmakta ve gelecek yıl denmektedir. Yeni düzenleme de bu durumun değişmediği görülmektedir. Desteklemenin yılında verilmesi sadece hangi ürüne ne kadar destek alacağı değil o ürün için ihtiyaç duyulan girdi maliyetlerinin düşürülmesine içinde önemlidir. Bu yıl kullandığınız ilaç, gübre, mazot için gelecek yıl verilecek desteğin bir önemi kalmamaktadır.

"Desteklemelerin kamu kaynağı olması sebebiyle hak sahibinin hesabına yatırılmadan haciz, icra, temlik vb. yapılamaz" denilerek sanki desteklemeler köylüler için korunuyormuş gibi gösterilse de yıllardır asıl sorun başta DEDAŞ olmak üzere köylünün hesabına yatan desteklemelere kullandığı elektrik vs nedeniyle el konulmasıdır. Oysaki destekleme bir kazanç olmadığı için aynı zamanda ülke tarımsal üretiminin devamı ve arz güvencesinin sağlanması için bir teşviktir.

Tarım üretiminde bir diğer sorunda üretilen ürüne alım garantisi olmadığı gibi fiyat garantisi de yok. Hâl böyleyken tamamen havza bazında ve desteklenen ürünler üzerinden üretim yapılsa bile üretilen ürünü kim alacak, hepsini alacak mı ve kaça alacak bu soruların bir cevabı yok. O nedenle bugün ilan edilen destekleme uygulaması bu haliyle de sermaye düzeninde piyasaya garantili ürün sunmanın ötesine geçmeyecektir. Ve asıl olarak üretici köylüyü mağdur eden düşük fiyat dayatması, ithalat baskısı, yüksek girdi maliyetleri sorununu çözmeyecektir.

ÖNCEKİ HABER

İsrailli esirlerin yakınları Gazze sınırında eylem yaptı

SONRAKİ HABER

Karacabey'de toplanmayan domatesler toprağa karıştırıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa