31 Ağustos 2024 04:10
Son Güncellenme Tarihi: 31 Ağustos 2024 08:03

Harabelerde: Yıkıma rağmen sanatla direnişe devam edebilmek

Nakba’dan beri deneyimlenenlerin anlatılmaması acının katlanarak büyümesine neden oluyor. Hayatta kalan yazarlar, yazma eylemini tüm bu yıkımın ortasında bir canavara dönüşmemek için sürdürüyorlar.

Gazze Şeridi'ndeki Deyr Belah'ın doğusundan çekilmesiyle bölgede bıraktığı yıkım | Fotoğraf: AA

Paylaş

Esra YILDIZi

AICA (Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği) Türkiye 16 Ağustos’ta, Filistin’de on yıllardır süren yıkımın sanatçılar, sanat ve kültür üstündeki etkisini 7 Ekim 2023’ten beri devam eden savaş durumuna odaklanarak, çağımızın iki entelektüeli; Amerikalı Felsefeci Judith Butler ve Filistinli Yazar Adania Shibli’nin bakış açısından birlikte düşünmeye davet eden bir buluşma gerçekleştirdi.  Bugüne kadar 40 binden fazla insanın öldüğü, Gazze’nin yüzde  90’ının tahrip edildiği, sanat kurumlarının ve kültürel miras yapılarının yıkıldığı bu “felaket”in ve yıkımın ardından devam etmenin imkanları üzerine düşünebilir miyiz?

Judith Butler’a ve Adania Shibli’ye yönelttiğim ilk soru, tarihsel olarak uzun bir geçmişi olan bu yıkımın, Filistinli sanatçıların ve yazarların deneyimlerine dayanarak ne anlama geldiği, sanatsal formları nasıl şekillendirdiği ve bundan sonra nasıl devam edileceği üzerineydi.

AICA Türkiye’nin  bu sene 6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde, depremden etkilenen kentlerden sanatçılarla, sanat emekçileri ile gerçekleştirdiği konuşmadakine benzer bir durum söz konusuydu Filistin’de: Asıl sorun maddi olanın; yerleşim yerlerinin  yeniden inşa edilmesi değil,  Shibli’nin de ifade ettiği gibi  sevdiklerinin yok olduğu, yaşanan kayıpların yasının bile tutulamadığı bir ortamda,  yeniden inşanın imkansızlığını, tüm ilişkiler bütününün, deneyimlerin silindiğini bilerek yeni dayanışma yolları aramaktı: “Yıkımın bir son olmadığı fikrini de benimsiyorum. Sadece inşa etmeden farklı şekilde devam edebiliriz. Ancak inşa etmenin birçok olasılığı vardır.”  

Nakba’dan beri kuşaklardır aktarılamayan acı, deneyimlenenlerin anlatılmaması acının katlanarak büyümesine neden oluyor, geleceğe dair büyük belirsizliğin olduğu bir ortamda nasıl devam edileceği sorusu önem kazanıyor.  Hayatta kalan yazarlar, yazma eylemini tüm bu şiddetin ve yıkımın ortasında bir canavara dönüşmemek, benliğin yıkılmaması için sürdürüyorlar. Yıkımın ardından çaresizlik hissini aşmada “Hikayeyi, şiiri, dili taşımayı, dili öne çıkarmayı” vurguluyor Shibli. Bir yazar olarak kendisi için sözcüklerin ve şiirin gücüne işaret ediyor; çocukken kendisine ağır gelen ve nefret ettiği şiirlerin şimdi kendisini ve birçok kişiyi kurtarmak için geri döndüklerini, sanatın bu geri dönüşlerinin bu yıkım anlarını farklı türde anlara dönüştüren bir anlam yaratmaya devam ettiğini ekliyor.

Judith Butler bu konuda, her zaman aynı şekilde olmasa da devam eden, farklı şekillerde tekrarlayan yıkımı anlatabilir miyiz sorusunu gündeme getirdi. Birzeit Üniversitesi Öğretim Üyesi Rima Hamami’den aktararak, insan deneyiminin sınırlarıyla karşı karşıya olduğumuzu ve bunun insan iletişiminin sınırına ulaştığı anlamına geldiğini söyledi. Bu açıdan verdiği bir örnek, Reem Ganayem’ın Vasiyetnameler Kitabı. Bu kitap için Ganayem, bombardıman altında Gazze'deki yazarlarla iletişime geçerek, kaçmakta olan ve verebilecek hiçbir maddi şeyi olmayan yazarlara bir vasiyetname yazıp yazamayacaklarını sorar: Bu kitaptaki şairlerden kalan bu son kelimeler, şiirler Butler’ın deyimiyle “Dünyaya açık bir hitap gibiler ve dünyaya ulaşma, dünyayı uyandırma, belirli bir tür çağrı yoluyla dünyanın dikkatini çekme çabasılar.” “Bu kaybı ve bu acıyı dünyanın başka yerlerine taşıyabilmek için dil ne yapabilir? Ve bu yüzden, çoğumuzun sadece umutsuzlukla, kesinlikle tam bir yıkım olarak gördüğü yerden ortaya çıkan dilde bir tür ısrarcılık olduğunu söyleyebilirim. Yani, yazma eylemi her durumda muazzam bir eylemdir.”

Judith Butler önemli bir konu olarak, kaybın yasının tutulması gerekliliğinin yanında, bütün anlatıların çöktüğü bir noktada yaşananları doğru bir şekilde ifade etmemizi sağlayacak bir hukuk diline ihtiyaç olduğunu da vurguladı: Uluslararası Adalet Divanının burada yaşananları doğru bir şekilde ifade etmesi gerekiyor.

KAMUSAL BİR GÜÇ OLARAK SEVGİ

Gazze’deki Shababeek Çağdaş Sanat merkezi, bu saldırılarda yerle bir olan kültür kurumlarından sadece biri. 20 binden fazla sanat eserinin yer aldığı kültür merkezinin yöneticilerinden Shareef Sarhan burasının bir deneyim mekanı olduğunu söylüyor bir söyleşisinde. Shababeek Arapçada pencereler anlamına geliyor; buraya katılanlar için sanatla dünyaya açılan pencereler. Sergilerin yanı sıra, seminerler, atölyeler ve savaşın gölgesinde büyüyen çocuklar için sanatla iyileşme eğitimleri de veren önemli bir merkez Shababeek. Shibli ve Butler, Sarhan’ın Shababeek’in yerle bir olması sonrası acı, üzüntü değil, büyük bir boşluk hissettiği ve bu yıkımın ancak “kamusal sevgi”ye dayalı bir dayanışma ile üstesinden gelinebileceği sözlerine atıfla, devam etmenin tek yolunun kamusal bir güç olarak sevgi ile de gerçekleşebileceğinin altını çizdiler: “Gerçek anlamda bir tutunma gücü olarak ve sömürgecilerin baskıcılarının yöntemlerini tekrarlamamak için kamusal bir güç olarak sevgi.”  Butler uluslararası dayanışmanın ve sanatla kurulan ağların önemine dikkat çekiyor; Gazze'de veya Gazze ile diaspora toplulukları veya uluslararası destekçiler arasında yaratılmaya devam eden ağlar, günlük cömertlik veya misafirperverlik eylemleri, kamusal sevgi üretiyor.

Sanatla direniş açısından yayınlar önemli bir işlev üstleniyor. Gazze'deki ablukaya rağmen, on yılı aşkın bir süredir Gazze’den ve yurt dışından Filistinli genç yazarların üretimlerinin görünür olması amacıyla kurulan ve ismini Arapçadaki 28 harften alan 28 dergisi, tüm bu yıkıma rağmen direnmeye devam ediyor.

İPTAL KÜLTÜRÜ

Filistinli veya Filistin yanlısı entelektüellerin etkinliklerinin iptaline, susturulmasına ve kurumsal sansüre karşı neler yapabileceği ve ifade özgürlüğünün nasıl savunabileceği noktasında Butler ve Shibli yakın zamanda kendilerinin deneyimlediklerinden yola çıkarak cevap verdiler.  

Adania Shibli, geçtiğimiz ekim ayında Frankfurt Kitap Fuarında kendisine bir ödülün verileceği törenin, savaş neden gösterilerek iptal edilmesi konusunda, bu iptalin kendisi için önemsiz olduğunu, ama asıl önemli olanın okuyucuların aslında herkesi küçük konumlarından, anonim okuyucu yerlerinden aniden alıp, güçlülerin hiçbir aracına güvenmeden bizleri kendi zamanlarıyla ödüllendirmeleri olduğunu söylüyor. “İptal etme gücüne sahip olanlar, gerçekten tanınmanızı istediğiniz kişiler mi? Ve biz bununla birlikte, iptal edebilen güçlülerin bu yöntemlerini tekrarlamayan, ancak bu pozisyonlarda olmayanlardan gelen ve ona farklı bir anlam, işin kendisi için de önemli olan bir anlam verebilecek farklı katılım biçimlerine geçmeyi sağlayanın ne olduğunu düşünüyoruz.” Shibli, ABD’de ve Avrupa’da üniversitelerdeki öğrenci eylemlerinden ve üniversite yönetimlerine karşı duran öğrencilerden öğrendiğini ve cesaret aldığını belirtiyor. İspanya'daki Santiago de Compostela'daki üniversitenin felsefe salonunda, öğrenci kamplarından birinde yaşadığı deneyim, öğrencilerin sınıftaki hiyerarşiyi dönüştürdüklerine ve bu tarz forumlarla hepimizin birbirimizden, birbirimizle öğrendiğimize dair ilham veren bir örnek.  

Judith Butler ise üniversiteden vazgeçmek istemediğini ve mücadele etmek gerektiğini söylüyor: “Üniversitelerimizde çok fazla sansür ve otoriter eylem var, ama aynı zamanda büyük bir direniş hareketi de var. Ve sanat ve beşeri bilimlerden insanlar siyasi hareketlerin bir parçası oluyor. (…) Ancak üniversiteler için savaşıyoruz, çünkü aksi takdirde otoriter kontrol eleştirel düşüncenin gelişmesi gereken alanı ele geçiriyor.” Butler da Paris’te katılacağı bir etkinliğin, antisiyonizm, antisemitizm kaygıları nedeniyle iptal edildiğini, Fransız belediye başkanlığının bu konuların bir soru olmasını istememesinin iptalin ana nedeni olduğunu söyledi. Butler’ın deyimiyle, sömürgeci bir rejime, onun insanları boyunduruk altına alma, şiddet uygulama, topraklarını, haklarını ve hayatlarını alma biçimine karşı çıkmak, bu adaletsizliğe karşı çıkmak ve bu siyonist yerleşimci sömürgeci rejime karşı olmaktır: “Söyleyeceğim son şey, yeni faşizmin bir parçası olan derin bir antientelektüalizm olduğudur. Ve bu, bu kitabı okumamanız gerektiği ve müfredatınıza bunu dahil edemeyeceğiniz ve aynı zamanda hepimizin uyanık olmakla veya ideolog veya totaliter olmakla suçlandığımızda sorular sormamanız gerektiği anlamına geliyor.”  

Adania Shibli ise bütün bu şiddete, yıkıma rağmen hayal gücünün devam edebilmek için önemine dikkat çekiyor:  “Ve bunun için hayal gücüne ihtiyacınız var, bazen yolun açık, kapalı olup olmadığını hayal etmek için hayal gücüne ve sonra, mesela, varmak için başka hangi olası yollar olduğunu? (...) Yıkım bir son değil ve inşa etmeden, ancak inşanın farklı olasılıklarını düşünerek de nasıl devam edebileceğimizi düşünebiliriz.”

Shibli’nin ve Butler’ın üniversiteler, kültür-sanat kurumlarının sorgulanmasına yönelik eleştirel yaklaşımlarının yanında, hayatını Filistin davasına adamış Edward Said, Filistin konusunda umudu üniversitelerde ve sivil toplumda gördüğünü söylüyordu bir söyleşisinde. Bu şiddet ve yıkım karşısında üniversitelerin yanında,  en ufak bir eleştirinin semitizm karşıtlığı ile suçlandığı bir ortamda,  pek çok kültür-sanat kurumu ve sivil toplumun sessizliğini koruyan farklı bileşenleri de ciddi bir sınav veriyor.

**

Gazze'de shababeek; pencereler yıkıldı, şiddet ve yıkım artarak devam ediyor. Ancak dünyanın farklı noktalarında, Gazze’nin dışında da her yerde pencereler açılıyor, öğrenciler, sanatçılar, entelektüeller, sivil toplumun geniş bir kesimi bu şiddete ve yıkıma karşı dayanışma gösteriyor.  Butler’ın sözleriyle; iktidarda olanlardan farklı bir etik türüyle, yeniden inşa etmek için ileriye bakmanın farklı bir yöntemi olarak, sevgi eylemi yoluyla farklı bir yöntemle, yazılı olarak yaşananların inşa edilmesi açısından ısrarcı olmak gerekiyor. 

 

[i] AICA Türkiye Başkanı, İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi.

ÖNCEKİ HABER

ÖHD’den Kürtçe yemin açıklaması: Ana dili en temel insan hakkıdır

SONRAKİ HABER

Eczacılıkta işsizlik büyüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa