02 Eylül 2024 03:46

Akcanlar direnişi: Bir avuç işçi, bir ordu destek

Ailesinin, akrabalarının, sevdiklerinin desteğini hissetmeleri onlara güç veriyor. Patronun polis müdahalesi ile, şiddetle yıldırabileceğini düşündüğü bir avuç işçinin arkasında bir ordu insan var.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Sümeyye YEŞİL
Antep

Her gün fabrika önünde direnen Akcanlar işçileri, kararlı. Hemen her gün fabrika önünde bir araya geldiğimiz işçilerin düşük ücretlerden artan vergilere, yoksulluktan şiddete… Derdi büyük.
Akcanlar İşçisi Mehmet Gültekin, 30’a yakın işçi ile birlikte bize evinin kapılarını açtı. Üç katlı evlerinin en üst katında kapıda karşılıyorlar. İşçilerle selamlaştıktan sonra bir grup damda hazırlanan minderlere doğru yol alıyor. Kadınlarla birlikte içeriye geçiyorum. 
Biz geleceğiz diye kurabiyeler, çaylar yapılmış. Bir yandan servis hazırlığına girip bir yandan da sohbet ediyoruz. İşçi Mehmet Gültekin’in annesi Rabia başlıyor ilk olarak söze. İşçi Mehmet’in babasının da 20 yıl boyunca SANKO fabrikasında çalıştığını söylüyor. “Bu evi o paralarla yaptık zamanında. Ne çileler çektik bir bilseniz” diyerek anlatıyor o dönem işçi ücreti ile geçinmenin zorluklarını. “Şimdi onu da yapamıyoruz” diye araya giriyor Mehmet Gültekin’in eşi Rabia. Üç çocuğunun okul masraflarını dahi karşılayamadıklarından bahsediyor. Ardından söylediği, “Bir de vergi dilimi yok mu? Her ay elimize gelen üç beş kuruşu da alıyorlar.” cümlesi odada bulunan bütün kadınların iç çekmesine sebep oluyor. Çünkü kadınların hepsinin eşi fabrika işçisi. Kimi Merinos’ta, kimi Bossan’da. Patronların ödemediği vergileri, milyarlar kazandıklarını ama vergiyi asgari ücretli işçinin ödediğini tekrar ediyorlar. 
Direnişe sıra gelince, “Çok dövdüler oğlumu” diyor Gültekin’in annesi Rabia. “Kızım bunlar hırsız değil, uğursuz değil. Hakkını arayan bir avuç işçi. Devlet bunlardan ne istiyor?​” diye soruyor. Defalarca “Patronu nerede bulabilirim acaba? Gidip konuşsam da şu çocukların hakkını versin” diye soruyor. 

‘SONUNA KADAR ARKASINDAYIM’

“Çocukların yanında yere yatırmışlar. Çocuklar eve geldiğinde çok korkmuşlardı” diyor Mehmet’in eşi Rabia. “O gün eve geldiğinde çok korktum, çok öfkelendim. Yeter artık nereye kadar gidecek bu dedim. Ama sonra çok pişman oldum. Mehmet’in yanına gidip bundan sonra dönmek olmaz. Ben sonuna kadar arkandayım dedim” diye anlatıyor desteğini. Biz bunları konuşurken çay hazır oluyor ve kadınlarla birlikte dama işçilerin yanına çıkıyoruz. 
İşçi ailelerinin direnişe gelmesinden söz açılıyor. Onların desteğinin arkalarında olduğunu belirtiyor işçiler. Rabia anne durur mu “Ben de geleyim oraya. Vallaha ben de konuşurum ne yapayım? Yeter ki siz alın hakkınızı.” demesiyle bir kahkaha tufanı sarıyor herkesi. Bu gülüşmelerin arasında evin küçük çocukları çay ve su servisini aksatmamak için bir o yana bir bu yana gidip duruyor. 
Birer birer konuşuyor işçiler. Kararları hep birlikte alarak bundan sonra ne yapacaklarına nasıl bir yol izleyeceklerine karar veriyorlar. Birbirinin aklındaki soru işaretlerini gidermeye çalışıyorlar. Pek çok şeyle o günkü polis müdahalesinden sonra yüzleştiklerini aktarıyorlar. Orada uygulanan şiddetin onları yıldırmak yerine daha çok güçlendirdiğini, bu saatten sonra kolay kolay dönmeyeceklerini dile getiriyorlar hep birlikte. 
O gün o damda tek tek bakıyorum herkesin yüzüne. Hepsi yorgun ama gözlerindeki o umut ilk günkü gibi hâlâ taze. Evlerine gidince bunun sebebini çok daha net anlıyorum aslında. Ailesinin, akrabalarının, sevdiklerinin desteğini hissetmeleri onlara güç veriyor. Patronun polis müdahalesi ile, şiddetle yıldırabileceğini düşündüğü bir avuç işçinin arkasında bir ordu insan var, sevdiklerinin desteği var. 

ÖNCEKİ HABER

Biz birbirimize sırt dönmeyeceğiz

SONRAKİ HABER

Bu, işçi sınıfının mücadelesidir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa