03 Eylül 2024 13:42

Karaburun Bilim Kongresi’nde “Sokağın Bilgisi” konuşuldu

Karaburun Bilim Kongresi’nde B8 oturumu “Sokağın Bilgisi” başlığı adı altında düzenlendi. İzmir’deki mücadele ve direnişler konuşuldu.

Fotoğraf: Emirhan Durmaz/Evrensel

Paylaş

Karaburun Bilim Kongresi’nde dün B8 oturumu “Sokağın Bilgisi” başlığı adı altında gerçekleşti. Dr. Aydın Arı’nın yürütücülüğünü yaptığı oturumda İzmir Büyükşehir Belediyesi kamu emekçilerinin TİS sürecinde verdiği mücadele, İZENERJİ işçilerinin mücadelesi, öğretmenlerin mücadelesi, Akbelen direnişi ve LGBT mücadelesi konuşuldu.

İlk olarak konuşan Eğitim Sen Genel Örgütlenme Sekreteri İzzet İldeş, Öğretmenlik Meslek Kanununa (ÖMK), ÇEDES ve MESEM’lere karşı eğitim emekçilerinin verdiği mücadeleyi anlattı. ÖMK’ya karşı verilen mücadele örneklerini anlatan İldeş, en temel itirazlardan birinin eğitim akademileri olduğunu ifade etti. Hali hazırda ataması yapılmayan öğretmenlerin mücadeleye katılmasının uzun bir süreç olduğunu dile getiren İldeş, sorunun sadece maaş artışı olmadığını, asıl meselenin eşit işe eşit ücret sorunu olduğunu ve bunun mücadelesini verdiklerini anlattı.

“MÜCADELEYİ BİRLİKTE ÖRMELİYİZ”

ÖMK Meclis’e geldiği dönemde yaşanan baskı ve gözaltılara değinen İldeş, sokağın önemine değindi. İldeş, “Sokakta talepleri direkt muhatabına ve eğitimin tüm birleşenlerine iletmeye çalıştık. Bu sadece öğretmenlerin değil eğitimin tüm birleşenlerini sorunuydu. Bu hattı örmeye çalıştık. Ve bugün eğitim öğretim açıldı. Bunu birlikte hareket ederek öreceğiz. Bunu da başta velilerle yapacağız. 28 milyon öğrencinin olduğu bir yerde konuşulan sorumlar tüm toplumun sorunudur eğitimin sorunu temelden herkesi ilgilendiriyor. Hatırlayalım 10 Mayıs’ta bir öğretmen öldürüldüğü için tüm sendikalar ve eğitim emekçileri sokağa çıktı. O gün mesele sadece şiddet değildi. Alanda eğitim emekçileri tarikatlara ve karanlığa izin vermeyeceğiz diyerek aslında eğitimin tüm sorunlara dikkat çekti. Ve o gün şunu gördük öğretmenler meşru bir hat bulduğunda alanlara çıkarak bilimsel eğitimi ve haklarını savunuyor. Şimdi ÖMK yeniden gündeme gelecek buna karşı da aynı şekilde birlikte hareket etmeliyiz” diye konuştu.

“FAŞİZME KARŞI MÜCADELELERİ BİRLEŞTİRMELİYİZ”

“Bergama’dan Akbelen’e, Akbelen’den Cudi’ye direniş” başlığında konuşan Bahadır Altan, ekolojik talanın iktidarın faşizmi yükselince arttığını söyledi. Akbelen’deki direnişten örnekler veren Altan, “Ormanı kesmeye geldiklerinde orada direnen 12 köy hanesi vardı. Direniş orada dışarıdan gelen bir destele sürüyordu. Limak’ın adamları her gün bir ağacı götürmeye çalışıyordu. Bir tane mavi bereli komanda taburu geldi, 6 TOMA, bir bölük jandarma, yani o kadar büyük bir güç yığıldı ki ormana girmemiz engellendi ve biz kesime karşı gelemedik” dedi.

Toplumun örgüt olmasının önemine değinen Altan, demokratik zeminde doğa katliamına karşı örgütlenmenin gerekliliğini ifade etti. Altan, “Özellikle köylü direnişlerinin ortak noktası istisnasız hepsinin ilk direnişi. Ama mücadelede öğreniyorlar. Faşizmi yıkabilmenin noktası dil, din ayrımı olmadan mücadeleleri birleştirmektir” diye ekledi.

“NEFRET SÖYLEMİ İKTİDAR ELİYLE ARTIYOR”

LGBT mücadelesini anlatan Selman ise Ege ve Dokuz Eylül Üniversitesinde yapmak istedikleri Onur pikniklerinin yapılamadığını ve gözaltına alındıkları süreci anlattı. Selman, “Devlet piknik yapmamızdan bile korkuyor. İstanbul’da çay içmek bile yasaklanmıştı. Gözaltı ile sindirme politikası gerçekleştiriyor devlet biz de buna karşı direniş sergiliyor, farklı taktikler buluyoruz” dedi. Nefret söyleminin iktidar eliyle arttığını dile getiren Selman, “Devlet faşizmi artarken LGBTİ artılardan buradan nasibini alıyor. LGBTİ artıların yaşam alanları yok ediliyor. Ama kaderimiz bu olamaz” diye konuştu.

“İŞÇİLERİN MÜCADELESİ BELEDİYEYE GERİ ADIM ATTIRDI”

İZENERJİ işçileri adına konuşan Bayram Kesgin, İzmir’de belediye işçilerinin kendi örgütlenme olanaklarını yarattıklarını söyledi. Kesgin, “Bugün Genel-İş sendikasında dokuz şube olmuşsa işçilerin eliyledir. İZENERJİ işçileri örgütleyene kadar toplam iki şube vardı. Bu bağlamda örgütlenme sadece toplu sözleşme yapmak değildir” dedi. Devamında işten atmalara değinen Kesgin, “Belediyeyi yönetenler bugün sanki yeni seçilmişler gibi ‘burada fazla personel var’ diyorlar. Şu an işçi fazlası yok, siz yanlış yerde istihdam ediyorsunuz. Maalesef ‘bugün iş verdim yarın iş vermedim, çıkarmadım’ zihniyeti var. Emekçilerin oylarını alıp, daha sonrasında kapının önüne koyup, ‘yasal hakkımız var’ diyorlar. Bunu yıkmak zorundayız” ifadelerini kullandı.

İZENERJİ ve İZDOĞA işçilerinin mücadelesine yönelik aktarımlarda bulunan Kesgin, “İki ayrı şirkette ve iki ayrı sendikada olan işçiler, sendikaları ‘tarafsız’ kalmasına rağmen kendileri komite kurdular ve direnişe geçtiler. En sonunda inisiyatifi kendi ellerinde tutan ve sendikaları da mücadele çizgisine çekmeye çalışan işçiler başarılı oldular. Belediyeye geri adım attırdılar ve yeniden istihdam edildiler” diye konuştu.

“SINIF SENDİKACILIĞINI GÜÇLENDİRECEK BİR ÖRGÜTLÜLÜK GELİŞMELİ”

İzBB’de kamu emekçilerinin iki buçuk aylık toplu sözleşme mücadelesine ilişkin söz alan Eren Çetindere de iş yerlerinden süzülen talepler etrafında hazırladıkları sözleşme taslağının İzBB Başkanı Cemil Tugay tarafından yasal sınır bahane edilerek reddedildiği ve görüşme taleplerinin ise geri çevrildiği süreci özetledi. O dönem atılan işçilerin de işe dönüş mücadelesi verdiğini hatırlatan Çetindere, “Tugay bize verdiği randevuyu ‘ben aşağıda böyle eylem gürültü varken sizinle görüşmem’ dedi. Ancak orada hangi iş yeri, iş kolu olursa olsun işçilerin yürüttüğü haklı mücadele vardı. Direnişlerini bizler de sahiplendik” diye konuştu.

Uzun süren eylemlilik süreci akabinde Tugay’ın meclisten yasal sınır üzerinde sözleşme imzalama yetkisi aldığını kaydeden Çetindere, “Ardından CHP Genel Merkezi’nden geldiği söylenen teklifle 16 bin 750 lira ve enflasyon arkı almadan 2025’in sonuna kadar geçerli olacak sözleşme sunuldu. Bizler de bunun kabul edilemez olduğunu belirttik. İleriki vadede yasal sınıra denk geleceğini ifade ettik. Ardından belediye yönetiminden aleyhimizde söylemlerle halka yanıltıcı bilgiler verildi. Özel güvenliklerle karşı karşıya getirildik. Çıkan arbede sonrası ben dahil yedi arkadaşımız açığa alındık. Kimi arkadaşlarımız cezalar sonrası tedirgin oldular. Eylemlerin bitmesi ve dayatılan sözleşmenin imzalanması gerektiğine yönelik bir talepleri oluştu. Ardından sendika yönetiminden bazı isimlerin sandık kurulması talebi oldu. Benim de içinde olduğum sendikamız içindeki emek hareketi burada oylama yapılacak bir teklifin olmadığını belirttik. Ancak yine de yapılan oylamada yüzde 54 oranında hayır oyu çıktı. Emekçileri bu yasal sınıra yaklaşacak teklife hayır dedi esasında. Buna rağmen sendika yönetimi oy çokluğuyla sözleşmeyi imzaladı. İş yerlerinde ise sendikaya karşı güvensizliğin oluştuğu bir süreci beraberinde getirdi” şeklinde konuştu.

Son olarak yaşanan hayal kırıklığının aşılmasının yolunun da örgütlülük olduğunu vurgulayan Çetindere, “Sarı sendikalar ve sendikal bürokrasi aracılığıyla işçi ve emekçilerin mücadele inancı kırılmakta. Ancak biz bunun da örgütlü mücadeleyle aşılacağını biliyoruz. Sendikanın kendi içindeki bu bürokratik hattan çıkarılması için buralarda daha çok mücadele edilmesi ve sınıf sendikacılığını güçlendirecek bir örgütlülüğün gelişmesi gerektiğini vurguluyoruz” ifadelerini kullandı. (İzmir/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

İletişim Başkanlığı bütçesi sürekli artıyor 

SONRAKİ HABER

Erişim engelleri sınır tanımadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa