Can Atalay meselesi: Bağımsız yargı mümkün mü?
Sistem içerisinde iyi bir hâkim olup bozuklukları yamalamaya çalışabilirsiniz ancak sistemin buna ne kadar izin vereceği meçhuldür.
Fotoğraflar: Can Atalay (solda)/ MA | AYM binası (sağda) Mehmet Kaman/AA
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri
Günümüzde hâkim ve savcılar her ne kadar bağımsız gibi gözükseler de aslında gerçekten de bağımsız karar alabiliyorlar mı? 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu her ne kadar hâkim ve savcıların bağımsızlığını güvenceye alacak maddeler içerse de iktidar dolaylı yoldan bu maddeler dışında başka yollarla hâkim ve savcıların kararlarını etkiliyor. Ülkemizde her ne kadar güçler ayrılığı vasıtasıyla yargının bağımsız olduğu söylense de Hakimler ve Savcılar Kurulunun 13 üyesinden 4’ü Cumhurbaşkanı, 7’si TBMM tarafından seçilen, Adalet bakanı ve yardımcısının kalıcı üye olduğu bir kurulda bağımsız bir yargı organı mümkün müdür?
YARGI BAĞIMSIZ OLABİLİR Mİ?
Ülkemizde kimi hâkim ve savcılar bağımsız kararlar almak için çabalasa da hâkim ve savcıları atayan Hâkim ve Savcılar Kurulunun azımsanmayacak bir üye sayısını bile iktidar belirlerken hâkimlerimizin ve savcılarımızın kararlarının iktidardan bağımsız olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Bu durumun yanı sıra Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinin 12’sini Cumhurbaşkanı seçmesine rağmen ülkemizde gündemde olan Gezi Davası hükümlüsü Can Atalay davasında Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararın üzerine meclis olağanüstü toplantısında ilk konuşmacı olan Ahmet Şık’ın konuşmasının sabote edilmesi, meclisin 2 kere mola vermesiyle sonunda AKP milletvekili Alpay Özalan’ın Ahmet Şık’a yumruk atması sonucu olağanüstü genel görüşmeye ara verildi. Bu olayın üzerine genel görüşmede Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay’la ilgili kararına ilişkin genel görüşme yapılması için verilen önerge oy çokluğuyla reddedildi. Bu da Cumhurbaşkanı’nın yüzde 80 çoğunluğunu atadığı Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararı yine Cumhurbaşkanıyla aynı partiye mensup milletvekillerinin reddetmesi sistem içerisindeki çelişkiyi göz önüne sermektedir. Hele bu hukuki sistem ülkedeki üst düzey bürokrasiye bile böyle işliyorsa alt kademe ezilen halkımıza nasıl işleyeceğini az çok tahmin edebilirsiniz. Burjuvazinin bile kendi hakkına hukuksal yoldan ulaşabilmesi kendi aralarındaki rekabetten dolayı bu kadar zorken proletaryanın hakkına hukuksal yönden ulaşabilmesi sizce mümkün müdür? Ülkemizde grevlerin sayısının artmasının sebebi de boşa değildir, bu hukuki sistem sözde halkın haklarını koruyor gibi gözükse de sadece patron lehine işlemesi de burjuva düzen yüzündendir.
Sistemdeki en üst düzey yetkili mahkeme olan Anayasa Mahkemesi bile bağımsız karar veremiyorken günümüzdeki hukuk okuyan insanların idealist “Ben hâkim olup bu bozuk sistemi düzelteceğim, diğer hakimler gibi olmayacağım” tavırları çok havada kalıp bireysel bir şekilde hiçbir yere varılamayacağının anlaşılması gerekir. Sistemdeki ilk iktidarla çelişen kararınızdan sonra sürgününüzün hemen hemen kesin olduğu bozuk sistemde iyi bir hâkim olmaya çalışırken sistemin ancak bozukluklarını yamalayabilirsiniz, bu yamalama işlemini ne kadar devam ettirebileceğiniz de meçhuldür. Bireysel kurtuluşun mümkün olmadığının bilincine varılması ve haklarımızın tarih boyunca altın tepsiyle verilmediği, mücadeleyle alındığını unutmamak gerekir.