Kampüste tek adama karşı çok kadın
Atanmış rektörler hem sermayenin çıkarlarını koruyor hem de kadın mücadelesini bastırıyor; KYK yurtlarıysa kadınları kontrol ederek iktidarın istediği gençliği yaratıyor.

Fotoğraf: Evrensel
İrem
Hacettepe Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu
Bugün tek adam iktidarının nefesini her yerde hissediyoruz; kayyum belediyelerden mahallelere, atanmış rektörlerden üniversitelere… Halkın iradesini yok sayan tek adam fırsat bulduğu her yerde kendi temsilcilerini atıyor, yaşamın her yerini kuşatıyor. Geçtiğimiz günlerde 13 üniversiteye rektör ataması yapıldı ve atanır atanmaz yemekhanelere, yurtlara yaptıkları zamlarla gündem olmayı başardılar. Peki atanmış rektörlerin tek icraatları zam yapmak mıdır? Geçtiğimiz yıllardan beri yükselen öğrenci mücadelesine karşın aba altından sopa göstermek için birçok öğrenci gözaltı, soruşturma gibi yaptırımlarla karşılaştı. Tek adam rejimi, demokratik özerk üniversiteleri talep eden öğrencilere iktidarın kim olduğunu göstermek, kendi istedikleri gibi bir üniversite yaratmak için kendi kararlarını uygulatacak rektörlere ihtiyaç duydu. Bu rektörlerin CV’sini araştırdığımızda karşılaştığımız ilk gerçekse üniversite içerisine sermayenin planlarını sokmaktaki başarıları. Sermayenin planları diye bahsettiğimiz bu planlar bu yazınında konusu olan toplumdaki tüm eşitsizlikleri derinleştirecek fikri iktidarın sağlanmasını, bilimden, sosyallikten uzak bir gençlik ve toplum inşasını içinde barındırıyor. Bu yazının konusu dedik çünkü bu yazıda iktidarın ve hayatımızın her alanına işleyen atanmış yönetimlerinin genç kadınların yaşamını hangi politikalarla ve hangi çıkarlarla kuşattığı.
İKTİDAR AİLEYLE YAPAMADIĞINI KYK YURTLARIYLA YAPIYOR
Tek adam iktidarı kadının toplumdaki ikincil konumunu hiç olmadığı kadar hızla gündeme getirilen yasalar ve örgütlenen yaşam biçimiyle derinleştirilirken toplumsal üretimdeki emeğini ucuzlaştırarak güvencesizleştirdi. Bugün kadınlar, ev işlerini ve iş hayatının dengelemesini “kolaylaştırmak” için OVP gibi programlarla esnek çalışma koşullarında tacize, şiddete ve sömürüye daha açık hale getiriliyor. Tüm bu politikalardan üniversiteli genç kadınlar da payını alıyor. KYK burs/kredisiyle geçinemediği için hem okuyup hem çalışmak zorunda kalan öğrenciler de bu sömürü çarkının içine itiliyor. Güvensiz iş yerleri ve sokaklar, güvensiz kampüslere ve güvensiz fakültelere dönüşüyor. İktidar kadınları aileyle baskılayamadığı noktada KYK yurtlarını kullanarak yapıyor. Hem yurda giriş saati gibi kurallarla kadınları kontrol altına almayı hem de dini sohbetler ve tarikatların etkinlikleriyle kuşattığı yurtlarda kendi istediği fikirdeki gençliği yaratma amacı güdüyor. Tabi sadece yurtlarla da sınırlı kalmıyor. Atanmış rektörlerin üniversitelerde neler yapabildiğini Hacettepe’ye kısaca bakarak inceleyelim: Geçtiğimiz dönemin başından beri rektörlük tacize ve şiddete uğrayan kadınları koruyacak bir önlem almadı aksine fakültesinin içinde erkek bir öğrenci tarafından şiddete uğrayan kadın arkadaşımıza üniversite yönetimi “annelerimiz gibi olgun” olmayı öğütleyen sözlü uyarıda bulundu. Akademide kadın öğretim üyelerinin uğradığı şiddet ve mobbingden hastanesiyle ünlü bir okulun tacizci doktoru suçsuz bulmasına kadar üniversitenin her alanında kadına şiddetin önünü açıtı. Var olan karar mekanizmalarının içini boşaltarak artık rektörlüğün elinde olan ÖTK ile yükselen kadın mücadelesi ve Kadın Çalışmaları Topluluğu marjinalleştirildi. Üniversite bütçesini öğrencilerin temel ihtiyaçlarına dahi ayırmazken kariyer fuarlarına milyonlar akıtıldı. Gerici faşist çetelerin faaliyetlerinin önünü açtı. Üniversite topluluklarına ödenek sağlamadı. Hatta politik ve ideolojik olarak ters düştüğü toplulukları çeşitli mazeretlerle kapattırdı. Amfi tiyatroyu da kiralayarak ranta çevirme girişimiyle sermayedarlar için biçilmiş kaftan olan atanmış Rektör Cahit Gürkan bugün tam da bu “referanslar” sebebiyle tekrar atandı. Kısaca işte bu sebeplerden dolayı atanmış rektörün korumaya çalıştığı sermaye sınıfının çıkarları, bizim haklarımız ve hayatlarımızla çelişiyor. Bizeyse “tek adam” rejiminin üniversitedeki temsilcisine karşı “çok kadın” olmak, birlikte mücadele etmek kalıyor.
Evrensel'i Takip Et