05 Eylül 2024 04:20

Mehmet Güleryüz'e saygıyla | İçi dışına vurmuşun gerçekçiliği

Onun ölümüne üzülmesi gerekenler, yanı başlarında hayatını tehlikeye atmaktan çekinmeyen büyük bir sanatçı bulunduğundan habersiz meydanları dolduran milyonlarca Gezi direnişçisidir.

Mehmet Güleryüz'ün eserleri | Sorgu, 2004/Yanıyorsun, 2006/Yüz Kremim Bitti, 2006 (soldan sağa)

Paylaş

Aydın ÇUBUKÇU

Sanatçı Mehmet Güleryüz’ün 86 yaşında öldüğü haberi elbette yalnızca onu ve eserlerini tanıyan az sayıda insan için üzerinde düşünülüp konuşulacak bir parantez arası olabilmiştir. Her ölüm haberinde kullanılan “Sanat camiasını yasa boğdu” klişesi de sadece bir abartıdan ibaret. Kimsenin Mehmet Güleryüz’ün ardından kanlı gözyaşları döküp böğrünü yumrukladığı falan yok. Cenazesi Teşvikiye Camisi’nden kaldırılmayacağı için, hiçbir televizyon kanalı, birkaç ünlü simayı bir arada görmek için kameralarını sefer etmeyecek. Onun gerçek değerini bilen az sayıda sanatsever, dostları ve yakınları sakin bir gömme töreniyle uğurlayacaklar.

O, duvarları süsleyecek dekoratif tuvaller boyamadı, “devlet büyüklerinin” portrelerini yapmadı, müzayede salonlarının pahalı mezatlarında boy göstermedi. Seçtiği yol, yaşadığı dönemin çalkantılı toplumsal hayatının buruşturup büktüğü, kırdığı iç dünyaların ortaya çıkardığı dış görünüşü yakalamaya yönelikti. İç dünyaları dışlarına kibir, cehalet, çirkinlik, kof böbürlenme, gündelik hayatın akışına teslim olmuşların kimliksizliği olarak yansıyan “ucube” insanları anlatmayı seçti ve bunu başardı.

Bu yüzden resimlerinde figürler grotesk özellikler gösterir. Sözlük anlamıyla grotesk, insanın kimi özelliklerinin abartılmış biçimler altında tasviri ile sanki bu dünyaya ait değillermiş gibi gösterilmesini iade eder. Bunun için, farklı canlıların kimi özellikleri harmanlanarak başka bir aleme aitmiş algısı yaratılır. Güleryüz’ün insan figürlerinde, maymunlar, köpekler, domuzlar, mitolojik imgeler bu amaca hizmet eder. Mehmet Güleryüz, resimlerinde ve heykellerinde bu yolu çok etkili bir biçimde kullanmış ve yaşadığı toplumsal ilişkilerin insanı ne hallere soktuğunu böylece acı bir biçimde anlatmıştır.

Mehmet Güleryüz, aynı zamanda tiyatrocuydu. Oyuncu, metin yazarı, dekorcu, kostümcü olarak sahnenin her yerinde göründü. Resimleriyle tiyatro sanatı arasında bir ilişki bulunduğunu ve bunun kendisine resimde anlatım gücü kazandırdığını söylüyordu. Gerçekten, toplumsal eleştiri dozu yüksek resimlerinde, hayatlarını “Rol kesmek” biçiminde kurgulamış insanları böylece etkili biçimde yansıttı.

Kişiliğiyle sanat anlayışı tam bir uyum içindeydi. Bir söyleşisinde, vazgeçemeyeceği özelliğinin ödünsüzlük olduğunu söylemişti. Bunun en somut örneklerinden birisi devlet sanatçılığı ünvanını iade etmek için iki yıl boyunca Danıştayda çabalamasıdır. Sonunda, Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminde kendisinin de aralarında bulunduğu 89 kişiye verilen “devlet sanatçısı” Ünvanını iptal ettirmeyi başardı!  1998 yılında başvurdu, iki yıl sonra, 2000 yılında davayı kazanarak ünvanı iade etti.

Bir fotoğrafta onu Gezi direnişi sırasında, biber gazı etkisiyle yığılıp kaldığı Taksim Meydanı’nda görüyoruz. Hayatının önemli bir bölümünü geçirdiği Fransa’da da toplumsal ve siyasal olaylarla olan ilişkisini kesmedi.

Yazının başına dönersek, evet, “Sanat camiasını yasa boğdu” lafı bir yalandır! Onu ölümüne üzülmesi gerekenler, yanı başlarında hayatını tehlikeye atmaktan çekinmeyen büyük bir sanatçı bulunduğundan habersiz meydanları dolduran milyonlarca Gezi direnişçisidir. Pek çoğumuzun o zamanlar adını bile duymadığı, resimleriyle yapmak istediğini bir de böyle dövüşerek yapmak isteyen bu sanatçıyı, şimdi olsun tanımak ve selamlamak bize düşer.

ÖNCEKİ HABER

As Plastik’teki işten atmalar Meclis gündeminde: Patron bu cesareti nereden alıyor?

SONRAKİ HABER

Dilan ve Engin Polat hakim karşısında: "Örgüt kurmadık, ticaret yaptık"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa