"İşsizlik, ekonomik belirsizlikler riski artırıyor"
Türkiye Psikiyatri Derneği Krize Müdahale ve İntiharı Önleme Çalışma Birimi Üyesi Doç. Dr. Gülin Özdamar Ünal’la Türkiye’de intihar oranlarını, artışı ve nedenlerini konuştuk.
Görsel: Fırat Turgut/Midjourney
Nisa Sude DEMİREL
İstanbul
Kocaeli’de 32 yaşında C.Ç. isimli bir genç yaşamına son verdi. Arkasında bıraktığı notta ise şu ifadelere yer verdi: “Sadece bu güzelim ülkeyi, umutsuzluğun ve mutsuzluğun hüküm sürdüğü, yalancıların ve hırsızların hakim olduğu bir ülkeye çevrilmesinde katkısı olan hiç kimseye hakkımı helal etmiyorum. İş olsa 1 sene sürmeden kapatabileceğim borçlarımı bir süredir ödeyemez durumdaydım. 15 Temmuz’da ve doların Rahip Bronson kriziyle yükseldiği dönemde 2 kere batmıştım. Ama çok çalışarak düzelttim. Ama öyle bir dönemden geçiyoruz ki ne yaptığım işlerin parasını alabildim ne de yeni iş alabildim. Önceki dönemler gibi sanıp borcu borçla öteleyip bir şeylerin düzeleceğini bekledim cahilce. Her şeyimi nakde çevirerek ödemeye çalıştığım Garanti Bankası borcum hem banka hem de hukuk bürosu sağ olsun icralık duruma geldi.”
Uzmanlar intiharın karmaşık bir olgu olduğunu söylese de özellikle işsizlik, kötüleşen ekonomik koşullarla beraber artan belirsizliklerin rolüne dikkat çekiyor. Umutsuzluk, çaresizlik hisleri intihar açısından en tetikleyici unsurlardan. Türkiye’de intihar oranları ve sayıları açısından da belirgin bir artış söz konusu. Metro raylarında, alışveriş merkezlerinde gerçekleşen intihar ya da intihar girişimleri her geçen gün daha ‘sıradan’ hale geliyor. Türkiye’de 2013’te 3 bin 352 intihar vakası yaşanırken 2023’te bu sayı 4 bin 61 oluyor. Kaba intihar hızı (Yüz binde şekline hesaplanarak) 2014’te 4.11 iken 2023’te 4.76. Bu sayılar yalnızca intihar sayılarını verirken bundan katbekat fazla intihar girişimi de var. Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Türkiye Psikiyatri Derneği Krize Müdahale ve İntiharı Önleme Çalışma Birimi Üyesi Doç. Dr. Gülin Özdamar Ünal’la Türkiye’de intihar oranlarını, artışı ve nedenlerini konuştuk.
"İNTİHAR GİRİŞİMLERİ İNTİHARLARDAN 20 KAT FAZLA"
Bu konuda çalışan bir uzman olarak, ‘intihar’ın kendisini nasıl tanımlarsınız?
İntihar davranışı intihar düşüncelerinden, intihar planına, intihar girişiminden, tamamlanmış intiharlara kadar uzanan yelpaze bir kavramdır. İntihar girişimleri, tamamlanmış intiharlardan 20 kat daha fazladır. Her intihar girişiminin intiharı tamamlama riskini yüzde 30 arttırdığı tahmin edilmektedir.
Son zamanlarda kamuoyuna sık sık intihar haberleri yansıyor. İntihar oranlarının arttığını söyleyebilmek için elimizde yeterli veri var mı, sizin gözlemleriniz ne yönde?
Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) 2021’de yayımladığı rapora göre dünya genelinde her yıl yaklaşık 700 bin kişinin intihar sonucu yaşamını yitirdiği tahmin edilmektedir. Bu, her 100 bin kişide yaklaşık 9 intihar oranına tekabül etmektedir. İntihar sayısının 2030’da bir milyonun üzerine çıkacağı tahmin edilmektedir.
"PANDEMİDE ARTIŞ GÖRDÜK"
TÜİK'in en son yayımladığı intihar istatistiklerine göre, Türkiye'de intihar hızlarında dalgalanmalar gözlemlenmiştir. 2015-2019 yılları arasında intihar hızı nispeten sabit bir seyir izlemiştir. 2015’te 3 bin 211 intihar vakası kaydedilirken, 2019 yılında bu sayı 3 bin 406 olmuştur. Pandemi yılı olan 2020'de intihar vakalarında artış görülmüştür. 2020’de 3 bin 703 kişi intihar ederken 2021’de intihar vakalarının sayısı 3 bin 901'e yükselmiştir. Bu, intihar oranında belirgin bir artışı işaret etmektedir.
"EKONOMİK BELİRSİZLİK UMUTSUZLUK GETİRİYOR"
İntiharı/intihar sebeplerini ele alırken toplumsal koşulları ne derece göz önünde bulundurmalıyız? Bugün ağırlaşan ekonomik koşullar gibi nedenleri intiharlar veya toplumun ruh hali ile ilişkilendirebilir miyiz?
İntiharın nedenleri karmaşık ve çok yönlüdür, genellikle birden fazla faktörün birleşimi sonucu ortaya çıkar. Önemli etkenlerden biri olan ekonomik zorluklar, bireylerin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir ve çeşitli psikolojik, sosyal ve biyolojik mekanizmalar yoluyla intihar riskini artırabilir. Örneğin işsizlik, kişinin gelir kaybına uğramasına ve temel ihtiyaçlarını karşılayamamasına neden olabilir. İşsiz kalma durumu, ekonomik güvencesizliğe ve sosyal statü kaybına yol açarak, bireyin kendine olan güvenini ve değerini zedeleyebilir. Bu duygular, depresyon ve intihar riskini artırabilir. Borç yükü altında olan kişiler, ödeme güçlüğü ve borçlarını kapatma konusunda yoğun stres yaşayabilirler. Bu durum, umutsuzluk ve çaresizlik duygularını artırarak intihar düşüncelerine yol açabilir. Mali sorunlar, aile içi gerilim ve çatışmaları artırabilir. Özellikle ebeveynler arasında yaşanan tartışmalar, çocuklar üzerinde olumsuz etkiler bırakabilir. Aile içi huzursuzluk ve destek eksikliği, bireylerin intihara sürüklenmesine neden olabilir. Ekonomik belirsizlikler, bireylerin gelecekleri hakkında kaygı ve umutsuzluk hissetmelerine yol açabilir. Geleceğe dair olumlu beklentilerin azalması, yaşamın anlamını ve amacını sorgulamalarına neden olabilir. Bu durum, intihar düşüncelerini güçlendirebilir.
"İŞSİZLİK, SOSYAL İZOLASYON, RİSKİ ARTIRIYOR"
Aynı zamanda Türkiye’de gittikçe artan bir antidepresan kullanımından da bahsetmek mümkün. Bu durumları paralel değerlendirebilir miyiz?
Türkiye’de son yıllarda antidepresan ilaçların kullanımında belirgin bir artış var. Bu artış, ekonomik zorluklar, işsizlik, sosyal izolasyon ve pandemi gibi faktörler nedeniyle ruhsal hastalıkların artmasına bağlı olmasının yanı sıra ruh sağlığı sorunlarının farkındalığının artması, depresyon ve anksiyete bozukluğu gibi ruhsal hastalıkların daha fazla teşhis edilmesi ve tedavi seçeneklerine erişimin genişlemesiyle de ilişkilendirilebilir.
Pek çok intiharın kişiye özgü nedenleri olsa da bugün açısından ortak bir yön veya neden aramak doğru olur mu? Eğer öyleyse son yıllar açısından bunlar nelerdir?
Bireysel farklılıklar elbette önemli rol oynar. Ancak, birçok intihar vakasında ortak nedenler ve risk faktörleri de belirlenebilir. Ruhsal hastalıklar, ekonomik zorluklar, sosyal izolasyon ve yalnızlık, alkol ve madde kullanım bozuklukları, aile içi çatışmalar, istismarlar, kişiler arası sorunlar, travmatik olaylar, kayıplar, damgalanma gibi daha çoğaltılabilecek pek çok risk etmeni insanları intihar davranışına sürükleyebilir.
"SAĞLIK HİZMETLERİNE ERİŞİM KOLAYLAŞMALI"
Bugün intiharla/nedenleriyle savaşmak mümkün mü? Bunun yolları nelerdir?
İntihar önlenebilir bir ölüm nedenidir. İntiharı önleme çalışmaları multidisipliner bir yaklaşımı gerektirir ve kurumlar arası bağların güçlendirilmesi zorunludur. İntiharlarda görülen yüksek ruhsal hastalık oranları sebebiyle ruh sağlığının hem bireysel hem de toplumsal düzeyde korunmasına ve iyileştirilmesine yönelik çalışmalar intiharı önlemede esas hedeflerden biri haline gelmelidir. İntihara eğilimi olan kişilerin saptanarak, gerekli değerlendirme ve müdahalelerin zaman kaybetmeden yapılması konusunda tüm kurumların iş birliği önemlidir. İntihar eğilimli insanların sağlık hizmetlerine ulaşımını kolaylaştırılmalıdır. Ateşli silah teminini kısıtlayan yasal düzenlenmelerin yapılması tüm intihar önleme projelerinin içinde yer almalıdır. Basında intihar haberlerinin ele alınma biçimi ile ilgili geliştirilen rehberlerin uygulamaya konulabilmesi için yazılı ve görsel medyanın iş birliği önemlidir.
PSİKOSOSYAL DESTEĞE ERİŞİM KOLAY MI?
Devlet hastanelerine psikolog desteğine ulaşmak pek çok dalda olduğu gibi oldukça zor. Devlet hastanelerinde psikolog seansları ortalama 20 dakika sürerken düzenli aralıklarla randevu bulabilmek de meşakkatli. Devlet hastanelerinde ücretsiz şekilde psikolog randevusu almak için önce psikiyatri bölümünden randevu almak ve bir psikoloğa yönlendirilmek gerekiyor. Ancak başta randevu almakta yaşanan zorluklar, doktor randevularının mesai saatleriyle çakışması gibi nedenlerden kaynaklı olarak erişim oldukça zor. Tüm bu nedenler psikososyal destek yerine antidepresan kullanımını teşvik ediyor. Sağlık Bakanlığının verilerine göre 2009-2022 yılları arasında antidepresan kullanımı neredeyse yüzde 70 arttı. 2009’da 1000 kişi başına günlük 29 antidepresan düşerken, 2020’de 49’a çıktı. Özel kliniklerde ise fiyatlar oldukça yüksek. İstanbul’da en düşük seans fiyatı 500 lira gibi miktarlardan başlarken 4 bin 600 TL’ye kadar çıkabiliyor. Ortalama seans fiyatı ise 1164 lira.