05 Eylül 2024 05:43

Hayatın tümü sermaye programının hedefinde

Özelleştirmeler, her gün derinleşen yoksulluk; eğitimi, sağlığı bitirme noktasına getirirken iktidar politikaları kadınları eve hapsetmek üzerine kurulu.

Fotoğraf: CHP basın

Paylaş

İktidar her geçen gün hız kazandırdığı özelleştirmelerle, gitgide derinleşen yoksullukla, sermaye gruplarına yağdırdığı teşviklerle yurttaşların kamusal haklarını bir bir yok ediyor. Meclis tatile girmeden önce alelacele kabul ettirilen kamuda tasarruf paketiyle bu gasp yasallaştırılıyor, bir adım öteye taşınıyor. Bu temel hakların gasbıyla oluşturulan boşluğa ise sermaye yerleştiriliyor.

TEDAVİYİ ÖNCE YOK ET, SONRA SAT

İktidarın ‘sağlıkta dönüşüm’ olarak adlandırdığı piyasalaştırmış sağlık sistemiyle son bir senede kamusal sağlık hakkının gasbı yoğunlaştı. Birer özel klinikmişçesine hekimlerin sırtına yüklenen ASM’ler fiilen işlemez hale geliyor. Örneğin 2023’te ödeneğe yapılan yüzde 17.5 oranındaki zammın ardından İstanbul’daki Burhaniye ASM ve Üsküdar 20 No’lu ASM fiilen hizmet veremez duruma geldi. Bu şekilde kapanan ASM sayısı ise belirsiz. Böylelikle koruyucu, önleyici tedavilerden yararlanamayan ve her türlü hastalığa açık hale gelen yurttaşların adresi devlet hastaneleri de olamadı. Çünkü bütçeden yararlanamayan devlet hastanelerinde bölümler bir bir kapandı, var olan bölümlerde ise talep yoğunluğundan randevular kara borsada parayla satıldı.

Bu tablo karşısında Sağlık Bakanlığının bütçesi ise şehir hastanelerine aktı. 2017-2024 döneminde şehir hastaneleri için 130 milyar 767 milyon 346 bin TL kira harcaması yapıldı. 2024 yılı bütçesinde şehir hastanelerinin kira ve hizmet alımı kapsamında şirketlere 83.7 milyar TL’lik ödeme yapılacak, yani Bakanlık bütçesinin yüzde 11.4’ü. Şehir hastanelerinin işletmecileri Rönesans Holding, YDA İnşaat, Türkerler İnşaat, Akfen Holding gibi şirketlere milyonlarca lira kamu kaynağı akıyor. Yurttaşlar için bir diğer seçenek olan özel hastanelere ise teşvik yağdı. Sadece son bir senede Koç Holding tarafından satın alınan İzmir Ekonomi Üniversitesi Tıp Fakültesi inşaatına yapılacak Amerikan Hastanesine 420 milyon TL, eski Sağlık Bakanı Fahrettin Kocaya ait Medipol Hastanelerine 4 milyar 834 milyon 799 bin TL yatırım teşviki ve 60 milyon 473 bin dolar makine ve teçhizat teşviki sağlandı. Ayrıca özel hastaneler üç yıl süreyle ölümlü veya ağır yaralanmalı iş kazası yaşanmayan iş yerlerine verilen teşvikle 12 milyon TL’ye kadar teşvikten yararlanıyor.

Kamu kaynakları sermayeye akarken hastanelerde klimalardan 'tasarruf' edildi, yoğun bakım ve ameliyathanelerde enfeksiyon riski arttı. Ambulanslardaki bozuk klimalar tamir edilmedi, sağlık emekçileri gerekli koşulları kendi imkanlarıyla yaratmaya çalıştı. Sağlık Bakanlığı bazı aşılarda kısıtlamalar yaşanabileceğini duyurdu.

ÇOCUKLARA OKUL DEĞİL SANAYİ YOLU

Eğitim ise günden güne bilimden uzaklaşıyor, daha da piyasalaşıyor. Bu sene öğrenciler yeni eğitim öğretim dönemine dini ögelerin artırıldığı, bilimsellikten uzaklaşan bir müfredat ve yaş sınırının 12’ye kadar çekilmesinin planlandığı bir MESEM ile başlıyor.

Çalışan çocuk işçi

Çocuk işçilik günden güne yaygınlaşırken MESEM projesiyle bu durum adeta garanti altına alınıyor. MESEM programı kapsamında son bir yılda 9 çocuk MESEM’de çalıştırılırken iş cinayetleriyle hayatını kaybetti. Çocuk çıraklar için asgari ücretin 3’te 1’i, 12'nci sınıf öğrencisi olan kalfalar için asgari ücretin yarısı ödendiği MESEM aracılığıyla patronlara 2024'te 1 milyar 698 milyon TL, son 3 yılda ise 15 milyar lira aktı. MEB’in yakın zamanda hazırlayarak sermayenin tasdikine sunduğu mesleki ve teknik eğitim politika belgesiyle mesleki eğitim yaşının düşürülmesi ev mesleki ve teknik ortaokullarının açılması planlanıyor. Yeni müfredatta ise hedef “yetkin ve erdemli” gençler. Müfredatın odak noktası “ahlak ve milli değerler”. Dinin aileye verdiği değer gibi konular geniş yer kaplıyor. Müfredat ve yeni “maarif modeli” gençleri genç yaşta işçileştiriyor; nedensellikten, bilimsellikten uzak programıyla “tevekkülü, şükrü” öğütlüyor.

Nitelikli ve çocuklara gelecek vadeden bir eğitimin kırıntıları da süpürülürken bu boşluğa özel okul patronları buyur edildi. Özel okulların devlet okullarına oranı ise yüzde 23.5’e ulaştı. 2023'te 75 bin okuldan 14 bin 281’i özel okullara aitti. Burada kamusal eğitim yok edilirken özel okul patronlarına akan teşvikin payı büyük. Yeni teşvik sistemiyle eğitim sektörü öncelikli yatırımlar kapsamına alındı, özel okul 'yatırımcıları' en az 5. seviyede teşvikten yararlandırıldı. Bu kapsamda özel okul patronları KDV istisnası, kurumlar veya gelir vergisinden yüzde 80 oranda muafiyet, 7 yıl boyunca yüzde 36 sigorta primi muafiyeti, hazine arsaları veya kamu binalarının yatırım yeri olarak tahsis edilmesi, faiz gibi 'imkanlardan' yararlandırıldı.

Kamu kaynakları gerek özel okullar gerek MESEM aracılığıyla patronlara akarken akmadığı bir yer var: Çocuklara okullarda bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek. Eğitimciler okula beslenme getiremeyen, açlıktan bayılan çocuklardan bahsederken MEB’in Şşubat 2023’te açıkladığı uygulama yalnızca yarım dönem sürdü. Uygulamanın kalkmasına ilişkin davanın kararında ise “Devletin okullarda eğitim alan tüm çocuklara ücretsiz yemek sağlama gibi bir pozitif yükümlülüğü bulunmadığı” ifade edildi. Taşımalı eğitim kapsamında ikili eğitim yapan okullardaki öğrencilerin ücretsiz yemek hakları ellerinden alındı, öğrencilerin servis hakkı kaldırıldı. Türkiye’de yaklaşık 1 milyon öğretmen atanamazken, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, sene başında 68 bin öğretmen ihtiyacı olduğunu duyurdu. Ancak tasarruf tedbirleri kapsamında atanacak öğretmen sayısı 20 binle sınırlı kalacak.

ŞİDDET VE GÜVENCESİZLİK SARMALI İNŞA EDİLİYOR

Tüm bu saldırılarla beraber sermayenin kadınlara biçtiği rol ise aile içinde kalarak yeniden üretime ilişkin görevlerinin sıkı sıkıya tamamlarken bir yandan da mesaisiz, güvencesiz olarak esnek çalışması. Son bir senede esnek çalışma modeli söylemi başta aile ve sosyal hizmetler bakanı olmak üzere iktidarın ağzından düşmüyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının yayımladığı ailenin korunması ve güçlendirilmesi vizyon belgesi kadını değil aileyi koruyan, “uzaktan, esnek, yeni nesil” gibi süslü kelimelerle kadınları güvencesizleştiren politikalarla dolu.

Kamuda tasarruf paketiyle kadınların kreş ve güvenli mahalle hakları da hedefe kondu. Kreşlerin kapanması gündeme geldi, Ege Üniversitesi kurum kreşini kapattı. Sokak aydınlatmaları da “tasarruf” kalemi oldu.

Tüm bunlar kadınlara şiddet olarak dönüyor. İstanbul Sözleşmesi’nin feshinden 3 yıl sonra, 6284 sayılı Kanun tartışılmaya devam ederken kadın cinayetleri hızla artıyor. 2023 yılında toplam 315 kadın cinayeti işlendi, 248 kadın şüpheli şekilde öldürüldü. 2024'ün sadece ilk 7 ayında ise 261 kadın katledildi, 164 kadın şüpheli şekilde öldürüldü. (HABER MERKEZİ)

 

ÖNCEKİ HABER

Tasarruf kamusal kültür sanat etkinliklerinden yapıldı

SONRAKİ HABER

Muğla’da bir işçi tamir için girdiği beton mikserinde yaşamını yitirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa