07 Eylül 2024 04:56

"İktidar hedefi basınla gösterdi"

Akademisyen Tezcan Durna; 6-7 Eylül'e giden süreçte basının rolünü, durumun bugün açısından benzerliklerini anlattı.

6-7 Eylül 1955 tarihli gazete manşetleri

Paylaş

Şeyma AKCAN

6-7 Eylül’de yağmanın örgütlenmesinde o günün Demokrat Partiyle sıkı ilişkileri olan İstanbul Ekspres gazetesinin “Atamızın evi bomba ile hasara uğradı” başlıklı manşet haberinin önemli payı vardı. Kıbrıs sorunu süresince gazetelerin Türkiye’deki azınlıklara yönelik bir nefreti örgütlediği koşullar, basının toplumsal olaylarda ve halkın tepkilerindeki rolü de günümüzde benzer. Akademisyen Tezcan Durna ile 6-7 Eylül’e giden süreçte basının rolünü konuştuk.

6 Eylül günü İstanbul Ekspres’in manşetinin iktidar tarafından yönetim krizini aşmak için kullanıldığını belirten Durna, “Bütün göstergeler bu işin planlı olarak yapıldığını gösteriyor. Zira İstanbul Ekspres, normalde 20 bin adet satan düşük okuyucu sayısına sahip bir gazete olmasına rağmen o gün 290 bin basmış ve dahası gün bitmeden akşam baskısı da gelmiştir” diyor.

"İKTİDAR, OLASI TEPKİLERİ KENDİNDEN UZAKLAŞTIRDI"

Durna, pogromun ortaya çıkış nedenlerini şöyle sıralıyor: “Birincisi tepkisini yoksulluğunun asıl müsebbibine karşı gösteremeyen halk, kendisine birileri tarafından güçlerinin yeteceği bir hedef gösterildiği anda o hedefe yönelebilmişlerdir. Bu kolay hedef o dönem için gayrimüslimler olmuştur. Tıpkı İkinci Dünya Savaşı öncesi Almanya’sında Alman halkının öfkesinin Yahudilere yönelmesinde olduğu gibi. İkinci neden, iktidarın zaten olası tepkileri kendinden uzaklaştırmak için böylesi bir kolay hedefe halkın yönlendirilmesinin kolay olduğunu biliyor olması ve bunun için de haber kuruluşlarını iyi kullanması.” 

Bu dönemde etkisi sınırlı bir gazetenin bu manipülasyonda kullanılmasının manidar olduğunu ifade eden Durna, “Etkisi güçlü ve açıkça iktidar destekçisi bir basın kuruluşu kullanmış olsaydı, bu derece inandırıcı ve sahici olup bu denli güçlü bir sonuç alınamayabilirdi” diyor.

"BİAT ETMEYEN GAZETELER ZORLU DÖNEMLER GEÇİRDİ"

Dönemin sol gazetelerinin etkisinin İstanbul ve Ankara ile sınırlı olduğunu, gazetelerin büyük kentlerdeki okurları hedef aldığını ve bugüne benzer olduğunu vurgulayan Durna; dönemin en etkili kitle iletişim aracı radyonun DP tarafından etkili kullanıldığını anlatıyor. Durna, “İktidarının sonuna doğru her gün radyodan ‘Vatan Cephesine’ geçenlerin isimleri okunmaya başlanmıştır. Bugünün AKP kuruluş yıl dönümünde iktidar safına geçen belediye başkanlarının ve milletvekillerinin kürsüye çıkarılması olayına ne kadar benziyor değil mi? Her türlü iktidar tükenişini görünmez hale getirmek için, bu türde şovlar yapmaya ihtiyaç duyar” diyor. İktidarların güçsüzleştikçe bu tür stratejilere başvurduğunu söyleyen Durna, “Demokrat Parti dönemi de bütün baskıcı dönemlerde olduğu gibi bütün basın kuruluşlarının sansür, baskı ve birtakım denetleme mekanizmalarıyla susturulmaya çalışıldığı bir dönemdir. İlk dönemi istisna sayarsak, DP iktidarının sonuna kadar basın iktidara mutlak biat etmeyenler açısından çok zorlu bir dönem geçirmiştir. Sol gazeteler de bundan azade değildir” ifadelerini kullanıyor.

O dönemde devlet tekelindeki radyo dışında kalan tek yayım organı olan gazetelerin çıkarılmasının oldukça zor olduğunu vurgulayan Durna, “Milliyet ve Hürriyet gibi ana akım denilebilecek kitle gazetelerinin ilk nüveleri bu dönemde atıldı. Bu bir yönüyle habercilik normlarının da gelişmeye başlamasına yol açtı. Kitle gazeteciliği, bir şekilde sadece gazetecilik yapılarak yol alınabileceğine dair ilk işaretleri verdi. Elbette resmi ilanlar ve reklamlar açısından devlete bağımlılığı ortadan kaldırmıyordu. Hele de o dönemde reklam veren kuruluşların büyük bir çoğunluğunun devlet işletmeleri olmasından dolayı devletin reklam ve ilan kaynaklarına bağımlılığı pekiştiriyordu” diyor. 

"MEDYA ÜZERİNDEKİ BASKI BUGÜNE BENZER"

Hürriyet gibi ana akım olma yolundaki bir gazetenin bile 6-7 Eylül’de devletin resmi ideolojisinin dışına çıkmadığını örnek gösteren Durna, “Hürriyet devletin Türkçülük ve sermayenin ve mülkiyetin zımni Türkleştirilme politikasına doğrudan destek vermiştir. O dönemin sansüre direnme pratikleri vardır, sansür edilen haberlerin yerlerinin kasten boş bırakılması bu pratiklerden birisidir. Ancak baskının boyutu bu dönemden çok da farklı değildir” diye ekliyor.

Bugün açısından en önemli farkın iletişim yollarının çoğalmış olması olduğunu vurgulayan Durna, bu durumun sansür pratiklerini nasıl etkilediğini şöyle anlatıyor: “Artık büyük ölçüde sosyal medya platformlarına bağlanmış iletişim mekanizmasında tek bir patronla muhatapsınız. Misal Facebook’u yasaklamak isterseniz muhatabınız tek bir kişi. Ama diğer yandan bu tek kişiye ulaşmak da eskiden olduğu kadar kolay değil. Bugün Türkiye gibi orta büyüklük ve kalibredeki bir ülkenin liderinin Zuckerberg ile konuşabilmesi sanırım mucize kabilinden bir olaydır. Ancak Facebook faaliyetini sürdürmek için yine de o ülkenin yöneticileriyle iyi geçinmek zorunda. Zira birkaç hafta öncesinde olduğu gibi kapatılıveriyor ‘kapısı’ sosyal medya mecrasının. Ancak zor olan kısım artık internet ortamının tümüyle şalter indirilmediği sürece tamamen kapatılması ve sınırlanması mümkün değil. Kapatılırsa tüm sistem kapatılır, sermayenin akışı durur. Bunu da hiçbir iktidar istemez. Çünkü günümüz kapitalist demokrasilerinin damarlarında akan kan gibidir sermaye. Sermaye akmazsa kapitalist demokrasinin hayatiyeti de ortadan kalkar.” 

HABER ALMA İHTİYACI BASKI ARACINA DÖNÜŞEBİLİR

İnsanlığın haber alma ihtiyacının insanı dünyaya bağladığını ifade eden Durna, “Dünyadan haberdar olma, güvende hissetme ihtiyacı zaman zaman insan tarafından suistimal de edilebilir. Aslında suistimalden ziyade insanın hayatta kalma güdüsüyle ilgilidir bu. İnsan kendini güvende hissetmek için bilgiye ihtiyaç duyduğu kadar, kendi varlığını güvenli hale getirmek için etrafındaki canlıları ve hemcinslerini de kandırma ihtiyacı duyar. Bu ihtiyacı modern toplumlarda otoriter yöneticiler araçsallaştırır ve bir baskı aracına dönüştürür" diyor.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Gözaltına alınan Menemen Belediyesi işçileri serbest bırakıldı

SONRAKİ HABER

Paris 2024 Paralimpik Oyunları | Sevilay Öztürk bronz madalya kazandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa