EMEP Muğla: Erdoğan-Şimşek ekonomi politikaları işçileri vurmaya devam ediyor
Yatağan Termik Santralindeki işten çıkarmalara dair yazılı açıklama yapan EMEP Muğla İl Örgütü, “Erdoğan-Şimşek ekonomi politikaları işçileri vurmaya devam ediyor” dedi.
Fotoğraf: Evrensel
Emek Partisi Muğla İl Örgütü, Yatağan Termik Santralindeki işten çıkarmalara dair yazılı açıklama yaptı. Özelleştirmeler kapsamında Bereket Enerji'ye satılan Yatağan Termik Santrali'nde 4 Eylül günü itibariyle toplamda 187 işçinin işten çıkarılması dolayısı ile yapılan açıklamada, enerji sektöründeki firmalara hem teşvik üstüne teşvik sağlandığı hem de elektriğe yüzde 38 zam yapılarak halkın cebinden şirketlere kaynak aktarımına devamedildiği dile getirildi.
Şirketlerin zamlı enerji bedelini gece 00:00'da kasalarında nakit olarak bulduğuna değinilen açıklamada, elektrik üretiminde kullanılan kömür, su ve orman gibi doğal alanların şirketlere altın tepside sunulduğu belirtildi. Bunun için de yaşam alanlarını savunan üretici köylülere, suve orman havzalarına sahip çıkan duyarlı vatandaşlara, çevre mücadelesi veren yapılara her türlü hukuksuzluk, baskı ve despotluğun gösterildiğinin belirtildiği açıklamanın tamamı şu şekilde:
"Hal böyle iken 2013-2014 yıllarında 447 gün boyunca özelleştirmeye karşı direnen Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy enerji ve maden işçilerinin temsilcisi Tes-İş ve Maden-İş yönetimleri bugün ne yapıyor? 187 işçinin işten çıkarılmasıyla sonuçlanan olayda her iki sendika daişveren ve işçi arasında arabulucu gibi davranıyor. İkizköy, Karacahisar ve Çamköy'de üretici köylüler yaşam alanlarını sularını, su havzalarını ve ormanlarını korumaya çalışırken işçilerle-köylüleri ve çevreci yapıları karşı karşıya getirmek için tüm işlevselliğini yerine getiriyor. İşveren ağzıyla demeçler veriyor. Doğanın ve emeğin sömürüsünün aynı anlama geldiğini bilmezlikten geliyor. Bu nedenledir ki ne köylülerin ne de işten çıkarılan işçilerin karşısına çıkabiliyorlar.
“SINIF SENDİKACILIĞININ ÖNEMİ BİR KEZ DAHA ORTAYA ÇIKTI"
2014 yılında özelleştirmeye karşı direnişlerini yok sayıp inkâr ediyorlar. Oysa sınıf mücadelesinin kesintisiz bir süreç olduğunu bilmelerine rağmen bürokratik anlayışları gereği sınıf karşıtı tutumlarını gizleyemiyorlar. İşçilerin taleplerini ve hakkını gözeten, gerektiğinde üretimden gelen gücünü kullanacak mücadeleci ve sınıf sendikacılığının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. İşçilerin taleplerini görmezden gelen sendikal anlayışa rağmen işçilerin birleşikmücadeleyi örgütlemesi kaçınılmazdır, birlikte mücadele eden işçiler elbet kazanacaktır.
İktidarın Orta Vadeli Programı (OVP) doğrultusunda uyguladığı ekonomik program işçiyi, emekçiyi, üretici köylüyü yoksulluğa sefalete sürüklerken zengini daha zengin kılıyor. Kârlarına kâr katıyor, kazançları daha da çoğalıyor. Ülkenin dört bir yanında bu duruma karşıçıkan, anayasal haklarını arayan, ücretlerine ek zam isteyen, kısacası insanca bir yaşam isteyen işçileri müftü fetvalarıyla, kolluk baskısıyla, belediye başkanlarıyla, valilikler aracılığıyla sindirmeye çalışıyorlar. Bu durum ancak işçilerin birleşik ve ortak mücadelesiyleaşılabilir.” (Muğla/EVRENSEL)