Tekstil işçisi kadınlar: Ezilmek için dünyaya geldik gibi hissediyorum
Dudullu OSB’de çalışan tekstil işçisi kadınlarla görüşüyoruz. Çocuğunu üniversiteye gönderemeyen, bebeğini düşürdükten 3 gün sonra işe çağrılan kadınlar ‘Bıçak kemiğe dayandı’ diyor.
Hilal Tok/Evrensel
H. DEMİR
İstanbul
Dudullu Organize Sanayi Bölgesi’nde çok sayıda önemli tekstil şirketi var. Ayrıca bu şirketlere ve önemli tekstil markalarına fason üretim yapan onlarca tekstil atölyesi var. Bu merdiven altı iş yerlerinde çalışan yüzlerce işçi kötü koşullarda ve kuralsızca çalışmanın en bariz örnekleri yaşıyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları hiçe sayılıyor, çalışma süreleri 14-16 saati buluyor. İş güvencesi ise yok. Ustabaşı ve patronun ağzından çıkan “İşten atıldın” lafı ile işçilerin işine son veriliyor. Hasta olmayacaksın, rapor almayacaksın. Kadın işçiler soyunma odalarında, tuvalete giderken, servislerde ve otobüs duraklarında ekstra tedirginlik yaşıyor; taciz ve onur kırıcı hakaretlerin hedefi oluyorlar.
Dudullu OSB’de bulunan bir iş merkezi içinde bir tekstil firmasında çalışan kadın işçilerle çalışma koşulları, ücretleri üzerine görüşmeler yaptık. Hepsi dertli ve öfkeli. Tek adam rejimine kızgınlar. Ama yüksek sesle konuşurken de tedirginlik yaşıyorlar.
14 SAATLİK İŞ, 7 SAAT BEDAVA ÇALIŞMA
İlk olarak 4 yıl önce işe başlayan bir kadın işçi söze başlıyor. İşi olsun da ne olursa olsun, çocukları aç kalmasın diye burada çalışmaya başladığını anlatıyor. “Kapalı bir iş hanını içinde kimseyi görmeden, sadece birbirimizi görerek çalışıyoruz” diyor. Çay molaları ve yemek arasının onların “lüksü” olduğunu söyleyen kadın işçi iş yerinde kadınlar üzerinde kurulan baskıdan bahsediyor: “İş yerinde üç kişi bir araya gelip konuşamıyorsun. Kamera ile izleniyorsun, ustabaşılar tepende dikiliyor.”
Günde 14 saate varan çalışma saati boyunca makine sesleri ile çalışmanın işitme ve görme yetilerini azalttığını söyleyen kadın işçi, “En iyi usta bile 30-35 bin lira ücret alamıyor. Asgari ücretin biraz üstünde bir ücrete talim ediyoruz” diyor. Hijyenik bir ortam olmadığını söyleyerek kadınların yaşadığı rahatsızlıklara değiniyor, “Kullandığımız tuvaletlerden dolayı sistit, idrar yolu enfeksiyonu gibi rahatsızlıklara maruz kalıyoruz.”
Ek zam ve ücretlerin artırılmasını istediklerinde oyalandıklarını ve işten atmalarla tehdit edildiklerini söyleyen kadın işçi sürekli üretimi artırmaya çalıştıklarını ve kendilerine “hipodromda koşan at” muamelesi yapıldığını söylüyor. Üretimi artırmaya yönelik hamlelerin de primlerle ve “mükafatlarla” ödüllendirileceği söylenerek işçilerin birbirlerine düşürüldüğünü anlatan kadın işçi, “O kaliteli gömlekleri biz üretiyoruz ama emeğimiz alın terimiz hiçe sayılıyor. Kadın işçinin hiç değeri yok. Buna karşı işçi birleşmez, ses çıkarmazsa hayat zindan olur bize. Şimdi ses çıkarmak için çabamız var” diyor.
6 yıldır bu iş yerinde, 4 yıldır da iş yerine ait olan Dudullu Altınşehir Mahallesi’ndeki merdiven altı tekstil atölyesinde çalışan kadın işçi ise söze gözleri dolarak başlıyor: “Hep ezilmek, hor görülmek ve acı çekmek için dünyaya geldik gibi hissediyorum. 22 bin lira alıyorum, 19 bin lira kira veriyorum. Üniversiteyi kazanan kızımı gönderemiyorum. Çalışıp bizim gibi eve yardım etmek istiyor. Bu ne kadar acı!”
Ücretlere zam yok ama 16 saat çalışma var diyen kadın işçi, “Biz üretiyoruz; onlar milyarları kazanıyorlar. Bizim ücretlerimiz ise bir ev kirası etmiyor” diyor. Atölyede işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarını dile getirirken “Denetleme yok. Boyahane bölümünde çalışan arkadaşlarımız astım başta olmak üzere akciğer rahatsızlıkları yaşıyor. Sağlığımız bozuluyor, onlar sürekli ‘Bu malları, gömlekleri yetiştirin’ diyorlar. Biz hak aramazsak bize yük hayvanı muamelesi yapmaya devam ederler. Birlik olmak ve ses çıkarmak, baş kaldırmak lazım. Yoksa sırtımıza semer vururlar” ifadelerini kullanıyor.
‘38 YAŞINDAYIM AMA 45 GİBİ HİSSEDİYORUM’
İş merkezi girişinde çay molasında görüştüğümüz kadın işçi ise çalışma koşullarının onları sersemlettiğini söyleyerek başlıyor söze. Açlık sınırının 22 bin lirayı bulduğunu hatırlatan kadın işçi, “20 bin liranın biraz üzerinde bir ücret alıyorum. Temmuz da zam yok. Ara zam yok. Yılbaşını bekle... O zaman da hükümet ücret artışı yapmayın, mali dengeyi bozmayın dese biz daha yoksul olacağız.” Birçok işçi kadının askıda ekmek, yiyecek veren marketleri aşındırdığını söyleyen kadın işçi, fabrikada verilen berbat yemekleri dahi saklayıp eve götürdüklerini anlatıyor. Duydukları hakaretlerin, yaşadıkları mobbingin haddi hesabı olmadığını da ekleyen kadın işçi yaşadıklarının sorumlusu olarak iktidarı işaret ediyor: “Hep bu AKP iktidarı yaptı tüm bunları. Bu hükümet ve OSB patronları kadar işçi düşmanı kimse yok” diyerek işçilerin mücadele etmesi gerektiğini vurguluyor.
14 yıldır tekstil sektöründe çalışmış bir başka kadın işçi ise çeyizi için bu firmada işe girdiğini söylüyor. Kadın işçi kötü çalışma koşullarına vurgu yaparak “38 yaşındayım ama 45 yaşında gibiyim. Bize verilen yemeklerden gasrit, ülser oldum. Mide ameliyatı geçirdim. Hamileyken ütüde, overlokta, makinada çalıştım. Bebeğimi düşürdüm, üç gün sonra beni işe çağırdılar. Bu kadar bir vicdansızlık var bu sektörde” ifadelerini kullanıyor.
“Zam yapma, asgari ücreti artırma ama sırtımıza sürekli vergi yükle. Hani İMF’den çıkmıştık, bu ne yalan?” diyen kadın işçi topu sendikalara atıyor: “Artık sendikacı da işçi konfederasyonları da aklını başına almalı. Milyonlarca çalışan işçinin, emeklinin hatta çiftçi ve esnafın vebali onların sırtındadır. ‘Ben iş bırakıyorum, greve gideceğim. Asgari ücreti arttır, yoksulluk sınırına çek ücretleri’ de, bak nasıl oluyor o zaman.”