MKB Rondo işçileri: Engellere rağmen örgütlendik, birliğimiz kazanacak
Tuzla'da bulunan Avusturya sermayeli MKB Rondo'da, patronun türlü oyunlarına rağmen sendikalaşmayı başaran işçiler, talep ettikleri ücret zammını alabilmek için 12 gündür grevde.
Fotoğraf: Evrensel
Eren YÜCEBOY
İstanbul
İstanbul’un Tuzla ilçesindeki Kimyacılar Sanayi Sitesinde bulunan MKB Rondo’da işçilerin düşük ücret dayatmasına karşı başlattıkları grev 12 günü geride bıraktı.
2013 yılında Avusturyalı Rondo Ganahl Anonim Şirketi tarafından devralınan MKB Oluklu Mukavva Kutu ve Ambalaj Fabrikası o günden sonra MKB Rondo adıyla faaliyetlerini sürdürmeye devam etti. Oluklu mukavva ambalajı ve oluklu mukavva üretimi yapan MKB Rondo’nun Tuzla’daki fabrikasında 100 civarında işçi çalışıyor.
Türk-İş’e bağlı Selüloz-İş’in örgütlü olduğu MKB Rondo’da toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde işçilerin yüzde 80 zam talebine karşı patronun yüzde 45 zam teklifinde ısrarcı olmasının ardından başlatılan grev 12 günü geride bıraktı.
Fabrika önüne kurdukları direniş çadırında mücadelelerini sürdüren işçiler zam talepleri karşılanıncaya kadar mücadelelerini sürdüreceklerini söylüyor. Selüloz-İş İş Yeri Temsilcisi Ufuk Toprak çok düşük ücretlere çalışırken nasıl sendikalaştıklarını ve greve giden süreçlerini anlattı. Başlattıkları grevi, sadece kendilerine ait bir grev olarak görmediklerini söyleyen Toprak, “Bu grev bütün işçi sınıfının ortak mücadelesidir. Biz çalıştığımız bölgedeki düşük ücret alan tüm işçiler için de grevdeyiz” dedi.
"MÜCADELENİN PARÇASI OLMAYI FABRİKADA ÖĞRENDİM"
Selüloz-İş’te örgütlenme sürecini kendi hayat hikayesini özetleyerek anlatmaya başlayan Toprak, “Antalya’da solcu bir çevrenin içinde doğdum. Daha 6 yaşımdayken Che Guevara tişörtleri giyerdim. Yani solculuk küçük yaşta öğrendiğim bir şey oldu. Sonra üniversite okumak için Antalya’dan ayrıldım. Öğrencilik de çok şey öğretti. Öğrencilik bitti, sette çalışmaya başladım. Oradan bir fabrika, peşine başka bir fabrika derken en son MKB Rondo’da çalışmaya başladım. Aileden solculuğu, üniversiteden toplumu öğrendim ama mücadelenin parçası olmayı fabrikada öğrendim. En çok işçilik öğretti” diyor.
"GÜVEN OLMADAN ÖRGÜTLENME OLMUYOR"
İşçilik deneyiminin ilk zamanlarının zor ve katlanması zor bir şey olduğunu anlatan Toprak bu zor koşulları değiştirmek için de inat ettiğini anlatıyor. Bunun için bir sendikada örgütlenmenin şart olduğunu söyleyen Toprak sendikalaşma süreçlerini şöyle anlatıyor: “Örgütlenmek, iş yerine sendikayı sokmak öyle kolay bir şey değil. Bugün duyuyorum bazen, ‘Bizim fabrikadan bir şey olmaz’ diyerek kendi mesai arkadaşlarına güvenmeyen işçiler var. Ama bizim güvenmek için birbirimizden başka kimsemiz yok. Mesai arkadaşlarımla uzun uzun sohbetler ettim. Onlara sadece ‘Gelin, örgütlenelim’ demedim, güvenlerini kazanmaya çalıştım. İhtiyaçları olduğu her anlarında yanlarında olmaya çalıştım. Çünkü hayatın zorluğu karşısında seni yanında görmeyen kimse sana güvenip de seninle bir yola çıkmaz, mücadele etmez. Bu yüzden kendi fabrikasında bir şeyleri değiştirmek isteyen her işçi, mesai arkadaşlarına güvenmeli, onların güvenini kazanmak için sabır göstermeli. Güven olmadan örgütlenme olmuyor”
PATRONUN OYUNLARI: İŞ KOLU DEĞİŞİKLİĞİ, YETKİ İTİRAZI…
Politik olarak farklı yerlerde duran işçilerin bugün ekmek mücadelesi için birleştiğini vurgulayan Toprak, “Sabırla bir araya gelmeye, görüşmelerimizi fabrika içerisinde sınırlı tutmayıp dışarıda toplantılar yapmaya devam ettik. Hangi işçi arkadaşımızın neye ihtiyacı varsa yanında olmaya çalıştık. Yağmurda evini su mu bastı, yanında olduk. Çocuğunun ihtiyacı mı var, yanında olduk. Güven ortamını sağlamak için elimizden geleni yaptık. Bu mücadelenin parçası olmaya niyetli her işçi arkadaşımız da aynı tavrı gösterdi. Mücadelemiz bu sayede büyüdü” diye anlatıyor. Bu süreçte patronun da boş durmayıp türlü hilelere başvurduğunu söyleyen Toprak, “İşçiyi ikna etmek yetiyor mu? Yetmiyor. Tamam dedik, üye olacağız. Bu defa da baktık ki resmiyette metal işçisi görünüyoruz. Çalışma Bakanlığına dilekçe gönderdik. Bu defa da dilekçenin sonuçlanmasını bekledik. Her gün ‘e devlet’e girip sayfayı yeniliyorduk acaba düzeldi mi diye. En son düzelince üye olduk. Ama bitmedi. Patron yetkiye itiraz etti. Yedi ay da itiraz davasıyla uğraştık. Üst mahkeme patronun kimi usulsüzlüklerini tespit ettiği için itirazı kabul etmedi, yetkiyi kesin olarak aldık” diye konuşuyor.
"DEĞİŞİM İSTİYORSAK SORUMLULUKTAN KAÇMAMALIYIZ"
Bugünse grevleri ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın çoktan bir şeyleri kazanmış olduklarını anlatan Ufuk: “Biz birbirimize güvenmeyi öğrendik. İşçilerin tek davası ekmek davasıdır; bunu öğrendik. Düzen siyasetinin partilerinin ne olduklarını öğrendik. Kim bizim yanımızda, kim değil; her gün yaşayarak öğreniyoruz bunları” diyor. “Bir şeyler değişsin istiyorsak sorumluluktan kaçmamalıyız” diyen Ufuk sözlerini şöyle tamamlıyor: “Olmaz, imkansız denen şeyin mümkün olabildiğini gösterdi bu direniş bize. Öldürsen yan yana gelmez dediğimiz işçiler bugün aynı grev çadırının altında. İstiyorum ki bütün işçi arkadaşlarımız da görsünler, duysunlar bunu. Engellere rağmen örgütlendik, birliğimiz kazanacak. Yılmadıkça başaramayacağımız şey yok.”