09 Eylül 2024 04:15

Yunus Cem Çubukçu'dan "Zıt Kutuplar" | Kent ve doğa yaşamının gerilimine odaklanıyor

Yunus Cem Çubukçu'nun ‘Zıt Kutuplar’ başlıklı sergisi kent ve doğa arasındaki ilişkinin derinliklerini keşfetmeye, kentsel yaşamın ve doğanın günümüzdeki diyalektiği hakkında düşünmeye davet ediyor.

Fotoğraf: Sultan Özer/Evrensel

Paylaş

Sultan ÖZER

Yunus Cem Çubukçu, annesinin 1998’den kalma, eski hatta bozuk fotoğraf makinasını, makine mühendisi olduğu İngiltere’de tamir etmek için kurcalarken, nasıl çalıştığını öğrenmekten, özellikle çıkardığı “klik” sesinden çok hoşlanıp, fotoğrafçılığa heves eden genç bir sanatçı. Fotoğraf sanatçısı... Kendi deyimi ile “Kameranın düğmeleri ile oynayıp, çok sevdiği o klik sesinin çıkması için düğmelerine (Deklanşör) basarken çektiği” fotoğraflardan oluşan ilk sergisini açtı. 

Yunus Cem Çubukçu’nun fotoğrafçılığa başlaması ve ilk sergisi kadar, serginin açıldığı mekan da ilginç elbette. Kendisi gibi genç sanatçı Emre Eroğlu da dedesinin küçücük tesisat dükkanını, satılmasına gönlü elvermediği için sanat merkezine çevirmiş. Fransa’da sanat okumuş, Yunus Cem gibi genç bir sanatçı. 

‘FOTOĞRAF ÇEKME SÜRECİNİ DENEYİMLEMEK İÇİN ÇEKİYORUM’

Serginin küratörlüğünü de Emre Eroğlu yapmış. Serginin tanıtım broşüründe Emre Eroğlu şunları söylüyor: “Bringhton merkezli makine mühendisi ve fotoğraf sanatçısı Yunus Cem Çubukçu, kentsel yaşam ve doğa arasındaki gerilime odaklanıyor. Pratiği kesin bir karar empoze etmiyor, ancak şehir ve doğa arasındaki ilişkiyi dikkatle gözlemliyor ve sorguluyor, ikisinin arasındaki çalkantılı ve tutkulu etkileşimin çeşitli yönlerine dokunuyor. Analog fotoğrafçılığa gönülden bağlı olan Çubukçu, fotoğraf sürecinin kimyasal ve mekanik aşamalarıyla yakından ilgileniyor, her baskısını karanlık odasında geleneksel tekniklerle üretiyor. Yüzünde sıcak bir gülümseme ile ‘fotoğraf üretmek için fotoğraf çekmiyorum, fotoğraf çekme sürecini kökünden deneyimlemek için çekiyorum’ diyor bana. 

İzlediği süreçten geriye siyah beyaz film ile yakaladığı ikiliğin büyüleyici yansımaları kalıyor; hem kaos ve kutuplaşma, hem de simbiyoz ve uyum. Günümüzde yaşamlarımızı sürdürdüğümüz bu iki kutup arasında yer alan fotoğraflar, kentsel ve doğal olanın çevremizde sürekli olarak birbiriyle sürdürdüğü ilişkiye, ikisinin birlikte var oluşuna tanıklık ediyor. 

‘Zıt Kutuplar’ başlıklı ilk sergi bizi bu ilişkinin derinliklerini keşfetmeye, kentsel yaşamın ve doğanın günümüzdeki diyalektiği hakkında düşünmeye davet ediyor.” 

HER BİRİ AYRI EMEK İSTEYEN SİYAH-BEYAZ FOTOĞRAFLAR

İçeride, tüm aşamaları kendi ürünü olan fotoğrafları sergilenen Yunus Cem Çubukçu de her bir izleyiciyi, konuğu sohbetle, güler yüzüyle karşılıyor. Fotoğrafçılığa nasıl başladığını da şöyle anlatıyor Yunus Cem Çubukçu:

“Çok beklenmedik oldu bu olay. Ben makine mühendisiyim. Geçen yaz Türkiye’ye geldiğimde annem bana bir kamera verdi. Siyah, 1989’dan kalmış minik bir şey. Aynı zamanda kırıktı. Eve götürdüm içinden film çıktı. Annemin benim yaşlarımdaki halinden fotoğraflar. Ardından ben bu makinayı tamir ettim. İçini kurcalarken, nasıl çalıştığını öğrenip anlarken çok zevk aldım. Bu zevkten dolayı film fotoğrafçılığına adım attım. 

Çok özel hissettiriyor film fotoğrafçılığı. Telefonla çekmekten çok ayrı bir şey. Filmin kendisini görmüş oluyoruz. Aynı zamanda fotoğraf çekmek için çıkarken aslında kameranın düğmeleri ile oynamak, sesini dinlemek için çıkıyorum, o klik yapıyor ya…

Ardından karanlık oda kurdum kendime İngiltere’de, yine makine mühendisliğinden gelen aşkım sağ olsun. Ekipmanlarımı tasarladım, ürettim. Ortaya çıkan da şimdi gördüğünüz fotoğraflar.” 

‘DEVLET SANATÇIYA ALAN BİLE AÇMIYOR’ 

Serginin küratörü Emre Eroğlu Türkiye’ye sanata ve sanatçıya değer verilmediğini, alan bile açılmadığını üzülerek dile getiriyor. Eroğlu, “Fransa’da okumanın bana getirileri oldu. Orada devletin genç sanatçılara fon, destek programları var. Kendi ülkemde böyle bir şey görmemek beni üzüyor. Onu bırakın bir alan bile çok görülüyor bazen bize. Burası ücretsiz, gönüllü. Hepimiz bir şeyler koyarak sanat üretiyoruz. Biliyorsunuz ülkemizde var olmak gittikçe zorlaşıyor. Bu yüzden hep beraber kenetlenip, var olabildiğimiz güvenilir bir alan oluşturmak istedim” diyor. İlk serginin de arkadaşım Yunus Cem Çubukçu’nun sergisi olmasından mutlu olduğunu söylüyor. 

DEDEDEN KALMA DÜKKAN, SANAT MERKEZİ DÜKKAN OLUYOR

Sergi, Ankara Seyranbağları semtinde, dededen kalma adı da aynı kalan ancak sanat galerisine dönüşen “Dükkan”da gerçekleşiyor. Gençlerin çok ilgi gösterdiği serginin açılışında konuşan Emre Eroğlu, “Nasıl bir şey yapabilirim, neye dönüştürebilirim diye düşündüm. Aklıma böyle bir mekan kurmak geldi. Mekanın ismi dükkan. Dedemin tesisat dükkanı idi eskiden. O vefat ettikten sonra burayı satma fikri içime oturmamıştı, onun anısına ihanet edecekmiş gibi hissettim” sözleri ile Dükkan’ın hikayesini anlatıyor. 

ÖNCEKİ HABER

İsrail-Ürdün sınırında düzenlenen silahlı saldırıda 3 İsrailli öldü

SONRAKİ HABER

Reşit Kibar'ın katledilmesine Denizli'den tepki

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa