İsrailli yazar Levy: İsrailli gazeteciler Ayşenur Ezgi Eygi’nin vuruluşuna tanık
“Başkan Joe Biden, Goldberg-Polin ailesini aradığı gibi kadının ailesini aramadı; Ezgi Eygi de kaçırılıp infaz edilen Hersh Goldberg-Polin gibi Amerikan kahramanı ilan edilmedi.”
Fotoğraf: Tayfun Coşkun/AA
İsrail gazetesi Haaretz’in yazarlarından Gideon Levy, İsrail ordusunun Cenin saldırıları ve Batı Şeria’da öldürülen Türkiye ve ABD vatandaşı Ayşenur Ezgi Eygi üzerine yazdı. Levy, İsrailli gazetecilerin Eygi’nin İsrail askerleri tarafından vuruluşuna tanıklık ettiğini hatırlattı.
Levy’nin “İsrail toplumu gerçekten zulüm, şiddet ve duyarsızlık içinde. Bize bir bakın” başlıklı yazısı şöyle:
“Cenin mülteci kampında cuma günü 11 cenaze töreni düzenlendi. Ölenlerden sekizi İsrail ordusu tarafından öldürülen kamp sakinleriydi; üçü ise doğal nedenlerle öldü. İsrail Savunma Kuvvetlerinin (IDF) kampa yönelik acımasız operasyonu nedeniyle önceki 10 gün boyunca hiçbiri defnedilemedi. Diğer beş kişinin cesedine ise ordu kendi amaçları doğrultusunda el koydu.
Cuma sabahı IDF, Yaz Kampı Operasyonu olarak adlandırılan sadistçe görevi tamamladıktan sonra kamptan ayrıldı ve kamp sakinleri ordunun kampından sonra evlerinden geriye kalanlara dönmeye başladı. Şok içindeydiler.
Cumartesi günü konuşan bir kişi, gördüklerinin 2002’deki Savunma Kalkanı Operasyonu’ndan sonraki yıkım manzaralarından bile daha kötü olduğunu ve bu 10 korkunç gün boyunca askerlerin davranışlarının her zamankinden daha vahşi ve acımasız olduğunu söyledi. Gazze’deki savaşın ruhu ordunun ruhu haline geldi.
İki oğlu da dahil olmak üzere ailesinden dokuz kişiyi Filistin mücadelesinde kaybetmiş olan ve geçen hafta da yeğeni Zekeriya Zubeydi’nin oğlu Hamudi’yi kaybeden Cemal Zubeydi, 2002’de olduğu gibi bir kez daha yıkık bir eve döndü. Operasyonun sürdüğü 10 gün boyunca kızının dağdaki evinde saklandı. Kampın yaklaşık 12 bin sakininin üçte ikisi, Gazze’de olduğu gibi askerlerin gözetiminde götürülerek kamptan çıkarıldı.
Cenin halkı ölülerini gömerken, askerler 13 yaşındaki bir kızı vurarak öldürdü. Bana Laboum, yerleşimcilerin tarlalarını ateşe vermesinin ardından sakinlerinin kendilerini savunmaya çalıştığı Qaryout köyündeki evinde öldü. Yerleşimciler ayaklanıyor, ordu geliyor ve garip bir şekilde Filistinlileri öldürüyor. Medya bu olayları 'karşı karşıya gelme' olarak adlandırıyor. Tecavüz kurbanı tecavüzcüsüyle, soygun kurbanı soyguncusuyla karşı karşıya geliyor. İşgal çılgınlığında saldırgan kurban, kurban da saldırgan oluyor.
Aynı saatlerde, Karyut’tan çok uzak olmayan Beita köyünde askerler bir protestocuyu öldürdü, aynı zamanda Türk vatandaşı olan Amerikalı bir insan hakları aktivisti. Ayşenur Ezgi Eygi, köyün arazisi üzerine inşa edilen ve en az yedi Filistinlinin hayatına mal olan vahşi Evyatar yerleşimine karşı düzenlenen bir gösteri sırasında başından vuruldu.
Beyaz Saray 'trajik ölümden derin rahatsızlık duyduğunu' söyledi. Ancak bu 'trajik bir ölüm' değildi. Haaretz Muhabiri Jonathan Pollak askerleri bir çatıda gördüğünü söyledi: 'Askerlerin ateş ettiğini gördüm. ... Nişan aldıklarını gördüm' dedi ve o sırada aktif bir çatışma olmadığını ekledi. Beyaz Saray’daki 'derin rahatsızlık' ise kısa sürede geçecektir.
Başkan Joe Biden, Goldberg-Polin ailesini aradığı gibi kadının ailesini aramadı; Ezgi Eygi de kaçırılıp infaz edilen Hersh Goldberg-Polin gibi Amerikan kahramanı ilan edilmedi.
Cumartesi günü Josh Breiner, cinayetlerin işlendiği sabah Megiddo Cezaevi’nde çekilen ve İsrailli gardiyanlar yanlarından geçerken düzinelerce Filistinlinin secde halinde, yarı çıplak, bilekleri arkadan bağlı bir şekilde yerde yattığı bir video yayınladı; bir polis köpeği tutukluların yüzlerinden birkaç santim ötede duruyor ve acımasızca havlıyordu.
Itamar Ben-Gvir’e bir hediye olan İsrail bayrağı bu utanç verici manzaranın üzerinde dalgalanıyor. İsrail Cezaevi Servisi bir avuç öfkeli gözlemciye güvence verdi: 'Bu rutin bir uygulama.' Bu rutin bir şey. Sıradan bir cezaevi eğlencesi, sadist gardiyanlar için bir Şabat töreni.
Bütün bunlar cuma günü, sıradan bir günde oldu. Ben-Gvir’e bir avuç kum fırlatan genç bir Yahudi kadının (çileden çıkaran) tutuklanması, en az Tel Avivli genç kadın kadar prensip sahibi Yahudi olmayan bir kadının ölümcül şekilde vurulmasından çok daha üzücüydü.
Cenin mülteci kampının yıkıntıları arasında Cemal Zubeydi, askerlerin içindekileri sokağa attığı evindeki hasarın boyutunu ölçmeye çalıştı. Kampta elektrik yoktu ve kampın üzerine karanlık çökmüştü. Uzun yıllara dayanan dostluğumuz boyunca Zubeydi’nin sesinin bu kadar umutsuz çıktığını hiç duymamıştım. 'Onlar dönecek, biz de döneceğiz. Yeni bir nesil gelecek. Bu iş burada bitmeyecek' dedi bıkkınlıkla.
Cuma günü Cenin mülteci kampında, Karyut’ta, Beita’da ve Megiddo Cezaevi’nde olanlara bakın ve belki de sonunda bizi göreceksiniz.” (DIŞ HABERLER)